Amerika'yı anlamak: Göçmenlik

Av. Ahmet Yavuz Uşaklıoğlu Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Wikimedia Commons

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump'ın, Avrupa'ya karşı sert yaptırımlar uygulayacağını açıklamasından sonra, Haziran 2025'te, Almanya Şansölyesi Beyaz Saray'a geldi.

Trump'ın dedesinin Almanya'daki doğum belgesini getirdi.

Aslında Trump'ın da bir göçmen olduğunu vurguladı.

Peki, ne oluyor da göçmen karşıtı siyasi hareketin başını çeken Donald Trump dahi bir göçmen olduğunu unutuyor ya da kendi eşinin 30'lu yaşlarının sonlarında ABD vatandaşı olabildiğini görmezden geliyor?

Amerika Birleşik Devletleri bir göçmenler ülkesidir.

ABD'yi göçmenler inşa etti.

Bu inşa, sadece ülkenin idari yapısının kurulmasını değil, spordan sanata, bilimden hukuka, tıptan teknolojiye kadar her alanda göçmenlerin çalışkanlığı ve zekâsını yansıtır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Her ne kadar ABD kurulmadan önce Amerika kıtasına getirilen kişilerin çoğunluğu köleler, Avrupa'da istenmeyen kişiler ve mahkûmlar olsa da ülkenin kurulmasından sonra ve özellikle 20'nci yüzyılda göçmenlik hukuku üzerine yapılan reformlar, ABD'yi üstün yetenekliler için cazip bir merkez haline getirdi ve beyin göçünü ülkeye çekti.

Öyle ki; Einstein'dan Elon Musk'a, Oppenheimer'dan Aziz Sancar'a, Kaliforniya Eski Başkanı Arnold Schwarzenegger'den Google'ın kurucu ortağı Sergey Brin'e kadar hepsi ilk nesil göçmenlerdir.

Berkeley'de hukuk fakültesinde yüksek lisans yaparken tanıdığım, okulumun eski hocalarından Azerbaycan Türkü bilim insanı Lotfi Zadeh de birinci nesil göçmenlerdendir.

"Bulanık mantık" (fuzzy logic) kavramının kurucusu olan Zadeh, 1965 yılında geliştirdiği bu teoriyle özellikle yapay zeka, kontrol sistemleri ve doğal dil işleme alanlarında devrimsel etki yarattı.

Bu örnekler açıkça gösteriyor ki, ABD'yi süper güç yapan ana unsurlardan biri de göçmenlerdir.

"Amerika'yı göçmenler inşa etti ve büyüttü" sözü ne kadar doğruysa, göçü ya da göçmenliği baştan sona olumlu görmek de o kadar yanlış.

Aslında ne Donald Trump, eşinin 30'lu yaşlarından sonra ABD vatandaşı olmuş bir göçmen olduğunu, ne de dedesinin Almanya'da doğduğunu unutuyor.

Dolayısıyla kendisinin de bir göçmen kökenli olduğunu gayet iyi biliyor.

Ancak politikalarının, göçmenliği tamamen bitirme veya engelleme amacında olmadığını, göçmenlik hukukundaki ve uygulamadaki değişikliklerden açıkça görebiliyoruz.

Göçmenlik hukuku konusunda da faaliyet gösteren ABD'deki bir hukuk ofisinin yöneticisi olarak söyleyebilirim ki, Trump'ın başını çektiği göçmenlik karşıtı hareketin temelinde, Biden döneminde ülkeye kontrolsüz şekilde gelen göçmenlere karşı oluşan bir tepki yatıyor.

Zira bu göçmenler, kendi ülkelerinde başarılı olmuş kişilerden ziyade, ekonomik, sosyal ve eğitim açısından ortalama altı bir nüfusu temsil ediyor.

Her ne kadar medya tarafından ABD'nin politikası göçmenlik karşıtı gibi gösterilse de, hukuk ve politik konuşmalar dikkatlice incelendiğinde "yasa dışı göçmenler" ifadesindeki "yasa dışı" vurgusunun özellikle öne çıkarıldığı görülüyor.

Benim yaşadığım yer olan Los Angeles'taki göçmenler yanlısı protestolar başta olmak üzere, aslında Amerika bir etki-tepki süreci içerisinde.

Biden döneminde kontrolsüzce ülkeye giren yasadışı göçmenlere karşı oluşan tepki, seçimlerin ana gündemlerinden biri haline gelmişti.

Trump kazandı ve şimdi "belgesiz göçmenlerin", yani göçmenlik hukukuna aykırı şekilde ülkede bulunan kişilerin peşine düştüğü iddiasıyla bir "göçmen avı" başlattı.

Oysa H1-B, O-1 veya EB-1 gibi yeteneğe dayalı vize alımları halen hızla devam ediyor.

Hatta birçok platformda ve basın açıklamasında Donald Trump, "Yetenekli insanlara bu ülkede çok ihtiyacımız var" dedi.

Çünkü ABD, Çin ve diğer süper güç ülkeler de çok iyi bilmektedir ki, bir ülkenin kaderini belirleyenler üstün yetenekli bireylerdir.

Ancak bu kişiler her zaman azınlıktadır.

Diğer ülkelerdeki bu azınlığı kendi ülkenize çekebildiğiniz sürece, rakip ülkeler karşısında fark yaratabilirsiniz.
 


Göçmenler ise göç ettikleri ülkede, yeni bir hayata başlayan, genellikle maddi refah içinde olmayan, aile mirası bulunmayan ve yeni bir kültüre entegre olmanın zorluklarını yaşayan bireylerdir.

Bu nedenle, konfor alanlarının dışına çıkmış ve çalışmaktan başka seçeneği olmayan insanlardır.

Dolayısıyla hem üstün yetenekli hem göçmen olmak, başarıya ulaşmada ve kendi alanında devrim yaratmada büyük avantaj sağlar.

Amerikan göçmenlik hukukunun temelinde de ülkeye olabildiğince üstün yetenekli bireyleri kazandırmak yatar.

Öyle ki, paranız olsa bile Green Card almanın en hızlı yollarından biri yatırımcı vizesi olan EB-5'tir.

Yaptığınız işe ve yatırımın kapsamına göre değişmekle birlikte, yaklaşık 1 milyon dolar yatırım yaparak bu vizeye başvurabilirsiniz.

Ancak bu durumda bile beklemeniz gereken süreler ve karşılamanız gereken birçok kriter bulunuyor.

Öte yandan, hiçbir paranız olmasa dahi, kendi alanınızda zirvede iseniz -ister spor, sanat, hukuk, teknoloji olsun- ülkeye katkı potansiyeliniz varsa, Green Card'ı çok kısa sürede ve herhangi bir sponsor, kefil ya da zengin tanıdık olmadan alabilirsiniz.

Yani, ABD göçmenlik hukuku, bireylerin toplumsal katkı potansiyeli ve mesleki yetkinliklerine göre şekillenen, yetenek merkezli bir yapıya sahip.

Dolayısıyla, ABD'yi inşa eden ve kalkındıran; konfor alanından çıkmış, çalışmaktan başka seçeneği olmayan, üstün yetenekli göçmenlerdir.

Bu insanları kaybettiği anda, ABD'nin küresel yarışta diğer ülkelerin gerisine düştüğünü görürüz.

Bu gerçek bilindiği için, göçmenlik meselesi ABD'nin bir numaralı gündemi olmaya devam ediyor.

2025 yılında göçmenlik üzerine düzenlenen büyük protestolara rağmen, yetenekli bireyleri ülkeye çekebilmek amacıyla göçmenlik hukukundaki mevcut kolaylıkları sürdürme eğilimi hâlâ sürüyor.

Kısacası, ABD'nin göçmenlik hukukunun temeli ve merkez politikası, ülkeye üstün beyinleri çekiyor.

Bu stratejide ne kadar başarılı olduysa, o ölçüde süper güç konumuna yükseldi.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU