İçinde bulunduğumuz günlerde terör örgütü PKK'nın silah bırakmasını izliyoruz.
Bu arada çok ciddi konular fazlaca ve hararetle tartışılıyor.
Ben size kuramsal açıdan bazı açıklamalar yapmak, hatırlatmalar yapmak isterim.
Bunlar; iç ve dış siyaset, terörizm, rekabet ve akıllı güç.
Bu kavramsal açıklamalardan yola çıkarak herkes kendince belli sonuçlar çıkarabilir kanaatindeyim.
İç siyaset
İç siyasette düşmanlık olmaz.
Siyaset iktidar mücadelesidir, rekabettir.
Bugünlerde gördüm ki; "A partisi, B partisine düşman" dendi.
Bu yanlış herkes şapkasını önüne koysun ve bir daha düşünsün.
Düşman demek, savaş var, ölüm ve yıkım var, demektir.
İç siyasette ölüm veya yıkım olmaz.
Dış siyaset
Dış siyasette, eğer ilan edilmiş düşmanlık ve savaş hali yoksa, çıkarlar çerçevesinde güç mücadelesi vardır, yine rekabet esastır.
İlan edilen savaşlar demokratik ülkelerde parlamentoların kararıyla yapılır.
Örneğin bir ülke meclisi toplanır, karar alır, der ki; "X ülkeye savaş ilan ettim."
Bakılırsa, George Bush zamanında hem doktrinde hem de stratejik dokümanlarda, Kuzey Kore, Irak ve İran için "şeytan üçgeni" denmişti.
Bunun yanında "haydut devletler" tabiri kullanılmıştı.
Sonuçta ABD, Irak'a yöneldi, iki kez savaş yaptı ve sonunda Saddam'ı devirdi.
ABD, İran'ı bugüne kadar bir şekilde düşman listesinde tuttu.
Son Haziran 2025 saldırısı ise belli bir sebep ve şekille nasıl gerçekleştirildi, hep birlikte gördük.
Demek ki günümüzde işler 1990-2000 yıllarınınkinden farklı oluyormuş!
Yeni usuller var ve "kazanım" elde etme biçimleri gerçekten çok karmaşıklaştı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yine hatırlanacaktır, Birinci Körfez Savaşı zamanında Başbakan Turgut Özal bu savaşa girmek istemişti, ancak zamanın Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay, "hükümet tezkeresi yok" şeklindeki gerekçeye dayanarak askeri savaş dışında tutmuştu ve bu çok tartışılmıştı.
Üstelik Orgeneral Torumtay görevinden istifa etmişti (1990).
Bu bir yetki konusuydu ve bu durumda asker gerekli yetkiyi halktan istemişti.
Başka örnek, bugün İran ve İsrail, her ne kadar bir ateşkesten söz edilse de aslında savaş halindeler ve birbirlerine düşmanlar.
İran anayasasına göre İsrail düşmandır.
Yine politikalarına göre ABD "büyük şeytan" olarak tarif edilir.
Ancak bütün burada adı geçen aktörlerin kendi aralarındaki düşmanlığından bahsediliyor, başkalarınınkinden değil.
Sonuçta düşmanlık bedeli olan bir durumu tarif eder, bu husus önemlidir.
Terörizm
Terörizm, tanımlanmış terör örgütleri, ABD ve İngiltere gibi ülkelerin tehditleri tarif eden stratejik belgelerinde düşman olarak gösterilir, özellikle "küresel radikal terörizm" şeklinde geçer (buna dini isimleri de eklerler).
Bu tür demokratik ülkelerin parlamentoları ise terör örgütlerini tarif ve tasnif eden belgeleri onaylarlar.
Hatta her yıl listeler gözden geçirilir. Yani bahsettiğim ülkeler açısından söylüyorum, bir terör örgütü parlamento onayıyla listeye alınır ve yine bu yolla listeden çıkarılır.
Ülkeler için terörizm düşmandır, ama her ülke için değil!
Çünkü, "senin teröristin / benim teröristim" ilkesi geçerlidir.
Hatta dış politikada çıkarlar söz konusu olduğundan terör örgütleri birer "vekil" olarak da kullanılabilir.
Türkiye için PKK terör örgütü, çok dolandırmadan söylersek, düşman tarifi içinde kabul edilmelidir.
Resmi olarak "terörle mücadele" edilir. Ancak; mücadele silahla yapılır, uzun zaman almaktadır, kapsamlıdır, medya, ekonomi, diplomasi ve politika gibi diğer alanları vardır, dış desteklidir, vs.
ABD ve Avrupa ülkeleri de bu örgütü terör listesinde gösterirler.
Yani bu Batı ülkeleri itibariyle PKK terör örgütü, "kâğıt üzerinde düşmandır" denebilir.
Zaman içinde bolca görüldüğü üzere, özellikle Batılı gelişmiş ve demokratik ülkeler, dış politikada bu terör örgütünü Türkiye aleyhine çeşitli şekillerde kullandılar. İşte size rekabet koşulları!
Bu konuyu çok tekrar ettim, bir kez daha yazayım, ABD 2018'de, Kandil'deki terör elebaşları için yakalamak için para ödülü açıkladı, toplam 12 milyon dolar.
Ne oldu? Kendisi bilmiyor muydu bunların yerlerini?
Hatta ABD ile ortak çalışan KYB/Talabani yöneticileri, bugün Süleymaniye'de tören yapılan yerde, bu terör baronlarını yıllarca koruyup kollamadılar mı?
KYB'nin, ABD'nin ve daha pek çok aktörün çıkarcı politikası gereği (en yumuşak tabir bu), bir yandan terörist ilan et, terör listelerine PKK yaz, hatta yerlerini tarif edene ödül vereceğini ilan et, ama elini bile kıpırdatma… Kâğıt üzerindeki terör örgütü!
Geldik bugünlere…
Ben başından bu yana "Terörsüz Türkiye!" bağlamındaki sürece ilişkin görüşlerimi burada yansıttım.
İnceleyebilirsiniz:
- Asimetriden simetriye
- Terör ve siyaset
- "Terörsüz Türkiye"
- Terör politikasına tarihi bakış
- SDG ve PKK terörünün geleceği
Bu terör örgütü kendini feshetti, 11 Temmuz 2025'te bir sembolik silah bırakma gösterisi yaptı.
Eğer bundan böyle bunlar tümüyle terör üretmeyi bırakırlar ise kitabi olarak düşman olmayacaklar, adları listelerden silinecek.
Bu zaten asıl amaç oluyor. Yani ölüm yok, yıkım yok, hatta maddi ve manevi kayıp yok…
Devam edersek, örgütten geri kalanlar, ilk bakışta iç ve dış siyaset yapacaklar.
Bu da diğer amaç oluyor. Siyaset zamanı!
Yani bundan böyle (eğer süreç tamamlanırsa tabii), yazının en başında açıkladığım hususlar geçerli olacak.
O halde kuramsal olarak söylersek, bu aktörler Türkiye'de (ve varsa başka yerlerde, mesela Irak'ta…) "rekabet" esaslı görünecekler; iç ve dış siyasette rekabet edecekler.
Rekabet
Rekabet, düşmanlık gibi ölümcül ve yıkıcı sonuçlar üretmez, bu iyi ve insancıl.
Düşünsenize 40 yıldır yaşananları…
Peki ne olur?
Günümüzde bu konu fevkalade yeni ve zorlu şartları ortaya koyar.
Spordaki rekabetten söz etmediğimiz açık; diğerinden (rakibinden) daha fazla almak için, pastadan daha fazla pay almak için yapılan rekabet bu!
Ekmek bile aslanın ağzında, ki biz pasta dan söz ediyoruz…
Çıkarlar gereği gruplaşmalara bakalım.
Eğer rekabette ortaklık yapanlar ve güçlerini birleştirenler olursa, bir taraftakiler diğer taraftakiler için oldukça zorlayıcı hamleleri yapabilirler.
Örneğin, dün PKK terörüne göz yuman ülkeler ve güçler, bugün sivil siyasete geçenleri desteklemeyecekler mi, güç birliği yapmayacaklar mı?
Hesaba katılması gereken bir nokta ve işte yeni dönemin yeni meselesi!
Sonunda ölüm yok ya, akıllı ve sistemli olunacak!..
Bu nedenle gerekli önlemler sıkıca alınmalıdır.
Peki nedir bunlar?
Örnek olarak bir tanesini hemen yazayım, bilinmeyen şey değil:
Hukukun, yani yasal çerçevenin çok net ve adil bir şekilde çizilmeli ve devlet otoritesi güçlü biçimde gereğini yapmalı, kamu vicdanı tatmin edilmelidir.
Her vatandaş, politikacı ve bürokrat tarafından, inanarak, ülke çıkarlarının korunması ve ileriye götürülmesi gerekir.
Bu genel bir tariftir. Böylesi güç birleşme potansiyelinin olduğu durumlara göre hesaplar doğru yapılmalıdır.
Eğer hukukta ve otoritenin icraatında herhangi bir zafiyet olursa, tanım olarak, ortada herhangi bir düşmanlık yoktur, ancak çok belirgin bir "güç mücadelesi" vardır.
Bu yeni güç mücadelesi aktörlerinin ve yapabileceklerinin, dengeleri bozmaması ve dış politik çerçevedeki o çıkarlar meselesine imkân vermemesi gerekir.
Akıllı güç
Günümüzde güç uygulamaları nasıl oluyor?
Kısaca yazayım:
Madem terör bitecek, o halde "sert güç" (hard power) yok denecek, ama bunun yerini ne alacak?
Yumuşak güç (soft power) konusunu biliyorsunuz, bu zaten dünya hali içinde yer alan bir konu oldu.
Günümüz şartlarında, uluslararası rekabette, özellikle ABD'ye bakarak söylüyorum, "akıllı güç" (smart power) var ve bu hafife alınacak bir şey değildir. Bunun için bakınız: Akıllı güç.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish