Terörü el birliğiyle gömelim

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Görünen o ki Türkiye yaklaşık 40 yıldır süren bu bölücü ve ayrılıkçı terör belasından kurtulmanın eşiğindedir.

Bugün sabır da gayret de politik irade de var.

Sanırım biraz daha olması gerekenleri ifade etsek iyi olacak. 

Burada bu hedefe doğru yol alınıyorken sürece bir şekilde gereksiz açıdan müdahale etmek isteyenlerden ve kendi çıkarlarına göre çeşitli kampanyalarla karışıklık yaratmak isteyenlerden söz ediyorum.

Şu konuda hemen herkes bana katılacaktır;

ABD, Avrupa, Rusya, Suriye, Irak, İran, her neyse, dışarıda ve içeride, PKK/KCK ve SDG ile ilgilenmeyen kalmadı.

Bu ilgili aktörler neyin peşindeler, belli değil mi?

Herkesin çıkarına göre bir hesabı vardır, bu değişmez.  

Terörün "uzantıları" meselesi de vardır ki, bunların bazıları partilerin ve STK'ların içinde, medyada, hapishanede, geçtim bunları, Kandil'de.

Çeşitli etki ajanlarından bile söz etmek mümkündür.

PKK terör örgütü kendisi açıkladı ve fesih işlemi başladı.

Bu zor bir yol olabilir mi?

Öyle görünüyor.

Peki, bu yolda kolaylık için ne yapmak gerekir?

El birliği, anlayış, dikkat, sükûnet…

Şimdi bu sürece olumsuzluk katanlara bir göz atalım.

Ne diyorlar?

Nasıl diyorlar?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Şöyle oluyor, biri bir yerden konuşuyor, hemen peşinden aynalar tutuluyor, sesin yankılanması için odalar kuruluyor, "Teröristle iş birliği yapan şöyledir, böyledir…" diyorlar.

Dilim varmıyor böylesi sözleri açıkça yazmaya.

Tersi de var, benzer aynalar ve yankı odalarını kullanan türden.

Onlar da "İşte bu çok önemli, görülmemiş öneri, barışçı, pozitif, olumlu…" diyorlar.

Var olanı yok, basit olanı büyük göstermeye çalışıyorlar.

Bu daha derin tarafları olan bir durum olsa gerek.

Daha önemlisi bu taraftakiler, örgütlü ve tehlikeli.

Yıllardır bu işi yapıyorlar, birbirlerine mağaralarda ve dershanelerde eğitim veriyorlar.

Ben bu kısımla ilgileniyorum.

Neden?

Bu bile bir düşüncenin emaresi, göstergesi. 

Ben uluslararası arkası olan, tehdit anlayışında daha derinlerde izi bulunan, açıkça örgütlü olduğu anlaşılan ve bir kampanyaya dönüştürülen konularda duyarlıyım. Açıklayalım. 

Konu neydi, kim söyledi ve sen neden hemen, hiç vakit geçirmeden, elinin değdiği ve sesinin ulaştığı her mecradan, böyle bir propaganda yolunu seçiyorsun?

Neden bu denli ilgi çekmek istiyorsun?

İşte bunlar bir kampanya olarak ele alınıyor?

Kampanya…

Bu, doğal süreçlere baskı kurma biçimi ve işin özü adaletsizlik!

Mesela Amerika'da veya Avrupa'da ikamet eden bir gazeteci, bulunduğu noktada ve dünyada sayısız ve çok dikkat çekici haber olacak konu varken, kendine vazife edinmiş olmalı ki, acil bir durum varmışçasına, Kürtçülük bahsine, onların ifadesiyle, "insan hakları, özgürlük, kardeşlik, çözüm, demokrasi, özgürlük, hak ve adalet…" temalarına paketlenmiş bir açıklamayı veya olayı hemen yazıp çiziyorlar, değilse birilerini bulup sosyal mecralara röportajlar ve güya uzman görüşlerini servis ediyorlar. 

Olmadık insanları manşet yapmaya çalışıyorlar.

Bu maksatlıdır!

Sanki hiç belli olmuyor!

Bunlar gerçekten fazlalaştı!..

Böyle olunca sormadan geçemiyorum; asıl sorun ne? 

Sanırım şimdi sürece baskı kurma zamanı diye düşünenler var ve "medya savunma hattı" gibi sözler de buralardan geliyor.

Sorun var, ama bunun yanlış tarif etmeden söylenmesi gerekiyor.

Varsa bir sorunu görmek ve üstünü örtmemek temel prensip olmalıdır.

Yıllar içinde beslenen bir sorun bu, terörle ve başka ülkelerin gösterdiği yolda sürdürülüp sonunda Irak ve Suriye'ye kadar serpiştirilen, bölgesel bir projeye dönüştürülen mesele. İran'ı şimdilik ayrı bir yere koyuyorum çünkü bu yeni bir proje olmaya aday.

Önceleri şuydu deyip buraya fazlaca konu eklemeyeyim şimdi.

Yaşanmış bir örnek olsun, bir hukukçu kimlikli kimse yalan yanlış dosya hazırladı ve Avrupa ile ABD'den ödüller aldı.

Hem de o hukukçunun ödülünü Diyarbakır'a gelip takdim ettiler, bilerek böyle yaptılar.

Sanki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne bir meydan okuma gibi…

Sonrasını hiç sormayın! 

Hatırlanacak şok şey var.

Oyunlar çok…

Her şeye rağmen bugün bu konuya tam bir devlet vakarı ile bakmak daha doğrusu. 

Çözüm belli:

Terörü bitirmek.

Terörü el birliğiyle toprağa gömmek…

Bırak silahı elinden!

İşlenen cinayetlerin karşılığı olarak varsa hukuki bir mesele, gel teslim ol!

Başkasının değil, bizim ülkemiz, hepimizin ülkesi olan Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi makamlarına derdini anlat, gerekirse mahkeme iste, hak ara.

Kız alıp veriyoruz, daha ne?

Bütçemiz bir, daha ne? 

Vergiye bakalım, para kimlerin elinde, bakalım isterseniz.

Bölgede altyapı, üstyapı, her şey tamam, daha ne?

TBMM kapısından en çok girenlerin kaydı belli, daha ne?

Hastane, okul, her türlü hizmetten en çok faydalanan nüfus belli, daha ne?

En çok yazı-çizi ile gündem oluşturanlar belli, daha ne?

Ben hep kardeş gördüm her bir insanı, ayırmadan, şu etnisite, bu etnisite demedim.

Kim dedi acaba?

Bu bir ayrımcılık kampanyası değil miydi? 

Böl ve hükmet!

Bunu hemen herkes bilir.

Bu yolda olanları da bilir.

En azında ben biliyorum.

Diyarbakır'da, Hakkari'de, Batman'da, vs. seçim zamanlarında ev ev dolaşıp vatandaşa, "kime oy vereceksin, Kürt partisine mi, Türk partisine mi?" diye yıllarca soranlar kimlerdi?

Bu nasıl soru?

Bunu ilk meşru "Kürtçü parti" olmak üzere, bugüne kadar olanlar, hadi yapmadık deyin!

Miting meydanlarında konuşmadık deyin!

O mitinglerin bilgileri silinmedi.

İnsanları "ya o, ya bu" diye ayrıştıranlar, o militan zihniyetliler değil miydi?

Demokrasi, özgürlük ve insan hakları…

Bu yapılanlar kişisel alana, hakka, hukuka, demokrasiye, seçime müdahale değil miydi? 

Bunu seçimlere giren tek bir kesim yaptı, Kürtçülük peşindekiler, militanlar.

Militanlık sadece dağda olmaz, her yerde olur.

O alandaki kampanyalara dahil olan politikacılar, yanlı ve kasıtlı STK'lar ile medya…

Bunu bir de PKK terör örgütü yaptı, teşkilatı belli olan o KCK yapısıyla, medyasıyla, militanlarıyla.

Evlere girdiler, köylerde konuştular, hatta tehdit ettiler…

Tehdit ki neler neler, insanlığa sığmaz yaşanan örnekler.

Akrabalarına yaptılar, olmadı güç gösterisi ve ortalığı karıştırmak için sivil-masum insanları eylemlerinde parlattılar.

Kara günler bitsin!

Yanlışlar son bulsun!

Herkes için…

Bunlar olmasın artık.

Terör de bitsin, bölücülük ve ayrımcılık da buna bel bağlamış terör de militanlık da…

Zorla ve baskıyla toplumda ve siyaset sahnesinde bir ayrışma yarattılar.

Terör demek silahlı propaganda demek.

Amacı ise bölmek, ayrıştırmak. 

Silahla bu amaca hizmet edenlerin yanı sıra silahsız, ama propagandayı bulabildikleri her mecradan ve fırsattan istifadeyle yapanlar oldu.

Halen var yazıyorlar, konuşuyorlar…

Bölücü propaganda bütündür; silahlı ve silahsız diye. Bilmeyen var mı?

Silah yoksa, kelimelerle ateş ederler.

Bunu meşru olanlar da yaptılar, meşru olmayanların üstünü örttüler.

Bilinmiyor mu, unutulacak mı? 

Bari bir kerecik biz yanlış yaptık deseler… Bir kere!

Bana değil, kendi içlerinde seslendirseler…

Bugün bu bölücülüğü coğrafi sınırlarla değilse bile siyasi güç kazanımlarına dönük bir kurguyla yapmak istiyorlar.

Roller değişecek, zaman uygun hale getirilecek…

Türkiye düşmanlarının hevesleri kursaklarında kaldı.

Türkiye terörü bitirdi, şimdi bölgesel barış için koşturuyor.

Hem siyasi sınırlar olarak hem de toplum olarak bölemediler.

Zaten kardeşiz biz.

Biz demek millet demek, kavramın özü unutulmasın!

Daha ne?

Yok yere, yeni bir şeymiş gibi ve soruna parmak basıyormuş gibi görünerek, algı yaratılmaya çalışmasın.

Siyasi cambazlıklarla kişiler ve belli odaklar kendilerine hakları olmadığı halde başkalarından daha çok öne çıkıp siyasi güç aktarımını sağlamasın.
 


Gelelim Suriye'ye.

ABD destekli bütçelerle ve rehberlikle, bir proje halinde Suriye'yi öyle veya böyle bölmeye çalışanlar biliniyor.

Şimdi burada da bir çözüm deniyor.

Bölmeyin, şahsi çıkarınıza çalışmayın, bölge insanını başka güçlerin çıkarına kul ve kurban etmeyin! 

Hatta T.C. kimliği taşıyan, ABD ve İsrail parasıyla ve yasadışı gelirlerle geçinen terör örgütü elebaşları sakın konuşmasınlar, bu aziz insanların aklını çelmesinler, silahlarını bırakıp, normal insan olsunlar, normal…

Bu neyin davası?

İsrail'in davası mı?

İsrail'e çalışmasınlar.

Bakın teröristin sözlerine güya akıl veriyor, Netanyahu ile aynı cümleleri kuruyor.

Daha geçen gün Kandil'den teröristin biri güya akıl verecek!

Sana ne Suriye'den?

Türkiye'deki hainlikleri yetmedi, Suriye için "Alevi, Dürzi halklar" diyerek orayı bölmeye çalışıyorlar, Araplar sizin düşmanınız mı?

Araplar bu bölgenin insanı.

Onların hakkını ellerinden almak senin haddine mi?


Sonuç olarak şunu söylüyorum:

Kampanyalar da biliniyor ve görülüyor, siyasi cambazlıklar da.

Bölücüler ve toplumu ayrıştırarak çıkar elde etmeye çalışanlar da biliniyor.

Yine de devlet vakur duruşuyla ve özverili çalışmalarıyla, "Terörsüz Türkiye!" hedefine ulaşmaya gayret içerisinde.

Bu çabaya destek vermek için neler gerekli, bu da belli.

Destek verin, cinlik peşinde koşmayın, yeter artık!

El birliğiyle terörü bitirelim ve biz de milli gelirden binlerce dolar pay alalım.

Bu hiç de zor değil.

Çünkü çalışkanız.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU