Tanrı, Afganistan'ı gömen Taliban'ın yanında değil!

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Amerika ve NATO'nun Afganistan'dan çekilmesiyle beraber Taliban, Pençşir bölgesi hariç Afganistan'ın tamamını kontrolü altına aldı. Afganistan'da şu anda Taliban'ın Afganistan İslam Emirliği hüküm sürmektedir.

Taliban'ın Afganistan'da iktidara gelişi, Müslüman dünyada büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılanmamaktadır.

Taliban iktidarının korku, şiddet ve esaret olduğunu bilen Afganlar, canlarını her türlü tehlikeye atarak ülkeden kaçmaya çalışmaktadırlar.  

Amerika'nın askeri gücünü çekmesinin Taliban'ı iktidara getiren ana faktör olduğu üzerinden Amerika, olan bitenin sorumlusu olarak eleştirilmektedir.  

Amerika politikalarını eleştirmek ve Amerika karşıtlığını Müslüman ülkelerin kamuoyunda yaygınlaştırmak yeni bir durum değildir.

Amerika karşıtlığı ve eleştirisi, Afganistan sorunu daha doğrusu fiyaskosu konusunda sahici ve samimi bir açıklama sunmamaktadır.


Taliban'ın ülkeyi gasp etmesi, Müslüman coğrafyasında Afganistan'ın bir Müslüman güç tarafından yönetilmesi olarak okunmamaktadır.

Taliban'ın iktidara gelişi, Müslüman dünya ve İslam için bir kazanım olarak görülmemektedir. Taliban'ın Afganistan'ı gasp etmesi, bir İslam devrimi olmadığı gibi, Mekke'nin fethi de değildir.

Taliban'ın iktidara gelişi, Afganistan'ın kaybedilmesi olarak okunmakta ve algılanmaktadır. 


Taliban'ın Afganistan'da iktidara gelmesini, Müslüman dünyada İslam'ı insanlığa kurtuluş alternatifi olarak sunma hayalinin sonu olarak görebiliriz.  

Taliban kontrolündeki Afganistan İslam Emirliği, demokrasiyi reddetmiş, tam bir şeriat idaresi kuracağını ilan etmiş, kadının eğitim, çalışma ve sosyal hayata katılma haklarını tamamen ortadan kaldırmış, müziği ve sanatı yasaklamış, dini ve sosyal çoğulculuğu tanımayacağını ve toleransı hiçbir şekilde politika olarak benimsemeyeceğini ortaya koymuştur.

Taliban örneği, demokrasi, özgürlük, insan hakları, kadın hak ve özgürlükleri, barış ve adalet konularında Müslüman dünyanın insanlığa ve dünyaya katkı sunacak bir birikime, bilgiye, tecrübeye ve anlayışa sahip olmadığını göstermektedir.

Afganistan'a bakan dünya, İslam ve şeriat rejiminin insanlık için yol olmadığını görmektedir. Yüzyıllar öncesinin anlayışlarını günümüz dünyasına kutsal ve din adına dayatan Taliban hareketinin, bugünü ve yarını yok etmekten başka bir özelliği bulunmamaktadır.

Yüzyıllar öncesinin anlayışlarını günümüze taşımak ve din adına modern dünyanın değerlerini ve kurumlarını reddetmek, Afganistan'daki fiyasko, çöküş ve tükeniş halini kalıcılaştırmaktadır.


Taliban, kalaşnikoflarla, katliamlarla ve kabilecilikle Afganistan'da hakim olmayı başarmıştır. Taliban, halkın kalbini ve zihnini fethedememiştir.

Ülkeyi terk etmek için her türlü riski göze alan Afganlıların kalbinde ve zihninde Taliban'ın Afganistan İslam Emirliği, korku, kaos ve kalaşnikoftan başka bir şey değildir. 
 


Taliban, Afganistan'da mutlak hakim konumunda olan güç değildir. Afganlıların demokratik rızası olmadan Taliban'ın Afganistan'ı gasp etmesi, ülkede çok ciddi bir iç savaş riskini doğurmuştur.

Kabil Havaalanı'na yapılan bombalı saldırılar sonucu onlarca insanın hayatını kaybettiği bildirilmektedir. Taliban, önümüzdeki süreçte IŞiD Horasan grubuyla ciddi bir güç mücadelesine girişecektir.

Afganistan'ın kabusu sadece Taliban değildir. IŞID Horasan ve Taliban arasındaki güç mücadelesi, Afganistan'ın korkunç yıkımlarla yüz yüze getirecektir.

Amerika ve NATO'nun çekilmesi, Afganistan için ulusal kurtuluş demek değildir. Taliban'ın iktidara gelmesi Afganistan'ın sıkı sıkıya kölelik zincirlerine bağlanması demektir. Pakistan ve Taliban, birlikte Afganistan'ı köleleştiren ve yıkan güçlerdir.


Taliban, hiçbir şekilde değişmemiştir. İslam Emirliği adı altında kurduğu despotik idare ile Taliban, kadınların tek başına dışarı çıkmasını ve İslam'a aykırı olduğu gerekçesiyle müziği yasaklamıştır.

Afgan Müzik Enstitüsü'nü talan eden Taliban teröristleri, Afganistan'ı barbar bir şekilde gömeceklerini ortaya koymaktadırlar.

Taliban yönetimi, Afganistan'ı Rusya, Çin, İran ve Hindistan gibi büyük güçler arasında bir hegemonya alanı haline getirecektir.

Taliban dahil hiçbir yerel veya uluslararası güç, tek başına Afganistan'a hakim olamayacaktır. Taliban, işbirliği yaptığı Pakistan veya Çin gibi güçlerle barbar uygulamalarına ve yağmacılığına devam edecektir.


Taliban'ın Afganistan'da iktidara gelmesi, aslında Afganistan'ın ölü bir cesetten başka bir şey olmadığını göstermektedir.

Taliban'ın çok kısa sürede bütün eyaletleri ele geçirmesi, Afgan merkezi hükümetinin ve ordusunun kısa sürede çökmesi ve Kabil'in Taliban'ın eline geçmesi, Afganistan'ın cansız bir cesetten başka bir şey olmadığının göstergeleridir.

Bir İslam hükümeti kurma, farklı güçleri hükümete katma ve dünyayla ilişkiler kurma konusunda mesajlar vermeye çalışan Taliban'ın varlığı,  Afganistan'ın ölü bir cesetten başka bir şey olmadığı gerçeğini gizlememektedir.

Taliban'ın ılımlı olarak nitelenen mesajları ve değişen-yenilenen Taliban efsanesi üzerinden yapılan tartışmaları,   Taliban idaresinin Afganistan'ın cenazesini gömme olarak değerlendirebiliriz.

Taliban'ın takiyye taktikleri ve politikaları, Afganistan'ın cansız cesedine yeni bir ruh üflememektedir. Taliban'ın Çin'le, Rusya'yla, Pakistan'la, İran'la ve körfezle kurduğu ilişkiler, Afganistan'ın ölmüş cesedinin üstüne akbabaları üşüştürmek anlamına gelmektedir.

Afganistan'ı ilişki kurduğu akbabalarla gömmeye hazırlanan Taliban yönetiminin yardımcısı Tanrı değildir. Tanrı, Taliban'la birlikte değildir.


Taliban'ın Afganistan'ı gaspı, sadece Afganistan'ın sorunu değildir. Afganistan'ın ölümü, bütün dünyanın ve Müslüman dünyanın sorunudur.

Afganistan'ın kaybedilmesi, dünyanın demokrasiye, özgürlüğe, hukukun üstünlüğüne, bireysel özgürlüklere, insan haklarına, kadın haklarına, çoğulculuğa ve barışa dayalı olarak bir yönde ve yolda olmasını isteyenlere karşı, despotizmi, şiddeti, cehaleti, Ortaçağ karanlığını, fanatizmi, nefreti, tekçiliği, zorbalığı, cinsiyetçiliği, ölümü ve kalaşnikofu savunanların meydan okumasıdır.

Afganistan kaybetmiştir. Dünyanın despotizm, şiddet, ölüm, vahşet ve barbarlık güçleri karşısında kaybetme lüksü yoktur. Afganistan'ın kaybedilmesinden sonra dünya, bir seçim yapmak zorundadır.

Dünya, Taliban'ın temsil ettiği despotizme karşı demokrasiye, özgürlüğe, çoğulculuğa,  kadına, hukuka ve barışa sıkı sıkıya sarılmak zorundadır.

Küresel ölçekte Taliban barbarlığına ve despotizmine karşı yapılacak işbirliği, dayanışma ve mücadele, dünyanın ve insanlığın geleceğini belirlemede önemli olacaktır.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU