"Savaş Üstüne Savaş" filmine verilecek Oscar ödülleri sanatsal bir varsayım değil politik bir zorunluluktur

"Oscar ödülleri yalnızca sinema değil; küresel politikanın ideolojik aygıtı"

"One Battle After Another" (Savaş Üstüne Savaş) filminden bir sahne

Melodram, bellek ve ideoloji

Kolonyal söylem ve kültürel hegemonya ışığında melodram yalnızca bireysel bir duygu formu değil, ulusal bir bellek ve ideoloji taşıyıcısıdır.

Bu perspektif ışığında bu bir Oscar tahmini değildir ama kılavuz istemeyen görünen köye isim verme çabasıdır.
 

 

Bu yaklaşımla;

  • En İyi Film: One Battle After Another
  • En İyi Yönetmen: Paul Thomas Anderson
  • En İyi Orijinal Senaryo: Paul Thomas Anderson
  • En İyi Erkek Oyuncu: Leonardo Dicaprio
  • En İyi Kadın Oyuncu: Teyana Taylor
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Sean 
  • Penn (Gönül Isterdi ki Benicio del Toro'ya versinler)

 

Oscar'ı politik bağlamda okumak

Oscar Ödülleri'ni yalnızca "sinema sanatı"nın ödülleri olarak değil, politik bağlamda okunması gereken bir "hegemonik aygıt" olarak değerlendirecek olursak bu sene Paul Thomas Anderson'un son filmi "One Battle After Another" (Savaş Üstüne Savaş) akademi ödüllerine neden mi damga vuracak;

Oscar ödüllerinin salt sinemasal ölçütlerle değil, çoğu zaman küresel politik ve ekonomik iklimle şekillendiği artık malumun ilanı.

Amerikan sinema endüstrisinin kolektif hafızayı biçimlendiren bir hegemonik aygıt olduğu ve bunun arkasında yapım şirketleri üzerinden kimlerin olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok.
 

 

Politik nedenselliğin izinde

Akademi'nin "politik nedensellik" ile karar verdiğini gösteren örnekleri hatırlayın isterseniz;

  • 2009'da küresel ekonomik resesyonun ardından, yoksulluktan yükselen bir başarı öyküsü, kitlelere "krizi aşabiliriz" mesajıyla; Slumdog Millionaire 
     
  • 2010'da Irak savaşı'nın meşruiyetinin sorgulandığı dönemde, "askerin bireysel kahramanlığı" üzerinden savaşın etik boyutunu değil de, askerî deneyimi estetize eden; The Hurt Locker
     
  • 2013'te İran krizi bağlamında, Amerikan istihbaratının "başarı hikâyesi" olarak sunulan, tam da Washington'un diplomatik pozisyonunu güçlendirmek için ödüllendirilen ve hatta ödülü yanlış hatırlamıyorsam Michelle Obama'ya sundurulan; Argo
     
  • 2014'te Ferguson Olayları ve artan polis şiddeti tartışmalarının gölgesinde, ırkçılıkla yüzleşmeyi temsil eden bir filmle toplumsal vicdanı teskin etme çabasının ürünü; 12 Years a Slave
     
  • 2019'da Trump'ın ilk döneminin ırk tartışmalarına "ırklar arası dostluk" üzerinden liberal bir yanıt veren; Green Book
     
  • 2020'de küresel ölçekte gelir eşitsizliğinin tartışıldığı bir dönemde, sınıfsal uçurumun hikâyesi, amerikan sinemasının dışındaki bir ses aracılığıyla evrenselleştirme çabasıyla; Parasite

Bu liste uzar gider; Hollywood, dünyanın politik şuurundaki değişimlerin olduğu momentlerde yalnızca eğlence değil, aynı zamanda "ideolojik pedagojinin aracı" olarak işlev görmeye devam ediyor.
 

 

2025'in ulak seçimi

Akademi'nin 2025'te topluma vereceği mesaj için de ulak olarak Paul Thomas Anderson seçilmiş!

Paul Thomas Anderson'ın "Savaş Üstüne Savaş" filmi, tam da bu konjonktürde, savaşın çok katmanlı doğasını, barış söylemleri ardında gizlenen iktidar mekanizmalarını ve "görünmeyen şiddet" biçimlerini açığa çıkararak, günümüz politik atmosferine güçlü bir cevap verme arzusu içerisinde.

Film için söyleyeceğim tek şey; "travmanın ulusal alegorisi".
 

 

PTA'nın filmografisinde güç ve birey

PTA'yı PTA yapan kimlik filmografisinden de bilindiği üzere, birey ile iktidar arasındaki gerilimi sürekli olarak analiz etme şuuruydu.

There Will Be Blood'da (2007) kapitalizmin yıkıcı arzularıyla dinin rekabetini insanlık tarihinin en etkili silahı olarak sunmuştu bizlere.

The Master'da (2012) İdeolojik yapılar ve bireyin tahakküm altına alınmasını incelmiş ve bize çok da uzak olmayan tarikat birey arasındaki adı konulmamış savaşı irdelemişti.

Ve benim de filmografisindeki en sevdiğim iki filminden biri olan Phantom Thread'da (2017) aşk ve iktidar ilişkilerinin görünmez şiddetini işlemekle kalmıyordu; adeta Proustyen bir anlatımla kadınların insanlık tarihine nasıl şekil verdiğini anlatıyordu.
 

 

Politik doruk noktası

Bu bağlamda "One Battle After Another" (Savaş Üstüne Savaş), Anderson'ın kariyerinin politik doruk noktası gibi görünse de aslında Amerikan müesses nizam için sipariş bir ürünün teslimiydi.

(Bu hali bile sinema tarihine geçecek. Tıpkı Kubrick ve müesses nisam arasındaki ilişki gibi.)
 

 

Zorunlu sonuç

Bu nedensellik ağılarını doğru okuduğumuz zaman;

Bu sene "And oscar goes to" cümlesinin ardından defalarca "One Battle After Another" ve Paul Thomas Anderson isimlerini duyacağız.

Bu durum bir öngörü ya da sanatsal bir varsayım değil politik bir zorunluluktur.

Akademi, bir kez daha, sinemayı tarihin ideolojik aynası olarak konumlandıracaktır.
 

 

Not:

Ps: "One Battle After Another" (Savaş Üstüne Savaş), yukarıdaki tüm değerlendirmeler ışığında sinema sanatının tüm kriterleri, sanatsal perspektiften baktığımızda da hem o ödülleri hak etmekte hem de son yılların en iyi filmi olması gerçeğini değiştirmemektedir.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU