Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgali, Avrupa'nın güvenlik dengelerini kökten sarstı.
Bu saldırı, uzun süredir "tarafsızlık" politikasıyla övünen ülkelerin de güvenlik stratejilerini yeniden düşünmesine neden oldu.
Yüzyıllardır askeri ittifaklardan uzak durmayı tercih eden devletler, ilk kez ciddi biçimde "tarafsızlığın maliyeti" üzerine tartışmaya başladı.
Sonuç, Avrupa'da sessiz ama tarihi bir kırılma oldu: Kıta, Soğuk Savaş sonrası en kapsamlı güvenlik hizalanmasını yaşıyor.
Tarafsızlık artık bir "stratejik avantaj" değil, birçok ülke için "güvenlik açığı" olarak görülüyor.
Kuzeydeki dönüm noktası: Finlandiya ve İsveç'in üyeliği
Finlandiya ve İsveç, yüzyıllara dayanan askeri bağlantısızlık geleneklerini terk ederek 2022'de NATO'ya başvurdu.
Bu karar, iki ülkeyle birlikte tüm Avrupa güvenlik mimarisinin sorgulanmasına yol açtı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Finlandiya'nın Rusya ile 1340 kilometrelik kara sınırı ve İsveç'in Baltık Denizi'ndeki stratejik konumu düşünüldüğünde, bu adım NATO'nun kuzey kanadını güçlendirirken, "tarafsızlık" anlayışının Avrupa'da sembolik ağırlığını da fiilen ortadan kaldırdı.
Her iki ülke de uzun süredir NATO ile teknik uyum içindeydi.
Ordularının büyük bölümü NATO standartlarında teçhizat kullanıyor, ortak tatbikatlara katılıyor ve güvenlik politikalarını AB ile uyumlu biçimde yürütüyordu.
Dolayısıyla üyelik, sembolik olmaktan çok stratejik bir bütünleşmeyi temsil ediyor.
Bu katılımlarla birlikte, AB üyesi 27 ülkenin 23'ü aynı zamanda NATO üyesi haline geldi.
Artık AB nüfusunun yüzde 96'sı NATO topraklarında yaşıyor.
Bu durum, Avrupa Birliği ile NATO arasındaki güvenlik eşgüdümünü tarihte görülmemiş ölçüde sıkılaştırmış durumda.
Geleneksel tarafsızlar: Avusturya, İsviçre ve İrlanda
Avusturya: "Post-tarafsız" bir ülke
1955'te yasayla "sürekli tarafsız" statüsünü kabul eden Avusturya, bu politikayı bugüne dek sürdürdü.
Ancak AB üyeliği (1995) ve NATO'nun "Barış İçin Ortaklık" (PfP) programına katılması, ülkenin statüsünü fiilen değiştirdi.
Viyana yönetimi son yıllarda ABD ile güvenlik diyaloglarını sıklaştırdı ve Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısını açıkça kınadı.
Buna karşın Avusturya kamuoyunda NATO üyeliği hâlâ büyük tartışma konusu.
Halk Avrupa yanlısı olsa da "tarafsızlık kimliğini" ulusal aidiyetin bir parçası olarak görüyor.
İsviçre: Sessiz yakınlaşma
"Tarafsızlığın simgesi" olarak tanımlanan İsviçre bile, son dönemde güvenlik anlayışında önemli değişimlere yöneldi.
Cenevre'de NATO irtibat ofisine ev sahipliği yapma kararı, bu dönüşümün en somut göstergesi oldu.
Halkın yüzde 81'i artık güçlü bir ordu ve NATO'yla yakın ilişkiyi destekliyor.
Bir dönem "uzak duruşun" simgesi olan İsviçre, bugün NATO'nun "Barış İçin Ortaklık" programına aktif katılım gösteriyor ve siber tehditler ile enerji güvenliği konularında ittifakla koordineli adımlar atıyor.
İrlanda: Kuzey Atlantik'in yeni güvenlik hattı
İrlanda uzun yıllar boyunca askeri tarafsızlığını dış politikasının temel direği olarak korudu.
Ancak son birkaç yılda yaşanan gelişmeler, bu ilkenin ülkenin güvenliği için yeterli olup olmadığı sorusunu gündeme taşıdı.
Özellikle Rusya'nın Kuzey Atlantik'te artan askeri tatbikatları ve kritik iletişim hatlarını hedef alabileceği yönündeki endişeler, Dublin yönetimini savunma politikalarını kökten gözden geçirmeye zorladı.
İrlanda sularından küresel veri kablolarının yaklaşık yüzde 75'i geçiyor ve bu kablolar dünya internet trafiğinin yüzde 95'ini taşıyor.
Bu altyapı, yalnızca Avrupa'nın değil, ABD'nin de dijital güvenliği açısından stratejik bir öneme sahip.
Ancak ülkenin bu altyapıyı koruyacak kapasitesi oldukça sınırlı: donanması sadece 8 devriye gemisinden oluşuyor ve hava kuvvetlerinin savaş uçağı bulunmuyor.
Hava sahasının gözetimi için İrlanda, uzun süredir İngiltere ile yapılan gizli bir anlaşma çerçevesinde Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin müdahalesine bel bağlamış durumda.
Bu bağımlılık hem ulusal egemenlik hem de güvenlik bakımından giderek daha fazla sorgulanıyor.
İrlanda hükümeti, bu zafiyetleri gidermek için tarihinin en kapsamlı savunma reformuna girişti.
Başbakan Micheál Martin ve Savunma Bakanı Simon Harris, 2028 yılına kadar savunma bütçesini 1,5 milyar avroya çıkarma ve ordunun personel sayısını 11 bin 500'e yükseltme hedefi koydu.
Ayrıca, ülkenin 50 yıldır ilk kez savaş uçağı satın almayı değerlendirdiği, radar sistemlerinin modernizasyonunun hızlandırıldığı ve deniz güvenliği birimi kurulduğu açıklandı.
Bu girişimler, İrlanda'nın tarafsızlık politikasını tamamen terk ettiği anlamına gelmese de ülkenin fiilen "aktif tarafsızlık" dönemine geçtiğini gösteriyor.
Bununla birlikte, iç politikada en hararetli tartışma, "üçlü kilit" (triple lock) mekanizmasının değiştirilmesi etrafında dönüyor.
1960'tan bu yana yürürlükte olan bu sistem, İrlanda askerlerinin yurtdışına gönderilmesini ancak BM, hükümet ve parlamentonun eşzamanlı onayıyla mümkün kılıyor.
Hükümet, BM onayı şartının kaldırılmasını ve parlamento kararıyla daha esnek bir konuşlandırma sistemine geçilmesini öneriyor.
Akademisyenler ve muhalefet partileri ise bunun İrlanda'nın askeri tarafsızlığını fiilen sona erdireceğini savunuyor.
Hükümet ise değişikliğin, ülkenin barışı koruma misyonlarındaki etkinliğini artıracağını belirtiyor.
Tüm bu gelişmeler, İrlanda'nın coğrafi olarak Atlantik'in batı ucunda yer almasına rağmen artık Avrupa güvenliğinin merkezindeki ülkelerden biri haline geldiğini gösteriyor.
Dublin yönetimi, NATO'ya katılmadan da ittifakın stratejik alanlarında -özellikle deniz güvenliği, siber savunma ve istihbarat paylaşımı konularında- giderek daha derin bir rol üstleniyor.
Bu tablo, İrlanda'nın klasik anlamdaki tarafsızlığının artık jeopolitik bir ayrıcalık değil, yönetilmesi gereken bir risk haline geldiğinin en açık göstergesi.
NATO ve tarafsız devletler arasında yeni iş birliği dönemi
NATO'nun tarafsız ülkelerle ilişkisi, artık "üyelik dışı ortaklık" formatında yeniden tanımlanıyor.
"Barış İçin Ortaklık" programı, Avusturya, İrlanda ve İsviçre gibi ülkelerin hem askeri hem de istihbarat alanlarında NATO ile birlikte çalışmasına olanak tanıyor.
Bu ülkeler, özellikle hibrit tehditler -siber saldırılar, dezenformasyon kampanyaları, kritik altyapıya sabotaj girişimleri-karşısında NATO'nun teknik kapasitesinden yararlanıyor.
NATO açısından bu yakınlaşma, doğrudan askeri genişlemeden ziyade, güvenlik alanında "politik entegrasyonun derinleşmesi" anlamına geliyor.
İttifak, tarafsız ortaklarını hem istihbarat hem diplomasi düzeyinde sisteme entegre etmeye çalışıyor.
Avrupa'da tarafsızlık dönemi kapanıyor mu?
Avrupa'daki gelişmeler, tarafsızlığın artık "güvenli liman" olmadığını açık biçimde gösteriyor.
Rusya'nın saldırganlığı, küçük devletleri bile "ya NATO'yla entegre ol ya da yalnız kal" ikilemiyle karşı karşıya bıraktı.
Bugün Avrupa'da tarafsızlığını koruyan üç ülke kaldı: Avusturya, İsviçre ve İrlanda.
Ancak bu ülkeler bile artık "aktif tarafsızlık" olarak tanımlanan, NATO ile kısmi işbirliğine dayalı bir çizgi izliyor.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish