Türkiye'de merkezin yeniden inşa ihtimali: İYİP'in merkez siyasete açılımı

Dr. Onur Alp Yılmaz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Türkiye'de uzunca bir süredir İYİP'in merkeze yürümesinin faziletlerini anlatan anlamlı bir tartışma yürütülüyor. Bu tartışmalara ben de bir yazıyla katılmak istiyorum.

Türkiye toplumu, deprem biliminden bir kavram ödünç almak gerekirse toplumsal fay hatları güçlü bir toplum.

Elbette bunun tarihsel olarak bir yansıması da var, ancak yazının kapsamını aşacağı için bu tarihsel süreçten bahsetmeyeceğim.

Bu tarihsel sürecin sonucunda ortaya çıkan ve karşıtını besleyen çatışmaları son derece indirgemeci bir değerlendirmeyle tespit etmekle yetineceğim:  Alevi-Sünni, Türk milliyetçiliği-Kürt milliyetçiliği, Sünni-normatif İslamcılık ve sekülarist dünya bakışları… 

Elbette bu çatışmalar, egemen sınıfların mevcut egemenliklerini ve çıkarlarını korumak açısından araçsallaştırılıp belli dönemlerde tetiklenerek daha da palazlandırıldı.

Özellikle 12 Eylül sonrasının Türk-İslam sentezi soslu, bir başka yazımda "Bir yandan 'köşeyi dönme' kavramıyla lüks tüketimin özendirilmesi ve bu tüketimin sürdürülebilir kılınması için ahlaki-gayri ahlaki yöntemlerle mutlaka zenginleşilmesi gerektiğinin vaaz edilmesiyle toplumsal olan refah ve kalkınma talepleri bireysel zenginleşme çılgınlığıyla ikame edilmiştir (…) Özal ise bu yeni altyapıyı şevkle sahiplenen, kamusal görünürlükle ibadetlerini gerçekleştiren, bağlı bulunduğu tarikata olumlu mesajlar göndermeyi ihmal etmeyen ve bu gayri-ahlaki ve bencil zenginleşme sürecini de 'Türk'ün gayri-Türk'le rekabeti' şeklinde lümpen bir milliyetçi diskurla meşrulaştıran bir rol oynadı" şeklinde açıkladığım, egemen sınıfların çıkarlarını esas alan neoliberalizmi "kaçınılmaz-bilimsel" kisvesiyle meşrulaştırdıkları ve bugüne kadar devam eden süreçte bu fay hatları iyice derinleşti. 

Çünkü böylesi bir süreçte "köşeyi dönebilecek" insan sayısı da sınırlı olduğundan, toplumun sosyal adalet talep etmesi yerine derinleşen fay hatları üzerinden kimliksel taleplerini gündeme getirmesi ve çatışmanın sınıfsaldan bireysel fay hatlarına indirgenmesi egemenler açısından çok daha kullanışlıydı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İşte bu ahvalde, yer yer bu kimliklerin tamamına açılım yaparak ve günün sonunda yaptığı açılımların tersine manevralarla bu ayrımları daha da derinleştiren mevcut iktidarın varlığı egemen sınıflara muazzam bir konfor alanı sağladı.

Tanıl Bora'nın Demirel'in DYP lideri olduğu yıllarda Özal'a söylediği ve merkez sağın gerçek liderinin kendisi olduğunu hatırlatan, "Kendi arsama gecekondu yaptırtmam" ifadelerine atıfla söylediği, AK Parti'nin Demirel'in merkez sağ arazisine TOKİ'ler diktiği gerçeği tam da anlatmak istediğim şeyin tek cümlede vücut bulmuş hâli gibidir.

Yani AK Parti, bir yandan "çılgın projeler" ile egemen sınıfların çıkarlarını maksimize ederken, diğer yandan ise hem merkez sağ seçmeni İslamize etmiş hem de iktidarda kalması için bu fay hatlarının taraflarından hangisine ihtiyaç varsa onun temsilcilerini iktidarın nimetlerinden hukuki sınırları da aşabilecek bir konforla faydalandırarak bu fay hatlarını iyice keskinleştirmiştir. 

Dolayısıyla gelinen bu noktada bu fay hatlarını yatay kesen ve ayrımı daha ilkesel zemine taşıyan ikili bir merkez siyasete hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var: merkez sağ ve merkez sol.

Bu bağlamda İYİP'in merkez sağa açılımı ne kadar anlamlı olsa da tek başına yeterli değil. Bu ayrımları sınıfsal olarak yatay kesme iddiasındaki bir sosyal demokrat siyasetin varlığı, yani CHP'nin merkezin soluna açılması da olmazsa olmaz.

Çünkü egemen sınıflar açısından kimlikleri aşan bir merkez sağ siyasetin kabul görmesinin temel koşulu, yine bu kimlikleri yatay kesen bir sosyal demokrat dönüşüm iddiasından geçer.

Toplumun egemen sınıfların manipülasyonu yerine, sosyal demokrat siyasetin yarattığı iktisadi dönüşüm etrafında kenetlenen kitlesel tehditkârlık sonucu doğacak alternatif hegemonya, Türkiye'de dünyevi (seküler) bir merkez sağın varlığının da önkoşuludur.

Yani merkez yeniden inşa edilecekse diyalektik bir gereksinim olarak bu yatay kesişimler karşıtından beslenmek zorundadır.

Aksi hâlde bu açılımların anlamlı, ancak beyhude bir çaba olarak kalması kaçınılmazdır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU