Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin üzerinden üç buçuk yıl geçerken, Batı dünyası büyük ölçüde ortak bir cephe sergilemeye devam ediyor.
Ancak bu birlik içinde dikkat çeken bir istisna var: Macaristan.
Viktor Orbán liderliğindeki ülke, Avrupa Birliği'nin (AB) diğer üyelerinden radikal bir şekilde farklı bir yol izliyor.
Ukrayna'ya silah göndermeyi reddeden, Rusya'ya yönelik enerji yaptırımlarına karşı veto tehdidi kullanan ve sürekli "barış görüşmeleri" çağrısı yapan Macaristan'ın bu tutumu, sadece dış politika tercihi değil.
Aslında bu duruş, çok daha karmaşık bir denklemin sonucu: iç siyasi hesaplar, ekonomik zorunluluklar ve tarihsel gerilimler.
Orbán'ın siyasi oyunu
Macaristan'ın ayrışan politikasını anlamak için öncelikle Viktor Orbán'ın siyasi DNA'sına bakmak gerekiyor.
Kendini "demokrat ancak liberal olmayan sağcı popülist" olarak tanımlayan Orbán, 2010'dan bu yana ülkeyi giderek daha otoriter bir çizgiye çekiyor.
Orbán'ın siyasetinin merkezinde propaganda var.
"Macaristan iç ve dış saldırılar altında" algısını yaratarak, "yabancılara ve göçmenlere karşı korku" aşılıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu model, Ukrayna krizinde de devreye girdi.
2022 Nisan seçimlerinde Orbán'ın partisi, kampanyasını tamamen Rusya-Ukrayna Savaşı üzerine kurdu.
Muhalefet kazanırsa Ukrayna'ya asker gönderilecek iddiasıyla korku yaratılırken, Orbán kendini "barış yanlısı" olarak sundu.
Bu strateji işe yaradı: Fidesz, mecliste üçte ikilik ezici çoğunluk elde etti.
Bu durum gösteriyor ki Macaristan'ın dış politikası sadece ulusal çıkarları koruma amaçlı değil, aynı zamanda Orbán'ın iktidarını pekiştiren etkili bir iç siyasi araç.
Enerji bağımlılığının gücü
Macaristan'ın Rusya'ya mesafeli duramamasının en somut nedeni enerji.
Ülke, doğalgaz ihtiyacının yüzde 50'sini Rusya'dan karşılıyor ve yıllık 4,5 milyar metreküp Rus gazı ithal ediyor.
Gazprom ile 15 yıllık anlaşma bu bağımlılığı daha da derinleştiriyor.
Bu enerji bağımlılığı, AB'nin Rusya'ya yönelik petrol yaptırımı tekliflerine karşı veto tehdidi kullanılmasına neden oldu.
Macaristan, ancak kendisine yaptırımlardan muafiyet sağlandıktan sonra bu kararları onayladı.
Daha da dikkat çekici olanı, Rusya'nın "dost olmayan ülkelere" doğalgaz satışını ruble karşılığı yapma kararına Macaristan'ın olumlu yanıt vermesi.
Almanya, Fransa, Slovakya ve Letonya bu talebi reddederken, Budapeşte "teknik detayların çalışıldığını" açıkladı.
Bu tercih, Macaristan'ın enerji bağımlılığını bir zayıflık değil, AB içinde pazarlık gücü elde etmek için stratejik bir kaldıraç olarak kullandığını gösteriyor.
Tarihin gölgesi: Transkarpatya sorunu
Macaristan'ın Ukrayna'ya karşı tutumunu şekillendiren bir başka faktör de tarihsel ve etnik gerilimler.
Ukrayna'nın batısındaki Transkarpatya bölgesinde yaklaşık 150 bin etnik Macar yaşıyor.
Macaristan'daki aşırı sağcı "Vatanımız Partisi" bu bölge için toprak iddialarında bulundu ve etnik Macarlar için özerklik çağrısı yaptı.
Macar hükümeti resmi olarak Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklese de geçmişte yaşanan gerilimler hâlâ etkisini sürdürüyor.
2017'de Macaristan, Ukrayna'nın "eğitim kanunu" nedeniyle NATO-Ukrayna Komisyonu Zirvesi'ni veto etmişti.
Bu yasa, Macar azınlığın anadilde eğitim alma haklarını kısıtladığı gerekçesiyle tartışma yaratmıştı.
Bu durum gösteriyor ki mevcut politikalar, savaşın yarattığı jeopolitik koşullarla birleşen, ancak temelinde çok daha eski bir etnik ve kültürel meselenin yansıması.
AB içinde yalnızlaşma
Macaristan'ın bu tutumu, AB içinde ciddi tepkilere yol açtı.
AB'nin oy birliği kuralı, Macaristan'ın veto tehditleri nedeniyle ortak kararlar alınmasını zorlaştırdı.
Bu kilitlenmeyi aşmak için AB, alışılmadık diplomatik çözümler üretmek zorunda kaldı.
Örneğin, Ukrayna'nın AB'ye üyelik müzakerelerinin başlatılması oylamasında, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Orbán'ı "kahve molasına" davet ederek oy birliği kuralını fiilen askıya aldı.
AB ayrıca Macaristan'a karşı hukuki ve finansal baskı da uyguluyor.
Avrupa Adalet Divanı, ülkeye iltica politikasını "kasıtlı olarak" ihlal etmesi nedeniyle 200 milyon avro para cezası verdi.
Vişegrad'da çatlak
Ukrayna krizi, AB içinde birçok konuda ortak hareket eden Vişegrad Grubu ülkeleri (Polonya, Çekya, Slovakya ve Macaristan) arasında da ciddi bölünmeye yol açtı.
Polonya, Çekya ve Slovakya, Ukrayna'ya her alanda desteklerini açıklarken, Macaristan'ın savaşa müdahil olmak istemediğini belirtmesi grup içindeki birliği zedeledi.
Bu politik ayrılık, Polonya ve Çekya'nın Budapeşte'deki V4 Savunma Bakanları toplantısına katılmayacağını açıklamasına ve toplantının iptal edilmesine neden oldu.
Bu durum, Macaristan'ın en yakın bölgesel müttefikleriyle bile derin ideolojik ve stratejik farklılık yaşadığını gösteriyor.
Küresel tepkiler
Macaristan'ın politikası, küresel aktörler tarafından da yakından izleniyor:
- ABD, Macaristan'ın "tehlikeli boyuttaki Amerikan karşıtı söylemlerine" ve "Rusya ile olan iyi ilişkilerine" karşı harekete geçeceğini açıkça belirtti.
- Rusya ise tüm AB'yi hedef alan yaptırımlar kapsamında Macaristan'ı "dost olmayan ülkeler" listesine dahil etti. Ancak bu durum, enerji akışının devam etmesine engel teşkil etmiyor.
- Almanya ve Fransa gibi AB'nin lokomotifi sayılan ülkeler, Macaristan'ın politikalarına karşı net eleştirel duruş sergiliyor.
- İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ise Ukrayna'ya destek vermeyi taahhüt ederken, bir yandan da Orbán ile ideolojik bağlarını koruyor.
Sürdürülebilir bir strateji mi?
Macaristan'ın bu tutumunun kısa vadede değişmesi beklenmiyor.
Orbán, iç politikadaki popülist söylemlerini ve Rusya ile olan pragmatik ilişkilerini sürdürme eğiliminde.
Ancak bu politika, uzun vadede Macaristan için sürdürülebilir görünmüyor.
AB'nin karar alma süreçlerini daha esnek hale getirme arayışları hızlanırken, Macaristan giderek yalnızlaşıyor.
Bu süreç, AB'nin ulusal egemenlik ile supranasyonal entegrasyon arasındaki gerilimi nasıl yöneteceğini belirleyecek.
Macaristan vakası, birliğin gelecekteki enerji güvenliği, savunma ve göç politikalarının şekillenmesinde kritik bir test oluşturuyor.
Orbán'ın "barış" söylemi, kendi iktidarını pekiştiren etkili bir araç olarak işlev görmeye devam ederken, Macaristan'ın Avrupa'daki yeri giderek daha sorunlu hale geliyor.
Bu paradoks hem Budapeşte hem de Brüksel için çözülmesi gereken karmaşık bir denklem olarak masada duruyor.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish