Aleviliği, Alevilere bırakalım!

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Alevi sorunu, ülkemizin en derin ve kronikleşmiş sorunlarından biridir. Uzun bir süredir Alevilikten ve Alevilerden hiç söz edilmemekteydi.

Son günlerde arka arkaya üç önemli gelişme yaşandı. 30 Temmuz Cumartesi günü, Ankara'daki üç Alevi kurumuna ve cemevine, İzmir'den gelen bir kişi tarafından sistemli ve organize olduğu belli olan saldırılar gerçekleştirildi.

İkinci olarak Kartal Cemevi Başkanı Selami Sarıtaş, evinin önünde saldırıya uğradı. Alevilere ve Alevi kurumlarına yönelik saldırılar, meczuplar tarafından değil, gayet akıllı, zeki ve profesyonel olan sosyal ve psikolojik savaş elemanları tarafından gerçekleştirilmektedir.

En son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muharrem ayının son gününde Ankara'daki Hüseyingazi Cemevi'ndeki iftara katıldı.

Arka arkaya yaşanan olaylar ve Erdoğan'ın cemevi ziyareti, değişik açılardan tartışılmaktadır.

Bu olaylardan sonra Alevi sorunu, yeniden gündeme gelmiş durumdadır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yüzyıllardır Aleviler, ötekileştirilmekte ve yok sayılmaktadır. Alevilerin sürekli olarak ötekileştirilmesi, varlıklarının yok sayılması, inançlarına yönelik ayrımcı ve düşmanlaştırıcı tutum ve politikaların uygulanması Alevileri birçok saldırının hedefi haline getirmiştir.

Aleviler, Çorum, Maraş ve Sivas'ta yaşanan derin acıları unutamamakta ve kendilerini güvende hissetmemektedirler.

Alevilerin güvenliklerinden endişe etmeleri, çok sahici bir korkudur. Alevilerin güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması çok önemlidir.

Alevilerin güvenlik ihtiyacı karşılanmadığı sürece, Alevilere yönelik her türlü saldırıyı ve tecavüzü organize etme gücünü ve cüretini kendilerinde bulan odaklar ve anlayışlar, kirli, karanlık, kanlı, sistemli ve organizeli planlarını uygulamaya koymaktan çekinmeyeceklerdir.


Aleviler, sahici bir güvenlik endişesi yaşadıkları gibi, derin bir güvensizlik psikolojisi içindedirler.

Aleviler, seçimden seçime siyasetçilerin varlıklarını ve sorunlarını istismar etmesinden, kendilerini bir araç olarak kullanmalarından bıkmış durumdadırlar.

Aleviler, kronikleşmiş sorunlarının çözüleceğine dair hiçbir umut taşımamaktadırlar.

Siyaset ve siyasetçiler, Alevilere güven vermemektedir. Aleviler, Alevi açılımı ve Alevi çalıştaylarından sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşamışlardır.

Aleviler, kendilerini oyalayan, umutlarını istismar eden, PR olmaktan öteye geçmeyen teşebbüslerden ve gösterilerden bıktıklarını sürekli olarak ifade etmektedirler.

Hüzeyingazi Cemevi etrafında yapılan tartışmalar, Alevilerin yaşadığı derin hayal kırıklığını ve güvensizliği ortaya çıkarmıştır.


Alevi sorunu, Alevilerin yarattığı bir sorun değildir. Alevi sorunu, devletin yarattığı bir sorundur.

Devlet, Alevileri bir güvenlik sorunu olarak görmektedir. Devletin bir ulusu olması gerektiğine inanan devlet, devletin bir dini ve mezhebi olması gerektiğine de inanmaktadır.

Devletin din ve mezhebinin devletin ulusu tarafından benimsenmesi gerektiğine inanan devlet, Alevilik üzerinden bir azınlık yaratılmaya çalışıldığını düşünmektedir.

Başka bir ifade ile devlet, Aleviliği yapay bir inanç olarak olarak gördüğü gibi, Alevileri de yapay bir grup olarak görmektedir.

Devlet, Aleviler hakkındaki kurgusunu gerçek diye bütün topluma dayatmaktadır.

Devlet ve toplumdaki Alevi algısı, anlayışı ve kavrayışı kökten değişmelidir. Alevilik, yapay bir inanç olmadığı gibi, Aleviler de yapay bir sosyal grup değildirler.  

Alevilik ve Aleviler, sahici bir insani,  sosyal, kültürel ve dinsel gerçekliktirler. Alevi gerçekliğini tanımadan, anlamadan ve içselleştirmeden, Alevilerle sağlıklı ve sahici ilişkiler kurmak mümkün olmadığı gibi, Alevi sorununun çözümü de mümkün değildir.

Siyasetçilerin tutum ve davranışları, Aleviliğin ve Alevilerin sahici gerçekliklerini tanımaya, anlamaya ve içselleştirmeye hizmet etmeyen biçimlere ve muhtevalara sahiptir.

Devlet,  mezhepsel, dinsel ve ulusal kimlik olarak Hanefiliği, İslam'ı ve Türklüğü seçmiştir.

Diyanet, Hanefilik, Müslümanlık ve Türklük etrafında örgütlenen ve faaliyet gösteren bir kurumdur.  

Devletin ve Diyanet'in dünyasında Alevilik yoktur. Alevilere devletin bürokratik kadrolarında yer verilmediği ve devlet kurumlarına alımlarda Alevi vatandaşlara ayırımcılık uygulandığı hususu, ciddi bir şekilde gündeme getirilmektedir.  

Alevilerin devlet içindeki varlığı minmize edildiği gibi, toplumdaki görünürlüklerinin de azaltılmak ve anlamsızlaştırılmak istendiğini söyleyebiliriz.

Arzu edilen devletten ve toplumdan dışlanan, elimine edilen ve minimize edilen bir Aleviliktir.

Alevilerin, devlette ve toplumda Alevi kimliklerini koruyarak varolma ve yaşama hakları vardır.

Devletin görevi, Alevilerin çoğunluk tarafından ötekileştirilmesini engelleme, inançlarından dolayı baskıya ve ayırımcılığa uğramalarını önleme şeklinde demokratik ve hukuki bir görevi bulunmaktadır.


Alevilik, Alevilerin değil, devletin sorunudur. Alevilik sorunu, devletin Alevileri tanımlamasından, Alevilere resmi bir teoloji dizayn etmesinden ve Aleviler için bir tarih uydurmaya kalkmasından kaynaklanan bir sorundur.  

Alevi sorununun kilidi, devlet ve Aleviliğin birbirinden ayrılmasıyla açılacaktır.

Devlet kendini Alevilikten ayırmadığı için, Alevi sorunu sivil ve demokratik açılardan çözülememektedir.

Devletin bütün inançlar karşısında tarafsız olması gerektiği gibi, Alevilik karşısında da tarafsız olmalı, Aleviliğin tanımına, tarihine ve teolojisine karışmamalıdır.

Alevilik, Alevilere bırakılmalıdır. Aleviler, Aleviliği istedikleri gibi tanımlamalı, tarihlerini yazmalı ve teolojilerini oluşturmalıdırlar.


Alevilere üstten bakan, onlara neye inanıp inanmayacaklarını söyleme ve dayatma imtiyazını kendinde görme şeklindeki gururlu muktedir psikolojisinden ve patolojisinden arınmak lazımdır.

Üstenci patoloji yerine Alevileri eşit, onurlu ve özgür insanlar görme şeklinde yeni, olgun ve demokratik bir anlayışı geliştirme ve benimseme şeklinde bir sorumluluğumuz vardır.

Cemevlerinin ibadethane olarak tanınmaması, Alevi köylerine cami yaptırılması, Alevi çocuklarına zorunlu din dersinin dayatılması, Madımak katliamıyla yüzleşilmemesi gibi üretilen yapay sorunlar, eşit vatandaşlık hakkının tanınması temelinde çözüme kavuşturulabilir.

Alevi sorununu anlamak, Alevileri gerçek, sorunlarını ise yapay görmekten geçmektedir.

Alevilerin gerçekliğinden hareket eden eşitlik, demokratik ve sivil bir yaklaşım yapay bir şekilde üretilen bütün soruları çözebilir.

Alevileri yapay, sorunları gerçek olarak kurgulayan yaklaşım ise, eşit vatandaşlığın inkarı anlamına geldiği gibi, Alevi sorununu çözümsüzlüğe mahkum etmekten başka bir işe yaramamaktadır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU