Göreli ahlakın kurbanları: Suça sürüklenmiş çocuklar

Prof. Dr. Mustafa Çevik Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Independent Türkçe/Microsoft/Bing-Copilot

Bugün Türkiye'de yaşadığımız toplumsal gerilimlere, sokaklarda şahit olduğumuz şiddet olaylarına ve gün geçtikçe daha genç yaşlara inen suç vakalarına dikkatle bakarsak, bir kök meseleyle karşılaşırız: ahlakın görelileşmesi.

Hocalık hayatımda neredeyse her sınıfa sorduğum bir soru vardır:

Ahlak, kişiden kişiye ve toplumdan topluma değişir mi, yoksa her yerde aynı mıdır?

Bu soruya çoğunlukla hatta kahir çoğunlukla "ahlakın değişken" ve "göreli" veya "seçimli" olduğu yanıtını alırım.

Ben de şöyle derim:

Eğer ahlak kişileri, zamana ve topluma göre değişiyorsa bugün veya geçmişte yaşamış bir kişiye "ahlaksız" dememiz o kadar da kötü bir şey olmamalı derim.

Göreli ahlak, yani "herkesin kendi doğrusunu/iyisini yaşaması", ilk bakışta özgürlük gibi görünebilir.

Fakat bu anlayış, hukukun üstünlüğünü, toplumsal kuralları ve birlikte yaşama iradesini adım adım kemirir.

Çünkü ortak değerler ve üzerinde uzlaşılmış ilkeler olmadan, hiçbir toplum ayakta kalamaz.

Bugün genç bir insanın eline bıçak alıp bir başka gencin canına kıyması, yalnızca bireysel öfke patlaması değildir.

Bu, otoritenin buharlaştığı, kuralların içi boşaltıldığı, "kendi doğrunu/iyini kendin belirle" sloganının gölgesinde büyüyen bir kuşağın trajik göstergesidir.

Göreli ahlak, bireysel keyfi kutsallaştırır ama toplumsal güveni öldürür.

Bir çocuk ya da genç, "benim ahlakımda bu suç değil" diyorsa, orada hukuk artık soyut bir metin değil, sadece kâğıt üzerinde duran bir dekor haline gelir.

İşte o an, devletin ve toplumun temeli çatırdar.

Çünkü hukuk, yalnızca cezalandırma mekanizması değil, ortak bir değer sözleşmesidir.

Göreli ahlak, bu sözleşmeyi lime lime eder.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Göreli ahlak, otoriteyi düşman gibi gösterir.

Oysa otorite, baskı değil, düzenin adıdır.

Otoritenin buharlaştığı yerde yalnızca kaos kalır. Kuralların bağlayıcılığını yitirdiği yerde ise güçlünün sözü kanun olur.

Bu yüzden ahlaki görecilik, yalnızca bireylerin değil, toplumun tamamının beka sorununa dönüşür.

Sokakta yürüyen bir anne, çocuğunu okula gönderirken duyduğu endişe, akşam haberlerinde "bir genç daha gasp suçundan tutuklandı" başlığını gördüğünde toplumun içine işleyen korku…

Bunların hepsi göreli ahlakın açtığı yaralardır.

İnsanların birbirine güvenmediği bir toplumda demokrasi de işlemez, ekonomi de büyümez, huzur da kalmaz.

Bugün özgürlük adına alkışlanan "herkes kendi yolunu çizer" mottosu, yarının felaketine zemin hazırlıyor.

Çünkü özgürlük, ortak kuralların varlığında anlam kazanır.

Kuralın olmadığı yerde özgürlük değil, vahşet vardır.


Durum açıktır:

Göreli ahlak, bir fikir tartışması olmaktan çıkmış, ülkemiz ve insanlık için toplumsal varoluşu tehdit eden bir beka sorunu haline gelmiştir.

Eğer bu sorunu görmezden gelirsek, yarın çok geç olacak.

Çünkü ahlakın göreli hale geldiği yerde önce hukuk çöker, ardından otorite buharlaşır, en sonunda da toplumsal güven tamamen yok olur.

Bugün karar vermeliyiz:

Ya herkesin kendi "iyi" değerini uydurduğu ve putlaştırdığı bir kaos toplumuna sürükleneceğiz ya da ortak insani değerleri yeniden hatırlayarak geleceğimizi güven altına alacağız.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU