Son yıllarda Afrika, küresel rekabetin ve nüfuz mücadelelerinin yeni satranç tahtası hâline geldi.
Kıta, yalnızca sahip olduğu doğal kaynaklarıyla değil, hızla büyüyen nüfusu, genç iş gücü, geniş tarım arazileri ve jeopolitik önemiyle de dünya aktörlerinin ilgisini üzerine çekiyor.
Çin'den Hindistan'a, Türkiye'den Körfez ülkelerine kadar çok sayıda güç Afrika ülkeleriyle ilişkileri güçlendirmeye ve kıtada yer edinmeye çalışıyor.
Ağustos ayı sonunda Doha destekli Al Mansour Holdings, 6 Afrika ülkesine toplam 103 milyar dolarlık yatırım sözü verdi ve Katar "Afrika'da ben de varım" diyerek bu yarışa katıldı.
Söz konusu meblağ, son yıllarda Körfez ülkelerinden gelen tek seferdeki en büyük yatırım paketlerinden biri olmasıyla dikkat çekiyor.
Bir başka deyişle, Katar, kıtaya yönelik yatırımlarında Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin hacmine yaklaşan ve hatta onları geride bırakabilecek büyük ölçekli bir hamle yapmış oldu.
Katar'ın yatırım listesinde başı çeken ülke, geçtiğimiz haftalarda Ruanda ile yaşanan çatışmalar nedeniyle Doha'nın ABD ile birlikte arabuluculuk vazifesini üstlendiği Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) oldu.
Madencilik, hidrokarbon, tarım ve altyapı sektörlerine yönlendirilecek 21 milyar dolarlık pay, Kongo'yu Katar'ın yatırım paketinin en fazla kazananı hâline getirdi.
Dünyanın en büyük kobalt üreticisi olan KDC, aynı zamanda nadir toprak elementleri, koltan ve lityum rezervleriyle teknolojik rekabetin tam kalbinde yer alıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bakır zengini Zambiya ve kıtanın en önemli platin ve altın rezervlerine sahip Zimbabve, 19'ar milyar dolarlık yatırımı paylaşacak.
Cabo Delgado bölgesinde yaşanan çatışmalar nedeniyle ekonomisi kırılgan hâle gelen petrol zengini Mozambik, elmas madenleriyle öne çıkan Botsvana ve genç iş gücü ile önem kazanan Burundi ise Katar'ın yatırımlarından büyük pay alacak diğer 3 ülke.
Katar'ın yatırımları sadece madencilik ya da enerjiyle sınırlı kalmıyor, havalimanları, sağlık merkezleri, şehirleşme projeleri, dijital altyapı ve tarım-sanayi entegrasyonuna kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Verimli tarım arazileri, genç iş gücü, su kaynakları ve maden zenginliği ile Afrika Katar için büyük fırsatlar barındırırken, kaynaklarının zenginliğine rağmen, sermaye, altyapı, teknoloji ve tecrübe konusunda eksiklik yaşayan kıta için de Katar'ın varlığı belirleyici nitelikte.
Katar, kıtaya yönelik hamleleriyle "Ulusal Vizyon 2030" hedefleri doğrultusunda ekonomisini çeşitlendirmeyi ve gıda-güvenlik gibi stratejik bağımlılıklarını azaltmayı hedefliyor.
Katar'ın diplomasi ve arabuluculuk hamleleri
Katar'ın Afrika ile ilişkileri 2000'li yılların başlarına dayanıyor.
Devlet destekli insani yardım kuruluşları aracılığıyla kıtada faaliyet gösteren Katar'ın asıl stratejik ve kitlesel yatırım hamlesi, 2017'deki Körfez krizinin ardından hız kazandı.
Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır'ın, Katar'ı "terörizmi desteklemekle" suçlayarak uyguladığı abluka, Doha'yı yeni diplomatik, ekonomik ve askeri ortaklar aramaya yöneltti.
Daha önce Afganistan, Lübnan ve Suriye'de karmaşık arabuluculuk süreçlerinde aktif rol oynayan Katar, Afrika'da da benzer bir misyon üstlenmeye başladı.
Çad, Mali, Eritre, Kenya ve Somali'de yaşanan çeşitli krizlerde devreye giren Doha, kendisini "küresel arabulucu" olarak konumlandırmaya çalışıyor.
Son dönemde ise KDC-Ruanda krizinde sahneye çıkan Katar, M23 yönetimi ile Kongo yönetimini bir araya getirmeyi başardı. (Ancak M23 saldırılarına devam ediyor.)
Katar'ın arabuluculuk girişimleri her zaman kalıcı barış sağlamış olmasa da çoğunlukla "tarafları müzakere masasına getirmek" ve diplomatik süreci başlatmak açısından önemli birer hamle olarak değerlendirildi.
Nihayetinde Katar'ın en kritik ve çarpıcı hamlesi, Demokratik Kongo'da arabuluculuk yürüttüğü sırada, aynı ülkeye devasa bir yatırım sözü vermesi oldu.
ABD ile koordineli şekilde ilerleyen Doha yönetimi, adeta "kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" diyerek, 21 milyar dolarlık yatırım vaadiyle Kongo'nun 24 trilyon dolarlık maden rezervlerine kapı araladı.
Diğer yandan, doğrudan Ruanda'ya yatırım yapmak yerine, onun yakın askeri ortağı Burundi'yi seçmesi ise dikkat çekici.
Bu hamle, Katar'ın tarafsız bir profil çizme kaygısıyla, bölgedeki tüm aktörlerle bağını korumaya çalıştığını gösterdi.
Sonuçta Katar, bu krizde hem arabulucu hem de yatırımcı kimliklerini birleştirerek çıkarlarını barış süreciyle mükemmel bir şekilde örtüştürmeyi başardı.
Katar'ın yumuşak güç stratejileri
Katar, yatırım ve diplomasinin yanı sıra yumuşak güç araçlarıyla da Afrika'da görünür hale geliyor.
Al Jazeera, Arapça ve İngilizce yayınlarıyla kıtada yaşanan krizleri gündeme taşıyarak Katar'ın siyasi etkisini destekliyor ve Batı medyasının aksine kendisini "Afrika'nın sesine kulak veren" aktör olarak konumlandırıyor.
Eğitim alanında, Şeyh Moza'nın girişimi olan Education Above All projeleriyle Somali, Sudan ve Nijerya'da yüz binlerce çocuğa burs ve okul desteği sağlanıyor.
İnsani yardım boyutunda ise Qatar Charity ve Qatar Red Crescent, Somali'deki açlık krizinden Mozambik'teki siklon felaketine kadar birçok alanda öne çıktı.
Bu faaliyetler Katar'ı Afrikalı toplumların hafızasında olumlu bir yere taşırken, cami inşaatları ve dini kurumlara destek özellikle Doğu ve Batı Afrika'daki Müslüman topluluklarla bağlarını güçlendiriyor.
Somut projeler ve yatırımlar
Katar Afrika'da bankacılık, havacılık, enerji ve altyapı gibi alanlarda kalıcı projelerle de güç kazanıyor.
Katar Ulusal Bankası, Mısır, Libya ve Tunus'taki bankaları satın alarak finans ağını genişletirken, Moritanya, Sudan ve Güney Sudan'da şubeler açtı.
Katar-Tunus Dostluk Fonu binlerce gence iş imkânı sağlayarak, Doha'nın sosyal kalkınmaya da katkı sunan bir aktör olarak görülmesini sağladı.
Havacılıkta, Qatar Airways bugün Afrika'da 30 farklı noktaya uçuyor, Kigali'de 1,3 milyar dolarlık yeni havalimanı projesine yüzde 60 ortak oldu, Ruanda'nın milli havayolu RwandAir'in yüzde 49'unu, Güney Afrika merkezli Airlink'in ise yüzde 25'ini satın aldı.
Enerji alanında Mozambik'teki doğalgaz rezervlerine yoğunlaşan Katar, aynı zamanda Kenya'daki Mombasa Limanı'nın genişletilmesine ve Tanzanya'da yeni bir liman inşasına finansman sağladı.
2023'te Güney Afrika ile imzalanan anlaşmalar da madencilik, teknoloji, tarım ve gıda güvenliği gibi farklı sektörlerde yatırımların artacağını gösteriyor.
Katar, Doğu Afrika'daki (özellikle Somali, Sudan, Kenya) yatırım ve askeri (üs) hamleleri ile dünya deniz ticaretinin can damalarından Babü'l-Mendeb Boğazı'nda BAE gibi rakiplerinin etkinliğini dengelemek istiyor.
2018'de Emir'in Afrika turu sırasında, Katar'ın Burkina Faso'da bir kanser hastanesine, Mali'de eğitime, Gana'da kalkınma projelerine milyonlarca dolar ayırması; Senegal, Gine, Fildişi Sahili gibi ülkelere yaptığı yardımlar, Doha'nın "kalkınma ortağı" kimliğini güçlendirdi.
Ancak son yıllarda yardım odaklı çizgiden, giderek daha fazla yatırım ve ticaret eksenli ilişkilere doğru kayış söz konusu.
Nitekim son devasa yatırım hamlesinin arkasında, Katar'ın küresel yatırımlarını yöneten 450 milyar doları aşan varlığa sahip egemen varlık fonu Katar Yatırım Otoritesi (QIA) bulunuyor.
Al Mansour gibi şirketler birer araç olarak kullanılırken, QIA'nın devreye girmesi, yatırımların kısa vadeli ticari girişimler değil, devlet destekli ve son derece stratejik olduğunun en net göstergesi.
Katar'ın yatırımlarının aynı zamanda ABD ve Batı'yla olan ittifaklarının bir parçası olduğunu belirtmek gerekiyor.
Dolayısıyla Doha'nın çabaları tamamen bağımsız bir Afrika dostluğundan çok küresel güç dengelerinde kendine alan açma çizgisinde ilerliyor.
Sessiz ama derin bir aktör mü?
Katar'ın Afrika'daki varlığı, bölgedeki diğer büyük aktörlerle kıyaslandığında daha sınırlı ama dikkat çekici bir stratejiye dayanıyor.
Afrikalı liderlerin gözünde Katar, Batı ile kıyaslandığında sömürgeci refleksle hareket eden bir ülke değil.
Çin gibi devasa altyapı projeleriyle ülkeleri onlarca yıl bağımlı hale getirmiyor.
Ancak Pekin'in uzun vadeli stratejik ısrarı yanında, Katar'ın yatırımları daha proje bazlı kalabiliyor.
BAE gibi yıkıcı değil; Sudan'da paralı orduları besleyip savaşları alevlendirmiyor.
Fakat Abu Dabi'nin geniş askeri ve finansal imkânları düşünüldüğünde, Katar'ın "dengeleyici" hamleleri daha sınırlı kalıyor.
Türkiye gibi "kardeşlik" söylemine dayalı bir siyaseti yok.
Afrika halkları nezdinde Katar, Türkiye'nin kurduğu sıcak bağlara sahip değil.
Doha'nın dili daha çok finansal ortaklık ve yatırım eksenli.
ABD ve Fransa gibi askeri üsler ve operasyonlarla kıtayı istikrarsızlaştırmıyor.
Katar'ın etkisi daha çok arabuluculuk diplomasisi ve finans üzerinden ilerliyor.
Öte yandan Katar'ın da diğer birçok aktör gibi enerji ve prestij için kıtada olduğu, halkların kalkınmasına gerçek katkı sunmayacağı- yerel elitlerle iş birliği yapılarak kaynakların eşit dağıtılmayacağı- yönünde endişeler de zaman zaman dile getiriliyor.
Katar, kıtada daha çok "ılımlı ve dostane bir çıkarcılık" çizgisinde konumlanıyor.
Acaba bu konum, onu bir kalkınma partneri yapmaya yetecek mi?
İlerleyen dönemde Katar'ın Afrika'daki başarı ölçütü, milyar dolarlık yatırımların ve gösterişli anlaşmaların sahada ne kadar somut projeye dönüştüğü, söz konusu yatırımların kıta halklarının hayatına nasıl yansıdığı, yolsuzluğa bulaşmadan adil bir ticaret ortaklığı kurulabilmesindeki başarısı olacak.
Kaynaklar:
Al-Kuwari, A. K. (2018, September 17). Qatar opens door to Africa. The Peninsula Qatar. https://thepeninsulaqatar.com/opinion/17/09/2018/Qatar-opens-door-to-Africa
Mansour, M. (2023, January 15). Qatar's expanding footprint in Africa: What is Doha looking for? Raseef22. https://raseef22.net/english/article/1093426-qatars-expanding-footprint-in-africa-what-is-doha-looking-for
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish