AB'ye vizesiz seyahat bir hayal mi?

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Geçen hafta Avrupa Komisyonu Komşuluk ve Genişleme Komiseri Oliver Varhelyi Türkiye'yi ziyaret etti.

Bundan 15-20 yıl önce Avrupa Birliği'nden (AB) bir üst düzey yetkili Türkiye'ye geldiğinde basının odağında olur, ziyaret öncesinde ve sonrasında kapsamlı değerlendirmelere tabi tutulurdu.

Son yıllarda Ankara-Brüksel hattındaki ilişkilerin kopma noktasına gelmesi artık Türkiye'de AB heyecanını sönümlendirdi.

Tabii geçen hafta gündem de yoğundu. Bir yandan Gazze savaşı bağlamındaki gelişmeler, diğer yandan da İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin helikopter kazasında hayatını kaybetmesi Türkiye'nin öncelikli olarak takip ettiği konulardı. 


AB'ye vize başvurusunda Türkiye ikinci sırada

Komiser Varhelyi'nin ziyaretiyle neredeyse eş-zamanlı olarak Avrupa Komisyonu Göç ve İçişleri Komiserliği tarafından 2023 yılı için Schengen vizesi başvuru istatistikleri açıklandı.

Rapora göre, Türkiye, Çin'in hemen ardından 1 milyon 55 bin 885 başvuruyla en çok Schengen vizesine başvuran ikinci ülke oldu.

Ancak nüfusa oranlandığında Türkiye birinci sırada yer alıyor.

Türkiye'den yapılan başvurularda 2022'ye kıyasla 2023 yılında yüzde 30 oranında bir artış var. 

Başvuranların 612 bin 841'ine uzun dönemli ve çok girişli Schengen vizesi verilirken, yaklaşık 200 bin kişiye de bir kısa süreli ve tek girişli Schengen vizesi verildi.

Bahse konu rapora göre, Türkiye'den yapılan vize başvurularındaki ret oranı 2022 yılında yüzde 15,7 iken, 2016 yılında yüzde 16,1 oldu.

Kuzey ve Sahra altı Afrika ülkeleri, Birleşik Arap Emirlikleri ve Hindistan gibi ülkeler Türkiye'den daha fazla ret oranına sahip.

AB'nin üçüncü ülke vatandaşlarının başvurularına verdiği red oranına bakıldığında yüzde 16,1 çok yüksek değil, fakat Türkiye de herhangi bir üçüncü ülke değil. 

Bu noktada, geçmişi hatırlamakta fayda var.

Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) kuruluşundan bir yıl sonra, 1959 tarihinde ortaklık başvurusunda bulundu.

Türkiye'nin başvurusunun kabul edilmesiyle taraflar arasındaki kurumsal ilişkileri düzenleyen ve hukuki temelini oluşturan Ankara Anlaşması 1963 yılında imzalandı ve 1964'te yürürlüğe girdi.

Anlaşmada özetle, Türkiye'nin AET'ye üye olması için geçmesi gereken aşamalar 3 safha halinde sıralanıyordu: "Hazırlık Dönemi", "Geçiş Dönemi" ve "Son Dönem".

1970 yılında imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol ile Ankara Anlaşması kapsamında ikinci safha olan Geçiş Dönemi'ne geçildi.

Bu dönemin nihai hedefi Türkiye'yi Gümrük Birliği'ne entegre etmekti.

İkinci safhada hayata geçirilmesi öngörülen bir diğer önemli adım ise Türk vatandaşlarının seyahat serbestisi çerçevesinde vizesiz bir şekilde AET üyesi ülkelere seyahat etmelerini mümkün kılacak düzenlemeler idi.

Dolayısıyla, Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat konusu 16 Aralık 2013 tarihinde Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ile eş zamanlı olarak başlatılan "Vize Serbestisi Diyaloğu" süreciyle başlamadı.

Seyahat serbestisi neredeyse yarım asırdır gündemde olan ve çözüm bekleyen bir mesele. Yıllar içerisinde bu konunun çözümü daha da zorlaştı, AB ilave bazı kriterler öne sürdü. 

Rapora dönecek olursak, Türkiye'den gelen başvuruların reddedilme oranın en yüksek olduğu AB üyesi yüzde 42,5'le Estonya. Bu küçük Baltık ülkesini yüzde 39,40 ret oranıyla Danimarka ve yüzde 38,5 ret oranıyla komşumuz Yunanistan takip ediyor.

Almanya'nın Ankara Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu listede sırasıyla yüzde 27,1 ve yüzde 21,5 oranlarla altıncı ve onuncu sıralarda yer alıyor.

Uzun bekleme süreleri, artan maliyet ve inandırıcılıktan uzak açıklamalar
Mesele sadece ret oranları değil, bekleme süreleri, randevuların seyahat tarihinden sonra verilmesi ve önceden başvuru için yatırılan paraların iade edilememesi.

Yapılan bazı araştırmalara göre, Türk vatandaşları 2023 yılında banka, tercüme ve noter gibi ek ücretlerle Schengen vizesine başvurmak için yaklaşık 6 milyar TL'ye yakın ödeme yaptı.

Halihazırda 80 euro olan vize ücretinin 11 Haziran itibarıyla 90,6 euroya çıkacak olması önümüzdeki yıl bu rakamın çok daha yüksek olabileceğine işaret ediyor. 

AB ülkesi ülkelerin Türkiye'deki temsilcilikleri dönem dönem yaptıkları açıklamalarda, başvuru sayılarındaki artış karşısında yeterli personele sahip olmadıklarını, bu nedenle bekleme sürelerinin uzun olduğunu belirtiyor.

Pandemiden hemen sonra ise, temsilciliklerin konsolosluk birimlerinin tam olarak faal olmadığına yönelik açıklamalar yapılmıştı.

Pandeminin üzerinden yıllar geçti, hayat normale döndü, ancak her geçen yıl vize meselesi daha da karmaşık bir hale büründü. 

Bu durumdan en fazla da etkilenen iş dünyası, TIR şoförlerimiz ile öğrenciler ve aileleri. 


Varhelyi'nin temaslarında vize vurgusu

Komiser Varhelyi Ankara'daki temasları çerçevesinde, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'le bir araya geldi. 

Gündemdeki konuların başında ise vize meselesi vardı. Varhelyi-Fidan ortak basın toplantısında Dışişleri Bakanı vizeyle ilgili sürecin iki kuluvarda ilerlediğini ifade ederek, Türkiye'nin tutumunu şu sözlerle izah etti:

Diğer bir konu öncelik verdiğimiz vize meselesi, bu konuda biliyorsunuz iki aşamalı çalışıyoruz. Birincisi Türkiye-Avrupa Birliği arasında bir vize serbestliğine gidilmesi ve bu konu uzun yıllardır gündemde olan bir mesele. Bu konuyla ilgili takip edilmesi gereken ayrı bir kulvar var. Yeni dönemde de Cumhurbaşkanımız bu konunun çözülmesi ve bu konuda yapılması gereken değişikliklerin halli konusunda da onayını verdiler. Biz gerek Parlamentoyla gerek ilgili kurumlarımızla görüşerek, bu konuda eksik kalan hususların tamamlanması konusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Amacımız, kendi içimizdeki bazı yapılması gerekenleri yapıp, özellikle mevzuat değişikliğiyle ilgili 4-5 tane konu var, vize serbestisi konusunda Avrupa Birliği'yle müzakereyi tam anlamıyla başlatmak.

Diğer taraftan, bu olana kadar özellikle vizelerin kolaylaştırılması meselesi önemli. Son zamanlarda Avrupa Birliği gerek göç, gerek güvenlik, gerek Kovid sonrası dönemde yeniden Kovid'deki kapasite yoksunluğunu telafi edemedikleri için vize konularında ciddi sıkışmalar olmaya başlamıştı. Bu tabii ki vatandaşlarımızın belli konularda ihtiyaçlarının zamanlıca karşılanmamasını beraberinde getiren bir husus, bunu da epeydir Avrupalı meslektaşlarımızla müzakere ediyoruz. Başta iş adamlarımız, öğrencilerimiz olmak üzere vize kolaylığının sağlanması ve hızlılığın arttırılması konusunda hem Avrupa ülkeleriyle birebir konuşuyoruz özellikle vatandaşlarımızın siyasi, ticari, eğitim ve sanatsal ve turistik etkileşimde bulundukları ülkelerle birebir konuşuyoruz, hem de Avrupa Birliği kurumlarıyla bu konuyu görüşüyoruz.


AB'nin Türkiye'den beklentisi, "Vize Serbestisi Yol Haritası"nda yer alan 72 kriterden geriye kalan 6 kriterin yerine getirilmesi.

Bunların başında Terörle Mücadele Yasası yer alıyor.

Bakan Fidan'ın açıklamalarından Türkiye'nin bu yönde bir iradesinin olduğu anlaşılıyor. 

Varhelyi temaslarında Türkiye'nin AB için "kilit ortak" olduğunu belirterek, iki ticaretteki rekor artışa dikkat çekti. Varhelyi ayrıca, AB-Türkiye Yatırım Fonu çerçevesinde 2,4 milyar avroluk doğrudan yatırımı mobilize etmeyi amaçladıklarını açıkladı.

AB'yle ticari ve ekonomik ilişkilerimizi geliştirmemiz, bu bağlamda Gümrük Birliği modernizasyonunu vakit kaybetmeksizin tamamlamamız tabiatıyla önemli.

Ancak ikili ilişkilerin temelinde beşerî münasebetler bulunuyor.

Neticede, AB üyelik süreci özünde bir toplumsal dönüşüm projesidir. Vize sorunu ise beşerî ilişkilerin gelişmesinin önündeki en temel engeldir. 

Ülkemize kimlik kartıyla seyahat eden AB üyesi ülkelerin sayısı arttıkça, temennimiz insanımızın AB'ye vizesiz seyahat etmesine imkân sağlayacak adımların karşılıklı olarak atılmasıdır ve bu gerçekleşene kadar hiç değilse belirli gruplar için vize kolaylığı tanınmasıdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU