Değerli Independent Türkçe okuyucuları,
Gazze, Ukrayna, Rusya, İsrail ve İran'dan yükselen çatışma haberleri, BRICS zirvesi etrafında şekillenen yeni küresel bloklaşmalar, Türkiye'deki orman yangınları ve medya kuruluşlarına yönelik ekran karartma kararları, aynı anda açıklanan maaş ve enerji zamları derken dünya ve Türkiye gündemi baş döndürücü bir hızla değişiyor.
Bu hızlı değişim içinde kamuoyunun gözünden kaçabilecek bir başka önemli gelişme ise Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığının Ocak 2026 itibarıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından devralınacak olması.
GKRY'nin AB Dönem Başkanı sıfatıyla söylem geliştirmesi ve karar süreçlerini yönlendirmesi, Türkiye açısından çeşitli diplomatik ve stratejik riskler doğurabilir.
AB dönem başkanlığı, her altı ayda bir değişen ve ilgili ülkenin AB kurumlarıyla eşgüdüm içinde öncelik belirlediği bir süreçtir.
GKRY'nin 2026 başında devralacağı bu görev, Kıbrıs meselesinin AB gündeminde öne çıkmasına neden olabilir.
GKRY dönem başkanlığının anlamı
Ocak 2026'da başlayacak GKRY'nin dönem başkanlığı, sembolik olsa da Brüksel'deki birçok karar alma mekanizmasında gündemi etkileme gücüne sahiptir.
Bu durum, özellikle Kıbrıs meselesi bağlamında Türkiye açısından diplomatik bir meydan okuma yaratacaktır.
Nisan 2025'te gerçekleşen AB-Orta Asya Zirvesi sonrası AB, Orta Asya için 12 milyar euroluk destek fonu taahhüt etmiş, bazı Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri GKRY'yi tanıma yönünde adımlar atmıştır (AB Konseyi, 2025).
Bu gelişmeler Türkiye için diplomatik ve stratejik açıdan arzu edilmeyen bir durumdur.
GKRY, daha önce 2012'de de AB Dönem Başkanlığı yapmıştı.
Ancak o tarihten bu yana dünya düzeni olduğu kadar Türkiye'nin dış politika konumu da belirgin biçimde değişmiştir.
2012'den günümüze değişen dengeler
2012 yılında Yunanistan gibi GKRY de ekonomik darboğazdaydı (BBC, 2012).
Aynı dönemde Türkiye ekonomik açıdan daha güçlüydü; Gezi Parkı olayları ve 17/25 Aralık süreci henüz yaşanmamış, döviz kuru ise 1 euro = 2,3 TL seviyesindeydi.
Rusya, AB'nin ana doğalgaz sağlayıcısıydı; Rusya, Ukrayna ile doğrudan çatışma içinde değildi. İsveç ve Finlandiya NATO'ya başvurmamıştı.
Bugün ise Avrupa'nın güvenliği için Türkiye'nin önemi artmış, AB-Türkiye ilişkilerinde Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, göç yönetimi ve güvenlik mimarisi gibi kritik başlıklar öne çıkmıştır.
Türkiye'nin OCAK 2026, GKRY AB dönem başkanlığına yönelik olası tutum ve yaklaşımı iki temel senaryo çerçevesinde değerlendirilebilir:
- Tam boykot ve tepkisel söylem,
- Seçici angajman ve diplomatik esneklik ve hatta bazı konularda (çevre ve iklim meseleleri gibi konularda) dolaylı ama yapıcı angajman ve alternatif gündem inşası.
Her bir stratejinin diplomatik getirileri ve riskleri farklıdır.
- İlişkileri dondurmak: AB ile diyaloğun asgari seviyeye indirilmesi sembolik bir protesto olabilir. Ancak bu durumun, AB içi dayanışma refleksleriyle Türkiye aleyhine uzun vadeli etkileri olabilir.
- 2012 modeli: Temkinli Diyalog: Türkiye, 2012'de yaptığı gibi doğrudan GKRY ile muhatap olmaksızın, düşük profilli teknik temaslara odaklanabilir (İKV, 2012).
Özellikle Yeşil Mutabakat, iklim krizi, afet yönetimi, göç, su ve enerji gibi konular üzerinden STK'lar, akademik çevreler ve özel sektör aracılığıyla dolaylı temaslar yürütülebilir.
Bu çerçevede, Türkiye'nin yalnızca GKRY'ye odaklı bir tepkisel politika yerine, Türk dünyasıyla bütünleşme, çevre ve Yeşil Mutabakat, Gümrük Birliği güncellenmesi, göç ve enerji iş birliği gibi alanlarda AB ile diyaloğu sürdürmesi; aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin görünürlüğünü artırması daha etkili olabilir.
GKRY'nin AB içindeki rolünü ele alan Türkiye, bu süreçte, düşük duzeyde dahi olsa, AB kurumları ve üye ülkelerle çok taraflı angajmanlar geliştirerek, kendi önceliklerini gündemde tutabilir.
Örneğin, 2026 ilkbaharında Türkiye'nin önerisiyle organize edilecek çevre veya göç yönetimi temalı AB-Türkiye sivil toplumlar arası forumular, Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve akademisyenlere vasıtasıyla, dolaylı ve alternatif diplomasi açısından dikkat çekici olabilir.
Türkiye'nin "bölümlere ayırma" (compartmentalization) stratejisiyle ekonomik ve ticari ilişkilerini GKRY'nin dönem başkanlığı sürecinden ayrıştırması mümkündür.
Doğu Akdeniz'deki gerginliklere rağmen TANAP ve TAP gibi projelerde Yunanistan ile yapılan enerji iş birliği bu pragmatizme örnek alınabilir.
Dolaylı diplomasinin aktörleri: STK'lar ve akademisyenler
Bu süreçte, sivil toplum ve üniversiteler başta olmak üzere Türkiye'nin yumuşak gücünün devreye girmesi kritik olacaktır.
AB ile doğrudan siyasi temaslar sınırlı olsa da, yangın tatbikatları, afet dayanıklılığı gibi ortak projeler aracılığıyla dolaylı bir iş birliği zemini oluşturulabilir.
Özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bulunan üniversiteler ile AB arasındaki iletişimin canlandırılması için ortam oluşabilir.
2026'daki bu kritik süreçte Türkiye'nin terörle mücadele, insan hakları, basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı konularındaki meseleleri çözebilmiş olması, dış politikadaki elini güçlendirecektir.
Hiç kimsenin eline koz vermemek adına, toplumsal meşruiyetle hareket eden iç politika reformları AB nezdinde Türkiye'nin konumunu güçlendirecektir.
Unutulmamalıdır ki dönem başkanlıkları, sembolik olduğu kadar gündem belirleyici öneme sahiptir.
Türkiye'nin bu dönemde sessiz kalması, GKRY'nin tek taraflı söylemlerine zemin hazırlayabilir.
Öte yandan, dolaylı dahi olsa, yapıcı ama ilkeli bir angajman, Türkiye'nin bölgesel vizyonunu ve AB ile ilişkilerindeki dengeyi korumasına katkı sağlayabilir.
Dolaylı da olsa STK'lar ve akademisyenler marifetiyle diyalog kurmak, bir ödün değil, diplomatik ustalığın ifadesidir.
Kaynaklar:
• Avrupa Komisyonu (2024). 'Presidency of the Council of the EU.' https://europa.eu/european-union/about-eu/presidency-council-eu_en
• European Council (2024). 'The rotating presidency of the Council of the EU.' https://www.consilium.europa.eu/en/council-eu/presidency-council-eu/
• SETAV (2023). 'AB-Türkiye İlişkilerinde Yeni Dönem?' https://www.setav.org
• Anadolu Ajansı (2025). 'GKRY'nin AB Dönem Başkanlığına Hazırlığı.' https://www.aa.com.tr
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish