Rostov’daki Türk gencin 3 bin dolarlık işinden 840 milyon dolarlık turizme kadar… Rusya yaptırımları

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Sergei Karpukhin/Reuters

Tarih 27 Haziran 2016. Ortaköy'deki tarihi bir mekanda Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, yabancı basın mensuplarına iftar yemeği veriyor.

Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın da katıldığı iftardan önce Türk siyasetinin beyefendisi, tanımaktan, konuşmaktan, konuştuklarını yazmaktan hep büyük zevk aldığım Prof. Dr. Avcı'ya "Efendim, Sayın Cumhurbaşkanı'nın bugün Rusya Cumhurbaşkanı'na mektubu yayımlandı. Türkiye ve bölge açısından son derece önemli bir gelişme; soru soracağım, açıklama yapmanızı rica ediyorum" dedim.

"Yemekten sonra hay hay" diye yanıtladı.

Beyoğlu Belediye başkanlığı döneminden tanıdığım rahmetli Kadir Topbaş'a, "Cumhurbaşkanının bugün Vladimir Putin'e mektubu yayımlandı. Moskova Belediye başkanıyla yakınlığınızı biliyorum. Mektubun tarihi bir kırılma yaratacağından eminim. Sergey Sobyanin ile ilişkileriniz bağlamında mektupla ilgili açıklama yapmanızı istirham ediyorum" diye arz ettim.

Türk siyasetinin başka bir centilmeni Kadir Bey de tereddütsüz olumlu yanıt vermekle kalmayıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mektubundan doğacak görevleri yerine getirmek için hemen Moskova'ya gitmeye hazır olduğunu da ekledi.

Konuşup, anlaştığımız senaryoyu olduğu gibi uyguluyoruz.

Nabi Avcı: "Cumhurbaşkanımız son derece isabetli bir adım atmıştır. Çok eski geleneklere dayanan Türk-Rus ilişkileri plajlara ve bavullara hapsedilemez. En kısa sürede biz de gerekeni yapmaya hazırız."

Kadir Topbaş: "Cumhurbaşkanımızın mektubunu tereddütsüz destekliyorum. Sergey Sobyanin, İstanbul'da üç gün benim misafirim olmuştur. Moskova'ya gitmek için kendisinin davetini bekliyorum. İnşallah, Cumhurbaşkanımızın mektubundan sonra bir an önce davet gelir ve ben de hemen Moskova'ya giderim."


24 Kasım 2015.

Suriye'den girerek 17 saniyeliğine Türkiye sınırını ihlal eden Rusya uçağı düşürüldü.

"Emri kim verdi?" sorusuna yanıt aranırken Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ben verdim, bir daha olursa, bir daha veririm" diye açıklama yaptı. 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise, 'kendisiyle istişare edilmek yerine hemen NATO'ya koşulmasından' yakındığı gibi, Suriye hava sahasının S-400'lerle donatılması talimatını vermekle kalmadı; operasyon kısa süre içinde tamamlandıktan sonra "Şimdi gelsinler bakalım" şeklinde açıklamasıyla iki ülke arasındaki ilişkileri alabildiğine sertleştireceğinin sinyalini verdi.

Yaptırım uygulanacak ilk alanın turizm olacağı belliydi haliyle. 2015 Aralık başından uygulamaya konan yaptırım planlarına Rusya medyasında ciddi şekilde karşı çıkan gazeteci-yazarlar oldu.

Fakat Rusya hükümeti onların hiçbirini kaale almadığı gibi, ülkenin farklı noktalarında Türk kökenli insanların en ufak işleri bile sekteye uğratıldı.

Örneğin Rostov kentinde genç bir Türk işadamının 3 bin dolarlık ihalesi bile yapımı bitmek üzereyken iptal edildi.

Rusya'dan fıçılarda ithal edilerek şişelenen ve üzerine etiket yapıştırılarak Irak'a ihraç edilen 600 milyon dolarlık (Türkiye'nin karı 200 milyon dolar) ayçiçek yağı işi durdurulurken, Karadeniz'deki balıkçılıktan; Türkiye'den Rusya'ya domates ihracatına kadar ya operasyonlar durduruldu veya el kol kıpırdatamayacak derecede kısıtlandı.

Nisan 2016'da Azerbaycan'dan domates ithal etmek için anlaşma imzalanınca "Domates Türk kardeşliğini bitirebilir" diye bir yazı kaleme aldığımı da hatırlıyorum.

Rusya Ekonomi Bakanlığı'nın resmi istatistiğine göre, Aralık 2015-Haziran 2016 dönemindeki yaptırımlar sonucunda Türkiye'nin sadece Rusyalı turistlerin gelmemesinden dolayı maruz kaldığı zarar 840 milyon doları bulmuştu.

30 Ekim 2016'da İstanbul'da yapılan dar çerçeveli Rusya-Türkiye ilişkilerinin bugünü ve geleceği konulu toplantıda, Kremlin için raporlar hazırladıklarını söyleyen Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü direktörü, karşı askeri istihbaratın emekli tümgeneraline ve 10 sene Rusya'nın NATO  Parlamenter Meclisi Delegasyonu'nda görev yapmış eski bir milletvekiline "Yedi ayda Türkiye'nin sadece turizmden kaybı yaklaşık 1 milyar dolar olmuştur, Rusya hükümeti bunu telafi etmeyi düşünüyor mu; düşünüyorsa hangi yollardan?" diye sorduğumda aldığım yanıt şu şekilde oldu:

Bizim için en önemli husus Sayın Edoğan'ın, Türkiye'nin başında bulunmasıdır. ABD kendisinin dünyayı yönetmesi gerektiğine inanıyor. Bölgede ABD'ye direnen tek lider Sayın Erdoğan'dır. Kendisi iş başında olduktan sonra biz her şeyi telafi etmeye hazırız.


Ve bu yanıtla bir taşla birkaç hedefi vurma niyetinde olduklarını saklamamışlardı.

İki AK Parti'li milletvekilinin o toplantıda bulunma nedenini ise bugüne kadar anlamış değilim...

Rusya'nın ekonomi alanındaki yaptırımları her gün üzerine koyarak tavizsiz devam ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mektubundan kısa süre sonra 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi yaşandı. 

Darbe girişimini bastırılıp olağanüstü durum ilanından yirmi gün sonra; 9 Ağustos 2016'da Erdoğan ile Putin, Sankt-Petesbrurg'da bir araya geldi.

Heyetler arası görüşmelerden sonra iki devlet başkanının bu kez yüz yüze buluşması devletler arası ilişkilerde pek alışık bir durum olmamasının yanı sıra, aynı gün içinde ikinci buluşma Türkiye Cumhurbaşkanı'nın olağanüstü bir talebine ve Rusya Devlet Başkanı'nın bu talebi görüşmeye sıcak bakmasına işaret etmekteydi.

Buluşmanın içeriğini bilmeseler bile olağanüstü gelişmelere kapı aralayacağını değerlendirenler yanılmamışlardı: O buluşmada varılan anlaşma sonucunda Türk Ordusu 24 Ağustos 2016'da Suriye'nin kuzey batı bölgesinde yuvalanmış terör örgütüne karşı Fırat Kalkanı Operasyonu'nu gerçekleştirmek amacıyla sınırın ötesine S-400 füzelerinin deaktif edilmesi sonucuna geçebilmişti.

Ekim ayında ise Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, "Ülke sınırlarının hava taarruzuna karşı savunmasız olduğunu" gerekçe göstererek Rusya'dan S-400 füzeleri alabileceklerini gündeme getirdi.

19 Aralık'ta Rusya Federasyonu'nun Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un sergi açılışında FETÖ'cü bir çevik kuvvet mensubu tarafından katledilmesini Rusya'nın temkinle karşılaması şahsen devlet başkanı Putin'in Türkiye ile ilişkilerde ne kadar önemli planlarının olduğuna işaret ediyordu.

Türkiye ise aynı temkini 27 Şubat 2020'de 57 askerinin Rusya güçleri tarafından İdlib'de şehit edilmesinden sonra sergiledi...


Ve geldiğimiz noktada...

Rusya ile Ukrayna arasındaki Donbass sorununun yeniden alevlendiği günlerde Ankara ile Kiev arasında imzalanmış kapsamlı anlaşma Rusya tarafını ne kadar öfkelendirmiş olmalı ki, 'pandemi' gerekçesiyle yaptırımlar dizisine geri dönüldü.

Oysa başta ABD'nin 400 milyon dolarlık silah yardımı olmakla Batılı ülkelerin sıkı işbirliği içine girdiği Ukrayna ile Türkiye'nin anlaşmalar imzalamasına Rusya'nın tepki gösterme hakkı bulunmamaktadır.

Bunu hemen yaptırımlara dönüştürme girişimi ise gerçekten ilginçtir. Zira, 2010-2015 yılları arasında BDT ülkeleri arasında Rusya'dan en fazla silah almış ülkenin Azerbaycan olmasına rağmen, Türkiye'nin buna herhangi tepkisi olmamışsa, Türkiye'nin herhangi bir ülkeyle kapsamlı anlaşma imzalaması Rusya'yı neden rahatsız etmeli ki? 

Türkiye'de bulunan Rusyalı turistler geri götürülüyor. Ankara, imzaladığı anlaşmayı iptal etmeyeceği için ekonomik yaptırımların arkasının gelmesi kuvvetli bir ihtimal.

Peki, bunun devamında Suriye sath-ı mailinde Moskova'nın Ankara'ya karşı talepleri gündeme gelebilir mi?

Her şey olabilir derim...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU