12 Eylül sürüyor...

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Yıl 2025…

12 Eylül darbesinin üzerinden tam 45 yıl geçti, ama 12 Eylül darbe rejimi hâlâ sürüyor...

Nasıl mı?

Tekçi, baskıcı ve darbeci özüyle, katlanarak sürüyor...

12 Eylül darbecilerinin hazırlattığı silahların gölgesinde halka kabul ettirilen darbe anayasası ve korunaklı unsurları hâlâ yürürlükte, sürüyor...

25 yıl önce, 12 Eylül 2000'de, 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için yola çıkılmıştı.

Ancak darbe dönemi askeri mahkemelerinin verdiği mahkûmiyet kararlarının gayri meşru olduğu gerekçesiyle iptal talebimiz karşılanmadı; tüm sonuçlarıyla beraber bu kararlar hâlâ geçerliliğini koruyor.

Gayri meşru mahkeme kararlarına tüm ısrarlarımıza rağmen dokunulmadı.

Öte yandan, darbe yapanlara kalıcı dokunulmazlık sağlayan Anayasa'nın Geçici 15'inci maddesi, 78'lilerin ve sol, aydın ve demokratik birliğin desteğiyle 2005 yılında başlatılan ve 5 yıl süren bir kampanya sonucunda kaldırıldı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

12 Eylül sürüyordu, ama kampanyamız da devam ediyordu.

Bu kez sıra, 12 Eylül 2000 tarihinde fiilen başlatılan cuntacıların yargılanması kampanyasını güçlendirmeye ve 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını sağlamaya gelmişti.

78'liler, sol, yurtsever ve demokratik güçlerin ortak hareketi ile gösterilen yargılama ısrarı sonucunda, iki darbe şefi Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılanması sağlandı.

Ancak bu tatmin edici değildi; ısrarlı itirazlarımıza rağmen diğer cunta dönemi suçluları ve şüpheliler yargı sürecine dahil edilmedi.

Süregelen kampanyalarımıza rağmen 12 Eylül darbe anayasası, Siyasi Partiler Kanunu, RTÜK Kanunu, Sendikalar Kanunu başta olmak üzere, 12 Eylül devletinin yasal temellerini oluşturan 1980-1983 döneminde darbeciler tarafından çıkarılan 600 yasa ve binlerce kararname, bazı istisnalar dışında hâlâ yürürlükte.

Kampanyalar ve itirazlarla bazı sonuçlar alınabildi.

Emsal olarak şunu söyleyebiliriz: Anayasa'nın Geçici 15'inci maddesi ile İnfaz Yasası'nın 31 ve 33'üncü maddelerine eklenen geçici hükümler aracılığıyla, TBMM'de 68-78 kuşağının 1989 yılı öncesi siyasi yasakları kaldırıldı; bu, kazanılan haklar arasında yer alıyordu.

Seçim Barajı Kanunu yüzde 10'dan yüzde 8'e düşürüldü, ancak bilindiği kadarıyla bu, ittifaklar dengesini önlemeye dönük bir iktidar partisi hamlesiydi.

Sonuç olarak, Milli Güvenlik Konseyi'ne ve askerlere, başta siyaset olmak üzere hayatın her alanını düzenleme yetkisi veren yasalar, demokratik temsili ortadan kaldıran nitelikleriyle hâlâ Türk hukuk sisteminde yerini koruyor.

Gerçekte 12 Eylül darbecilerinin istediği de buydu.

Türkiye ve uluslararası toplumun demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerden, çağdaşlaşmadan yana olan kesimlerinin eksiklikleri, maalesef darbecilerin kazanımı oldu.


12 Eylül rejimi reforme edilemez

12 Eylül 1980 darbesi, toplumu ve devleti yukarıdan aşağıya, anti-demokratik ve totaliter bir anlayışla yeniden düzenledi.

Bu düzenlemeyi siyasal ve askeri zor kullanarak hayata geçirdi.

Darbe öncesi, halkta yurttaşlık ve hukuk bilincinin geliştiği nispi demokratik süreç tasfiye edildi.

Yerine, kayıtsız şartsız itaat eden ve demokratik değerleri tüketen bir toplum biçimi ikame edildi.

12 Eylül darbecileri, darbenin gerekçesini "anarşi ve terör" olaylarına karşı önlem almak olarak açıkladılar.

Ancak sonuçta, günümüze kadar etkilerini sürdüren dünyanın en kalıcı ve köklü totaliter rejimlerinden birini inşa ettiler; darbe yıllarında uygulanan vahşi devlet terörü de yine 12 Eylülcüler tarafından gerçekleştirildi.

Bugünden geriye bakıldığında, 12 Eylül darbeciliğinin kendi içinde son derece tutarlı olduğu görülüyor.

Neden mi?

Özgürlük ve demokrasi düşüncesine karşı tüm kapılar sonuna kadar kapatıldı.

Emsal olarak şunu söyleyebiliriz:

AB üyelik sürecinde Türkiye yıllarca ülke hayatındaki darbe anayasasını, yasaları ve anti-demokratik uygulamaları kendi meşrebince temizlemeye çalıştı.

Ancak AB adaylığı için peş peşe yapılan düzenlemelerde, her defasında 12 Eylül anayasasında yer alan bir hüküm yeni bir engel olarak ortaya çıkıyordu.

Bütün bunlar, 12 Eylül rejiminin reforme edilemez olduğunu ve külliyen tasfiye edilmesi gerektiğini gösteriyordu.

Ancak ne reform mümkün oldu ne de tasfiye ciddi şekilde denenebildi.

Sonuç olarak, darbecilerin kanunları ve kurumları, düşünce ve davranış kalıplarıyla toplumda içselleşti.
 

Fotoğraf: AA (Arşiv)
Fotoğraf: AA (Arşiv)

 

12 Eylülcülerin "ulusal güvenlik devleti" ideali

12 Eylülcülerin temel amacı, demokratik bir şal altında darbe rejimini kurumsallaştırmaktı.

Başka bir deyişle, "ulusal güvenlik devleti"ni inşa etmekti.

Ve bunu başardılar.

"Ulusal güvenlik devleti", aynı adı taşıyan doktrin çerçevesinde, Pentagon patentli bir Soğuk Savaş ürünüydü.

Bu anlayışın bir sonucu olarak, 12 Eylülcüler, demokrasi ve özgürlük fikirlerinin geliştiği 1970'li yılların sonlarına doğru mücadele içinde öne çıkan toplumsal kesimleri -başta Türkiye solu, Kürt halkının en dinamik kesimleri ve bizim kuşağımız olmak üzere- "iç düşman" olarak kabul ettiler.

Darbecilere göre, boyun eğmeyi reddeden, resmi ideolojiyi benimsemeyen, dayatılan tek boyutlu kimliği kabul etmeyen ve kendi toplumsal-kültürel kimliğini savunan kesimlerle "barış içinde birlikte yaşamak" mümkün değildi.

Bu görüşlerin yaygınlaşmasını önlemek için her türlü yasak uygulandı ve bu düşünceleri savunanlar cezalandırıldı.

Kendilerince tasarımlarına yararlı buldukları aşırı milliyetçi, şoven ve dinin istismarına dayalı unsurların önünü açtılar.

Yurttaşların işlevi ise, devlet karşısında itaatkâr olmak ve görevlerini eksiksiz yerine getirmekle sınırlandırıldı.

Pentagon'un Ulusal Güvenlik Devleti doktrini, Türkiye'deki derin tarihsel köklere sahip tutucu, bürokratik ve milliyetçi devlet geleneğiyle örtüştü.

Gerçekte, böyle bir doktrin olmasa da, Türkiye'deki sistemin bunu yaratacak tarihsel ve toplumsal potansiyele fazlasıyla sahip olduğu söylenebilir.

Gelişmeler de bu doğrultuda gerçekleşti.

Devlet ve toplum ilişkilerinde dengenin tamamen toplum aleyhine bozulduğu, yurttaş karşısında devletin yüceltildiği ve kutsallaştırıldığı bir tablo ortaya çıktı.

 

Ez cümle:

Darbecilerle toplumsal suç ortaklığını reddedelim!

Darbecilerle hesaplaşmayı beceremeyen bir toplum, darbe üstüne darbe yemeye mahkûmdur.

Türkiye toplumu yıllar boyunca kararan vicdanıyla yüzleşsin; vicdanlar aydınlansın istiyoruz!

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU