Etiyopya'nın Büyük Rönesans Barajı: Afrika'da yeni bir su savaşının başlangıcı mı?

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Daniel Terefe/AA

Nil Nehri üzerindeki dev proje, bölgedeki güç dengesini değiştirirken Mısır ve Sudan'ı endişelendiriyor.


Bölgesel düzeyde çatışma üretme kapasitesi olan sınır aşan sular konusunu zaman zaman yazıyorum. Sınır aşan sulardan birisi olan Nil Nehri ve yatağındaki ülkeler arasında gerilimin yeni bir boyutu geçen günlerde tekrar gündeme geldi.

Afrika kıtasının en büyük hidroelektrik tesisi olan Büyük Rönesans Barajı açıldı. Nil Nehri'nin Mavi Nil kolunda inşa edilen bu dev proje, yalnızca bir altyapı yatırımı değil; aynı zamanda Afrika'nın su kaynaklarına hâkim olma mücadelesinde kritik bir dönüm noktası.
 

Fotoğraf: Daniel Terefe/AA
Fotoğraf: Daniel Terefe/AA

 

Etiyopya'nın su imparatorluğu hayali

2011 yılında başlatılan proje, Başbakan Abiy Ahmed'in önderliğinde Etiyopya'nın ulusal gurur kaynağı haline geldi.

135 milyon nüfuslu ülke için baraj, sadece enerji üretimi anlamına gelmiyor; aynı zamanda etnik çatışmalar ve iç savaşlarla parçalanmış toplum için birleştirici bir sembol işlevi görüyor. Son yıllarda Tigray bölgesinde yaşanan çatışmalar 500 binden fazla can kaybına yol açarken, bu mega proje ülke için umut ışığı olarak algılanıyor.

Barajın hedefi oldukça iddialı: Etiyopya'nın elektrik kapasitesini 3 katına çıkarmak. Nüfusunun büyük bir kısmı elektriğe erişimden yoksun olan ülke için bu, ekonomik kalkınmanın anahtarı olarak görülüyor. Daha ucuz ve güvenilir enerji, sanayileşme sürecini hızlandıracak ve milyonlarca insanın yaşam kalitesini artıracak.


Tarihsel bağlamda Nil'in efendileri

Nil Nehri'nin hikayesi, güç ve hakimiyet mücadelelerinin tarihidir. 6 bin 700 kilometrelik uzunluğuyla dünyanın en uzun ikinci nehri olan Nil, yüzyıllardır Mısır medeniyetinin can damarı oldu. 1902'de İngilizler tarafından inşa edilen ilk Aswan Barajı, o dönemin en büyük baraj projesi olarak tarihe geçti. 1952'de iktidara gelen Cemal Abdülnasır’ın ikinci Aswan Barajı projesi ise, Mısır'ın Nil üzerindeki hegemonyasını pekiştirdi.

Ancak bu denklem değişiyor. Etiyopya, Nil'in kaynak ülkesi olarak sahip olduğu doğal avantajını kullanmaya karar verdi. Ülke, Mavi Nil'in yüzde 86'sına ve nehrin en önemli kolları olan Atbara ve Sobat nehirlerine ev sahipliği yapıyor. Bu, Etiyopya'ya Nil'in akış hızını kontrol etme gücü veriyor.
 

Fotoğraf: Daniel Terefe/AA
Fotoğraf: Daniel Terefe/AA

 

Bölgesel dengeler ve diplomatik krizler

2010 yılında dönemin Başbakanı Meles Zenawi'nin başlattığı diplomatik hamle, bölgesel dengeleri derinden sarstı. Kenya, Uganda, Burundi, Ruanda ve Tanzanya ile imzalanan anlaşma, Mısır ve Sudan'ın Nil üzerindeki geleneksel tekelini sorguladı. Bu anlaşma, Afrika ülkelerinin kendi su kaynaklarına sahip çıkma iradesinin göstergesi olarak yorumlandı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mısır'ın tepkisi sert oldu. 90 milyonluk nüfusunun yüzde 95'i Nil Vadisi'nde yaşayan ülke için, nehir tam anlamıyla yaşam kaynağı. Çöl ikliminin hâkim olduğu Mısır, tarım ve içme suyu ihtiyacının tamamını Nil'den karşılıyor. Barajın su akışını etkileyeceği endişesi, Kahire yönetimini diplomatik ve askeri seçenekleri değerlendirmeye itti.

Sudan ise iki ateş arasında kaldı. Bir yandan Mısır ile olan tarihsel bağları, diğer yandan Etiyopya ile sınır komşuluğu nedeniyle dikkatli bir denge politikası izlemeye çalışıyor. Ancak ülkenin tarım sektörü ve hidroelektrik santralleri de Nil'in akış rejimindeki değişikliklerden doğrudan etkilenecek.


Su güvenliği ve iklim krizi

Büyük Rönesans Barajı meselesi, küresel iklim değişikliğinin su kaynaklarına etkisi bağlamında daha da kritik hale geliyor. Afrika kıtası, küresel ısınmanın en ağır etkilerini yaşayan bölgelerden biri. Artan sıcaklıklar, düzensiz yağış rejimleri ve uzayan kuraklık dönemleri, su kaynaklarına olan bağımlılığı artırıyor.

Bu koşullarda, Nil'in kontrolü sadece enerji üretimi meselesi olmaktan çıkıyor; su güvenliği ve ulusal bekaya dair stratejik bir konu haline geliyor. Etiyopya'nın baraj politikası, diğer Nil havzası ülkelerini de benzer projeler geliştirmeye teşvik edebilir. Bu durum, bölgede yeni gerilim odaklarının oluşmasına yol açabilir.
 


Teknoloji ve çevre etkileri

Baraj projesinin çevresel etkileri de tartışma konusu. Nil'in doğal akış rejimindeki değişiklikler, ekosistemin dengesini bozabilir. Delta bölgesindeki tarım arazileri, balıkçılık sektörü ve su altı yaşamı olumsuz etkilenebilir. Özellikle Mısır'ın bereketli Nil Deltası'nda yaşanabilecek değişiklikler, gıda güvenliği açısından kritik sonuçlar doğurabilir.

Bununla birlikte, modern baraj teknolojisinin sunduğu imkanlar da göz ardı edilmemeli. Akıllı su yönetimi sistemleri, sezonluk varyasyonları minimize edebilir ve nehrin daha verimli kullanılmasını sağlayabilir. Etiyopya, barajın dolum ve işletme süreçlerinde komşu ülkelerle iş birliği yapacağını taahhüt ediyor.


Gelecek senaryoları

Büyük Rönesans Barajı'nın açılışı, Afrika'da su diplomasisinin yeni bir dönemini başlatıyor. En iyimser senaryoda, bölge ülkeleri Nil havzasının ortak yönetimi için kapsamlı bir anlaşmaya varabilir. Bu durumda, baraj bölgesel kalkınmanın motoru haline gelebilir.

Ancak kötümser senaryolar da mevcut. Su paylaşımında yaşanabilecek anlaşmazlıklar, diplomatik krizleri derinleştirebilir. Özellikle kuraklık dönemlerinde, Etiyopya'nın baraj politikası komşu ülkelerle ciddi gerilimler yaşanmasına neden olabilir.

Sonuç olarak, Büyük Rönesans Barajı Etiyopya için bir zafer olsa da bölgesel istikrar açısından kritik sınavların başlangıcını işaret ediyor. Nil'in gelecekteki yönetimi, Afrika'nın su diplomasisi tarihinde belirleyici bir rol oynayacak. Bu süreçte, teknik çözümler kadar siyasi irade ve bölgesel iş birliği de hayati önem taşıyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU