İsrail saldırısı ne anlam taşıyor?
Kim kazandı?
ABD ne yapar?
Avrupa'nın tutumu ne?
Türkiye ile İsrail arasında ne tür gelişmeler olabilir?
Filistin-İsrail ve tabii Ortadoğu konusu: Bilinen sorunların büyümesi "ayrıştırıcı" politikalarla sürdürülüyorken ve bu her zaman için İsrail'in politikalarına destek vermek şeklinde sonuç veriyorken; çözüm ancak "bütüncül" politikalarla sağlanabilir, asıl olan da budur.
Peki ülkeler neden "ayrıştırıcı" politikaları sürdürülüyorlar?
İnceleyelim.
İsrail'in Katar'daki Hamas görüşmecilerine yönelik hukuk dışı saldırısının yankıları sürüyor.
Bu İsrail'in yeni icat ettiği bir hukuksuz saldırı türü değil. İsrail, 1972 Münih Olimpiyatları terör eylemi sonrasında, Tunus'taki (1.280 km menzildeki) FKÖ karargahına, Katar-Doha'dakine benzer şekilde, savaş uçaklarıyla habersiz bir taarruz gerçekleştirmişti.
Başka deyişle İsrail bugün değil, geçmişte de Hukuk tanımaz tutumlar sergilemişti.
Kamuoyu "kazandı/kazanamadı" türü sonuçlarla fazlasıyla ilgileniyor.
Durum ne?
İsrailli yetkililer, "asıl Halil El-Hayya'yı hedef aldıklarını, ancak bunu vuramadıklarını işaret ediyorlar ve dolayısıyla operasyonların devam edeceğini" söyleyerek, aslında Doha'da istediklerini elde edemediklerini de itiraf etmiş oluyorlar.
Bu tarz yaklaşımlardan sonuç çıkarmak yetmeyebilir.
Çünkü olası gizlilik ihlali ve yeni bir operasyon için aşırı güvenlik ihtiyacı söz konusudur.
Hamas yetkililerinin son durumları ve gizlendikleri yerler hakkında sadece ileri sürülen spekülasyonları duymaktayız.
Öte taraftan İsrail, hiç de şaşırtmayacak bu saldırısıyla hem hedefindekilere hem de değişik ülkeler nezdinde çok derin ve geniş bir güvensizlik hali yaratmış oldu.
Şöyle:
- Birinci halkadakiler: Acaba bundan böyle Hamas yetkilileri İsrail ile bir ateşkesi tekrar görüşürler mi? ABD ve Katar arabuluculuğu nasıl sağlayabilir? Steve Witkoff tekrar durumu toparlayacak adımı ne şekilde atabilir?
- İkinci halkadakiler: Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Körfez Ülkeleri kendilerini güvende hissedebilirler mi? İslam ve Arap birlikleri nasıl bir tepki verebilirler?
Bu endişeli durum sadece İsrail ve bölgesel güvenlik bağlamında düşünülmemeli, aynı zamanda küresel dengeler ve etkileşimler bağlamında da düşünülmelidir.
Örneğin Körfez Ülkeleri, ABD ile ilişkilerini tekrar gözden geçirecekler mi?
Diğer soru ise, Donald Trump yönetiminin üzerinde çokça durduğu İbrahim Anlaşmaları sekteye uğrayacak mı?
Trump sürekli hayal kırıklığı yaşıyor olmalı.
- İlk örnek: Trump, Alaska'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in elini sıkarken kendini kurtarıcı göstermeye çalıştı. Ancak bugün NATO Polonya'ya ilave asker yığmak zorunda kaldığı bir durumla karşı karşıya kaldı. Trump Putin'i eleştirir tarzda beyanatlar vermeye başladı.
- İkinci örnek de bu, yani asıl konumuz: Trump, Katar platformu ve Witkoff marifetiyle, "rehineleri alırız, Hamas defterini kapatırız, Filistin konusuna bundan sonra bakarız, İsrail'i ve Netanyahu'yu koruruz…" düşüncesindeyken, bugün başta Körfez Ülkeleri bir değerlendirme yapma ihtiyacı duydular, İslam ve Arap ülkeleri nezdinde yeni kararların alınması söz konusu oldu.
Avrupalılar kazanım peşindeler ve genel olarak ABD ile yaklaşık benzer tezleri savunarak, inisiyatif almaksızın sadece politika yapıyorlar.
Nedir bu tez?
Hamas'a hayır, İsrail'in bir egemen ülke olan Katar'a saldırını kabul edilemez, Filistin'i tanırız, ama İsrail'in arkasındayız…
Bu cümleyi ABD için zaten kuruyoruz, öyle değil mi?
O halde Batı kulübünde değişen bir şey yok.
Başka deyişle ABD ve Avrupa konuyu ayrıştırıyor.
Bu "ayrıştırıcı" politika yapma yöntemi ise İsrail'in istediği bir durum oluyor.
İsrail, zaten Filistin Devleti ile bir egemenlik (toprak) anlaşması yapmadı, bunu hiç yapmak istemiyor, zamanı ise istediği şekilde kullanmanın peşinde.
Filistin için çözümü bir bütün halinde gören yok.
Ona "terörist" ve "cihatçı" buna "İslamcı" dediklerinden dolayı, daha sonra İsrail de bu konuları kullanabiliyor.
Ayrıştırmak, oyalamak, topu sürekli taca atmak…
İsrail, Filistin'den çok, dünyaya başka başka konuları konu ettiriyor.
Hamas, İran, Katar, derken Türkiye'yi tartıştıran İsrail, kendi politikalarına uygun sürekli bir düşman yaratıyor ve bunu işaret ediyor.
Bu bir kurgu!
Ayrıştırma politikalarının sürdürülmesi.
Türkiye asla geri adım atmaz.
Bazı kesimlere hatırlatmak isterim; bu politikaya alet olmasınlar.
Büyük bir kampanya ile İsrail'in Türkiye'ye saldırıda bulunabileceği hakkında spekülasyonlar yapılıyor.
"Türkiye, Hamas'ı himaye ediyor, İsrail buraya da taarruz edebilir" şeklinde yaygara koparanların olduğunu da söylemek mümkün.
Hatta bu konuyu daha da abartıp, aklını peynir ekmekle yemişler tarafından, bir "Türkiye-İsrail savaşı"ndan söz edenler çıkıyor.
İki cümle:
- Bir: İsrail herhangi bir savaş konusunda Türkiye'nin muhatabı dahi olamaz, nükleer silah kullanmaya yeltenseler bile ki bu onların sonları olur.
- İki: ABD ne yapar yapar böylesi bir tırmanmayı en son anda bile olsa engeller, cidden İsrail'i uyarır. Zira Türkiye, Körfez Ülkeleri'ne, Mısır'a ve İran'a benzemez; gücüyle, konumuyla, vs. Türkiye'nin NATO üyesi ülke olması gibi konuları öne sürmeden söylemek gerekir, böyle bir savaşın dünya savaşına sebep olacağını ve en sonunda da 1948'de kurulan bu ülkenin yeryüzünden silineceğini İsrail kadar diğerleri de hesap edebilir.
Ama bunlar kaşınarak dolaylı kazanıma açıklık sağlayabilen türden meselelerdir.
Stratejistler bu gibi provokatif olayları gözden uzak tutmazlar.
Aradaki ince çizgiyi iyi görmek gerekir.
O halde savaş ve sert güç kullanılması argümanlarını hemen silin derim.
Bunun tartışılması bile saçmalık.
Özellikle Türkiye'de böyle bir oyuna gelmeye açık olanlaradır bu sözlerim.
Halbuki saldırgan ülkeler hedeflerine sadece silahlı taarruzla saldırmazlar, propaganda başta diğer yolları deneyerek saldırılarını sürdürürler, baskı kurmak isterler, hatta kendi iç ve dış politikaları için gerekçe bulmaya yarayan konuları ileri sürerler, alınan tepkileri kullanma yolunu seçerler.
ABD ve İsrail ne yapabilir?
O en iyi bildikleri, en güçlü oldukları, daha önceki yıllarda çeşitli şekillerde uyguladıkları işleri yaparlar, yapmak isteyeceklerdir de.
Ekonomik, sosyal, politik, teknolojik, diplomatik, her ne varsa…
Hatta bu tarz konulara Avrupa ülkeleri dahi yeşil ışık yakabilir, değil mi ki konu Türkiye.
Yunanistan, Güney Kıbrıs, Doğu Akdeniz, gibi çok konu var kaşınacak…
Rusya ve Çin, Katar saldırısını kınadı.
Ama aldanmamak gerekir, bu ülkelerin Hamas ve Filistin ile ilgili tutumları İsrail'den yana devam ediyor.
O halde hemen herkes bahsettiğim konuyu "ayrıştırıcı" yaklaşıma dahil ve kendi çıkarına göre politika yapıyor, diyebilirim.
Bu söylediğim hiç de sürpriz bir cümle değil, bekleyebileceğiniz türden bir cümle.
"Bütüncül" yaklaşım ise belli: Filistin ile İsrail'in, karşılıklı, toprak (egemenlik) anlaşması yapması ve diğer bütün ülkelerin (ABD, Avrupa ülkeleri, Çin, Rusya…) bu manada katkı verip vermedikleri.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish