Kürtlere kim, ne veriyor?

Erhan Ürküt Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Malumun ilanıdır ki yaklaşık 9 ay 10 gün sonra, ya nur topu gibi bir parlamenter sistem doğacak ya da 1 Kasım 2015'te doğan sistem daha da büyüyecek. 

Seçim sath-ı mahalline daha girilmediği için, siyasette şu an daha light tartışmalar yapılıyor. Deyim yerindeyse herkes birbirini yokluyor.

Ama seçim takvimi açıklandığında, zifiri karanlıkta kılıç sallayanların bir hayli fazla olduğunu hep beraber göreceğiz. 


Kürtler açısından, kimilerine göre seçim sürecinde iş ve aş sorunu ilk sıralarda yer alacak.

Ama bu talepler ile beraber şüphesiz ki; temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alınması ve beraberinde, demokrasi, özgürlük, bağımsız ve tarafsız bir hukuk sistemi, insan hakları ihlallerin minimize edildiği bir ortam talebi de olacak. 

Talepleri hep dile getiriyoruz da her dönem olduğu gibi, bu dönem de de Kürtler üzerinden herkes kendine rol biçmeye çalışıyor.

Tıpkı Kürtlere bakanlık verilmesi meselesi gibi... O "verilmez" diyor, diğeri "verilir" diyor.

Başkaları da "Kürtlere bakanlık verilerek ülkenin içine adeta dinamit konulur" yorumunu yapıyor...

Bunu diyenlerin büyük bir kısmı da Twitter'da başlatılan tek kelimelik tweet akımına ( #OneWordTweet) iki kelime yazanlar...


Neyse bizim bildiğimiz, gördüğümüz, tanık olduğumuz, Kürtlere verilen tek şeyin bir kutu içinde babaya evladının kemikleri olduğu gerçeğidir.

Tıpkı kargoyla bir anneye evladının kemiklerinin gönderilmesi gibi...

Yine iktidarın seçim yaklaştıkça çözüm sürecine yeniden döneceği yorumları gırla devam ediyor.

Hatta İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener "bazı görüşmelerin başladığını duyduklarını" söylüyor. 


Bilindiği gibi, müzakerenin ilk koşulu olan, hasta mahpusların tahliye edilmesiydi.

Hatta geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete'de Adli Tıp Kurumu ile ilgili dikkatimi çeken atamalar yapıldı.  

Akabinde Adalet Bakanı da bu konu ile ilgili yakında düzenlemeler yapılacağını söyledi.

Tabii ki bu değişiklik ile beraber başka adımlar da amaçlanabilir. Hatta daha öteye de gidelim, Kürtlerin tüm talepleri dahi bir gecede kararnameyle de verilebilir.

Ama biliyoruz ki bir kararnameyle verilen, yine seçim ertesi bir gece kararnamesiyle geri de alınabilir. 


Başka bir parti lideri parmak şıplatmasıyla ifade özgürlüğünü teminat altına alabileceklerini ve bu kadar basit olduğunu söylüyor.

Unutmasınlar ki hukuk bu kadar basite indirgenecek bir durum değil. 

Bu ciddi meselenin üstüne biraz gülelim. Geçmişte Sur'u "Toledo yapan" fikir babası kalkmış "Kürt sorununu biz çözeriz" diyor. "Tüm haklarını biz vereceğiz" diye ekliyor. Tövbe Yarabbi…


Bununla beraber 19 Eylül 2022'de Türkeş'in Demirel'in, Çiller'in, Bahçeli'nin öğrencisi, Ağar'ın veliahttı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara Etimesgut'ta dikkat çeken birkaç cümle kurdu:

Milliyetçiliğimden şüpheniz var mı? Bu can, bu bedende durdukça, bizi Kürtlerle düşman edemeyecekler. Kürtlere yanlış bir kelime söylemeyeceğiz, söyletmeyeceğiz. Onlar, canları pahasına bu devletin yanında durdular.

PKK'nın yanında duran elbette vatan hainidir. PKK, silahlı ayrılıkçı bir terör örgütüdür. Bu başka bir şey ama bizim Doğu Anadolu'da, Güneydoğu Anadolu'da bir il başkanımızın ailesinden beş şehit var. Bunu nasıl unutacağız biz?

Dolayısıyla hepimize düşen bir iş var. Şuculuk-buculuk üzerinden aynı zamanda devletinin yanında durmuş gazisi olan, şehidi olan aileleri de hızara veren bu dili birlikte ortadan kaldıracağız.


Yalnız Akşener'in Kürt tanımı da bana şu diyaloğu hatırlattı;

Sevgilisinden ayrılan kişi onu ikna etmek için şunu der:

Çok iyi bir insansın hatta mükemmelsin. Ama olmuyor… Sana layık değilim…

Kızılkurt diyesi geliyor insanın...


Seçim ertesi demokrasi vaadinde bulunan, Kürtler ile ilgili birkaç kelam eden Akşener'in Siverek'te yaptığı ziyaret ile bu söylemin birbiriyle örtüştüğünden şüphe duymuyorum. 

Kürt sorunu veya Türk sorunu adına ne derseniz deyin, "nasıl, kimlerle çözülecek" derseniz;

Bence tam da muhatabın Türkeş'in Demirel'in, Çiller'in, Bahçeli'nin öğrencileri ve yine Ağar'ın veliahtları ile çözülmelidir.

Bununla birlikte, bu güruh Kürt halkının iradesini tanımadan kalıcı ve onurlu bir barışın gerçekleşmesi imkansızdır. 


Neyse.

Seçim sath-ı mahalline girildi ve bize hep vermeyi vadedenlere ne diyeceğiz?

Ya da 9 ay 10 gün sonra hep söyledikleri gibi, Kürtlere bir şey verilecek mi ya da Kürtler mi alacak? 

Hiç biri tabii ki. Ne alan ne de verilen.

Kürtler de bu ülke de en az bir Karadenizli, bir Egeli kadar mülk sahibidir. 

Öncelikle seçim sabahı başkanlık rejimini sona erdiren bir sonuç ortaya çıkmalı.

Bununla birlikte Kürtleri temsil eden partinin de en az 100 parlamenteri mecliste olmalı.

Kürtleri temsil eden parti diyorum, çünkü HDP'nin kapatılma ihtimali var.


Parlamenter sisteme geçildi diyelim. Bu durumda artık "verilen" ya da "alan" gibi tartışmaların sona ereceğini düşünüyorum. 

Ama şunu da unutmayalım ki parlamenter sistem ile birlikte, Türkiye'de yaşayan her yurttaşın üzerine düşen heybesindeki sorunları, kahırları, çıkarıp müzakere masasına dökmelidir. 


Peki, bu antidemokratik sistemin değişmesi için müzakerelere geçildiğinde, yani parlamentoda yasalar için yeterli çoğunluğun sağlanması için Kürtleri temsil eden parti ile görüşmeye gelindiğinde ne olacak?

Ebette ki Kürtleri temsil eden partinin şartları da olacak.


Peki, bunlar ne olacak? 

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana dile getirildi ama yine de ifade edelim;

Demokrasi, hukuk, iş, aş, özgürlük, barış, adalet, kadın- erkek eşitliği, yeni ve demokratik bir anayasa ile birlikte demokrasinin çoğulculuk, açıklık ve katılımcılık ilkelerinin anayasada mutlaka yaşam bulması talebi olacaktır.

Yoksa parlamenter sistem de kadük kalır. 


Lafı daha fazla uzatmadan hep "Kürtlere verelim" diyenlere söyleyecek çok şeyimiz var. Şimdilik şunu söylemek yeterli sanırım.

Yahu kardeşim, Türkiye'de yaklaşık 30 milyon Kürt yurttaş yaşamakta.

Bu halk bu ülkede kiracı değil, mülk sahibi! 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU