Düzensizlik

Özgür Çelik Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Daniel Munoz/Reuters

Dünya bir geçiş döneminden geçmiyor; kalıcı bir düzensizlik haline saplanmış durumda.

Savaşlar, çöken devletler, terör, bölgesel çatışmalar, siber saldırılar, göç dalgaları…

Bunların hiçbiri "istisna" değil. Hepsi, yeni dünyanın normali.

Düzenin geri döneceğini bekleyenler, kendilerini kandırıyor.

Soğuk Savaş bittiğinde Batı büyük hayaller kurmuştu.

Küreselleşmenin demokrasiyi otomatik olarak getireceğine inanıldı.

BM, DTÖ, AB gibi kurumların istikrarı kalıcı kılacağı sanıldı.

Askeri müdahalelerin demokrasi ihraç edeceği, bölgeleri barışa kavuşturacağı düşünüldü.

Bugün görüyoruz: Tam tersi oldu.

Irak, Afganistan, Libya… Düzen değil, kaos doğdu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Uluslararası ilişkilerde belirleyici olan ahlak değil, güç dengeleridir.

Devletler özveriyle değil, çıkarlarıyla hareket eder.

Kurallar vardır, ama yalnızca güçlülerin işine geldiği sürece geçerlidir.

Kırım'ın ilhakı, Çin'in Güney Çin Denizi hamleleri, Suriye savaşı…

Uluslararası hukukun ne kadar kolay bir kenara bırakıldığının kanıtı.

ABD hâlâ dünyanın en büyük askeri ve ekonomik gücü.

Ancak hegemonyası giderek aşınıyor.

İç kutuplaşma, aşırı yüklenmiş stratejiler, liderlik rolüne dair artan şüpheler…

"Amerikan yüzyılının" sonuna mı geldik sorusu ortada.

Bu boşluktan başka güçler faydalanıyor: Çin ekonomik dev olarak küresel iddia peşinde, Rusya hedefli hamlelerle denge bozuyor, Hindistan, Türkiye ve İran bölgesel ajandalarıyla öne çıkıyor.

Ortaya çıkan tablo: Kurumların yerini, esnek ve geçici ittifakların aldığı çok kutuplu bir dünya.

Türkiye, bu tabloda rolünü kendisi tayin etmek zorunda.

ABD'nin etkisi azalırken, Çin yayılırken, Rusya karıştırırken; bizim ülkemiz hâlâ bölgesinde kilit bir aktör.

Çok kutuplu dünya bizden net çıkar tanımları, güçlü bir savunma kapasitesi ve boş vaatlere değil, esnek ittifaklara dayalı bir strateji bekliyor.


Üstelik savaşın doğası da değişti.

Artık cephe savaşları değil, asimetrik çatışmalar belirleyici.

Rakipler gri alanlarda, savaş eşiğinin altında hareket ediyor.

Siber saldırılar, dezenformasyon, hibrit savaş; hepsi bugünün gerçeği.

Veri ve teknoloji, tanklar kadar stratejik bir güç unsuru.

Göç ve mülteci hareketleri de bu düzenin başka bir yüzü.

Savaş, yoksulluk ve iklim felaketleri milyonları yerinden ediyor.

Türkiye için bu, sınır güvenliğini korumak, ulusal bütünlüğü pekiştirmek ve aynı zamanda komşulukta sorumlu davranmak demektir.

Güçlü bir devlet ve kendi kaderini tayin iradesi bugün her zamankinden önemli.

Avrupa'da ise milliyetçilik, popülizm ve ulusal çıkar odaklı siyaset yeniden yükseliyor.

"America First"ten Brexit'e, Orbán'dan Le Pen'e kadar tablo net: Küreselleşme masumiyetini kaybetti.
 


Peki, buradan hangi ders çıkar?

Öncelikle gerçekçilik.

Bu düzensizlik geçici değil, kalıcı.

Hayallere sığınmanın anlamı yok.

Kurumlar tek başına istikrar getiremez; değerler tek başına güvenlik sağlayamaz.

Batılı demokrasiler -özellikle Almanya ve Avrupa- güvenlik politikalarında olgunlaşmak zorunda.

Dayanıklılık, savunma gücü, stratejik netlik…

Asıl görevler bunlar.

Türkiye de aynı şekilde ulusal gücünü artırmalı, net stratejiler geliştirmeli, pragmatik davranmalı.

Kurallara dayalı dünya düzeni hâlâ değerli bir ideal.

Ama artık kimse için garanti değil.

Bu yüzden yapılacak olan belli: Gerçekleri kabul etmek, esnek ittifaklar kurmak, pragmatik davranmak.

Dünyayı hâlâ 1990'ların gözlüğüyle okumaya çalışanlar, bugünün düzensizliğinde kaybolacak.

Türkiye ise bu çok kutuplu dünyada yalnızca ayakta kalmakla değil, aynı zamanda bölgesinde istikrar sağlayıcı bir güç olmakla da yükümlü.

Dünya yeni bir düzene doğru ilerlemiyor.

Çoktan düzensizliğe girdi.

Soru, bu kaosu nasıl bitireceğimiz değil; bu kaosun içinde nasıl var olmayı öğreneceğimizdir.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU