Tanzanya'nın sosyalizm deneyimi: Ujamaa'nın yükselişi ve çöküşü

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

1980 yılında Almanya'nın bir kolonisi haline gelene kadar uzun yıllar Portekiz ve Arap egemenliğinde kalan Tanzanya, 1919 yılında da İngiltere tarafından sömürülmeye başlandı.

1961 yılında "Milletin Babası" olarak anılan kurucu lider Julius Nyerere önderliğinde bağımsızlığına kavuşan Doğu Afrika ülkesi, Afrika'nın sosyalist geçmişe sahip ülkelerinden biri. 

Tanzanya anakarası Tanganyika adıyla yönetilirken, Zanzibar takımadalarında ayrı bir sömürge yönetimi mevcuttu.

1964'te Zanzibar ve Tanganyika'yı birleştirerek Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti'ni kuran Nyerere'nin hedefinde Birleşik Afrika'yı kurmak vardı.

Afrika'nın kendi kendine yeteceği inancıyla 1967 yılında ülkesinde farklı bir sosyalist politika başlattı. 

Svahili dilinde "aile içi dayanışma" anlamına gelen Ujamaa terimini ve neler ifade ettiğini "Ujamaa: Afrika Sosyalizminin Temeli" isimli eserinde detaylıca açıkladı.
 


Nyerere "Her bir kadın ve erkek kapasitesini ancak tüm toplum yararına kullanırsa, işte o zaman Tanganyika başarıya ulaşacaktır ve bu başarı tüm halkın başarısı olacaktır." diyor ve Ujamaa yeni politikasının Tanzanya'yı dönüştüreceğine inanıyordu.

Julius Nyerere'nin sosyalizmi, sınıf çatışması ve devrim yoluyla ulaşılan Avrupa sosyalizminden farklıydı.

Tıpkı diğer Afrikalı sosyalist liderler (Senegal'in Mamadou Dia'sı, Gine'nin Sékou Touré'si, Gana'nın Kwame Nkrumah'sı ve Kenya'nın Tom Mboya'sı) gibi, Nyerere'nin sosyalizm anlayışının hedefinde sömürge dönemi öncesi geleneksel Afrika değerlerini yeniden inşa etme ve sosyal adaleti sağlama vardı. 


Kırsal sosyalizm

Ujamaa politikasının amacı, halkı şehirlerden köylere taşıyarak birlik ruhuyla hareket edecekleri ve kabilecilik gibi problemlerin üstesinden gelebilecekleri bir ortam sağlamaktı. 

Nyerere, toprağın Tanrı'dan bir hediye olduğuna ve bu nedenle kimsenin mülkiyetinde olmaması gerektiğini savundu.

Hiç kimse toprak üzerinden bir başkasının emeğini sömürme hakkına sahip değildi. Tüm bireylerin katıldığı kolektif bir üretim sağlanmalıydı.

Başlangıçta Ujamaa uygulamasında, köylülerin gönüllü katılımı esas alındı. Ancak hem katılımın hem de yağışların az olması, beklenen üretimin elde edilememesine sebep oldu.  

Dışa kapalı politikalar nedeniyle, tahıl ihtiyacını dış ülkelerden karşılayabilecek döviz de bulunmuyordu.

Nyerere, 1975 yılına gelindiğinde, ülkedeki kıtlıkla mücadele etmek için, halkı "ya ek ya öl" diyerek zorla köylere yerleştirmeye karar verdi.

İnsanlar zor kullanılarak Ujamaa köylerine getirildi, itiraz edenler ya öldürüldü ya da evleri yakıldı.  

Dönecek yerleri ve başka seçenekleri olmadığından bu köylerde kalmak ve çalışmak zorunda bırakıldılar.

1979 yılında artık ülkenin yüzde 90'ı Ujamaa köylerindeydi. Kadınlara yönelik şiddet ve baskı, yoğun çalışma saatleri ve koşulları, hükümetin askeri kullanarak halka uyguladığı baskı sonucunda kimse mutlu değildi. 

Julius Nyerere, kendi kendine yeten, dışa bağımlı olmayan, sömürgecilik öncesi değerlerini yeniden canlandıran bir toplum hayal etmişti.

Ancak hem dış hem de iç faktörler Ujamaa idealinin kısa ömrünün nedeni oldu. Zengin ve fakir arasındaki fark daha da arttı. Toplumda belirgin bir sınıf farklılaşması oluştu. 

Başta Tanzanya'nın en güçlü ve başarılı Hint tüccarları bu uygulamanın karşısında durdu. Varlıklı yerli tüccarlar, bürokratlar ve yabancı şirketlerin çalışanları gibi daha birçok kesim için Ujamaa ve köylüleştirme politikası iyi bir seçenek değildi. 


Müslümanlara karşı ayrımcılık

Hükümet insanların mülkiyet hakkını ellerinden alıp her şeyi millileştirince, özel sektör çalışanlarına tazminat ödendi. Ancak bu tazminattan mahrum kalan bir grup vardı: Müslümanlar.

Sosyal adaleti ve eşitliği hedefleyen bir politika, toplumun büyük bir kısmını oluşturan bir inanç grubuna karşı adaletsiz yaklaşmıştı. 

Nyerere, Müslümanların kullandığı bir kelime olan Muallim (Mwalimu) olarak adlandırılmak istemiş, ama Ujamaa köylerini İslami tüm öğelerden arındırılmış vaziyette kurmuştu.

Öyle ki, bu köylerde cami ve medrese olmadığı gibi, ölenlerin İslami usulle gömülmesine dahi izin verilmedi. 1

Nyerere'nin sosyalist politikaları, dünyadaki diğer sosyalist rejimlerin aksine seküler değil, Hristiyanlık egemenliğindeydi.  


Ujamaa sona eriyor

1970'lerde gerçekleşen kuraklıklar, dünya genelinde yaşanan krizler, petrol fiyatındaki artış, Uganda ile yaşanan çatışma Tanzanya ekonomisini zora soktu. Ujamaa politikası köylüleri daha da fakirleştirdi. 

Dünyada sosyalist ve kapitalist bloklar arasında yaşanan savaşta güç kaybeden sosyalist ülkeler Tanzanya'ya bu süreçte destek olamadı.

Sosyalizm dünya genelinde sahneden çekilmeye başlayınca Tanzanya'nın kısa süren sosyalizm deneyimi de sona erdi. 

Ujamaa'nın Tanzanya toplumuna en önemli katkısı kabilecilik sorunuyla mücadele eden diğer Afrika ülkelerinin aksine, birlik ve beraberlik duygularını aşılaması oldu. 

Ancak kendine kendine yetmeyi hedefleyen ülke, daha da fakirleşti, üretim yarı yarıya düştü ve Tanzanya dış yardımlara bağımlı hale geldi.

Julius Nyerere kurduğu sistemin başarısızlığını gördükten sonra 1985 yılında kendi isteğiyle görevden çekildi. 

 

 

1. https://crescent.icit-digital.org/articles/julius-nyerere-the-west-s-ultimate-anti-islamicwarrior-in-post-colonial-africa 

https://www.jstor.org/stable/resrep48753 
https://africanarguments.org/2020/12/tanzania-remembering-ujamaa-the-good-the-bad-and-the-buried/ 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU