Halamın oğlu Nihat Genç FETÖ'cü polislere ne dedi?

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

Nihat Genç, 4 Temmuz 2025 tarihinde tedavi gördüğü Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 69 yaşında hayatını kaybetti

Halk arasında bir söz vardır, "Erkek çocuk dayısına benzer" diye.

Nihat Genç de rahmetli babam Gani Evren'e birçok yönden benzerdi.

Rahmetli Saliha halamın 4 oğlu vardı.

Nihat ağabeyim 3 numaraydı.

Dünyanın en lezzetli hamsi tavasını yapan halam, 52 yaşında kansere yenik düştü.

Kaderin bir cilvesi olsa gerek, halamın 4 oğlu da kanser nedeniyle yaşama veda ettiler.

En uzun yaşayan Nihat ağabey oldu.

Diğer kardeşleri Suat, Fuat ve Davut, 50'li yaşlarda vefat ettiler.

Nihat Genç, gençlik üzerinde özellikle de 1990'lı yıllarda ve 2000'li yıllarının başlarındaki üniversiteli gençlik üzerinde büyük bir etki yaratmıştı.

Yazdığı haftalık ve aylık dergiler satış rekorları kırardı.

Katıldığı televizyon programları da reyting patlaması yapardı.

Kitapları ise sayısız kez yeni baskılar yaptı.

Ayrıca kitapları korsan baskı yapanların geçim kaynağı oldu.

Önceliği gençlere tarih bilinci vermekti.

Yazılarının birçoğunda tarihimizdeki önemli olayları kendine has üslubuyla anlatır, ama mutlaka akılda kalacak mesajlarla bitirirdi.

Okuyucuyu allak bullak eden yazım tarzı nedeniyle toplumun hemen her kesimi tarafından şaşkınlık ve ilgiyle okunuyordu.

Öyle ki devletin, bürokrasinin önemli isimleri, Nihat Genç'i okumak için gizli gizli LeMan dergisi alırdı.

Ermenistan'ın Karabağ'ı işgaline çok üzülmüştü.

Bu nedenle de oğluna Laçin adını vermişti.

"Göreceksin Gürbüz, Türk milleti Karabağ'ı işgalden kurtaracaktır. Belki uzun sürecektir, ama gün gelecek Karabağ'ın kurtuluşunu kutlayacağız" derdi.

Siyasiler üzerinde de önemli bir etkisi vardı.

Birçok parti genel başkanı ve tanınmış siyasetçinin Nihat Genç ile geçmişte yakın ilişkileri olmuş, hayatlarının bir döneminde onunla yolları kesişmiştir. 

Kocatepe Camisindeki cenaze namazına katılanlara ve çelenk gönderenlere bakıldığında ne demek istediğim anlaşılacaktır.

Kocatepe Camisinde sayısız cenaze namazına katıldım, ama hiçbirinde böyle bir kalabalık görmedim.

Türkiye'nin birçok ilinden cenaze için gelenler vardı.

Namaz için saf tutanlar, caminin o devasa avlusuna sığmadıkları için yan taraflara taştılar.

Hoca "Hakkınızı helal ediyor musunuz?" diye sorduğunda "helal olsun" diye yükselen ses o kadar güçlüydü ki, sanki tüm Ankara'da duyuldu.

Caminin altındaki 3 katlı otoparkta ve çevre sokaklarda, yollarda araç koyacak tek bir yer kalmamıştı.

Cenaze namazı sonrası otoparktan çıkış tıkandı ve insanlar yaklaşık 1 saat içeride kaldı.

Bu yüzden de birçok kişi Gölbaşı'ndaki mezarlığa yetişemedi.

Hastalığının ilerlediği dönemlerde sıklıkla telefonda konuşurduk.

Belkemiğimden ağır bir ameliyat geçirdiğim için 3 aydır evden çıkamıyordum.

Kendi ölümcül hastalığını bir kenara bırakır, "Gürbüz, gelip seni alalım, Gölbaşı'na gidelim. Göl kenarında otururuz, sana değişiklik olur" derdi.

Oturacak durumda olmadığım için hep erteledik ve Gölbaşı'na gidemedik.

İşte buna çok yanarım.

Ama kaderde onu Gölbaşı'ndaki mezarlığa götürmek varmış.

Birlikte katıldığımız kitap fuarlarında, Bahçelievler 7. Cadde'de, Kızılay Yüksel Caddesi'nde, Atatürk Bulvarı'nda dolaşırken çok yoğun ilgi görür, yanımıza gelen hemen herkese beni tanıtmayı ihmal etmezdi.

Gururla, dayısının oğlu olduğumu söyler, yaptığım eğitimden, yazılarımdan, kitaplarımdan övgüyle bahsederdi.

Nihat ağabey tarafından böylesine sahiplenmek, övülmek, benim için her zaman büyük bir mutluluk oldu.
 

 

Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının en ağır günleriydi.

O dönem çalıştığım iş yerine kumpaslar kapsamında FETÖ'cü polisler baskın yapmıştı.

5 polis, yarısı kitaplarla dolu küçük odamın altını üstüne getirirken, operasyon haberini televizyonlardan duyan Nihat ağabeyim aradı.

Cep telefonum masanın üzerindeydi.

Ekranda Nihat Genç adı çıkmıştı.

Bunu gören polisler bana ters ters baktılar.

Telefonu açtım ve Nihat ağabey ile konuşmaya başladım.

Durumu sordu ve ben de olanları anlattım.

O sırada FETÖ'cü polislerden biri yüksek sesle, "Söyle yakında onu da alacağız. Çantasını hazırlasın" diye bağırdı.

Nihat ağabey duymuş ve çok öfkelenmişti.

Bana, "Gürbüz telefonun sesini aç da o polisler söyleyeceklerimi duysun" dedi.

Bilemiyorum neden ama dediğini yaptım ve sesi çıktığı kadar bağırarak, "Beni de almazsanız hatırım kalır. Beni de almazsanız şerefsizsiniz. Sizden korkan sizin gibi olsun" dedi.

Daha uzatmamak için ağabey kusura bakma kapatmak zorundayım diyerek konuşmayı sonlandırdım.

Bunu neden yazdığımı merak edenler olacaktır.

Geçmişte FETÖ'nün gazetesinde yazan, akademik titri de olan ve bir süre FETÖ davasından cezaevinde kalıp, dışarı çıkartılan adı hiç lazım değil bir şahıs, Ergenekon operasyonları sırasında Nihat Genç'i korumaya çalıştığını ima eden zırvalar kaleme aldı.

Nihat ağabeyin öğrencilik yıllarından tanıdığı, ama çok uzun süredir yüzüne bakmadığı bu kişi belli ki Trabzon-Maçka-Hamsiköy'ün, Faroz'un hırçın çocuğunu iyi tanıyamamış.

Gerçekten tanımış olsaydı, en azından "dik durmayı" Nihat Genç'ten öğrenirdi.
 

Nihat Genç

 

ODA TV'ye FETÖ baskını gününde yine birlikteydik.

O dönemde ben de ODA TV'de yazıyordum.

Baskının hemen ertesi günü Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'a sahip çıkan ilk yazıları, eğilip bükülmeden Nihat Genç ve ben yazdık. 

Ama sonrasında ODA TV ekibi Nihat ağabeyi de beni de çok üzdü.

Vefatının ardından Nihat Genç hakkında birçok yazı kaleme alındı ve yenileri de hazırlanıyordur.

Ama onun hakkında hemen hemen herkesin ortaklaştığı nokta, dik ve onurlu duruşu, vatan, bayrak, millet ve Atatürk sevgisi oldu. 

Sanırım 90'lı yılların sonlarına doğruydu.

Nihat Genç'in Paris'te çalışan ağabeyi Suat Genç ile Ankara'ya gelmiştik. 

Esenboğa Havalimanı'ndan kent merkezine HAVAŞ ile ulaştık.

Bahçelievler'deki evine gitmek için bir taksiye binmeden önce Nihat Genç'e telefon ederek geleceğimizi bildirdik.

Taksi şoförüne adresi çok iyi tarif etmeme rağmen, Bahçelievler'in sokaklarında bizi dolaştırdığını fark ettim.

Taksimetredeki rakam epeyce artmıştı.

Sinirlendim ve "Ben bu semtin çocuğuyum, her bir sokağı bilirim. Sana tarif ettim, ama bizi dolaştırıyorsun" diye çıkıştım.

Tam da o sırada şoförün yan koltuğundaki LeMan dergisi gözüme ilişti.

Bana tuhaf yanıtlar vermeye çalışan şoföre, "Birazdan evinin önünde ineceğimiz ve bizi bekleyen kişiye bu yaptığını söyleyeceğim. Seni tüm Türkiye'ye rezil eder" dedim.

Şoför alaycı bir şekilde, "Kimmiş o?" diye sordu.

Uzanıp dergiyi aldım ve Nihat Genç'in yazısının olduğu sayfayı açarak, "İşte bu kişi yazacak" dedim.

Şoför hemen aracı sağa çekip durdu.

Sesi ve tavrı değişen şoför, "Abi Nihat Genç'in evine mi gidiyorsunuz? Sizi nesi oluyorsunuz? Akrabası mısınız?" gibi birçok soruyu bir solukta sıraladı.

Ardından da "Nihat Genç hayranıyım. Ne olur bağışlayın. Sizi hemen adrese götürüyorum. Para da almayacağım" dedi.

2 dakika sonra adresteydik.

Nihat ağabey bizi evin önünde bekliyordu. 

Şoför bizden önce inerek, Nihat Genç'e koştu ve eline sarıldı.

Bir şeyler söyledi, sonra da valizlerimizi indirdi ve yanımıza geldi.

"Bizi çok gezdirdin, yaptığın çok ayıp. Yine de parayı ödeyeceğim. Borcumuz nedir?" diye sorduğumda, bizden kesinlikle para almayacağını söyledi.

Vedalaşıp ayrılırken, Nihat ağabey taksicinin yanına gitti ve "Yazılarımı okuyorsan bir daha böyle bir şey yapma. Bana dürüst okuyucu gerek" dedi ve taksimetrede yazandan daha fazlasını ön koltuğa bıraktı. 

Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu yiğit bir "aydın" olan Nihat Genç'i Türk milleti hiç unutmayacak.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU