İran, ilan edilen ateşkesle birlikte mutlak olarak iç hesaplaşma sürecine girdi.
Bu sürecin kısa ya da uzun sürmesi reflekslere bağlı olacaktır.
Artık eski hâl muhal, ya yeni hâl ya da izmihlal.
İran molla rejiminin mevcut haliyle devam etme şansı ve imkânı kalmadı.
Ya kendini yenileyecek ve bölgesel siyaset ile faaliyetlerini değiştirecek ya da daha büyük yıkımlarla karşı karşıya kalacak.
Bundan sonrası için bu iki seçenek arasında bir tercih yapmak zorundadır.
İran için 46 yıllık dönem fiili olarak kapandı ve yeni bir süreç başladı
İsrail, 13 Haziran'da İran'ı kendi evinde vurarak yeni bir dönemin kapısını fiili olarak açtı ve 46 yıldır süren dönemin kapandığını ilan etmiş oldu.
Rejim artık yeni söylemler, politikalar, stratejiler ve yol haritası belirlemek zorundadır.
İran rejiminin bu şekilde devam edemeyeceği ve savaşta belli bir anlaşmaya varılıp İsrail tehdidi ortadan kalkınca devletin kaçınılmaz bir dönüşüm sürecine gireceği tüm uzmanların ortak görüşü olarak öne çıkıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İran'a dair yazan, çizen ve tecrübeye sahip olan herkes 46 yıllık dönemin fiilen sona erdiğinde hemfikir.
Kaba kuvvetle, baskıyla ve tehditlerle bu rejimin varlığını sürdürme şansı kalmamıştır.
Bu yöntemlere elbette başvurmaya devam edebilir fakat bu hiçbir yaraya merhem olmayacaktır.
Çünkü mızrak çuvala sığmayacak hale gelmiştir.
Tahran yönetimi değişim ihtiyacının farkında
Rejimin başındaki dini, askeri ve siyasi gruplar zeminin kaydığını ve yapının çatırdamaya başladığını, her an yıkılmak üzere olduğunu çok iyi görüyor.
Bu konuda tarihsel bir deneyime sahipler. Hafızaları canlı ve tarihten ders çıkarmaya yatkın özelliklere sahipler.
Dışarıdan görüldüğü kadar maceracı ve fevri değiller. Bu sadece oluşturdukları algıdan ibarettir.
İşin iç yüzü çok farklıdır. Rejimi ellerinde bulunduranlar tarihi de iyi okur, mevcut durumu da iyi okur, İran toplumunu da iyi gözlemler.
İran'daki rejim 46 yıl ayakta kalmışsa bu tamamen olan biteni doğru okuyup ona göre pozisyon almalarıyla açıklanabilir.
Oluşturdukları algı çok devrimci ve maceraperest olabilir fakat pratik bununla paralel değildir, aksi istikamettedir.
Böyle olmasaydı şu ana kadar Saddam, Kaddafi, Esad, Mübarek, Bin Ali vs. akıbetine uğrardı.
Kaldı ki İran toplumu tüm bu ülkedeki toplumlardan daha diri, bilinçli, sosyal ve politik.
Rejim, mutlak bir kırılma noktasına ulaştığını ve bu yüzden yeni safhaya geçmesi gerektiğini biliyor.
Yaşanacak değişim derecesine göre bir çıkış imkânı da sunabilir, bir süre daha ayakta kalmasını da sağlayabilir.
Bu rejimin öncelikleri ve tercihlerine bağlı olarak gelişecektir.
İran savaşı sürdürmenin yerine kayıpları en aza indirmenin arayışında
Şu an İran'ın diplomasi kapılarını zorladığı ve müzakere masasının bir önce kurulmasını istediğini görüyoruz.
Önceki analizlerimizde de İran'ın müzakerelere hazır olduğunu ancak ABD'nin buna sıcak bakmadığını ifade etmiştik.
Yaşanan gelişmeler bunun haklılığını ortaya çıkardı.
ABD müzakereleri ve anlaşmayı isteseydi İsrail saldırıları başlamazdı.
Şimdi de ABD, İran'ın şartları kabul edeceği bir müzakere masası istiyor, aksi taktirde anlamlı bir müzakere olmaz.
İran yönetimi de eldeki kazanımlarının ve muhtemel kayıplarının muhasebesini yapmakla meşgul.
Bunu iyice tartıp biçtikten sonra bir karara varacak ve ABD'nin dayattığı şartları esnetmeye çalışacak.
Örneğin, ABD ve İsrail, İran'a sadece nükleer programı durdurma şartını dayatmıyor, bunun yanında, Yemen, Lübnan ve Irak'tan da elini çekmesini istiyor.
Mesele uranyuma kilitlenmiş olsa onu açmak zor değildir fakat 46 yıldır ilmek ilmek dokudukları ve adına "direniş ekseni" dedikleri ahtapot ağını dağıtmak İran rejimi için varlık ile yokluk mücadelesi demektir.
İran, dışarıdaki vekil güçleri olmazsa savaşını sürekli içeride vermek zorunda olacak ve bu sürdürülebilir bir durum değildir.
Savaşı bir şekilde evin dışına çıkarması gerekiyor ve bunun için de vekil güçlerin aktif olmasına ihtiyaç duyuyor.
İran savaşı kendi evinde veriyor fakat "ev sahibi" Hamaney kayıp
İran savaşı kendi evinde yapınca devlet ciddiyeti kalmıyor ve tüm heybetini kaybediyor.
Mehdi'nin naibi olarak kabul edilen Velayeti Fakih gibi büyük ünvanlar verilen rejim lideri Hamaney, kayıplarda.
Rejim muhalifi basın bu durumu "Giybeti Sugra" (Küçük Gıybet) olarak nitelendirerek alaya alıyor ve toplumda da buna dair sorular artıyor.
Bu durumu Mehdi'nin kaybı ve gelişiyle izah etmeye çalışanlar da yok değil.
O yüzden muhalif basın Mehdi'nin "Gıybeti Kubra" (Büyük Gıybet) teorisine kinaye olsun diiye "Gıybeti Sugra" diyor.
Nereden bakarsanız bakın Netanyahu ve Trum'ın hergün kameraların karşısında olduğu bir savaşta Hamaney'in haftalarca kayıp olması İran toplumu için kabul edilebilir değil.
Bu da hem toplum hem de savaşan askeri kadro için moral-motivasyonun düşmesi sonucunu doğurur.
Girişte de ifade ettiğimiz için rejim şu an değişim sancılarını yaşamaya başlamıştır.
Doğumun erken ya da geç olması tamamen onun hal ve hareketlerine bağlıdır.
Hiç şüphesiz ki sürecin iyi yönetilememesi halinde düşükle sonuçlanması ihtimali de kuvvetlidir.
Rejimin şu anki reflekslerinden görünürde ipleri sıkacağını ancak pratikte uzlaşmacı davranacağını görüyoruz.
İçeriye korku salmak için bazı radikal adımlar atılabilir.
Örneğin, İran dışındaki BBC Parsian, İran İnternational, VOA, Monoto gibi Farsça yayın yapan televizyon kanallarına fotoğraf ya da video gönderenler 25 yıl hapis yatacak.
Hatta yer yer idama kadar götürebilirler bu işi.
Nitekim Emin Mahdavi, 23 Haziran'da İran İnternational ile çalıştığı iddia edilerek Mossad ajanlığı suçlamasıyla idam edildi.
25 yıl hapis hafif olarak gördükleri olaylar için verilecek, tehlikeli gördükleri kişiler için direkt idam verecekler.
Somut örneği de Mahdavi'dir. Bu durum rejimin içine düştüğü panik halini gösteriyor fakat bu sürdürülebilir değil.
O nedenle bu adımlara paralel olarak masada ellerini hızlı tutarak ABD ve İsrail'i ya razı edecek ya da oyalayacak formüller bulunacaktır.
ABD açısından İran savaşının konjonktürel/zamansal açmazları
ABD ve İsrail de rejim değişikliğine veya uzun soluklu bir savaşa teşne değil zaten.
Çünkü ABD ve İsrail için İran devlet otoritesinin zayıflatılmasıyla birlikte korunması ve toprak bütünlüğüne zarar gelmemesi kaosa sürüklenmesi ve parçalanmasından evladır.
O yüzden en makul seçenek uzlaşı için ortak paydaların ve çıkarların artmasından geçmektedir.
ABD'nin ya da İsrail'in halihazırda yıpratma ve caydırma amaçlı füze saldırıları dışında (muhalif unsurlar üzerinden) karada sıcak bir çatışma gibi bir maceraya atılacağına pek ihtimal vermiyorum.
Çünkü şu an maliyeti yüksek böyle bir savaş ABD'nin hele ki Trump yönetiminin en son isteyeceği şeydir.
O yüzden tercihi İran'ın gardını indirmesi olacaktır.
Kaldı ki ABD ile uyumlu hareket edebilecek olan taraflar da böyle bir şeye hiç hazır değil.
Suudi Arabistan, BAE, Suriye ve Erbil bu bağlamda öne çıkıyor fakat her biri kendi krizlerini aşmakla meşgul.
Yeni savaştan çıkmış Suriye ve Irak gerçekliğini dikkate aldığımızda buradaki Kürt ya da Sünni ayrılıkçıların yeni bir maceraya çok hevesli görünmediğinin altını çizmemiz lazım.
Bu grupların İran'da ayaklanma başlatmak ve silahlı mücadele yürütmek gibi bir hazırlıklarının olduğuna dair herhangi bir belirti de görünmüyor.
Irak Kürdistan Bölgesi, maaş, hükümet, iki başlılık gibi bir dizi kronik sorunla boğuşuyor ve küresel güçlerin bilfiil içinde olduğu bölgesel bir savaştan yana olacaklarına pek bir ihtimal vermiyorum.
Kaldı ki İran ile ilişkileri yeni düzeltmiş ve 1,5 yıla yakındır İran'dan atılan füzelerden kurtulmuşken İran rejiminin devrilmesiyle neticeleneceği garanti olmayan bir maceraya atılmak isteyebileceklerini zannetmiyorum.
Sonuç olarak diyebiliriz ki ne ABD ve İsrail ne de İran yıkıcı bir savaştan yanadır.
Çünkü ABD'nin müttefikleri de İran'ın vekil güçleri de istikrar ve huzur istiyor.
Savaşları çözüm olarak görenler çok azınlıkta.
Ortadoğu'da tüm merkezler istikrar, iç barış ve kalkınma gündemiyle meşgul olmak istiyor.
Savaşın gündemlerinden çıkmasını istiyor. Trump da böyle bir profil çiziyor esasında.
Ortadoğu'daki savaşları bitirerek Çin ile ekonomik savaşına odaklanmak istiyor.
İran'ın vekil güçleri Suriye, Lübnan, Yemen ve Irak'ta eski güçlerinin ve motivasyonlarının çok uzağında.
Suriye ve Lübnan ayağı önemli ölçüde çöktü.
Yemen ve Irak da çatırdıyor. İlginç olan Irak'ta en etkili muhalefet de Şiilerin en büyük gücü Sadr Hareketinden geliyor.
Sadr, 4 Temmuz'daki mesajında Şii milislerin lağvedilerek silahlarını Irak hükümetine teslim etmesini istedi.
Tam olarak Trump'ın Sudani'ye gönderdiği mektupta söylediği şeyi söyledi.
O yüzden Irak, İran için savaş sahası olmaya uygun değil.
Yemen'de Husilerin siyasi çözüme yanaşmaması halinde Suudi, BAE'nin de fiili olarak içinde olacağı bir koalisyonla kısa sürede etkisiz hale getirilmeleri mümkündür.
ABD ve İran'ın çıkarlarını koruyacak şey şu an için geçici ve görece de olsa bir istikrardır ve bunun dışındaki seçenekler iki taraf için de cazip gözükmemektedir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish