26. yılında Srebrenitsa Katliamı’nı unutmadık!

Srebrenitsa Katliamı’nın 26. yılında Ayşe Müzeyyen Taşçı ile konuştuk

Bosna Hersek'te 11 Temmuz 1995'de yaşanan Srebrenitsa Soykırımı'nda eşi, iki oğlu, kardeşi ve çok sayıda yakınını kaybeden Srebrenica Anneleri Derneği’nin eski başkanı Hatice Mehmedoviç. Katliamın sembol isimlerinden Hatice Mehmedoviç, 2018 yılında hayatını kaybetti. (Fotoğraf: Twitter)

Bosna Savaşı, üzerinden yıllar geçmesine rağmen izleri hala devam eden ve en büyük katliamlara sahne olan bir insanlık ayıbı olarak tarihteki yerini aldı. Özellikle BM tarafından güvenli bölge ilan edildiği halde 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’daki en büyük katliamın yaşandığı Srebrenitsa’da, Temmuz 1995’te resmi rakamlara göre en az 8372 Boşnak Müslüman Sırplar tarafından öldürüldü. Resmi rakamlara göre diyoruz, çünkü savaşın bir de belgelere dökülemeyen ve görünmeyen yüzünde, insan hayatının bir rakam kadar bile değerinin olmadığı ortamlarda ne acıların yaşandığı, daha nice kadınların, çocukların, yaşlıların katledildiği hala bilinememektedir.

Boşnak Lider Alija İzzetbegovic’in ‘Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır’ sözüne istinaden Srebrenitsa Soykırımı’nın 26. Yılında da Sırplar tarafından Boşnak halka yaşatılanları tekrar gündeme taşıdık. Bosna Savaşı’nın aktivistlerinden ve savaşta yaşanan gerçek hayat hikayelerini ‘Kızıl Zambak’ kitabı ile kaleme alan IHH Kadın Kolları Başkanı Yazar Ayşe Müzeyyen Taşçı’dan dinledik.

Srebrenitsa Soykırımının 26. Yıldönümünde konuyu Bosna Savaşı üzerine kaleme almış olduğunuz ‘Kızıl Zambak’ isimli kitabınızla başlatmak istiyorum. Çünkü kitabınız Bosna Savaş’ında yaşanmış gerçek hayat hikayelerinden oluşuyor. Bu hikayelere nasıl ulaştınız?

Malum olduğu üzere 1992'de yaşanan Bosna savaşı yaşamlarımızda derin izler bıraktı. Benim için de bir milattı esasında. Zira o yıllarda henüz genç, heyecan dolu ve idealisttik. Yaşanan korkunç savaşta Müslüman Boşnaklara yardım için kurulan İHH tarafından ülkemize pek çok muhacir kadın ve çocuk getirilmişti. Ben de bu çalışmanın içinde yer aldım ve bu benim yıllar sürecek mülteci çalışmalarına ilk başlangıç miladımdı. Bu süreçte pek çok Boşnak dostum oldu. Birçok çalışmada mülteciler ve savaş mağdurları için faaliyetlerde bulundum. Yolum rahmetli Halide İzzetbegovic ile kesiştiğinde ise Boşnak halkına olan ilgim ve muhabbetim daha da arttı. Savaştan sonra dostlarla irtibatım devam etti. Balkanların tarihi, İslami mücadele, Bosna ve Alija'ya dair derin araştırmalar yaptım. Bu kitap da söz konusu araştırmaların ve savaş esnasındaki tanıklıklarım üzerinden hastane odasından "bunları yazmalısın" diyen bir Boşnak dostumun vaziyeti üzerine kaleme alındı.

Yaşamımda derin izler bırakıp hakka yürüyen Boşnak dostum, kitabımın da ana karakteri olan Selma’ydı. Selma Bosna Savaşı gazisi muhteşem genç bir Boşnak Kadınıydı. Kendisi ile savaş esnasında Türkiye'de pek çok yardım faaliyeti yürüttük ve ne yazık ki asla unutmayacağım bir dost muhabbeti ile kalbimizde acı bırakıp Hakka yürüdü. Onun bilgilerinden, Alija’nın yaşamından, komutanlar, mücahitler, şehit eşleri, şehirler ve olaylar üzerinden bir kitap kaleme almak yine onun vasiyetine istinaden gerçekleşti.

Hikaye tamamen savaş sırasında yaşanmış olaylardan oluşuyor. Ben uzun süre muhacirlerle birlikte kaldım. Savaşın verdiği acıyı ve duyguları gördüm. Ve onu ruhumda taşıdım. Kitapta o duyguyu vermek istedim. Yaşanmış hikâyelerin arasına savaş öncesindeki Bosna'yı koydum. Oradaki İslami hareketin lideri Alija İzzetbegovic ve arkadaşlarının mücadelesini, Mladi Müslümanının mücadelesini, Bosna-Hersek Devletinin kuruluşu, savaşın başlaması, sonraki süreç gibi pek çok hususu hikayelerin içine yerleştirerek anlatmaya çalıştım.

Malum zambak yeniden dirilişi, saflığı, asaleti, cesareti temsil eder ve Bosna Hersek Devleti kurulurken Bayrağı bu sembol üzerinden misyon olarak kendini ortaya koymuştur. Ancak bu saf ve temiz çiçek ne yazık ki faşizm tarafından kana boyandı... Bu anlamda kitabıma da ‘Kızıl Zambak’ ismini verdim.

8031c552-d419-4943-b159-fab33f415f02.jpg
Müzeyyen Taşçı. (Fotoğraf: Independent Türkçe)

Bosna Savaşı'nda yaşanan olaylara yakından tanıklık etmiş biri olarak Srebrenitsa Soykırımı ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Srebrenitsa büyük bir ihanetin kurbanıdır. Düşünsenize savaşın başladığı 1992’den 95’e kadar sessiz kalan BM tam Bosna ordusu kaybettiği şehir ve kasabaları geri almaya zafere doğru hızla ilerlemeye başladığında pat diye tankını tüfeğini toplayıp bölgeye geliyor. Sonra farklı noktalarda şehirleri “sivilleştirerek” güvenli bölgeler oluşturuyor. Bu şehirlerden biri olan Srebrenitsa daha önce Karazçin korumada olan Naser Oriç komutasında gönüllü askerler ve sonradan oluşturulan Bosna ordusuyla desteklenen bir kasabadır. Ancak BM Korumasında tamamen silahsızlandırılarak oluşturulan ve adeta açık hava cezaevlerini andıran bu şehre tamamen sivil kadın ve çocuklardan oluşan binlerce savaş mağduru sivil akın ediyor ve sonuç olarak 24 bin kapasiteli şehir 80 binin üzerinde sivilin sığındığı bir kampa dönüşüyor.

11 Temmuz katliamından önce çeşitli iftiralarla bölgeden uzaklaştırılan Komutan Naser Oriç’in ardından 10 bin silahlı Sırp Çetnik BM’nin gözü önünde –hatta desteği ile- elini kolunu sallayarak Srebrenitsa’ya giriyor. BM Korumasında olan bu “güvenli bölge” tarihe bir büyük ihanetin notunu düşüyor. Öyle bir ihanet ki, BM askerlerinin gözü önünde 10 binden fazla kişi öldürülüyor. Bunun 8 binden fazlası erkek. Bu ihanet Alija İzzetbegoviç ve halkına yapılmıştır. Dolayısı ile Srebrenitsa katliamı eşittir bir BM ihanetidir ve bu ihanetler topluluğu Alija’nın kazanmak üzere olduğu bir savaştan çekilmesine yol açmıştır.

Birleşmiş Milletlerin güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa'da 11 Temmuz 1995 yılında Sırplar tarafından gerçekleştirilen soykırımın, bakın bunu özellikle üzerine basarak söylüyorum "BM’nin güvenli bölge olarak ilan edildiği bir bölgede gerçekleşmesi" ise son derece dikkat çekici bir durumdu. Srebrenitsa'yı korumakla görevli BM’ye bağlı Hollandalı askerlerinin göz yumduğu bu katliamda savunmasız 8 binden fazla erkekle 2 binden fazla kadın katledildi. Yapılan soykırım, tecavüzler ve yaşanan vahşetin hedefinde sadece Boşnaklar değil elbette Türk ve Müslüman varlığına bir etnik temizlik hareketiydi. 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki bu en kanlı savaşa karşı Batı dünyasının ve küresel örgütlerin sessizliği ise, tarihin sayfalarında onların gerçek yüzünü ortaya çıkaran bir ibret tablosu olmuştur.

Yani BM Srebrenitsa’yı önce güvenli bölge ilan ederek silahsızlandırdı ve 80 binden fazla halkı oraya topladı, sonra da Avrupadaki en büyük soykırımın yaşanmasına göz yumdu öyle mi?

Tam olarak bunu ifade ediyorum. Silahsızlanmış halka yardımla görevli Hollanda askerlerin insani yardım dağıtırken bile keyfe keder davrandığı, bu yardımlar yapılırken kadınlara karşı ahlaki çirkinliklerin yapıldığına dair anlatımlar var. Kitabımın yazılışı esnasında görüştüğüm pek çok Boşnak bunu teyit etti ve yapılan zulmü açık bir şekilde ifade ettiler. Bu yaşananlar ve mağdurların anlattıkları kitabımda yer alıyor. On binlerce silahlı Sırp Srebrenitsa'ya ilerlerken kenarda bekleyen hiçbir şey yapmayan Hollandalı askerlere şahitlik eden pek çok tanık var. Oysa Şehrin Güvenli bölge olma garantisi bizzat Aliya İzzetbegoviç'e veriliyor. Alija, Sarayevo'daki tünelden başka bir kasabaya giderken, BM'nin yetkilisini arıyor. Diyor ki; Srebrenitsa'da sıkıntı var, saldırı başladı. BM yetkilisi, "Biz oraya helikopter gönderiyoruz" diyor. Aliya tünelden çıkıp diğer kasabaya varmadan Srebrenitsa düşüyor. Çünkü Hollanda askerleri silahsız bir halkın üzerine yürüyen 10 binlerce Sırp askerine karşı sessiz kalıyor. Onların soykırım yapmasına göz yumuyor. Bu soykırımın ardından şehirler kasabalar düşüyor. Oysa Srebrenitsa ve Gorajde işgale ve saldırılara karşı tam 4 yıl direnmiş iki kahraman şehirdir.

f7898a08-0c5f-4bb9-a777-371f48a8f296.jpg
Aliya İzzetbegoviç.


Gönüllülerden oluşan askerleri ile Komutan Naser Oriç tüfeklerle ve Sırplardan aldıkları silahlarla 4 yıl şehirlerini savundular. Ta ki güvenli bölge ilan edilene dek. Sonrası kahraman şehirlerin bir ihanetle son bulan trajedisine dönüştü. Buna kim göz yumdu? Elbette BM.

Bundan dolayı da hiç adil olmayan bir anlaşmaya zorladılar Alija İzzetbegovic'i. Savaş nasıl orantısız ve adaletsiz sürdüyse, o şekilde de bitirildi. Geçen onca zamana rağmen hala Srebrenitsa'dan toplu mezarlar çıkıyor. Srebrenitsa'da katledilenlerin sayısı demek ki bilinenin çok üstünde. Ben Srebrenitsa'yı her işittiğimde, Srebrenitsa eşittir ihanet diyorum.

Size göre Bosna savaşının en karanlık yüzü bu ihanetler midir?

Bosna savaşının üç karanlık yüzü vardır.

Birincisi; II.Dünya savaşından sonraki en kanlı savaş olması.

İkincisi; Kadınların haysiyet ve onurunun çiğnendiği en gayri ahlaki yüze sahip olması… 55 bin kadın Bosna savaşı sırasında sistematik tecavüze uğradı. Müslüman neslin dönüştürülmesi için Sırp faşizminin toplama kamplarında beklettiği tecavüz mağdur Müslüman kadınların dünyaya getirdiği 20 bin çocuktan bahsediliyor.

Üçüncü Karanlık yüzü ise; BM ve batılıların soykırıma uğrayan bir milleti uğrattığı ihanetin acı ve ağır sonuçları. 35 bini çocuk olmak üzere 400 bine yakın katledilmiş Boşnak katledilmiştir.

 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan en kanlı savaştı dediniz. Peki dediğiniz gibi dünya tarihine ihanetleri, sistematik tecavüzleri ve yaşattığı derin acılarla geçen Bosna Savaşı'nın amacı neydi?

Malum olduğu üzere 90’lı yılların başında Yugoslavya devleti çözüldüğünde Müslüman Boşnakların manevi Lideri Alija İzzebegovic diğer ülkeler gibi bağımsızlık talebinde bulundu. Ancak Sırp lider Kracziç konu ile ilgili referandumda ‘Bağımsızlık talebinizi gerçekleştirdiğinizde Balkanları size cehenneme çevirmeyeceğimizi mi sanıyorsunuz’ şeklindeki tepkisi ile Sırpların niyetlerini belli etmişti bir bakıma. Neticede bağımsız Bosna Hersek Cumhuriyeti’nin kuruluşu hızla gerçekleşmiş Alija Cumhurbaşkanı olmuştu. Bosna'dan önce Slovenya'da bir savaş başladı. Bu savaş ilerlemeden Avrupa bu savaşı durdurdu. Bu süreçte Bosna’da savaş çıkma ihtimali konuşulmaya başlayınca Boşnaklar ‘Avrupa'nın orta yerinde böyle bir savaş çıkmaz’ diye düşünseler de öngörüleri kuvvetli Alija BM’ye mektup yazarak ‘Olası bir savaş hazırlığına karşı gözlemci’ talebinde bulunmuştu. Ancak tabi BM bu talebi görmezden gelerek mektuba cevap bile vermeye tenezzül etmedi... Sonrası dünyanın 4.büyük ordusuna sahip Sırp askerleri ve Çetnikler Boşnakların yaşadığı şehir ve kasabaları kuşatarak Savaşın çıkmaması için direnç gösteren Alija ve Bosna Hersek Cumhuriyeti’ni savaşa ‘mecbur’ etti.

Sonuç olarak Bosna Savaşı’nın öncelikli sebebinin Müslümanlar üzerinde etnik bir temizlik gerçekleştirmek olduğunu görmüş olduk. Nitekim bir Sırp komutanın savaşın başında uluslararası basına ‘Çok değil, üç ay sonra Balkanlarda Müslüman problemi kalmayacak. Hepsini temizleyeceğiz.’ şeklinde verdiği demet de bunun en büyük kanıtıdır.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU