Şili'de yeni anayasa reddedildi... "Yalanlar, niteliksizlik, kapris ve Rojas Vade"

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Rodrigo Ernesto Rojas Vade, Ekim 2019'da Şili'nin başkenti Santiago'da patlak veren isyanın dikkat çekici kahramanlarından biriydi.

Üstü çıplak, kaşsız ve saçsız haliyle kısa sürede afişleri süsledi.

Kameralar maskeli yüzüne döndüğünde hikayesini anlatmaktan çekinmedi.
 

RodrigoVade.jpg
Rodrigo Ernesto Rojas Vade / Fotoğraf: Facebook/Rodrigo Rojas Vade

 

Bu kahraman, Şili'deki sağlık sisteminin kurbanlarından biri olduğunu söylüyordu.  

Lenf kanseriydi ve kemoterapi için ödeme yapamadığı için tedavi göremiyordu.

Madem ölecekti; öyleyse ölümü mücadele ederek olmalıydı.

Belki bu sayede kendisinin değil ama gelecekte insanların hayatı kurtarılabilirdi.
 

Rodrigo Vade.jpg
Fotoğraf: Facebook/Rodrigo Rojas Vade

 

Bir yıldan uzun bir süre kendisini her yerde anlattı. Kendini bir "kanser savaşçısı" olarak tanıttı.

İnternette, sosyal medyada tedavisini ve çektiklerini anlattı. Sedyede yattığı, vücudunda açılan yaraları gösterdiği fotoğrafları paylaştı. 

Özel bir kliniğe tedavi masrafları için 500 bin dolar borcu olduğunu söyledi. Onun için bağış kampanyaları başlatıldı. 
 

RodrigoVade1.jpg
Fotoğraf: Instagram/PelaoVade

 

Rojas Vade, bir yıl sonra Şili sistemini sarsan sosyal hareketin sembol isimlerinden biri haline gelmişti.

Bu arada Anayasanın değişmesi halka sorulmuş ve yüzde 78 evet oyu çıkmıştı.

Radikal sol gruplardan oluşan "LdP" listesinden o da anayasayı oluşturacak kurucu meclise temsilci seçilmek için aday oldu.

Protestolar sırasında olduğu gibi Kurucu Meclis'te de giyimi, konuşması ve eylemleriyle dikkatleri üzerine toplamayı sürdürdü.

Hatta bir seferinde Pokemon kahramanlarından birinin kılığına bile girdi. 
 

aa.jpg
Fotoğraf: Kevin Felgueras-Nezaket/AA

 

Fakat sonra her şey tersine döndü: Pinochet'çi sağın amiral gemisi "La Tercera" gazetesi, Rojas Vade'nin iddia ettiği gibi kanser hastası olmadığını ortaya koydu.

Araştırma sonucu elde edilen raporlara göre Rojas Vade frengiydi. Ayrıca, Behçet ve İTP hastalığından da mustaripti. 

Skandal patlak verince Rojas Vade, içinde bulunduğu sol gruptan atıldı.

Savcılık dolandırıcılıktan hakkında inceleme başlattı. Malvarlığı beyanında tedavi gördüğü kliniğe 500 bin değil, 35 bin dolar borcu olduğu ortaya çıkmıştı.

Kendi iradesiyle Kurucu Meclis'ten ayrıldığını açıklasa da 2022 Nisan'ına kadar maaş almaya devam etti.

Aylar sonra Yeni Şili Anayasası halk onayına sunulana kadar Rojas Vade ortalıkta görünmedi.

Geçtiğimiz pazar sabahı, yaşadığı Melipilla'daki bir sandıkta sessizce oyunu kullandı.
 

-rojas-vade.png
Fotoğraf: fmdos.cl

 

Sonucu öğrenmek için akşamı beklemeye gerek yoktu. Yeni anayasa Rojas Vade gibi sessizce geri çekilmeye mahkumdu.

Ertesi gün yenilginin sebebini, Şili Komünist Partisi "PCCh" yöneticilerinden ve eski Sosyal Gelişme Bakanı Marcos Barraza, 4 başlıkta özetliyordu:

Yalanlar, niteliksizlik, kapris ve Rojas Vade.
 

Deneyimli komünist siyasetçi Barraza'nın "niteliksiz ve kaprisli" olarak tanımladığı şey, Kurucu Meclis'in bileşenleri yani bizzat yeni anayasayı yapıp halka sunanlardı;

Göz ardı edilemeyecek şeyler olduğuna dair bir hisse sahibim. Bu süreçte bazı kurucu meclis üyelerindeki niteliksizlik ve kişisel kibrin ve özellikle Rojas Vade'nin durumundan doğan itibar zedelenmesinin olmaması gerekiyordu. Çünkü bunu belirleyici bir mihenk taşı olarak görüyorum.

Bunu tüm meclise atfetmek mümkün değil ama meseleye niteliksizlik yoksunluğu açısından bakacak olursanız bazı anlar var ki grupların sorumluluklarının ötesinde anayasa sözleşmesinin kredibilitesini tüketti.

 

MarcosBarraza.jpg
Şili Komünist Partisi "PCCh" yöneticilerinden ve eski Sosyal Gelişme Bakanı Marcos Barraza

 

Barraza'nın yalanlardan kastı ise sağın yürüttüğü kampanyaydı.

Sağ cephe milyonlarca dolar harcadığı kampanyasını yeni anayasa metnini çarpıtma üzerine kurmuştu.

Bununla beraber Şilili komünist siyasetçi, ulusal çoğunluğun metni anlamlandıramadığından şüphe duymadığını itiraf ediyor.

"Halkta etki, duyarlılık ve destek yaratmadığı açık olan metni ayrıntılı biçimde incelemek ve eğer varsa maksimalist hükümleri temizlemek gerekecek" diyor.

Öyleyse sağ cephenin yalanlar ve çarpıtmalar üzerine kurduğu kampanya, dayanağını yeni anayasadan alıyor demektir.

Bir defa kuşkusuz maksimalist bir metindi bu: Sadece ötenazi hakkı gibi gereksiz ayrıntılara boğulduğu için değil aynı zamanda cinsellik gibi toplumun tartışarak ve günlük hayat içinde paylaştıkça normalleştireceği konuları bir seferde anayasaya koyup halletme mantığıyla hareket edildiği için.

Demek ki sadece sağcılar değil, bu hükümler de Şilililerin kafasını karıştırdı ve sunulan metni anlamasını engelledi. 

Yeni anayasanın her derde deva olacağı beklentisi uzun yıllardır Şili solu içinde tekrar edile gelen bir yanılgıdan kaynaklanıyordu.

Şili solu yıllar boyunca her problemi getirip 1980'de Pinochet tarafından yapılan anayasaya bağlayan bir ezberi tekrar etti. 

Oysa mevcut Şili Anayasası'nın 1989 referandumundan 2022'ye kadar, tam 60 defa ve toplamda 272 maddesi değiştirildi.

Pinochet'in mirası olan sayısız hüküm, ömür boyu senatörlükten ordunun rejim üzerindeki hamiliğine, vatandaşlıktan çıkarma yetkisinden katı merkeziyetçiliğe kadar kaldırıldı.

Ve daha önemlisi, Şili siyaseti ve toplumu bütün bu yıllar boyunca yerinde saymadı, ilerledi.

Boric gökten zembille inmedi. 

O, 1988-2013 arasında Sosyalist Parti (SP) ile Hristiyan Demokratlar'ın (PDC)koalisyonu temelinde içinde dönem dönem PCCh'nin de yer aldığı "Concertación" partilerinin mirası üzerinde yükseldi.
 

Boricreuters.jpg
Gabriel Boric / Fotoğraf: Reuters

 

Bütün bu yıllar boyunca katı Pinochet'çi rejimi gevşetip çözen tüm reformları onlar yaptı. Şili siyasetine tüm kanatlarıyla uzlaşma kültürünü onlar aşıladı.

Sorun 2005'ten bu yana yükselen sosyal hareketin yarattığı atmosferde yapılacak yeni bir anayasanın Şili için tarihsel bir sıçrama anlamına gelip gelmeyeceğiydi.

Fakat süreç hiçbir politik örgütlenmenin bunu formüle etmesine izin vermedi.

Kurucu Meclis'te "Concertación" partileri ancak birkaç sandalyeyle temsil edildi. Mevcut hükümet ya da PCCh'nin anayasal süreci yürütecek ağırlıkları yoktu.

Belki de daha önemlisi, kurucu mecliste sağ partiler yoktu. Sağın orada bulunmaması Şili'de bu çapta ulusal bir sözleşmenin gereği olan uzlaşma zeminini ortadan kaldırdı. Bu nedenle Kurucu Meclis işlevini yerine getiremedi. 

Anayasayı yapan mecliste ağırlığın bağımsızlarda olması, politik partilerin destek ve katılımını zayıflattı.

Ayrıca, karşıt fikirlerin orada temsil edilmemesi ortamı ciddiyetsiz bir hale getirdi. 

Meclis bileşenleri kendi sübjektif konumlarını, Şili tarihi, sınıfsal ve ideolojik gerçeklerinin üzerinde gördüler.

Örneğin, Bolivya'da olduğu gibi "plurinaciónal" yani çok milletli bir ulus tanımlamasını kolaylıkla topluma kabul ettirebileceklerini düşündüler. 

Temelde niyetleri yerli topluluklarının ve onların tarihsel, kültürel ve sosyal haklarının tanınmasıydı.

Ama Şili, ne Bolivya ne Peru hatta Ekvador kadar bile yerli ırkının saf ve nüfus içinde belirleyici olduğu bir ülke değil.

Bence Plurinasyonalizm Şili'yi anlamak için rasyonel bir bakış açısı değil.

Bunu görmek için Şili milliyetçiliğinin hangi temellere dayandığına bakmak yeter. 

Şili milliyetçiliği tarihsel gücünü İspanyol sömürgeciliğine karşı yürüttüğü mücadeleden değil 1880'lerde Bolivya ve Peru ile yaptığı savaşlardan alıyor.

Bugün halen ihtilaflı olan Şili'nin kuzey topraklarının çoğu bu iki ülkeden alınmıştır. 

Şili'de bir asır boyunca Avrupa merkezli eğitim sistemi ve tarih anlayışı Arjantin'e benzer biçimde And yerli halklarının reddi üzerine kuruluydu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu durum 1960'larda Violeta Parra, Victor Jara ve birçok orkestranın And müziğini popülerleştirilmesiyle biraz kırıldı.  

1990 sonrası da Şili'deki en büyük yerli halk olan Mapuche'lerin örgütlenmeler kurmasıyla da politik bir hal aldı.

Bu uzun bir konu ve temelde çatışma, kültürel değil sınıfsal. Yerli egemenliğini tanımak Şili sermayesinin ülke kaynaklarını paylaşmayı kabul etmesi anlamına geliyor.

Zira Mapuche'ler Şili'nin en verimli topraklarının ve sularının bulunduğu yerde egemenliklerinin tanınmasını istiyor.

Bu yüzden bu sorunun böyle bir anayasa metniyle üstesinden gelinemezdi.

Ayrıca bugün Şili'de neoliberalizmin Pinochet anayasasından gücünü aldığı söylemek de tek başına anlam ifade etmiyor.

Zira 1973'te ilk kez Şili'de inşa edilmeye çalışılan bu rejim şu anda dünyanın her yerinde hüküm sürüyor.

Elbette halktan yana bir anayasanın yapılması gerekir ama uluslararası sistem içinde hammadde ihracına dayalı bir ekonomi de anayasayla neoliberalizmden korunamaz. 

1988'de Şili, ilk kez Pinochet'in yeni anayasasına "No" diyerek demokrasiye geri dönmeyi başarmıştı.

O zaman da anayasa metninin reddedilmesine yol açan şey bir bütün olarak metin değildi.

Asıl tepki Pinochet'in kendisini 10 yıl daha devletin başında tutma ısrarınaydı. Belki bu ısrar olmasaydı o anayasaya da 1980 anayasası gibi "Si" çıkabilirdi. 

1988'deki anayasanın sahibi Pinochet'ti. Bu son anayasa önerisinin ise tam olarak bir sahibi olduğu söylemez.

Anayasanın reddedilmesi ise hiçbir biçimde Boric yönetiminin başarısızlığı olarak addedilemez. 

Tam tersine anayasanın reddi seçim zaferi üzerinden bir yıl bile geçmeyen Boric'in stratejisinin doğruluğunu kanıtlar.

Onu yaratan partiler bugün işlevini yitirse de "Concertación" yani uyum, Şili modern demokrasisinin temelidir.

 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU