Avrupa savunmada nerede ilerledi, nerede eksikler devam ediyor?

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Aïda Amer/Axios

Londra merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) eylül ayında yayımladığı "Avrupa'nın Savunmasında İlerlemeler ve Eksiklikler" başlıklı dosya, Avrupa'nın güvenlik alanında son yıllarda attığı adımları ve karşı karşıya olduğu riskleri mercek altına aldı.

Raporun arka planında iki temel gerçek var:

Bir yanda Ukrayna savaşıyla birlikte yeniden sertleşen Rusya tehdidi, diğer yanda ise ABD'nin giderek daha yüksek sesle dile getirdiği "yük paylaşımı" talebi.

Washington, artık Avrupa'nın kendi kıtasının savunması için daha fazla kaynak ayırmasını istiyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın ikinci döneminde bu beklenti daha da somutlaştı; Amerikan yönetimi açıkça "Avrupa artık kendi savunma yükünü üstlenmeli" mesajını veriyor.

Avrupa başkentlerinde bu çağrı yankı bulmuş durumda.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Haziran 2025'te Lahey'de yapılan NATO zirvesinde, Avrupalı müttefikler 2035 yılına kadar savunma bütçelerini her yıl gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 5'ine çıkarmayı taahhüt etti.

Bu, Soğuk Savaş'tan bu yana görülmemiş büyüklükte bir hedef.

Peki, Avrupa gerçekten güvenliğini "kendi ayakları üzerinde durarak" sağlayabilecek mi?

IISS'in raporu, bu soruya yanıt arıyor:

Nerelerde ilerleme kaydedildi, nerelerde hâlâ ciddi boşluklar var ve gelecek için ne tür öngörüler yapılabilir?


İlerleme kaydedilen konular

1. Artan savunma bütçeleri

Rusya'nın 2022'de Ukrayna'ya yönelik işgali, Avrupa için adeta bir dönüm noktası oldu.

Daha önce savunmaya bütçeden küçük pay ayıran ülkeler, bir anda büyük artışlar açıkladı.

  • Almanya, 2021'de GSYH'nin yalnızca yüzde 1,3'ünü savunmaya ayırırken 2025'te bu oran yüzde 2,2'ye çıktı. 2029'a kadar hedef yüzde 3,5.
  • Polonya, Litvanya ve Estonya gibi Rusya'ya komşu ülkeler, NATO içinde en yüksek oransal artışları yapan ülkeler oldu.
  • Avrupa genelinde savunma harcamaları 2022'ye kıyasla yüzde 50'nin üzerinde artış gösterdi.

2. Yeni birlikler ve askeri konuşlanmalar

Almanya, Mayıs 2025'te Litvanya'da kalıcı olarak konuşlanacak 45. Zırhlı Tugayını faaliyete geçirdi. Bu, Soğuk Savaş'tan bu yana Almanya'nın doğuya yaptığı en güçlü askeri hamle.

Fransa ve İngiltere ise Ukrayna'da olası bir ateşkesi korumak için "gönüllüler koalisyonu" kurdu. Bu, Avrupa'nın kendi başına askeri sorumluluk almaya istekli olduğunu gösteriyor.


3. AB'nin finansman planları

Avrupa Birliği de boş durmadı. Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen'in açıkladığı "Readiness 2030" planı, 800 milyar euroluk savunma fonu yaratmayı hedefliyor. Bu kaynak, yeni silah sistemlerinden Ar-Ge projelerine, uydu altyapısından kritik hammaddelere kadar pek çok alana aktarılacak.


4. Yerli üretime öncelik

Ukrayna savaşı, Avrupa'yı tedarik zincirlerinde kırılgan olduğunu gösterdi.

Bunun üzerine ülkeler, alımlarda "yerli ve Avrupalı üreticiye öncelik" kuralını öne çıkarmaya başladı.

  • Denizcilikte siparişlerin yüzde 100'ü Avrupalı firmalara verildi.
  • Kara sistemlerinde kontratların yüzde 60'ı Avrupa üreticilerine gitti.
  • Havacılıkta ABD hâlâ baskın olsa da Avrupa konsorsiyumları yeni projeler üzerinde çalışıyor.

5. Yazılım ve dijital alanda ilerlemeler

Avrupa orduları, bulut bilişim ve dijital altyapıda hâlâ ABD'ye bağımlı olsa da bazı olumlu gelişmeler var. Özellikle "uç bilişim" (edge cloud computing) alanında Avrupalı şirketler, yeni nesil savaş uçağı ve kara muharebe sistemleri için çözümler üretmeye başladı. Ayrıca komuta-kontrol yazılımlarında Avrupa firmalarının liderlik ettiği alanlar bulunuyor.


Eksiklikler ve devam eden sorunlar

1. İstihbarat, gözetleme ve keşif (ISR) açığı

Modern savaşlarda "göz" her şeyden önemli.

Ancak Avrupa'nın gözetleme ve keşif kapasitesi yetersiz.

  • ABD, Ukrayna savaşının başında NATO ISR uçuşlarının üçte ikisini tek başına yaptı.
  • Avrupa'nın kendi filosu ABD'nin yarısından az; sinyal istihbaratı (SIGINT) uçakları yalnızca 11 adet.
  • Ortak İHA projeleri (örneğin Eurodrone) sürekli gecikiyor; ilk teslimatlar 2030'dan önce beklenmiyor.

2. Uzun menzilli vurucu güç eksikliği

Avrupa ülkeleri 1000 km ve ötesi hedeflere saldırabilecek füze sistemlerinde sınırlı kapasiteye sahip.

  • Şu anda sadece İngiltere ve Fransa'nın denizden fırlatılabilen seyir füzeleri var.
  • Kara tabanlı uzun menzilli füze sistemlerinde ABD'ye bağımlılık devam ediyor.
  • Avrupa'nın kendi projesi olan ELSA (European Long-Range Strike Approach) henüz erken aşamada.

3. Entegre hava ve füze savunması zayıf

Rusya-Ukrayna savaşı, füze ve İHA saldırılarına karşı savunmanın önemini bir kez daha kanıtladı.

Ancak Avrupa'nın bu alandaki kapasitesi yetersiz.

  • Patriot gibi sistemler ABD'den alınmak zorunda kalıyor.
  • NATO, hava ve füze savunmasını dört kat artırmak istiyor ama bunun nasıl başarılacağı belirsiz.

4. Uzay ve fırlatma kapasitesi

Avrupa'nın uyduları sınırlı, fırlatma altyapısı ise yetersiz.

  • 2025'in ilk yarısında SpaceX, Avrupa'nın on yıl boyunca yaptığı fırlatmadan daha fazlasını tek başına yaptı.
  • Yeni uzay limanları (Norveç, İsveç, İngiltere) inşa ediliyor ama henüz başarılı fırlatma yapılmadı.

5. Sanayi ve üretim kapasitesi sorunları

Savaşın hızına ayak uyduracak üretim kapasitesi yok.

  • Topçu mühimmatı üretiminde hedeflenen miktara ulaşılamıyor.
  • Avrupa ülkeleri hâlâ Güney Kore ve İsrail gibi dış tedarikçilere yöneliyor.
  • Uzun vadeli yatırım ve sabit siparişler olmadan sanayinin kapasitesini artırması zor.

6. İnsan kaynağı ve personel açığı

Avrupa ordularında askerî personel bulmak ve elde tutmak giderek zorlaşıyor. Genç nüfusun azalması, iş gücü piyasasında cazip alternatiflerin bulunması bu sorunu büyütüyor.
 


Gelecek için kestirimler

Rapor, Avrupa savunmasının geleceğine dair hem umutlu hem de temkinli bir tablo çiziyor.

  1. ABD'nin rolü azalıyor: Trump yönetimi, açıkça "Avrupa kendi göbeğini kesmeli" mesajı veriyor. Bu eğilim kalıcı olabilir. ABD, kaynaklarını giderek Asya-Pasifik'e yönlendiriyor. Dolayısıyla Avrupa ya kendi kapasitesini artıracak ya da savunmada boşluk yaşayacak.
     
  2. Rusya'dan kısa vadeli tehdit: IISS'e göre Rusya, 2027 gibi kısa bir sürede Baltık ülkelerine doğrudan tehdit oluşturabilecek bir kapasiteye yeniden ulaşabilir. Bu, Avrupa için zamanın daraldığı anlamına geliyor.
     
  3. Savunma sanayi entegrasyonu şart: Avrupa'nın dağınık projelerle vakit kaybetme lüksü yok. Ortak üretim hatları, birleşik Ar-Ge fonları ve koordineli siparişler olmadan ne uzun menzilli füze ne de yeni savaş uçağı projeleri başarıya ulaşabilir.
     
  4. Yeni teknolojiler: Yapay zekâ ve hipersonik silahlar ABD ve Çin hipersonik füzeler test ederken, Avrupa henüz yolun başında. Fransa 2023'te ilk denemeyi yaptı, İngiltere 2030'a kadar prototip hedefliyor. Yapay zekâ destekli komuta sistemleri ve otonom silah platformları da geleceğin gündeminde olacak.
     
  5. Siyasi irade belirleyici olacak: Parlamento tartışmaları, bütçe kısıtları ve kamuoyu baskısı, askeri projelerin hızını belirleyecek. Avrupa'da seçmenler güvenlik ihtiyacını kabul etse de yüksek savunma harcamaları sağlık ve eğitim bütçeleriyle rekabet ediyor.

Sonuç

Avrupa, savunma konusunda tarihi bir dönemeçten geçiyor.

İlerlemeler azımsanacak gibi değil: artan bütçeler, yeni konuşlanmalar, AB'nin milyarlarca euroluk fonları, sanayide yerli üretime yöneliş…

Ancak aynı zamanda boşluklar da büyük: istihbarat ve keşif açığı, uzun menzilli füze eksikliği, hava ve füze savunmasındaki yetersizlikler, uzay ve sanayi kapasitesindeki kısıtlar.

Önümüzdeki  yıl, Avrupa'nın gerçekten "kendi güvenliğini sağlayabilen bir kıta" olup olmayacağını gösterecek.

Eğer bugünkü ivme sürdürülür ve işbirliği artarsa, Avrupa savunmada ABD'ye bağımlılığını azaltabilir.

Aksi halde, tüm yatırımlara rağmen kıta hâlâ Washington'un gölgesinde kalmaya mahkûm olacak.

 

 

* Bu makale, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) Eylül 2025'te yayımladığı "Progress and Shortfalls in Europe's Defence: An Assessment" başlıklı raporu temel alarak hazırlanmıştır.

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU