İran daha ne kadar dayanacak? İsrail Türkleri ayaklandırmaya mı çalışacak?

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

İran, İsrail ile bugüne kadar yaşadığı çatışmalarda ilk kez bu kadar etkili oluyor.

İran’ın attığı balistik füzeler hassas noktaları vuruyor, önemli oranda can kaybına yol açıyor.

Ancak ortada ciddi bir çelişki var.

İsrail’i vuran, beklenmedik şekilde canını yakan İran, kendi hava sahasını koruyamıyor.

İsrail uçakları, İran hava sahasında cirit atıyor ve istedikleri her yeri istedikleri zaman rahatlıkla vurabiliyor.

İran’ın buna karşılık verecek ve hava sahasını koruyacak gücü yok.

Zaten var olan yetersiz savaş uçaklarının da İsrail’e gidebilmesi ve hava operasyonları düzenlemesi mümkün değil.

İsrail hem füzelerini hem de son teknoloji savaş uçaklarını kullanırken, İran sadece balistik füzeleriyle karşılık veriyor.

İran elindeki balistik füze sayısına ilişkin olarak da ortada net bir bilgi yok.

İsrail istihbarat servisleri Mossad ve Aman, bu sayıyı 7 bin olarak rapor etmişti.

Amerikan istihbarat servisleri ise İran’ın 3 bin balistik füzesi olduğunu kaydetmişti.

Savaşın uzaması halinde İran için balistik füze stoklarının tükenmesi tehlikesi var.

Ayrıca İran stoklarını bu süreçte yenileyemiyor, yardım alamıyor.

Oysa İsrail için tam tersi bir durum söz konusu.

ABD, sadece füze değil savaş uçakları ve mühimmatları konusunda da İsrail’e sonsuz tedarik sağlıyor.

Ayrıca İngiltere, Fransa ve Almanya da silah desteği sağlıyor.

İsrail’in uzun yıllar boyunca İran içinde kurduğu ve başarıyla kullandığı ciddi bir istihbarat ağı var.

Bu ağ sayesinde daha savaşın ilk gününde yüzlerce dronu İran içinde harekete geçirip, önemli noktaları, hava savunma sistemlerini, füze rampalarını vurarak, büyük zarar verdi.

Ama hepsinden önemlisi İran’ın önde gelen komuta kademesini, nükleer bilim insanlarını yok etti.

Söz konusu istihbarat ağı, İran polisinin operasyonlarına rağmen büyük oranda ayakta ve çalışmaya devam ediyor.

Buna karşılık İran’ın, İsrail’de böylesine etkili bir istihbarat ağı yok.

Bu da İran’ın yapabileceklerini sınırlıyor.

İsrail’in ne komuta kademesini ne de önemli isimlerini yok edemiyor.

Uluslararası destek konusunda da iki ülke arasında büyük fark var.

Komşu ya da uzaktaki ülkelerden İran’a ne siyasi ne de askeri alanda dişe dokunur bir destek de yok.

Bazı Arap ülkelerinin İsrail’i kınamanın ötesine geçmeyen açıklamaları, Rusya ve Çin’in arabuluculuk yapma önerilerinin dışında başka bir tavır alamayacaklarının anlaşılması İran’ın için çok zor bir durum.

Yani bir çeşit yalnızlık.

Oysa İsrail için durum çok farklı.

Sadece ABD değil İngiltere, Fransa, Almanya ve birçok batılı ülke İsrail’in savunmasına destek vereceklerini duyurmakla kalmadı, İran’ı da dolaylı ya da açıkça tehdit ettiler.

İran ise İsrail’e yardım edecek ülkeleri de hedef alacağını duyurarak, aslında karşısındaki cephenin güçlenmesine yol açtı. 

İsrail’in, İran’ı çökertmek için kullanacağı silahlardan biri de ülke içindeki etnik grupları harekete geçirmek. 
Ve İsrail bunu yapmaya çoktan başladı.

İran’daki Pejak, Pak, İKDP başta olmak üzere Kürt partiler, rejimin yıkılması için İsrail'i destekleyeceklerini duyurdular. 

Yani Irak ve Suriye'den sonra İran'da da Kürt Özerk Bölgesi geliyor. 

Burada dikkat edilmesi gereken ayrıntı ise Kürdistan pazılındaki 4. parçanın Türkiye olduğu gerçeğidir.

İşte bu gerçeğe mevcut savaş bağlamında baktığımızda, terör örgütü PKK’nın silah bırakma kararının değişebileceği ihtimali gündeme gelebilir.


Yeri gelmişken konuyla ilgili bir bilgi paylaşalım.

İsrail Genelkurmay Başkanı Eymal Zamir, Savunma Bakanlığında çalışırken Türkiye, İran, Azerbaycan üzerine birçok rapor yazdı. 

Zamir 2023'de şöyle yazıyor:

İran'da Kürtler, Beluçlar ve diğerlerini ayaklandırabiliriz. Ama Türkler olmaz. Onları kullanamayız, çünkü devleti, dini lider Hamaney dahil birçok Türk yönetiyor. Birçok eski cumhurbaşkanı, bakan, üst düzey komutan ve bürokratın Türk olduğunu bilelim.


Bu savaş Türkiye’yi kısa ve uzun vadede nasıl etkiler sorusuna uzun uzun yanıt vereceğim yazı olacak, ama şimdilik kısa bir değerlendirme yapalım.

İsrail Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Eyal Zamir, İran'a saldırdıkları gün, "Tüm cephelerde hazırız. Bize meydan okuyanlar ağır sonuçlarına katlanacaklar" demişti.

Bunun üzerine İsrail'deki 10 emekli generale ve diplomata, "Bu tehdit Türkiye'yi de kapsıyor mu?" diye sordum. 

Hepsi, "Evet hedefte Türkiye de var, ama şimdi değil” yanıtını verdi.

Uzun yazılar okunmadığı için savaşın nedeni ve sürecine ilişkin bir özetle bitirelim.

İran'ın elinde 400 kilo uranyum var. 

Bunun yüzde 63'ünü zenginleştirdi. 

Yüzde 90'nını zenginleştirirse nükleer bomba yapabilecek. 

Bunu da 2 haftada içinde tamamlayabilir. 

İsrail Ordu İstihbarat Örgütü Aman, "İran, gerekli uranyum zenginleştirme oranına ulaştı ve 15 atom bombası üretecek aşamaya geldi” bilgisini Netanyahu’nun Ulusal Güvenlik Danışmanı Hanegbi’ye iletmişti.

İsrail'in bulamadığı ve vuramadığı 2 santralde, İran sayıları 50 civarında nükleer bilim insanıyla bu işlemi sürdürüyor. 

Söz konusu santrallerden birinin Kum kenti yakınlarındaki Fordow Dağının altında olduğu iddia edildi ve İsrail burayı yıkmak için ABD’den sığınak delici bomba ve B 52 bombardıman uçağı istedi.

Bu yüzden İsrail, "İran saldırılarımız 2 hafta sürecek" diyor. 

Yine bu yüzden ABD Umman'da İran ile 15 haziranda yapacağı nükleer görüşmeleri bekleyemedi. 

Anlayacağınız zamana karşı yarış var. 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU