Bizi "Zeki Amca" mahvetti!

Murat Bayar Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Sosyal medya

Türkiye'de en zengin insanın bir litre benzin için verdiği ile en yoksulunun verdiği vergi aynı.

Yine en yoksulun verdiği trafik cezası ile en zenginin verdiği ceza aynı. 

5 bin liralık bir ceza, asgari ücretlinin o ay aç kalması anlamına gelirken, iş insanları bu rakamı ceza olarak bile görmüyor.

Sizce bunda bir yanlışlık yok mu?

Hamile bir kadını doğum için hastaneye götürüyorum.

Aracın girdiği her kasiste canı öylesine yanıyor ki, yasal sınırların da altında 20 kilometre hızla giderken dahi aracın zıplamasına karşı çaresizim. 

Bu standartlarla belirlenen seviyeleri ona katlayan kasislerin etkisiyle çocuğunu düşürenlerden, kaza yapıp hastaneye yetişemeyen vakalara kadar uzanan bir zincir olduğunu öğreniyorum.

Emsaline sadece savaş durumundaki Ortadoğu'da rastlayabileceğiniz, bu kasisler hangi kriterlere göre, kim, niye yapar?

Ve aslında her şey bir özensizlik mi, masum gibi görünen büyük bir kötülüğün abidesi mi? 

Anlatayım. 

Belediyeye bağlı taşeron bir firma asfalt çalışması yapıyor.

Mahallemizdeki Zeki Amca, "Evladım size çay ikram edeyim, şu yola kallavi bir kasis yapın, bu yolu kullanmasın deyyuslar" diyor. 

Ve rekor yükseklikte kasisi yapan ustalar çayın yanında keke de hak kazanırken, sorarlarsa "biz yapmadık" diyebiliyorlar.

Çünkü resmen sorduğunuzda, belediye kasisle ilgili kararın Ulaşım Koordinasyon Kurulu tarafından belirlendiğini söylüyor.

Oysa uygulayanlar Ulaşım Koordinasyon Kurulu'nu bilmez, kuruldakiler de uygulayanları tanımaz. 

Niye mi; bu işi yapanlar, belediyelerin taşeron olarak kullandığı ve sırtında herhangi bir inşaat şirketinin adının yer aldığını göreceksiniz. 

Yani, sözün özü kararı bu fiyakalı kurum değil, mahallemizdeki Zeki Amca alıyor, uygulayanlar da bir çay karşılığı yapıyor.

Tek sorumlu Zeki Amca olsa iyi...

Otomotiv firmalarının servisleri ve oto tamircileri de söz konusu kasislerden hayli memnunlar! 

Ortadoğu'da savaş şartlarıyla yapılan kasislerle İstanbul'un kasisleri neden yarışıyor, diye sorduğumda, Bağdat Caddesi'nde yarışanlardan, Ortaköy'de yarışırken çarptığı polisi öldürenlere kadar bir dizi trafik kazası hikâyesi dinliyorum.

Yani, Batılı toplumlarda bize inanılmaz gibi görünen, yayanın ayağını atması ile tüm araçları durduran etkiden, bu coğrafyada henüz söz edilemiyor. 

Böyle olunca da tüm araçlara potansiyel katil gibi bakılıp, yollara Ortadoğu'da savaşan ülke muamelesi yapılıyor. 

Daha da vahimi, bu tuhaflığı herkes kanıksamış!


Ceza yoksula fahiş, zengine az 

Peki, bu insanlar için mevcut cezalar yeterli mi olmuyor? 

Yanıt, evet!

"Milyonluk antlaşmalar yapıyorum. Polis ceza keserse, kessin, yıllardır emniyet şeridinden gidiyorum" diyen sürücülerle karşılaştım.

Burada yanlış bir şey var, diye düşündüm. Ama neydi?

Yanıtı bir gün, rahmetli Sakıp Sabancı, BRT'deki (Bayındır Radyo TV) yayın öncesi anlattı.

İngiltere'de araçlarını hatalı park etmekten ötürü 172 mil yani 275 kilometre öteye çekmişler.

"Niye?" sorusunun yanıtı, cezalar da gelire göre, olmuş. 

"Artık, İngiltere'de trafik kurallarına çok dikkat ediyoruz" demişti.


Kasisler 420 milyarımızı çalıyor! 

Kasislere giren araçlar kaza yapabiliyor, şanzımanı kırılabiliyor, süspansiyonları zarar görüyor.

En iyi ihtimalle her gün lastik hava basıncı azalıyor.

Ve lastiğin yuvarlanma direnciyle ortaya çıkan enerji kaybı ise yüzde 35 daha fazla yakıt tüketilmesine neden oluyor.

Sadece İstanbul'da trafiğe kayıtlı 5 milyonun üzerinde motorlu araç varken, Türkiye genelinde ise bu sayı 28 milyonu buluyor.

Kasislerden kaynaklanan trafik kazalarını ve maddi hasarları saymazsak, yıllık 1,2 trilyon liralık yakıt tüketiminin, 420 milyar lirasını standart dışı kasislere ödüyoruz.

Biz standartları uygulamazken, mevcut standardın bile mağdur ettiği düşüncesiyle Batı'da projeler geliştirilmiş.

Buna göre, Akıllı Kasis Aydınlatma Projesi, kasisi 30 metre önce, sarı ve bariz çizgilerle anlık aydınlatabiliyor.

İspanya'nın, Villanueva de Tapia'da uyguladığı proje ise yavaş geldiğinizde, süngerleşerek esnerken, hızlı geldiğinizde katılaşan bir kasisle kurallara uyan sürücüyü mağdur etmemeyi önceliyor.


Standart kasis de standardizasyon da yok…

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Avukat Bülent Deniz, 2003-2004 yıllarında yaptırdıkları çalışmayla, İstanbul yollarındaki kasislerin hiçbirinin standartlara uygun olmadığını belirlemiş.

Ve konuyla ilgili Türk Standartları Enstitüsü'nden, kasis standardını belirlemesini istemiş.

TSE'nin belirlediği standarda göre, kasisten önce tırtıklı bir zeminle muhatap olan araç lastiklerinin, size kasise girileceğini hissettirmesi gerekiyor.

Yine fosforlu bir yazı ile kasis uyarısının yapılması zorunlu tutulmuş.

Kasisin yüksekliği ve çapı da TSE standartlarına göre olmalı.

Türkiye'de 30-40 cm genişlikte, 15-25 cm yükseklikte kasisler yapılıyor. 

Buna karşılık, TSE 6283 standartlarına göreyse, tümsek genişliğinin 3,6 metre, yüksekliğinin ise 7,5 cm ve cinsinin, yol kaplama malzemesi ile aynı olması zorunlu. 

Ve maalesef çalışmanın üzerinden geçen 21 yıla karşın, İstanbul'da belediyeler, halen kasisleri keyfe keder ölçülerde yapıyor. 

Geçmişte taşerona atılsa da artık arazisi içinde kalan her türlü sorundan dolayı belediye sorumlu tutuluyor. 

TBF Başkanı Avukat Deniz, bu durumdan zarar görenlerin, açacakları davayı kazanacaklarını söylüyor.

Bununla birlikte şanzımanını kıran, aracı zarar görenler ya da İstanbul'un kontrolsüz kasislerinde zıplangaç oyunu oynarken lastik hava basıncı düştüğü için daha fazla yakıt tüketen araç sahiplerinin bugüne dek açtığı bir dava yok.

TBF Başkanı Deniz bu konuda açılacak tek bir davanın emsal teşkil edeceğini, belediyeleri de standarda zorlayacağını belirtiyor.

AB ve ABD'de, yollardaki park ihlallerinden kasislere kadar, trafiğe ait tüm unsurlar standart; buna karşılık vergi ve cezalar gelirle doğru orantılı uygulanıyor.

Yani, haksız, hukuksuz çakarlarla emniyet şeridinden Azrail gibi geçenleri görmeyip de, sadece garibanın aracını çekip, ceza yazdığımız sürece kaybediyoruz!


Toplumun tutkalı standartlar!

Standardizasyon sorunu tabii ki kasislerle de sınırlı değil!

Nişantaşı'nda Galatasaray İlkokulu'nun arka kapısındaki çift taraflı yolu 20 yıldır trafiğe tamamen kapatan, işgal eden hiçbir araç çekilmezken, uyarı levhasız geniş bir yoldan çekilebiliyor.

Yine, yollarda hız yapanlara ya da sinyal vermeyenlere ceza yazılmazken, Ümraniye'deki tünel için 80, Sarıyer'deki tünel için 70, Taksim'de 50 - Şişli E 5 katılım tünelinde 30 kilometre azami hız belirlenmiş.

Üstelik Taksim'deki tünel içi ışıklı hız uyarısı kısa bir süre öncesine kadar yoktu.

Binlerce liralık cezayla ilgili dava açmaktan imtina eden vatandaş durumu mahkemede, "ya attığın taş kuşun kafasına çarpar ya da kuş gelip kafasını taşa vurur" sözleriyle özetliyor!

Mevkiler liyakate göre değil, yalakalığa, vitrin gösterilerine ve dengelere göre veriliyor.

Şarkı sözleri suç sayılırken, linç girişimi yok sayılabiliyor.

Standart dışı uygulama örnekleri kuşkusuz artırılabilir.

İsviçre'nin dağında da Zürih'te de aynı hizmete aynı ücret ödenirken, siz standardı yok sayarsanız ne olur?

Özetle; Zeki Amca, bu ülkenin namuslu vatandaşlarının adalete, doğruya inancını ve yolunu kaybetmesine neden oluyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU