Trabzon'dan Şemdinli'ye

Ahmet Tarık Çelenk Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Ekopolitik çalışmaları için 2007-2011 arası, Van-Hakkâri ekseninde STK faaliyetlerini, öğrenci arkadaşlar ve dostlarla birlikte gerçekleştirmiştik. Şemdinli-Nehri ise benim özel tarih ve tasavvuf ilgi alanıma giriyordu. 

Şemdinli-Nehri denilince aklıma, Nakşibendiliğin ikinci kurucusu sayılan Süleymaniyeli Mevlâna Halit Kürdi, bugünkü Anadolu Nakşiliğinin ekserisinin silsilenin piri Anadolu baş halifesi Seyit Taha Hakkari, onun oğlu Tarihte ilk 19'uncu yüzyıl büyük Kürt isyanını başlatanlardan Seyit Ubeydullah ve bu bölgeyi sıklıkla ziyaret eden İngiliz Gertrude Bell, Binbaşı Noel ve Aubrey Herbert (ilgili fotoları arşivde mevcuttur) gelmekte ve onların hikayeleri hayalimden geçmekteydi.


Oraları görüp hem anılarımı tazelemek hem de yeni birikimlerim doğrultusunda bugüne ilişkin perspektifime katkı sağlamak istiyordum.

Ayrıca Seyit Ubeydullah'ın Kürt isyanından bahsederken bugünkü PKK ile de tamamen karıştırmamak gerekmekte. Zira bu isyan bir bakıma Tanzimat'ın merkezileşme reformlarına karşı yerel otoriteyi kaybetmeme isyanlarından birisiydi. 
 

Şemdinli-Nehri-Seyit Taha istirahatgahından görünüm.jpeg
Şemdinli-Nehri-Seyit Taha istirahatgahından görünüm


Trabzon'dan da bölgenin maruf ve muhafazakâr çizgisinde olan 30 yıllık aile dostlarımız bizi Trabzon'a davet ediyorlardı. Ben tercihimi Şemdinli'ye doğru kullanacağımı belirtince kendileri Trabzon'dan karayoluyla gezerek bu yolculuğa çıkmamızı teklif ettiler. Biz de düşünmeden kabul ettik.

Yolculuğumuz Trabzon, Bayburt, Erzurum, Varto, Bitlis, Van, Yüksekova, Nehri güzergahında devam etti. Dönüş ise Şemdinli, Van, Iğdır, Kars, Şavşat ve Trabzon olarak gerçekleşti.

Buraların çoğunda kaldık. Eski dostlar karşıladı gözlemler yapabildim. Trabzonlu kadim dostlarımıza da gerçek bir pencere açabildiğimi müşahede edebildim.


Trabzon'a birkaç defa gelmiştim. Bu sefer daha derin gözlemler yapabildim. Dikkatimi çeken ilk öncelik, yörenin sert coğrafya koşullarıydı. Halk 90 dereceye yakın yamaçlarda tarım ve inşaatlar yapmak zorunda.

İbni Haldun'un "Coğrafya kaderdir" saptaması adeta Doğu Karadeniz için ifade edilmiş. Sert coğrafya, adeta Karadeniz insanının espri anlayışından tutun da dayanışmacı, mert ve sert mizacına kadar da tarzını belirlemiş.

Trabzon belki de Anadolu'nun en yoğun farklı kültürlerin ve kimliklerin mirasına sahip bir merkezimiz. Bunu mimaride ve kültür mirasında çok kolay fark edebiliyorsunuz. 
 


Bu kadar kadim farklılıkları bir arada taşıyan coğrafyadaki muhafazakârlık ve milliyetçilik anlayışını düşündüğümüzde muhtelif faktörler öne çıkıyor.

Bunlardan bana en makul geleni, yaşlılarla konuştuğumda onların benimle paylaştığı mübadele öncesi Rum ve Ermeni çetelerin katliamlarının hafızalardan silinmeyen izleri.

Yaşlıların benimle paylaştığı bir diğer hususta 1940'lı yıllardaki CHP yönetiminin Kur'an kursları üzerinde özellikle buralarda uyguladığı acımasız baskılar ve bağlı devlet bürokratların DP'nin ilk sahneye çıktığı dönemlerde DP'li siyasetçilere karşı yapılan hoş olmayan davranışları.

Bu konuda bir diğer tez de pek bana makul gelmemesine rağmen Cumhuriyet devrimlerinin yeni ulusu pekiştirme projesinde Trabzon'un bu birkaç odaklanılan önemli illerden biri olduğuna dair.

Ayrıca Trabzon'da özellikle dini kanaat önderlerinin tercihlerinin muhafazakâr kitle üzerindeki bağlayıcılığının oldukça yüksek olduğunu da görmeliyiz.


İHL çıkışlı bazı gençlerden Trabzon'da edindiğim izlenim, ebeveynlerinden farklı olarak mevcut yönetime karşı sert tepki göstermeleri.

Bu gençlerin sosyal medya en yakın arkadaşları. Öyle ki Sayın Mansur Yavaş'ın sosyal medyada yaptığı bu gençlere yönelik özel bir hamle Yavaş'ı gençler arasında popüler ve tutulan bir lider yapmış.

Gençler ebeveynleri gibi CHP'ye ve yapısından çıkacak adaya şiddetle karşılar. "Böyle olursa AK Parti'ye verir veya boş atarız" derler. Muhafazakâr seçmenin ihtiyat heybesinde de Sayın Ahmet Davutoğlu'nun ismi gözüküyor.

Bölgede muhalefete yakın medya neredeyse bilinmiyor veya seyredilmiyor. HDP'ye duyulan antipatinin zannımca ana nedeninin Kürt sorununu hatırlatmasından ziyade bilinçaltından kendilerince HDP platformunun "Allahsız-Marksist" Türk Solu kanadı ile iç içe geçmesi.

Trabzon'un Kürt sorunu çözümünü farklı algılamasının bir diğer nedeni bölge coğrafyasını, tarihini ve kültür kotlarını yeterince tanıyacak halk nezdinde koşulların oluşmaması. Bunun farkını, iyi niyetini, gezi sonunda dostlarım üzerinden müşahede edebildim.
 


İlk durağımız Bayburt üzerinden memleketim olan Erzurum'du. Oradan Muş'a devam ettik. Muş'tan arabamızla giriş yaparken kontrol noktasında 61 plakalı aracımızı gören güvenlik görevlisi 2 aileyi görünce hayretle sordu: 

Ne işiniz var burada, nereye gidiyorsunuz dayı?

Biz "Van'a gidiyoruz" deyince cevabı; "Siz bu kafayla Hakkari'ye de gidersiniz" oldu!


Gezdiğimiz köyler ve dostlar PKK baskısının bitmesinden oldukça memnunlardı. Ancak arada örgüte çocuklarını gönderen köylerden de bahsediliyordu.

Artık şu an itibarıyla ortalık oldukça huzurluydu. Nurşin-Güroymak gibi merkezlerde Kürtçe orijinal isim ve yazılar kaldırılmamıştı. Genelde atanan kayyum valilerin ilişki modelinden insanlar memnun, ancak belediyeciliği bu yöneticilerin bilmemesinden rahatsızdılar.


Güzergahımızda Bayburt, Erzurum, Muş, Bitlis, Van ve Yüksekova gibi merkezlere oldukça ciddi devlet alt yapı yatırımlarını gözlemleyebiliyorduk. Kars, Kağızman ve Ardahan'ın ise ciddi kamu yatırımlarına ihtiyacı fark edilebiliyordu.

Bitlis'te planlı yıkım adeta kültürel dokuyu orijinali yeniden canlandırabiliyordu. Düşünün ki Bitlis'te çok eski siyasetçiler şehrin ortasından geçen nehrin üzerine bile imar vermişlerdi.


Bitlis, Van, Yüksekova ve Şemdinli ekseninde politik, tarihi ve kültürel benzerlikler mevcut. Medrese geleneği, aşiretler ve Nakşilik iç içe. Ama bu sosyal alt yapının tarihte, devletle işbirliği ve isyanlarda da önemli rolü var.

Kürt beyi İdrisi Bitlisi hem manevi yönü hem de tartışmasız politik gücüyle Yavuz Selim ile asırlar boyu devam eden misakı hala bu yörelerde dillerde dolaşmakta.

Tarihte Kürt isyanlarının bastırılmasında Osmanlı merkezi hükümetinin coğrafi çanak gibi olan bu yörelerde tepelere zorlanmadan koydukları topların atışlarının önemli katkısı olmuş. Osmanlı merkezi ilgili merkezleri kuşatmış ve teslim olana kadar toplarla dövmüşler. 


Van, Şemdinli eksenindeki yolculuğumuzda 3 gün boyunca kadim dostlarımız Trabzonlu çift ile edebiyatçı Halit Yalçın'ın soru cevaplı, bazen gergin, bazen de latife dolu münazaralarına şahit olduk.

Öyle ki hanımefendi kardeşimiz Trabzon'da dinletmek üzere Halit Yalçın'ın tarihsel Kürt sorununa ilişkin bazı izahlarının ses kayıtlarını alma ihtiyacını hissetmişti.
 


Benim Güneydoğu'da gördüğüm kadarıyla endişeli muhafazakârlar nasıl CHP'den korktukları için kendilerini AK Parti'ye oy vermeye mecbur hissediyorlarsa, devletin uyguladığı birtakım geçmiş politikalardan veya PKK'dan kaygı duyan Kürt seçmen de HDP'ye kendini oy vermeye zorunlu hissetmekte.

Genel kanaat anadilde eğitim, bazı kamu hizmetlerinin Kürtçe verilebilmesi, Anayasal vatandaşlık tanımı (Türkiyelilik), coğrafi kültürel isimlerin aslına rücu edilmesi gibi demokratik bireysel haklar verildiği takdirde kimsenin üniter devlete ve (bazı Kürt siyaseti STK'larının menfi yaptığı) bayrak ve İstiklal Marşı'na saygıda bir sorunu olmayacak.

Bu anlamda bölge seçmeninin Cumhur veya Millet ittifakı tercihi diye bir katılığı mevcut değil. Bölgenin AK Parti'li seçmeni de, dışlayıcı bir ulusalcı ve milliyetçi dilden ve aktörlerden oldukça rahatsız.


Şemdinli ve Nehri muhteşem dağları, kanyonları ve akarsularıyla İran ve Irak sınır kesişiminde. Bu alan zamanında PKK'nın özerk alan yaratma girişiminde bulunduğu bir bölge. Ama PKK bölgede şimdilik de olsa gündemden çıkmış durumda.

Dönüşte Kars'ta da kaldık. Karslı kadim dostumuz Gürsel Tekin Bey'in ilgili partisinin gençlik kolu başkanı bize bir günlük rehberlik etti. Pratik, toleranslı ve insani yönüyle kendisini sevdik.
 

Kars.jpeg
Kars


Kars'ta tarihsel çoklu etnik yapı ve farklı kültürler kimliklerinden taviz vermeden bir arada dayanışma içinde yaşıyorlar. Tüm parti temsilcileri de hakeza öyle.

Ayhan Bilgen hizmetleri ve kişiliği ile farklı kesimlere oldukça güven vermiş. Ancak Vali Bey de çok seviliyor. Yaklaşık 40 yıl Rus işgali, Kars'a Hollanda'dan getirilen özel ustalarla estetik ve taş yapı işçiliği açısından çok şey kazandırmış. 1917 Ekim devrimi Allah'ın lütfu olmuş Rus askerleri Ermeni çetelere silah bıraksalar da geri çekilmişler. 

Ağrı Doğu Bayezid'deki İshak Paşa Sarayı restorasyonunda nasıl pvc kullanıldıysa buradaki Katerina sarayı restorasyonunda da benzer yanlışlar yapılmış. 
 

İshak Paşa.jpeg
İshak Paşa Sarayı


Trabzon'dan Hakkâri'ye geçmişe baktığınızda ne yazık ki Osmanlıda sanatı, sermayeyi ve ticareti gayrimüslimlerin taşıdığının izlerini görebiliyorsunuz.

Tehcir ve mübadele sonunda ne yazık ki intikal eden bu birikimler değerlendirilememiş devrolan sermaye taşra zihniyetiyle heba edilmiş.

Çaldıran ilçesi ve volkanik taşlarıyla tarihi ovası, Trabzon'dan getirdiğimiz misafirlerimizle birlikte İdrisi Bitlisi, Harakani, Seyit Taha ve Ahmet Hani ziyaretinden sonra ayrı bir anlam kazandırıyor ve derin bir duygusal etki uyandırıyordu.
 

Şeyh Ahmet Hani.jpeg
Şeyh Ahmet Hani ziyareti


Her şeye rağmen devlet terörle mücadele konseptinde ve yatırımlarıyla bu anlamda oldukça başarılı sonuçlar elde etmiş.

Yeni yapılan yollar, açılan tüneller, üniversite binaları ve hastaneler ihtişamlı ve etkileyici.

Genelde yerel yöneticilerin halkla diyaloğu olumlu.

Üst seviye politikacıların ise söylem ve somut adımlarla gönülleri onarmaya ihtiyaçları var.

Şemdinli'de güzel ballar hala satılıyor.

Hala "Umut Kitapevi" açık.

Belki de çözümün şimdi tam sırası.
 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU