Aşı savaşları

Prof. Dr. Mete Gündoğan, Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Pixabay

Geçenlerde birkaç arkadaş ile bir kafenin bahçesinde oturduk. Hem bir şeyler yedik hem de epey sohbet ettik. Sohbet menüsünde ne ararsan vardı; Aşılar, siyaset, ekonomi, devlet, millet…

Arkadaşlardan biri sürekli ekonomi ile ilgili hem sorular soruyor hem de yorumlar yapıyordu. Soruların ağırlıkları farklı olmasına rağmen geneli bir bütünlük ifade ediyordu. O bütünlük, ekonomi iyiye gitmiyor şeklinde özetlense de detaylar ekonominin kötüye gittiğini söylüyordu.

Sohbet bu şekilde devam ederken sevgili dostum Abdullah Bey birden arkadaşa; "yoksa Bizim Mehmet sen misin" diye bir soru sordu. "Bizim Mehmet!" dedi arkadaş şaşkınlıkla; "Ne Bizim Mehmet'i ya hu" dedi. Gülüştük ve Bizim Mehmet'i anlattık.

Sonra aklıma düştü ve aradım Bizim Mehmet'i. Nerelerdeymiş, ne yapıyor diye halini hatırını sordum. Biraz dertli ama her zaman olduğu gibi meraklı bir şekilde bizim sorularımızı kendi soruları ile bastırıverdi hemen.

Hocam ekonomi çok kötüye gidiyor, idareciler bunu görmüyorlar mı diye sordu. Eskiden cebime iyi yüz lira koydum mu bir hafta 10 gün bitmezdi. Şimdi iki yüz lira, iki üç günde bitiyor. Şu sıralarda okul masrafları da ekstrası oldu. Her şey ateş pahası. Eş dost sağ olsun, yardıma muhtaç hale geldik. Bir de çıkıp büyüdük diyorlar. Bu nasıl oluyor hocam diye sözü bana bıraktı.

Büyüme ile ilgili olarak daha önce kendisine sistemi anlatmıştım. Bu sefer sadece hatırlatmakla yetindim. Mehmet, biliyorsun alınan krediler büyümeye artı olarak yansıyor. Yani ne kadar çok kredi hacmi artarsa o kadar çok büyüyorsun demektir. Sistem böyle kurgulanmıştır.

Bizim Mehmet hemen, yani ne kadar çok borç alırsak o kadar çok büyüyoruz anlamına geliyor değil mi diye sordu.

Evet dedim.

Ama dedi Bizim Mehmet, sadece kendimizi kandırıyoruz. Millet geçinebilmek için borç alıyor, yatırım için değil.

Ben de hemen, bravo Mehmet dedim, biz de zaten bunun için bir sistem değiştirme mücadelesi veriyoruz. Bu sistem borca yani faize dayalı olduğu müddetçe çözüm yok. Zaten herkes kendi ülkesine uygun çözümler üretmeye çalışırken, biz hala ortodoks ekonomi kurallarına bağlı olarak hareket ediyoruz. Ne mevcut sistemi anlıyoruz ne de bu sistemin yerine konulacak farklı bir sistem çalışabiliyoruz. Kısacası, zavallı bir konumdayız.

Bizim Mehmet'e aşı olup olmadığını da sordum.

Oldum dedi. Önce iki doz Sinovac oldum. Ama o geçersizmiş. Sonra onun üzerine bir doz da Biyontek oldum dedi. Ama dedi kafam da iyice karıştı. Birçok yazılar okudum. Videolar izledim. Farklı insanları dinledim. Galiba bazı sıkıntılar var. Ne olacağını da bilmiyoruz. Doktorlar da bölünmüş durumda. Onlar da işin sonunu bilmiyor. Lakin ortada bir hastalık var ve can almaya devam ediyor.

Evet dedim. Ortada iki türlü aşı var. Biri klasik yöntemlerle hazırlanmış aşılar. Sinovac bunlardan biri. Diğeri de Biyontek gibi mRNA aşıları. Bu aşıların daha yan etkilerini bilmiyoruz. Beş on sene sonra ne oldukları iyice anlaşılır. Tabi bu arada aşılara hiç ulaşamayan milyarlarca insan var. Hiç aşılama yapmayan ülkeler var. Onlar da bir şekilde vücut dirençlerini artırarak hastalığı atlatmaya çalışıyorlar. Onların ölüm oranları bizimkilerden çok farklı değil.

Bizim Mehmet, hocam tam böyle bir zamanda ticaret savaşları da başlamış galiba dedi.

Evet, dedim. Örneğin senin "geçersiz" dediğin aşı niçin geçersiz? Çünkü Avrupa ve Amerika Sinovac'ı kabul etmeyerek kendi ürettikleri aşılara büyük bir pazar açtılar. Hem de Çin'in hareket kabiliyetlerini kısıtladılar. Çin'e karşı sert ifadeler birbiri ardından geliyor. Bu salgın ilk çıktığından beri Çin virüsü olarak anılmaya çalışıldığını da hatırlayalım.

Biyontek ise yakın zamanda 1 Trilyon doz aşı üreteceğini açıkladı. Bunun dozunu 5 dolara satsalar, 5 Trilyon dolarlık bir pazardan bahsediyoruz. Daha da ne olacağı belli değil.

Bu rakamları tam olarak algılayabilmek için Türkiye'mizin Milli Gelir'ini düşünelim. Ülkemiz milli geliri yaklaşık 750 Milyar dolardır. Sadece Biyontek pazarı milli gelirimizin yaklaşık 7 katı büyüklüğündedir.

Mehmet'im pazarın büyüklüğünü ve üretimin kolaylığını düşünebiliyor musun? Aynı ürünü küçücük şişeler içerisinde seri olarak üreteceksiniz. Satılma kaygısı yok. Tersine, millet tüketim için kuyrukta! İşte sana Sinovac'ı "geçersiz" kılan ticaret savaşı boyutları.

Bu salgın hastalık üzerinden büyük bir savaş da yürüyor. O da Sinovac'ın, Biyontek'e karşı pazar kapma savaşıdır.

Tamam, bir hastalık var. Bir salgına dönüştü. Ama bu ilaçların savaşı, insanlığı bu dertten kurtarmanın ötesine geçti. Çok dikkatli olmak lazım.

Bizim Mehmet, biraz hayal kırıklığı ve biraz da hayret içerisinde, ya hu bu gavurların sadece insanlık namına bir şey yaptığını göremeyecek miyiz diye sordu.

Ben de şaşılacak bir şey yok Mehmet'im, şaşılacak bir şey yok dedim. Düne kadar cennetten parsel parsel arsa satanların torunları bunlar. Aşılarla talep garantisi yakalamışlar, bu pazar fırsatını kaçırırlar mı hiç!

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

DAHA FAZLA HABER OKU