Sınırın hemen ötesine göz atarken...

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Gerek Türkiye'yi çevreleyen ve gerekse uzakta bulunan Türk etnik kimliği bakımından en kalabalık nüfus sayısı İran İslam Cumhuriyeti sınırları içindeki Azerbaycan bölgelerinde yaşamakta olup, sayısı 35 milyon olarak ifade edilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Doğu sınırlarında boydan boya Türk etnik kimliğine mensup insan kitleleri ikamet etmekte olup, İran'ın Kuzey bölgelerinin Nahçıvan'dan Hazar Denizi kıyılarına kadar olan kısmını ise Azerbaycan Cumhuriyeti'yle sınırları teşkil etmektedir:

27 Nisan 1920 yılında gerçekleşmiş Rusya işgaline kadar Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan ve Osmanlı İmparatorluğu'nun da kendi topraklarına katmak istediği; fakat sosyalist Rusya tarafından Ermenistan'a verilen 43 kilometrelik Zengezur bölgesinden İran'ın Ermenistan'a sınır kapısı açılıyor.

1925 yılında iktidarın Türk Kacarlar sülalesinden Fars Pehleviler sülalesine geçmesinden sonra, İran'daki Türk kimliği meselesi hep dünyanın gündeminde bulunmuştur.

1945-46 yılları arasında mevcut olmuş Tebriz merkezli Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Tahran rejimi tarafından yıkılmasından sonra ülkedeki Türk kimliğini asimilasyon sorunu sürekli gündemde kalmıştır.

Dünyaca ünlü tarihçi Prof. Dr. Cemil Hasanlı, Soğuk Savaş sürecinin aslında Güney Azerbaycan Cumhuriyeti'nin 1946 sonbaharında yıkılmasıyla başladığını tespit etmiştir (kitap Türkçe 2005 yılında 'Soğuk savaşın ilk çatışması: İran Azerbaycan'ı' adıyla İstanbul'daki Bağlam yayınları tarafından basılmış olup, Harvard yayınlarının 'Soğuk Savaş' serisinin başyapıtları arasında gösterilmektedir).

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Azerbaycan'ın kendi topraklarını ermeni işgalinden kurtarmak için yürüttüğü 44 günlük operasyon sırasında Güney Azerbaycan'dan verilen manevi destek, Tahran rejimini fevkalade rahatsız ettiği gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 10 Aralık'ta Bakü'deki törende okuduğu şiir, Tahran rejiminin huzursuzluğunu daha artırmış olacaktı ki, tepki ifade ederken farklı üsluplar kullandılar.

Süreç Türkiye'de 'Güney Azerbaycan' kavramının iyice ivme kazanmasına neden oldu, eski 'İranlı' kavramının yerini 'Güney Azerbaycanlı kardeş' kavramı almaya başladı.

"Urmiye'den girip bölgenin tamamını tercümana ihtiyaç olmadan rahatlıkla dolaşa biliyorsun" söylemi yaygınlaştı, Tebriz'in 'Traktör' takımın maçlarına ilginin Türk takımlarından asla az olmadığı görüldü.


İşte süreç bu şekilde ilerlerken yaklaşık 10 gün önce terör örgütünün 300 mensubunun Güney Azerbaycan'ın Sulduz bölgesindeki Türk kökenli ahaliyi 'katliam yapmakla' tehdit ettiği haberi geldi.

Eskisinden farklı olarak konu bu kez sadece Güney Azerbaycan'da değil dışarda da gündeme oturdu. Üzerine farklı açılardan beyin jimnastikleri yapılan bu olayın anlamını öncelikle bölgenin içerisini yakından izleyen bir uzmana sorduk.

Independent Türkçe'nin sorusunu yanıtlayan ABD'nin İllinois eyaletinin Şikago kentinden yayın yapan Günaz TV imtiyaz sahibi Ahmad Obalı, görüşlerini şu şekilde ifade etti:

İran'daki Kürdistan Demokratik Partisi rejime karşı silahlı mücadele etmemeyi kararlaştırmış, bu kararın alınmasında Mesud Barzani etkili olmuştu.

Biz Demokrat Parti lideriyle buluştuğumuzda artık dağlarda kalamayacaklarını belirtmişti. Biz onlara siyasi çalışmalarını Azerbaycan'da değil, kendi bölgelerinde yapmalarını tavsiye etmiştik. Fakat anlaşmayı artık ihlal ettikleri izlenimi doğmuştu.

Demokrat Parti'nin 'Ugaban-i Zagros' ('Zagros şahinleri') kolunu kurarak terör örgütünün İran'daki kanadı PJAK ile eylemler gerçekleştiriyorlardı. Yani Demokrat Parti'nin silahlı kanadı oyuncak rolünü oynamaktaydı.

İşte bundan dolayı bu gruplarla Tahran rejiminin sağladığı anlaşmaya ciddi yaklaşılması gerekir, bu konuda bizim daha farklı izlenimlerimiz de bulunmaktadır.

 

Ahmad Obalı
Günaz TV imtiyaz sahibi Ahmad Obalı

 

Ve bize göre son olayda da Demokrat Parti'nin Zagros koluyla birlikte hareket eden gruplar kendilerine yakın TV kanallarında Güney Azerbaycan'ın Sulduz bölgesinde cereyan eden son olayları kendi lehinde aşırı abartmaya çalışmaktadır.

Amaç Türkiye sınırına yakın Urmiye bölgesinde Kürtlerle Azerbaycan menşeli insanları karşı karşıya getirmek olup istikrarın bozulması için Tahran rejimi de Kürtlere gizli destek vermektedir.

Ana amaç Türkiye sınırına yakın bölgelerindeki Azerbaycan nüfusunu göçe zorlamak, sınır boyunca daimi bir Kürt şeridi oluşturmak ve bunu Ermenistan sınırına kadar uzatmaktır.

Hedef uzun vadede Türk dünyasını birkaç yere bölmek ve Türkiye'den oraya kapıların açılmasını engellemektir. Kısa vadede ortaya çıkabilecek Türk-Kürt çatışması Tahran rejiminin tam da istediği bir şeydir.


Türkiye'nin eskiye nazaran Güney Azerbaycan bölgesine ilgiyi artırdığını ifade etmiştik.

STK'lardan üniversitelere, basından araştırma kurumlarına kadar adeta sınırın ötesinde aynı ırktan ve dinden olan 35 milyon insanın yaşadığı gerçekliği şimdi ortaya çıkmış imiş gibi bir durum söz konusu.

Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bakü'deki zafer töreninde okuduğu 'Aras'ı ayırdılar...' şiirinin Güney Azerbaycan'daki ulusal bilinci kabartmasıyla ortaya çıkan manzaralar haliyle projektörlerin de bölgeye çevrilmesine neden olunca yıllar yılı bölgeye bakıştaki 'İranlı' ve 'Şii' şeklindeki değerlendirmeler yerini yavaş yavaş da olsa etnik-milli kimlik yaklaşımına ve jargonuna terk etmeye başladı.

Bu işlere ilgi gösterenler senelerden beri Güney Azerbaycan Türkleri konusunu sürekli gündeminde tutan kurumların da mevcudiyetinden haberdarlardı kurumların başında gelen Avrasya Bir Vakfı'nın Yönetim Kurulu Başkanı Şaban Gülbahar'a göre, son aylarda bölgedeki dengelerin değişmesine rağmen mevcut durumun dünya gündemine oturmamasının ana nedeni Rusya'nın bölgede esas rolü üstlenmesi ve İran'la birlikte hareket etmesidir.

Independent Türkçe'nin bölgede yaşanan ve yaşanması kuvvetle muhtemel olaylara ilişkin sorularını şu bakış açısından değerlendirdi:

Karabağ zaferi hiç şüphesiz Azerbaycan milli ordusunun zaferidir. Fakat bu zaferde en büyük pay Türkiye'nindir. Karabağ'ın tamamını azat etmek için yola çıkan Türkiye ve Azerbaycan'ın bu gidişini durdurabilmek için Rusya devreye girdi.

Topraklarında yaklaşık 35 milyon Türkün yaşadığı İran da bu zaferden hoşnut olmadı. İranlı yetkililer savaş sırasında Ermenistan'ı desteklediklerini açık açık söylediler.

Çünkü Türkiye Hazar'ın doğusuna geçmemeli, Türkistan'la birleşmemeli idi. Fakat en önemli gerekçe Güney Azerbaycan'da yaşayan milyonlarca Türkün uyanıp Tahran yönetimine karşı ayaklanmasını önlemekti.

 

Şaban Gülbahar.jpg
Avrasya Bir Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Şaban Gülbahar

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Aralık'ta Bakü'ye gerçekleştirdiği tarihi ziyaret sırasında yaptığı zafer konuşmasında Bahtiyar Vahapzade'nin;

    Aras'ı ayırdılar
    Kum ile doldurdular
    Ben senden ayrılmazdım
    Zor ile ayırdılar


şiirini okuyarak 1828'de ikiye parçalanmış Kuzey ve Güney Azerbaycan'ın bütünlüğü konusuna ışık salınca sadece Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyetlerini değil 35 milyonluk Güney Azerbaycan'ı da aynı derecede heyecanlandırdı.

İran Dışişleri Bakanı aynı gün tepki göstermekle kalmadı şoven yönetim bunu ajandasına not etti. Ve aradan neredeyse bir sene geçerken terör örgütü Güney Azerbaycan Türklerine karşı terör eylemleri düzenlemeye başladı.

Güney Azerbaycan'da milli düşüncenin kalesi durumundaki Sulduz kentinde terör örgütüne mensup 300 kişilik grubun katliam yapma girişiminin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir. Bölge halkı ayaklanınca terör örgütü eylemlerini uyutmaya aldı.


Bölgeden kesintisiz bilgi alma imkanı bulunan medya mensupları ve analistler etnik temelde çıkarılabilecek kavgaların adeta antrenmanlarının yapıldığı bu tarz olaylara ilişkin ne düşünüyorlar?

İran'ın Batı bölgelerinde Türkiye sınırlarının hemen ötesinde bir Türk-Kürt çatışmasının çıkarılma ihtimali ne kadar yüksektir?

Dış güçler de bundan çıkar gütmeyi amaçlayabilirler mi? 

Independent Türkçe'nin bu konudaki sorularını yanıtlayan Güney Azerbaycan Türklerinin haklarını savunan ANT kanalı İstanbul bürosu müdürü Elyar Kamrani'nin gelişmelerle ilgili değerlendirmesi şu şekilde:

Son seçimlerde gerek Urmiye ve gerekse Sulduz'da koltukların tamamını Azerbaycan Türkleri aldılar ve Kürt kökenli vatandaşlar koltuk kazanamadılar. Tahran yönetimi bölgede güvenliğin olmadığını ve Türklerle Kürtlerin anlaşamadığı bahanesini getirmeye çalışıyor.

Terör örgütünün İran kolu bölgede iki kişi arasında yaşanmış borç anlaşmazlığını bile etnik zeminde bir çatışmaya çekmeye çalışırken Azerbaycan Türkleri serinkanlılık sergileyerek sükûneti korumaktadırlar. Rejimin de gizli desteğini alan terör örgütü mensupları eski tarihe dayanarak Azerbaycan Türklerinin bölgeyi terk etmesini istemektedirler.

Aynen Sovyet zamanında Moskova'nın desteğiyle Ermenilerin Dağlık Karabağ'da uyguladığı planlar gibi. En ufak bir alacak verecek anlaşmazlığını etnik temelli münakaşaya çekme planlarının arkasında ülke yönetiminin ve terör örgütünün olmasına ilişkin belgeler de ortaya çıkmıştır.

 

Elyar Kamrani.jpg
ANT kanalı İstanbul bürosu müdürü Elyar Kamrani

 

Milletimiz sağduyuludur, biz herkesle en iyi dostluk ve komşuluk ortamında yaşamayı istediğimiz gibi provokasyonlara mahal bırakmadan ata yurtlarımızı korumakta da kararlıyız. Cumhur-i İslam'ın şimdiki durumunun çok ağır olduğunu biliyoruz ve bundan dolayı etnik temelli çatışmalar çıkarmakla gelişmeleri farklı yönlere çekmeye çalışacaktır.

Yönetim bizlere 'Ben olmazsam siz birbirinizin gırtlağına yapışacaksınız' mesajını vermek istiyor. Biz bölgedeki Türklerle Kürtlerin barış içinde yaşamasını ve en basit haklarını Tahran rejiminden talep etmesini istiyoruz.

Topraklarımızı korumaya kararlı olduğumuz gibi başta ana dilinde eğitim hakkı olmakla en temel haklarımızı da şoven rejimden demokrasinin kuralları çerçevesinde istemeyi sürdüreceğiz.


Geçtiğimiz sonbahardan bu yana günümüz İran İslam Cumhuriyeti sınırları içindeki Güney Azerbaycan bölgesine ilginin öncelerle kıyaslanmaz derecede artması haliyle 'Türkiye bundan sonra ne yapmalı?' sorusunu da gündeme taşıyor.

Söz konusu sınırların hemen ötesinde aynı dili konuşan ve aynı dinin mensubu 35 milyonluk bir insan kitlesi olunca değişmeye başlayan konjonktürler içinde yeni politikaların gündeme gelmesi de kaçınılmaz olacaktır.

Güney Azerbaycan konusunu kurulduğu 1994 yılından bu yana gündeminde tutan Avrasya Bir Vakfı Yönetim Kurulu başkanı Şaban Gülbahar, Independent Türkçe'nin sorusunu şu sözlerle yanıtladı:

Özellikle Rusya ve İran hatta Batılı güçler bu bölgeyi yeni terör üssü olarak kullanmak istemektedir. Gelişmeler Rusya, İran ve Batılı güçlerin bilgisi dahilinde cereyan etmektedir.

Amaç Güney Azerbaycan halkının uyanışını engellemek, milliyetlerine sahip çıkmalarını önlemek, kültürlerini ve günlük hayatlarını geleneklerine göre yaşamalarını engellemek, Büyük Azerbaycan ve Büyük Türk Dünyası idealinin gerçekleşmesini durdurmaktır.

Bize düşen bu tuzağın farkına varmaktır. Doğu Türkistan, Fergana, Kırım, Karabağ, Afganistan Türkleriyle Güney Azerbaycan birbirine bağlıdır.

Bundan sonraki dönemde hem bizler 'Senin Türk'ün, benim Türk'üm' demeden ilerlemeli ve hem de devletimiz politikalarında bu ilkelere üstünlük tanımalıdır.


İran'ın Batı Azerbaycan bölgesinde cereyan etmiş gelişmelerin bir dizi sürprize açık olabileceğini bu yazı için alınmış görüşler de ortaya koymaktadır.

Ne baş vermektedir:

Yeni bir global planın uygulanması mı yoksa Tahran rejiminin 'Bensiz asla birlikte yaşayamazsınız' mesajı mı?

Açıklamalar gelişmelerin içinde bunların dışında da planların olabileceğini ortaya koyuyor. Onun için gelişmeleri daha yakından izlemekte fayda olacaktır.

    

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU