1 Ekim 2025'te TBMM'nin 28. Dönem 4. Yasama Yılı açılışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk dış politikasının rotasını çizen bir vizyon sundu.
Sultan Alparslan'ın Malazgirt Zaferi'nden Selahattin Eyyubi'nin Kudüs mücadelesine uzanan tarihsel ittifakları anarak, "Yeni Büyük Selçuklu Modeli"ni işaret etti.
Türk, Kürt ve Arap unsurlarını etnik, dil veya mezhep ayrımı olmaksızın birleştiren bu model, "Türkiye, sınır ötesindeki Kürtlerin de hamisi, kardeşi ve sığınağıdır" sözleriyle Suriye'deki kaosa karşı egemenlik ve dayanışma vurgusu yaptı.
Bu vizyon, Pax Seljukica (Selçuklu Barışı) kavramını çağrıştırıyor; barışın yalnızca ateşkes değil, adalet ve iş birliğiyle örülmüş bir istikrar olduğunu yansıtan bir çerçeve.
Ortadoğu'nun 2025 Ekim'indeki kaotik tablosu, Gazze'deki çatışmalar, İran'la artan gerilim, Husi saldırılarının Kızıldeniz ticaretini tehdit etmesi ve ekonomik yavaşlamayı göz ardı etmeden, bu modelin jeopolitik, ekonomik ve siyasi uygulanabilirliğini nesnel bir gözle inceleyelim; hükümete ve devlete, Selçuklu ruhunu çağdaş dinamiklere uyarlamak için somut bir yol haritası gerekiyor.
Selçuklu İmparatorluğu, 11'inci yüzyılda Anadolu'yu fetheden ve Mezopotamya'dan Akdeniz'e uzanan bir güç olarak, Pax Seljukica'nın temellerini attı.
Malazgirt (1071) sonrası Türkmen boyları, Kürt aşiretleri ve Arap toplulukları, Haçlı akınlarına karşı birleşti.
Claude Cahen'in analizlerine göre, başarıları merkezi otoriteyi yerel geleneklerle dengelemesinden geldi.
Adil vergi, güvenli ticaret yolları ve çoğulculuk, istikrar ortamı sağladı.
Selahattin Eyyubi'nin Türk-Arap ittifakıyla Kudüs'ü fethi (1187), bu birliğin sembolü oldu.
Ekonomik olarak, İpek Yolu'nu kervansaraylarla refah ağına çevirdiler. Antalya'nın fethiyle Akdeniz ticareti canlandı.
Venedik-Ceneviz tüccarları Anadolu limanlarında yoğunlaştı, Bizans anlaşmaları altın akışı getirdi.
Hayvancılıkta yenilikçi vergi (yüz dişilik sürüden bir hayvan) göçer ekonomisini destekledi.
Konya ve Merv, tarım-ticaret entegrasyonuyla refah merkezleri oldu.
An itibarıyla bölge karmaşık bir tablo sunuyor:
Gazze'de Filistin halkına toplu olarak bir soykırım uygulanırken, İran-ABD-İsrail gerilimi çatışma riskini artırıyor.
Husi saldırıları Kızıldeniz ticaretini aksatıyor.
IMF, Ortadoğu'da 2025-2026 büyümesinin sınırlı kalacağını, enflasyon ve petrol fiyatlarının ($100/varil potansiyeli) risk oluşturduğunu öngörüyor.
Türkiye'nin enflasyon ve kur baskısı, küresel güçlerin vekil aktörleri (ABD'nin YPG desteği gibi), istikrar arayışını zorlaştırıyor.
Selçuklu ruhunu yeniden tanzim için hükümete şu yol haritasını öneriyorum:
Birincisi, jeopolitik ve diplomatik adımların atılması.
Evvela, BM destekli bir "Ortadoğu Kardeşlik Zirvesi" düzenlenmeli.
Suriye, Irak ve Türkiye arasında etnik-mezhepsel temsilcilerin katılacağı diyalog platformu kurulmalı.
Amaç, Sünni-Şii ayrılıklarını azaltmak, Suriye'nin bütünlüğünü desteklemek ve vekil güçlerin etkisini sınırlamak.
Selçuklular'ın Kürt aşiretleriyle ittifakı örnek alınabilir.
Dışişleri, "Küresel Sumud Filosu" gibi insani girişimleri genişletmeli, Suudi Arabistan ve İran'la normalleşmeyi hızlandırmalı.
İkincisi, ekonomik stratejinin belirlenmesi ve süratle hayata geçirilmesi gerekiyor.
Bu bağlamda, Halep-Şanlıurfa-Gaziantep hattında "Serbest Ticaret Koridoru" oluşturulmalı; D-8 ülkeleriyle lojistik ve enerji anlaşmaları genişletilmeli.
Selçuklu kervansarayları, modern lojistik merkezlerine ilham olabilir.
Mersin-İskenderun limanları Akdeniz ticaretini canlandırabilir.
Türkiye-Irak "Kalkınma Yolu" projesi hızlanmalı ve Basra'dan Avrupa'ya uzanan koridor Kürt ve Arap tüccarları birleştirmeli.
Suriye'de sulama projeleriyle tarım reformu, Selçuklu'nun Mezopotamya'daki modelinden uyarlanabilir.
İran ve Suudi Arabistan'la ortak enerji projeleri (boru hatları, yenilenebilir enerji) geliştirilmeli.
Türkiye'nin 2024'te yüzde 2,2 artan ihracatı, bu koridorlarla yüzde 5'e ulaşabilir.
Üçüncü olarak, siyasi ve demokratik adımların daha da hızlandırılması elzem.
Bölgesel aktörlerle düzenli istişare mekanizmaları kurulmalı ve iç siyasette etnik-mezhepsel diyalog platformları güçlendirilmeli.
Selçuklu'nun yerel aidiyetlerle dengeleme modeli, sivil toplum ve akademik iş birlikleriyle uyarlanabilir.
Zorluklar açık: Türkiye'nin ekonomik dalgalanmaları, bölgesel projeleri zorlayabilir; Körfez ülkeleriyle yatırım anlaşmaları artırılmalı.
ABD ve Rusya'nın vekil güçleri, Çin ve Hindistan gibi alternatiflerle dengelenmeli.
İran-Suudi rekabeti için Türkiye tarafsız arabulucu olmalı.
Bernard Lewis'in dediği gibi, "Tarihsel miraslar modern kurumlarla uyumlanmazsa nostaljiye dönüşür."
Hiç kuşkusuz, Pax Seljukica'nın potansiyeli, diyalog ve ekonomik iş birliğinde yatıyor.
Erdoğan'ın vizyonu, Pax Seljukica'yı günümüz dinamiklerine uyarlayarak Türkiye'yi bölgesel bir köprü olarak konumlandırıyor.
Selçuklu modeli, tarihsel bir nostaljiyle değil; ekonomik refah, jeopolitik istikrar ve siyasi iş birliğiyle yeniden tanzim edilebilir.
Yeni yol haritası tesis edilebilirse, diyalog platformları, ticaret koridorları, çoğulcu mekanizmalar, Gazze'den Suriye'ye uzanan bir istikrarı mümkün kılabilir.
Nihayetinde başarı, devletin bu adımları somutlaştırma hızına ve bölgesel aktörlerle iş birliğine bağlı.
Selçuklu ruhu, birlik ve adaletle yeniden canlanabilir.
Yeter ki adalet, liyakat, irade ve strateji birleşsin.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish