AUKUS İttifakı... Çin ve Amerika çatışması yeni bir aşamaya geçiyor

Abdullah Altay Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Charles Dharapak/AP

Amerikan stratejisi, Çin'in yükselişi karşısında dar kapsamda gerçekleştirdiği güvenlik ve askeri ittifaklara dayanmaktadır. Avustralya ve İngiltere ile ortaya koyduğu ve en çok otorite gösterdiği AUKUS İttifakı da bunun bir örneğidir.

Buna ek olarak ise Hint-Pasifik Okyanusu Bölgesinde gerçekleştirdiği anlaşmalar da, ABD müttefiklerinin Çin ile doğrudan karşı karşıya 
gelmemesini sağlayacaktır. 

Washington ise ittifakları tarafında vefa göstererek güvenlik konularına bağlı kalma imkânı vardır. 


Çin, nispeten korona virüsü ve pandemi karşısında, Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı bir üstünlük sağlayarak, Amerika ile eşit olduğu yeni uluslararası düzeni daha iyi idrak etti. 

Bununla birlikte pandemi karşısındaki evrensel keşifleri bulma kararlığı ve bunu  gerçekleştirmesi sonucunda ortaya çıkan Çin'in kanaati daha da güçlendi.  


Son yıllarda Avrupa da Çin sanayi siyasetinin ve Pekin'in teknolojik olarak üstün olma çabalarının tehlikesini son yıllarda idrak ederek, Hint-Pasifik Okyanusu bölgesinde Çin'in bir  tehdit unsuru olduğunu ve ABD ile ortak olarak karşı çıkılması gerektiğini beyan etti. 

Biden dış politikasında her ne kadar Ortadoğu'da en az iş yapan ve stratejik olarak Hint Pasifik bölgesine ağırlık veren bir başkan olsa da, Pekin'in bölgedeki yerel güçlerin birçoğu ile olan yakın teması, bölgede iktisadi ve ekonomik olarak genişlemesi ve güçlü bağlantılara sahip olması, Amerika'nın da bölgede asli müttefikleri ile derin ilişkiler kurmasını zorunlu hale getirecektir. 

Buna binaen bölgedeki rolünü de Çin'in boş kalan alanlara daha fazla nüfuz etmesine izin vermeden koruması gerekmektedir. 


Görünen o ki "AUKUS İttifakı" zihinlerde sadece Amerika Birleşik Devletleri'nin müttefikleriyle güçlü bir askeri ittifak yaptığı imajı ile kalmayacak, aynı zamanda bu durum ABD ve müttefikleri tarafından farklı Çin tarafından farklı yeni bir aşama inşa edecek. 

Bu durum oluşan soğuk savaş fırsatlarını daha da alevlendirecek. Bu da dünyanın jeopolitik olarak bir bloğa dönüşmeyeceği ancak Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasındaki soğuk savaşın bir türü olma haline dönüşecektir. 


Yeni Amerikan İttifakı

Amerika'nın Afganistan'dan aniden çekilmesi üzerinden sadece birkaç hafta geçti ve Amerika Birleşik Devletleri stratejik müttefiklerinden şiddetli eleştirilere maruz kaldı. Ta ki Avustralya ve İngiltere ile "AUKUS İttifakı" adı altında stratejik ve güvenlik ittifakı gerçekleştirdi. 

İttifakın ilan edilmesi Çin'e karşı açık bir imada bulunmamasına rağmen, bu ittifak Amerika Birleşik Devletleri'nden Pasifik Okyanusu'na Avrupa üzerinden coğrafi olarak uzanan bir ittifak. 

Bu ittifakın asıl amacının Çin'in Hint-Pasifik Okyanusu bölgesinde baskın askeri ve ekonomik bir güç olma çabasının karşısında durmak olduğunu anlamak da zor değildir.


AUKUS İttifakı, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'nin Avustralya'yı nükleer enerjiyle çalışan ileri teknolojili denizaltı filosu temini sağlayacaklarını ilan etmeleri ile ön plana çıkmaktadır. 

Bu tarz bir ittifak Amerika Birleşik Devletleri'nin 1958 yılında İngiltere çıkarları için yaptığı ileri teknoloji nükleer teknoloji desteği ittifakından sonra gerçekleştirdiği ikinci ittifak olması özelliğine sahiptir.

Buna ek olarak bu ittifakın ilanındaki yeni askeri ve teknolojik nükleer denizaltı filosu kadar siber güvenlik, yapay zekâ, kuantum bilgisayarları ve sesten hızlı füzeler de ayrıca önem arz etmektedir. 


Amerikan Çıkarları ve Çin'in Yükselişi Arasında "Hint-Pasifik Okyanus Bölgesi"

Hint-Pasifik Okyanus Bölgesi terimi, Trump dönemindeki Amerikan idaresinde fazlaca  kullanılmasıyla öne çıktı. 

Bununla birlikte Amerika Birleşik Devletleri'nin Çin'in yükselişi ile bu bölgeye ve bölgesel siyasetine karşı olan önemi de artırdı. 


Hint-Pasifik Okyanus Bölgesi, Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasındaki hâlihazırdaki çatışma ve rekabetin ana hattı olarak varsayılmaktadır. 

Coğrafi olarak Hint Okyanusu üzerinde Doğu Afrika Sahil Hattından Pasifik Okyanusu üzerindeki Güney Asya'ya kadar uzanmaktadır. 

Bölgenin stratejik önemi geçtiğimiz 10 yılın başında bu bölgedeki değişiklikler sebebi ile artmıştır. 

Bölgenin siyasi, ekonomik ve demografik öneminin hızlı bir şekilde artması, bu bölgeyi dünya üzerindeki sıcak noktalardan birisi haline getirmiştir. 

Bu da aynı zamanda bu bölgede gelecek on yıllarda uluslararası etkileşim haritalarının şekilleneceğini ve uluslararası düzenin geleceğinin belirleneceğine işaret etmektedir. 


Hint-Pasifik Okyanusu Bölgesinin coğrafi olarak hayati noktalarından bir tanesi de Güney Çin Denizi'nin Hint Okyanusu'nun doğusu ile Pasifik Okyanusu'nun batısı arasında kalmasıdır. 

Bu bölgeyi Çin, Vietnam, Kamboçya, Tayland, Malezya, Singapur, Endonezya, Bruney ve Filipin olarak 9 ülke çevrelemekte aynı zamanda küçük ve önemli adaları içerisinde barındırmaktadır. 

Güney Çin Denizi, uluslararası dünya ticaretinin yarısından fazlasına sahip ve uluslararası deniz transferinin yoğunlukla olması sebebiyle büyük bir stratejik öneme sahiptir. 

Bu durum da Güney Çin Denizi'ni, bölge devletleri ve Çin, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere uluslararası güçlerin kendi jeopolitik çıkarlarını temin edebilmeleri için bir rekabet noktası haline getirmiştir. 

İki ana faktör Amerika ve Çin arasındaki gerginliğin artmasına ve bunun arkasında da Amerika'nın son yıllarda Çin'in yükselişinden doğan korkusunun artmasının sebebine cevap vermektedir: 


1. Çin gücünün askeri, ekonomik ve teknolojik yükselişi

Son yıllarda Çin gücü, askeri düzeydeki önemli alanlarda ciddi ilerlemeler kaydetti ve son on yılda askeri harcamaları ciddi oranda artış gösterdi. Öyle ki 2021 yılında bu harcamalar 186 milyar dolar seviyesine ulaştı.

Bu harcama Amerikan askeri harcamalarının üçte birine denk gelse de başka büyük güçlerin aynı yıl içerisindeki askeri harcamalarından daha yüksek bir bütçe. Bu durum Çin'in uluslararası askeri silahlanma alanında ne kadar ilerlediğinin de bir göstergesi. 

Diğer taraftan, son yıllarda Çin'in ekonomik gücünün genişlemesi diğer yıllara göre daha açık bir şekilde kendisini göstermektedir. 

Bilhassa Çin sanayi politikalarındaki gelişmeler ve Çin'in uluslararası temin silsilesi üzerindeki muazzam yayılma politikası, dünya ekonomisi üzerinde ters etkiler oluşturmaktadır. 

Amerika Birleşik Devletleri geçtiğimiz yüzyılda dünya ekonomisinin yarısını temsil ederken (küresel mal üretimi ve hizmet alanında), şu anda sadece yüzde 24'ünü temsil edebiliyor. Çin ise dünya ekonomisinin yüzde 16'sını temsil etmektedir. 

Çin'in askeri ve ekonomik gücünün büyümesine ek olarak, teknoloji alanındaki üstünlüğü de batı ve ABD'yi rahatsız eden etkenlerden bir tanesi. 

Yine açık bir şekilde görülmektedir ki Çin teknoloji şirketleri, batılı teknoloji şirketleri üzerinde daha baskın bir hale geldi. Bu durum bazı kesimleri Çin'in baskın teknolojileri karşısında ortaya konulacak politika ve kanunlar için çok geç kalındığı düşüncesine itti.

Rakamlar da Çin'in baskın gelmesi hakkındaki önemli hakikatleri ortaya koyuyor. Öyle ki Çin'in dev teknolojik şirketlerinden "Huawei" 5. Nesil olan 5G teknolojisinin yüzde 38'lik patentini almış durumda. Buna kıyasla Amerikan şirketleri ise yüzde 17 oranında kaldı. 


2. Çin'in yüzleşme için daha hazırlıklı ve cesaretli olduğu dış politikası

Çin, son yıllarda takip ettiği dış politikasını ve stratejik olarak nüfuz ettiği saha çalışmalarını değiştirerek özellikle komşuları karşısında daha etkin olabilmek ve bölgesel egemenliğini de güçlendirmek için deniz donanmasını geliştirdi. 

Bu değişimin tezahürleri şu şekilde sıralanabilir: 

1- Güney Çin Denizi'ne hem Amerika hem de Çin tarafından büyük bir önem 
verilmektedir. 

Bu bölgenin önemi Washington için Hint-Pasifik Okyanusu üzerinde olan ve Güney Çin Denizi üzerinden geçen kendi askeri ve ticari gemi seferlerinin güvencesini sağlamaya dayanırken Pekin için ise dışarıdan büyük oranda ihraç ettiği petrolünü azaltması ve bu denizdeki öngörülen petrol rezervlerini kullanabilecek olması bu bölgeyi siyasi ve ekonomik çıkarları için kritik bir hale getirmektedir. 


2- Çin son yıllarda deniz donanmasının hacmini ve Güney Çin Denizi üzerindeki mevcut adalar üzerinde bulunan askeri güçlerini de artırmıştır. Buna ek olarak da deniz üzerinde askeri ve ekonomik hedefleri için yapay adalar inşa etmektedir.

Çin, Güney Çin Denizi üzerinde ticari, ekonomik, askeri ve deniz faaliyetlerini gerçekleştirmek amacıyla, deniz sahasının yüzde 90'lık kısmının kendi hâkimiyetinde olduğunu savunmaktadır. 

Çin'in bu tutumu ise kendisi ve Güney Çin Denizi üzerinde yer alan diğer devletler arasında ciddi gerginlikler yaşanmasına sebebiyet vermektedir.Tabi aynı zamanda bu durum Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasında jeopolitik çekişmenin de artmasına sebep olmaktadır. 


3- Amerika'nın desteklediği Tayvan Adası ve Çin arasındaki gerilim de, Çin'in son yıllarda savaş uçakları ile adanın savunma sahasına gerçekleştirdiği ihlalleri sebebi ile en yüksek seviyeye çıkmıştır. 


4- Çin ve Tayvan arasındaki çatışma konuyu Amerika ve Batı'nın çıkarları ile kesişen başka bir noktaya da taşımaktadır. Tayvan, ada ile Çin'i birbirinden ayırarak Güney Çin Denizi'ni Pasifik Okyanusu'na bağlayan bir konumda yer almaktadır. 

Bu sebeple bu boğaz, Amerika Birleşik Devletleri için de Güney Çin Denizi'ne hükmedebilmesi amacıyla stratejik bir öneme sahiptir. Buradan özetle Amerika'nın da son zamanlarda ortaya çıkan Tayvan Adası üzerindeki muhtemel bir Çin saldırısına karşı eğittiği Tayvan askerlerinin olduğunu açıklamasının önemi de anlaşılabilir. 


5- Çin ve Avustralya arasındaki büyük ticari işbirliği, bitmeyen bir gerginlik silsilesine dönüştü. Avustralya'nın Korona virüsünün ortaya çıkmasıyla alakalı bağımsız uluslararası bir soruşturma yapılması teklifi üzerine, bir tepki olarak Çin ticari ambargo uygulamaya başladı. 

İki ülke arasındaki çatışmalar bu yılın ortasında Avustralya'nın "Kuşak-Yol Projesi'nden çekilmesi sebebiyle zirveye ulaştı. Bununla birlikte Çin, Avustralya ile gerçekleştirdiği tüm ekonomik ve stratejik faaliyetlerini askıya aldı. 


6- Çin geçtiğimiz eylül ayında Güney Çin Denizi ve Çin bölgesel suları üzerindeki tartışmalı sulardan geçen yabancı gemilerin aleyhinde yeni bir kanun çıkardı. 

Kanun Çin ile Amerika Birleşik Devleti ve bu kanunun Çin'in egemenliğini zorunlu kılmak ve askeri nüfuzunu güçlendirmek amacında olduğunu, bölgedeki tüm deniz faaliyetlerini tehdit ettiğini düşünen diğer devletler arasında bir çatışma olabilmesi tehdidi de oluşturmaktadır. 


"AUKUS" dar çerçevede stratejik bir ittifak

Amerika Birleşik Devletleri Çin'in belki de Sovyetler Birliği'nin en iyi vakitlerinden daha büyük bir hasım olduğunu fark ediyor. 

Bununla birlikte Çin'e karşı olan siyasetinin, soğuk savaş dönemindeki Sovyetler Birliği'ne karşı olan siyasetinden farklı olacağını da idrak ediyor. 
Buna mukabil durumların ve bağlamların farklılaştığı da açık bir şekilde görünmektedir. 

Görünüşe göre Amerika Birleşik Devletleri'nin müttefiklerinden bazıları, Çin ile olan derin ticari ve ekonomik bağlantıları sebebiyle, Amerika-Çin çatışması arasında doğrudan Çin'in karşısında olmaktan çekiniyorlar. 

Aynı zamanda bu ülkeler Amerika Birleşik Devletleri ile olan ittifakları için de çaba göstermekteler. 

Bu karmaşık denklem, Amerika'nın Çin'i de kapsayan ve diplomatik olarak yalnızlaştırma politikasını izlemesi ile soğuk savaş metodunu genişletmesine, Amerikan ve Çin kampları oluşmasına imkân vermemektedir. 

Eski soğuk savaş durumundan farklı olan bu gerçeklik Amerika Birleşik Devletleri'ni dar çerçevede askeri ittifak ve güvenlik, ekonomik, teknoloji ve iklim değişikliği sorunu gibi alanlara odaklanan farklı stratejik ittifaklar gerçekleştirmeye itti.

Bu duruma binaen de Japonya, Hindistan ve Avustralya ile "QUAD" adı verilen dörtlü bir ittifak gerçekleştirdi. Bu durumda açık bir şekilde görünmektedir ki; Amerika'nın yeni "AUKUS" İttifakı diğer ittifaklarından farklı.

Bu sınırlı olarak görünen ittifakın ve benzeri ittifakların geniş çapta olması, bu tarz kompleks ve geniş ittifakların çıkarları, öncelikleri ve aktiviteleri ile ağırlıklarının keskin hale gelebilmesi ihtimali Amerika'nın stratejik hedeflerini zedeleyebilir.


Amerika Birleşik Devletleri bu üçlü ittifakla Hint-Pasifik Okyanus Bölgesinde, Avustralya'yı da Amerikan-Çin çatışması içine çekerek, ülkenin deniz kuvvetlerini güçlendirip gelebilecek herhangi bir Çin saldırısına karşı daha etkin mücadele etmesini sağlayarak bölgedeki Çin egemenliğinin önüne geçmeyi amaçlamaktadır.

Görünen o ki, Avustralya ittifak sözleşmesinin de bir parçası olarak teslim alacağı nükleer denizaltılar ile bu rolü yeterli bir şekilde yerine getirebilecek. Çünkü bu denizaltılar diğer denizaltılara göre daha derin sularda ve daha hızlı yol kat edebilme potansiyeline sahip.

Bu durum da denizaltıları daha geniş çaplı çalışabilen ve daha az keşfedilebilir bir hale getirmektedir. Ek olarak denizaltıların kimyasal silahlarla da donatılabilir olması, bu cihazların Hint-Pasifik Okyanusu'nda önemli işler yapabilmesine de imkân vermektedir.


Özetle, Amerika Birleşik Devletleri için Çin'in yükselişi karşısındaki stratejik çıkış yolu dar bir çerçeve askeri ve güvenlik ittifaklarından geçiyor. Bunun en hâkim yolu ise üçlü ittifak olan aynı zamanda Hint-Pasifik Okyanus Bölgesinde yer alan diğer devletlerin de katılarak başka ortaklıkların da olabileceği "AUKUS" ittifakı olarak görülüyor.

Amerika'nın müttefikleri Çin ile açık bir şekilde ve doğrudan karşı karşıya gelmek istemiyor. Aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgede bulunan müttefiklerine karşı güvenlik yükümlülüklerine de bağlı kalması gerekiyor.

Amerika Birleşik Devletleri bu tarz ittifaklar ile Çin'in, müttefiki olduğu bazı devletler ile derin ticari bağları ve ilişkisi olduğu gerçeğini de göz önünde bulundurarak, farklı etiketler adı altında aslî hedefini gerçekleştirmek ve Çin'in ekonomik ve askeri güçlenmesinin karşısında yer almakla Çin'in Hint-Pasifik Bölgesindeki hâkimiyetine engel olmaya çalışıyor.

Stratejik Etki ve Yansımalar

"AUKUS" ittifakının etkileri sadece Çin ile Amerika arasındaki çatışma sahasında kalmayacaktır. Aksine bu ittifak, bölgesel ve uluslararası önemli etkiler doğuracaktır.

1. Çin'in Ekonomik Araçlar ve Askeri Çalışmaların Artması Karşısındaki Tepkisi Korona karşısında Çin'in Amerika Birleşik Devletleri'ne ve diğer uluslararası güçlere kıyasla ortaya koyduğu başarısı, onun pandemi sonrası oluşan yeni konumuna da katkı sağladı.

Yeni oluşan dünya düzeninde ise Çin Amerika ile eşit bir konumda bulunuyor. Pandemi sonrasında ise Pekin'in uluslararası arenadaki liderlik hırsları arttı.

Aynı zamanda bunu kapsayacak herhangi bir çalışma karşısında da kararlı bir şekilde karşılık verme tehdidi oluşturdu. Açıkça görülmektedir ki Çin'in pandemi dönemindeki dış politikası, önceki on yıllardan farklıdır.

Çin'in "AUKUS" gibi bir büyüklükte askeri bir ittifaka karşı verdiği tepki de birçok açıdan diğerlerinden farklı görünmektedir. Çin'in Amerika karşısındaki asıl stratejik tavrı da bu sebepledir.


Bazı görüşler iki gücün sınırlı veya doğrudan olmayan bir şekilde karşı karşıya gelebileceğini imkânsız görmüyorlar. Ancak şu anda görünen manzaraya göre kapsayıcı bir şekilde askeri bir karşılaşma seçeneği de görünmüyor.

Çin de şu anda ve gelecek yıllarda hem güç hem de tecrübe olarak doğrudan Amerika ile karşı karşıya gelebilecek bir durumda değil. Bu durum da Pekin'i Amerika'nın artan kapsama çalışmalarına karşı daha fazla temkinli kılıyor.


Çin, Hint-Pasifik Okyanusu Bölgesi'ndeki yeni güvenlik ittifakını denemek için, Güney Çin Denizi bölgesindeki askeri faaliyetlerini artırmaya devam edecek. Diğer taraftan Çin, güçlü ekonomik bağlantılarını bölge devletleri ile iletişimini güçlendirmek için kullanabilir.

Buna ek olarak da Pasifik Okyanusu üzerindeki adalar ile de yeni ilişkiler kurabilir. Belki de burada gelecek yıllarda Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasında bir rekabet sahası oluşabilir.

Aynı çerçevede Çin Amerika'nın bölge devletleri ile gerçekleştireceği stratejik işbirliği sahasının azaltılması için çaba gösterecektir. Bu amaçla ekonomik alanındaki kartlarını bölgedeki devletleri engellemek ve yeni ittifakların önüne geçmek için bir baskı unsuru olarak kullanabilir.

Yahut ittifak yapan ülkelere karşı ceza siyasetini benimseyebilir. Çin'in ekonomik gücü ve etkisini görmek için Çin-Avustralya ilişkilerine bakılabilir. Çin Avustralya'nın 2020 yılındaki ham demir ihracatının tamamının yüzde 81'ini almış olması bunu görebilmek için yeterlidir.

Avustralya ekonomisi bu çok büyük hacimdeki ihracatla beraber 136 milyar dolar gelir sağlamıştır. Avustralya'nın Çin'e yaptığı bu ham demir ihracatı, Avustralya'nın ihracatları arasında en büyük boyutta olanı ve en yüksek değerde olanıdır.

Ancak Çin bu yılın başlarında modern teknoloji kullanarak atık demirlerin geri dönüşümünü sağlayacağını ve diğer ülkelerden de yardım alacağını açıkladı. Bu da Avustralya'dan gelen ham demir ithalatının önümüzdeki 5 yılda yarıya inmesine sebebiyet veriyor.


Görünen o ki, Çin "AUKUS" ittifakı sonrasında Avustralya'dan ham demir ithalatını azaltarak, Avustralya'ya hiç de az olmayan ekonomik kayıplar verdirecek. Uluslararası olarak ise Çin, ekonomik, ticari ve teknolojik işbirliği kurabileceği özellikte kendi stratejisi ve çıkarları ile paralel durumdaki özellikle gelişmekte olan ülkelerle diyalog kurmaktan geri kalmayacaktır.

Özellikle farklı bölge ve ülkelerin forumlarında ekonomik çemberini genişletmeye de istekli olacaktır. Bu sebeple Arap ve Afrika'da da işbirliği forumlarında kendisini gösterecektir.


2. Gerginliklere Rağmen Avrupa Amerika Uzlaşısı

Avrupa'nın Çin'e karşı olan bakış açısı, son yıllarda girdiği gelişen iktisadi ilişkilerle beraber değişti. Avrupa zamanla Çin'in sanayi politikası ve teknoloji galibiyeti ile stratejik öneme sahip Hint-Pasifik Okyanusu Bölgesindeki tehlikeyi de fark etti.

Bu sebeple Avrupa'nın bakış açısı Çin'e karşı uluslararası bir meydan okuma ve Amerika Birleşik Devletleri ile ortak bir karşı koyma olması gerektiği şeklinde yön değiştirdi.


Avrupa'nın Çin tehdidine karşı bakış açısındaki değişiklikler ile "AUKUS" İttifakının Amerika-Avrupa ilişkilerine etkisini anlamak mümkündür. Bazı gerginliklerin yaşanması ihtimali olsa da Çin'in karşısında ikili şekilde karşı durmaya engel olmayacaktır.

"AUKUS" İttifakının ilanından hemen bir gün sonra Avrupa Birliği Hint-Pasifik Okyanus Bölgesi'ndeki stratejisini ilan etti. Bu strateji, Çin'in karşısında yüksek derecede askeri araçlara değil bölgedeki ülkelerle ekonomik ortaklık ve işbirliğine dayanmaktadır. Bu durum "AUKUS" ittifakını tamamlıyor gibi görünüyor.


Amerika-Fransa ilişkisi düzeyinde ise, Paris kendisine milyarca dolar kaybettiren "AUKUS" ittifakının ilanına kızgın olmasına rağmen, Avrupa Birliği'nden bağımsız kendi güvenlik stratejisini ortaya koydu.

Fransa'nın ise Çin tehdidi karşısındaki Avrupa Birliği ülkeleri arasında en kararlı ülke olması ve güvenlik stratejileri göz ardı edilmemelidir. Buna ek olarak Fransa'nın Hint-Pasifik Okyanusu Bölgesindeki oynadığı rol itibari ile Fransa-Amerika arasındaki krizin daha da büyüme ihtimali zannedilenden daha az olacaktır.

Bu da bize kısa vadede olacağı görülen Fransız kızgınlığını anlayabilmemizi ancak uzun vadede Fransa'nın da Amerika Birleşik Devletleri ile Hint-Pasifik Okyanusu Bölgesinde daha derin stratejik işbirliği yapmaya istekli olduğunu göstermektedir.


3. Ortadoğu'daki nüfuzu korumak

Amerika Birleşik Devletleri ikinci Obama yönetiminden itibaren Ortadoğu'dan çekilme politikasını benimsedi. Biden yönetiminde ise bu durum şüphe bırakmayacak bir şekilde artarak devam etti.

Bu durum Çin'in özellikle İran, Suudi Arabistan, Türkiye, Mısır ve hatta İsrail gibi bölgesel güçlerle stratejik ve ekonomik yayılma politikasını takip edeceğini düşünmemizi engellemiyor.

Bu da Washington'u kaynaklarını Pasifik Havzası gibi en öncelikli bölgelere transfer etmeye ve alışılagelmiş Ortadoğu'daki nüfuzu arasında bir denge kurmaya zorlayacaktır.

Özellikle Çin'in İran ile uzun vadeli anlaşmalara dâhil olması, Pakistan'ın "Yol ve Kuşak" anlaşmasına katılması ve "Gwadar" Limanı üzerinden Arap Denizi'nde stratejik mevcudiyeti ile Cibuti üzerinden Babülmendep'te geniş bir askeri mevcudiyetinin olması sonrasında, Amerika Birleşik Devletleri'nin Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail gibi ülkelere gerçekleştirdiği baskılar, arka planda yaptığı askeri anlaşmalar yahut özellikle 5G gibi ileri teknoloji ortaklıkları ve bununla birlikte Abu Dabi üssü, Hayfa Limanı gibi stratejik projeler gerçekleştirmesi, Washington'un ciddiyetini ve Çin için bölgedeki nüfuzu karşısında gevşek davranmadığını göstermektedir.

Bir taraftan başta Haliç ülkeleri olmak üzere bölge ülkeleri, körfez ülkelerinin ilk güvencesi ve askeri, güvenlik alanlarında ilk müttefik olan Amerika ile olan ilişkilerin giderek arttığını görmektedir.

Diğer taraftan ise Çin Haliç gaz ve petrolünü en çok ithal eden ülkedir (Suudi Arabistan'ın tüm petrol ihracatının yüzde 25'ini ithal ediyor). Bununla birlikte Çin bölgedeki ticari ortaklıkların da başında gelmektedir.

Amerikan-Çin çatışmasının yükselmesi ile birlikte, Çin'in nüfuzuna mecal vermemek amacıyla bölgedeki ülkelerin üzerine baskının artması olası bir seçenektir.

Bunun ardından Amerika Birleşik Devletleri Ortadoğu'da bulunan geleneksel ortakları ile iletişimini daha da güçlendirmeyi amaçlayacaktır. Bu sebeple Ortadoğu'da tartışmalı sorunlar, insan hakları, siyasi reformlar gibi konular yerine geniş jeopolitik çıkarlarına öncelik verecektir.

Washington'un bu görevi yerine getirmemesi ve bunu ertelemesi halinde ise Çin bölgedeki ülkelerin korumasını yapan muhtemel askeri ve güvenlik noktasında alternatif olacaktır. Ancak bu durum en azından gelecek on yıl için muhtemel değildir.

 

 

Kaynakça:

- ABC NEWS, (2021, January 2), Australia called for a COVID-19 probe. China responded with a trade war,

- Anadolu Agency, (2021, August 27), US' future lies in Indo-Pacific region, say experts,

- Baker, R, (2021, September 16), The Strategic Implications of the New U.S.-U.K.- Australia Defense Partnership, Stratfor,

- Braw, E. (2020, December 3), How China Is Buying Up the West's High-Tech Sector, Foreign Policy,

- European Commission, (2021, September 16), Questions and Answers: EU Strategy for Cooperation in the Indo-Pacific,

- Financial Review, (2021, May 22), China's five-year plan to slash Australian iron ore imports,

- Fitch Solutions, (2021, September 17), ‘AUKUS' Alliance Portends Further Strains In China-West Relations.

- Ignatius, D, (2021, September 16), A new U.S. alliance responding to the Chinese threat reignites ages-old tensions with France,

- Mearsheimer, J 2014, The Tragedy of Great Power Politics, Updated edn, W. W.Norton & Company, Inc., New York.

- Mees, (2021, March 19), United States Strengthens Lead Over Saudi As World's Largest Oil Exporter,

- Powell, C (2020), ‘The impact of the Covid-19. Pandemic on the liberal international order and the future of Europe: a view from Madrid', in Toderean, O, Celac, S, and Scutaru, G (eds.), Post-Pandemic World: perspectives on foreign and security policy, Curtea Veche Publishing, Romania.

- Schuman, M, (2021, September 24), Biden's submarine message: Time for Europe to fall in line, Politico,

- Spiegel International, (2021, September 24), "A Cold War with China Is Probable and Not Just Possible",

- The Sydney Morning Herald, (2021, September 16), Forget ‘Asia-Pacific', it's the Indo- Pacific we live in - now. Where is that, exactly?

- The Sydney Morning Herald, (2021, October 18), ‘Playing with fire': Why might Taiwan be the next global flashpoint?

- Verisk Analytics, (2021, September 22), Aukus commits Australia to geopolitical competition.

- Walt, S, (2021, August 30), The Biden Doctrine Will Allow America to Focus on Bigger Goals, Belfer Center Harvard Kennedy School,

- Walt, S, (2021, September 18), The AUKUS Dominoes Are Just Starting to Fall, Foreign Policy,

- Wall Street Journal, (2021, October 7), U.S. Troops Have Been Deployed in Taiwan for at Least a Year.

- Xuetong, Y, (2021, July/August), Becoming Strong: The New Chinese Foreign Policy, Foreign Affairs

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU