Ortadoğu notları (27): Şeyh Mahmude Berzenci (2)

Altan Tan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

İngilizlere karşı savaşan Şeyh Mahmud Berzenci'nin, 17 Temmuz 1919'da yaralı olarak esir edilmesinden sonra İngilizler, Kürtlere yerel özerklik vermek yerine bölgeyi doğrudan kendileri yönetmeye başladılar.

Kürtlerin, yıllardır Osmanlı yönetiminden talep ettikleri; ancak bir türlü elde edemedikleri Kürtçe anadille eğitim hakkını tanıyarak, Kürtçe eğitim yapan 7 okul açtılar ve Kürtçe'yi resmi dil olarak kabul ettiler.

Ancak özellikle Goyan, Surçi, Zebari, Sindi, Doski ve Barzan Aşiretlerinin İngilizlere karşı direniş ve savaşı devam etti.

Amediye bölgesinde halk 15 Temmuz 1919’da Hacı Şaban Ağa önderliğinde ayaklandı.

Ekim 1919 yılını Ekim ayında Musul Valisi Albay Phill ve Akra Kaymakamı Yüzbaşı Scout, aşiretleri ikna etmek üzere bölgede ziyaretler yapmaya başladılar.

Bunun üzerine harekete geçen Şeyh Ahmed Barzani, kardeşi Şeyh Sıddık Barzani komutasında bir grubu gödererek; 4 Kasım1919 tarihinde Zibarileri ziyaret ettikten sonra Musul'a dönmekte olan Albay Phill ve Yüzbaşı Scout’u öldürttü.

Barzaniler, 10 gün sonra da diğer Kürt aşiretleri ile birlikte Akre şehrini işgal ettiler.

İngilizler, 1920 baharında silahlı Asur kuvvetleri ile birlikte bölgede bir askeri harekat başlattılar.

Zor durumda kalan Zibari aşireti İran’a kaçarak İsmail Ağa Şikaki’ye (Simko) sığındı.

Barzan Bölgesi'nde ise Barzan aşireti ile Petros Ağa liderliğindeki Asurîler arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.

Şeyh bir müddet Hint Okyanusu'ndaki Andaman Adası'nda tutulduktan sonra Kuveyt'e getirildi.

Ankara'da göreve başlayan TBMM Hükümeti Mayıs 1921'de Şemdinli'de bulunan Yüzbaşı Muhittin Bey'i Rewanduz'a gönderdi.

Muhittin Beyi, Rewanduz'da aralarında Şeyh Ubeydullah, Şeyh Rakip Simbil, Kak Eminé Selan, Ğaffur Han Navdeşti, Bavil Ağa, Hama Şin Serçiya, Hıdır Ağa Kore'nin de aralarında bulunduğu Kürt ileri gelenleri
karşıladı ve İngilizlere karşı neler yapılabileceği konuşuldu.

Kısa bir müddet sonra Rewanduz'a Yüzbaşı Mahmut Fazıl Bey komutasında bir müfreze asker gönderildi ve bölgede Rewanduz Hükümeti adında bir yönetim ve meclis oluşturuldu.

Meclis Başkanı: Şeyh Rakip
Meclis Başkan Yardımcısı: Ahmet Taki
Meclis Üyeleri: Bavil Ağa, Ğaffur Han, Said Bey, Şeyh Cevad, Salih Bey, Şeyh Kak Emin
Belediye Reisi: Şevket Efendi
Jandarma Komutanı: Nuri Bavil Ağa

Rewanduz'da oluşturulan bu yönetim ve alınan diğer kararlar Van valisine de bildirildi.

23 Ağustos 1921’de Irak Kralı ilan edilen Kral Faysal'ın (Şerif Hüseyin'in oğlu) tahta geçme törenine Kerkük ve Süleymaniye'den hiç bir Kürt temsilci katılmadı.

TBMM Hükümeti, bölgedeki faaliyetlerine hız vererek 1 Şubat 1922'de, Antep Savunması'nı başarıyla sürdürmüş yarbay Ali Şefik Bey'i (Özdemir Bey) bölgeye gönderdi.


Ali Şefik Özdemir Bey

Bölgeye geldikten sonra bir yıl içinde olağan üstü denilebilecek işler gerçekleştiren ve bölgede Özdemir Bey olarak tanınan Ali Şefik Bey, Kafkasya'dan Büyük Çerkes göçü sırasında gelen, önce Bursa'ya ve daha sonra Sivas'ın Kangal İlçesi2ne, oradan da da Mısır'a giderek 12 vilayetin bağlı olduğu bir Bölge Valiliği görevini üstlenmiş olan Ahmet Cevdet Bey'in oğludur.

Kafkasya'daki ailesin kökeni Osmanlı döneminde paşa olan Özdemir Paşa'ya dayandığından Kürdistan'da 'Özdemir' kod adını kullandı.

Soyadı Kanunu çıktıktan sonra da Özdemir soyadını aldı.

Ali Şefik Özdemir, 1885 yılında Kahire'de doğdu. El Ezher'de okudu ve ve Darülfünun Edebiyat-ı İslamiye bölümünü bitirdi.

Bir müddet serbest ticaret ve çiftçilikle uğraştı ve Şam-Türk Arap Birliği Teşkilatı'nı kurdu.

Mısır Ordusu'nda askeri eğitim aldıktan sonra Mısır Hıdivi Abbas İsmail Paşa'nın, muhafız birliği komutanlığına atandı.

Osmanlı istihbarat teşkilatı Teşkilatı Mahsusa'ya girerek Balkanlar, Kıbrıs, Filistin, Libya ve Hatay'da çalıştı, Çerkes taburunu kurdu.

Fransızlara karşı Ayıntap Savunması'nın başına Milis Kaymakamlığı
rütbesi ile geçerek büyük yararlılıklar gösterdi.

1939-42 yılları arası Siirt, 1942-46 yılları arasında da Antep milletvekilliği yaptı.

17 mayıs 1951'de öldü, vasiyeti üzerine Antep'te toprağa verildi.

Ali Şefik Bey, Teşkilat-ı Mahsusa bünyesinde, Halep-Antep-Hatay yöresinde Türkmen, Kürt ve Arap kökenli insanları aynı safta toplamayı ve tutmayı başarmış, Mısır'da doğup büyüdüğünden dolayı mükemmel Arapçası ile Fransız ordusundan kaçan Tunus ve Cezayirli askerler üzerinde de etkili oldu.

Nitekim Tunus ve Cezayirli bu Müslüman askerler Kürdistan'da da Özdemir Bey'le birlikte İngilizlere karşı da savaştılar.

Murat Güztoklusu, Elcezire ve Özdemir Harekatı adlı kitabında bu dönemi belgeleriyle birlikte ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır.

Lozan'da, İngilizlerle görüşmeler yürüten TBMM Hükümeti; Özdemir Bey'e Mustafa Kemal imzası ile bir talimat göndererek çalışmalarını TBMM adına değil, uluslar arası konjonktür gereği örtülü bir şekilde kendi adına yürütmesini istedi.

Emrine Genel Kurmay Başkanlığı tarafınfan, 1 binbaşı, 6 yüzbaşı, 6 üsteğmen, 9 teğmen, 6 zabit vekili ve 1 hesap memuru verildi.

1 Şubat 1922’de bizzat Mustafa Kemal tarafından Özdemir Bey’e
gönderilen talimat da bu durum açık bir şekilde ifade edilmekteydi.

Özdemir Bey’e;

1. Irak’ın idari ve siyasi himayesine benimseyen İngilizlerin söz konusu havalide özel menfaatleri bulunması hasebiyle siyasi vaziyet icabı milli hükümetimizin İngilizlerle herhangi bir konferans münasebetiyle temas ve müzakereye girişmesi muhtemel olduğundan, Özdemir Bey’in yapılmasını üstlendiği beyan olunan vazifeyi özel bir mahiyette ve şahsi bir teşebbüs şeklinde idare etmesi ve harice karşı böyle bir manzara göstermesi şimdilik daha uygun görülmüştür.

2. Faysal'ın (Irak Kralı) Irak’ta hükümet iddia etmekte olmasına ve Misakı Millimize dahil bulunan Musul vilayetinin bir kısmına bilfiil el koyarak, havalide bazı tahriklere ve teşviklere kalkışarak tecavüzü dairesini milli sınırımız dahiline kadar uzatmaya teşebbüs eylemesine karşılık;

Adı geçenin bu fesatçı faaliyetlerini gidermek ve Elcezire’de Misakı Milli sınırımızın ihtiva eylediği işgal altındaki kısımları gasp edenlerin elinden almak maksadıyla, Özdemir Bey’in ekli pusulada gösterilen kadronun başında olmak üzere Elcezire mıntıkasında faaliyete geçmesi tensip edilmiş ve kendisine icap eden talimat verilmiştir.

3. Milis kaymakam rütbesine (Yarbay) sahip bulunan Özdemir Bey’in kendisi ve maiyetini teşkil eden kadro mürettebatı Elcezire Cephesi’ne gizli bir surette ordu icmaline ithal ve o surette iaşeleri, rütbeleri tahsisatı muntazaman temin olunacak ve ödenecektir.

4. Elcezire Cephesi, Özdemir Bey’e maaşından başka üstlendiği vazifenin ehemiyeti ve kapsamı derecesiyle orantılı bir miktar da örtülü ödenekten icabı kadar aylık tahsisat verecektir.

İşbu tahsisatın miktarı Cephe Kumandanlığı'nın takdirine
bırakılmıştır.

5. Bu emir Müdafaai Milliye Vekâleti’ne, Elcezire Cephesi
Kumandanlığı’na tebliğ olunmuş ve bir sureti Özdemir Bey’e verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan
Mustafa Kemal


Rewanduz Devleti

Ali Şefik Özdemir Bey 9 Mart 1922'de Rewanduz'a gitmek üzere Ankara'dan hareket etti ve 22 Nisan 1922'de Diyarbekir'e vardı.

El Cezire Cephe Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa'da gerekli talimatnameler ile maddi destek alarak, 15 Mayıs 1922'de Diyarbekir'den Siirt'e geldi.

12 Haziran 1922'de Hakkari'den yola çıkarak 15 Haziran'da Diza'ya, 17 Haziran 1922'de Şemdinli'ye vardı ve 22 Haziran 1922'de halkın büyük sevgi gösterileri arasında Revanduz’a ulaştı.

Özdemir Bey zaman geçirmeden bölge ileri gelenleri ile toplantılar yapmaya ve halkı örgütlemeye girişti.

Kürt aşiretleri Özdemir Bey’in etrafında toplanmaya başladılar.

Hareketin etkinliği kısa sürede İran içlerinde Urmiye Gölü'nün güneyine, kuzeyde Türkiye'de ise Şemdinli ve Hakkari&'ye kadar yayıldı.

Bizzat Mustafa Kemal'den alınan talimat gereği, Ankara'dan ayrı bölgesel bir hareket imiş gibi çalışıldığından merkezi Rewanduz olan bir 'Devlet' yapılanmasına gidildi.

Devletin bayrağı olarak yeşil bir zemin üzerine kırmızı bir hilal
seçildi.

Süleymaniye'de, Şeyh Mahmud Berzenci'yi destekleme amacıyla, Mustafa Paşa Yamulki başkanlığında; Sadık Kadiri, Ahmed Behçed Efendi, Ali Efendi, Babir Ağa, Faik Arif Bey, Haci Ağayé Fethullah, Yüzbaşı Edhem Bey, Refik Hiilmi Bey, Salih Qaftan, Şeyh Muhammed Gulan, Şükrü Alaka (Hıristiyan), Tewfik Bey, 'Cemaata Kurdistana Mezin' (Büyük Kürdistan Cemaati) adlı bir örgüt kurdular ve 2 Ağustos 1922'de Türkçe, Kürtçe ve Farsça yayın yapan 'Bangi Kurdistan' (Kürdistan'ın Sesi) gazetesini çıkarmaya başladılar.

Özdemir Bey'in faaliyetlerinden ve Süleymaniye'deki İngiliz karşıtı gelişmelerden büyük rahatsızlık duyan İngilizler, İngiliz subay ve askerleri ile Hintli ve Asurilerden oluşan 7 bin kişilik bir ordu ile Rewanduz'a harekat başlattılar.

Özdemir Bey, Şemdinli'den getirdiği 250 asker ve bölgedeki Kürt aşiretlerinden oluşan 5 bine yakın atlı ve yaya milisle İngilizleri karşıladı.

İngilizlerin 12 topuna karşı sadece 1 topları vardı.

Yunan ordusu ile şiddetli çatışmaların yaşandığı aynı günlerde, Özdemir Bey kumandasındaki Kürt aşiret birlikleri 31 Ağustos 1922'de Derbend Boğazı'nda İngiliz kuvvetlerini büyük bir bozguna uğrattı.

İngilizler üçü subay olmak üzere yüzlerce ölü ve yaralı verdi. 4 İngiliz uçağı düşürüldü, 2 top ve 6 makineli tüfek ile birlikte çok sayıda cephane ele geçirildi.

Özdemir Bey kuvvetleri, güneye doğru ilerleyerek Erbil ile Süleymaniye arasındaki Köysancak şehrini İngilizlerden kurtardı, Süleymaniye'de, aralarında Şeyh Mahmud Berzenci'nin yakınlarının da olduğu Müdafaa Hukuk Cemiyeti İngilizlere karşı faaliyetlerini hızlandırdı.

Bölgede kontrolü hızla kaybetmeye başlayan İngilizler, son çere olarak; Hint Okyanusu'nda Andaman Adası'na sürgün ettikleri ve sonra Kuveyt'e naklettikleri Şeyh Mahmud Berzenci'yi tekrar Süleymaniye'ye getirdiler.

Şeyh Mahmud, 30 Eylül 1922'de halkın çok büyük sevgi gösterileri arasında Süleymaniye'ye gelerek çalışmalara başladı, 10 Ekim 1922'de Kürdistan
Hükümeti'ni kurdu, 1 Kasım 1922’de İngilizlerin kendisine verdiği 'Kürdistan Hakimi' (Hükümdarı) unvanını reddederek, kendisini Kürdistan Kralı ilan etti.

Şeyh Mahmud Berzenci'nin Süleymaniye'de oluşturduğu hükümetin bakanları şunlardı:

Başbakan: Seyh Qadire Hefid (Şeyh Mahmud'un kardeşi)
İçişleri ve Sağlık Bakanlığı Vekaleten: Seyh Mehmud Xerib
Maliye Bakanı: Abdülkerim Elyas Alaka (Hıristiyan)
Eğitim Bakanı: Mir Liwa Mistefa Paşaye Yamolki Switch to plain text editor
Adalet ve Din Bakanı: Mele Seidé Kerkuki
Gümrük Bakanı: Ehmed BegeFetah Beg
Savunma Bakanı: Seyid Ehmede Berzinci
Devlet Bakanı: Mir Liwa Sediq Qadri Paşa
Hizmet İşleri Bakanı: Mihemmed Axa Abdülrehman Axa

Kürdistan Hükümeti'nin bayrağı olarak yeşil zemin üzerinde kırmızı daire içinde beyaz hilal kabul edildi.

İki çeşit posta pulu bastırıldı, Kürtçe eğitim veren okullar açıldı, günlük, haftalık, aylık olmak üzere gazete ve dergiler yayımlanmaya başladı,Tewfik Wehbi komutasında ulusal bir ordu oluşturuldu.

Kürdistan Hükümeti'nin oluşturulmasından sonra Irak'takilerin yanı sıra, İran'daki aşiret reisleri de Süleymaniye'ye gelerek Şeyh Mahmud Berzenci'ye bağlılıklarını bildirdiler.

Şeyh, İngilizlerin Bağdat'a bağladığı Kerkük'ten, Aralık 1922'de iki yardımcı alarak; Kerkük'ün tekrar kendisine bağlanmasını istedi.

Lozan Anlaşması görüşmelerinin başlaması ile İngiliz karşıtı ve Türkiye yanlısı gösteriler yapılmaya başladı.

Şeyh Mahmut, İngiliz ve Irak yönetiminin vaatlerinde samimi olmadıklarını anlayınca büyük ve genel bir ayaklanma hazırlığı yapmaya başladı.

Necef ve Kerbela’daki Şii liderlerle de temasa geçerek, İngilizlere karşı olan ve defelarca isyan etmiş bulunan Şii Ayetullahlara; birlikte cihat etmeleri gerektiğini söyledi.

İngilizlerin karşı çıkmalarına rağmen bir oldubitti ile kendini 'Kürdistan Kralı' ilan eden Şeyh Mahmud, Rewanduz'daki Özdemir Bey ile de irtibata geçerek birlikte hareket etmeye başladı.

Özdemir Bey'e haber göndererek halen Osmanlı Devleti ve Halifeye bağlı olduğunu ve İngilizlere karşı birlikte mücadele etmek istediğini iletti.

Devamla, eğer yeterli kuvvetleri var ise Süleymaniye üzerine yürümelerini, kendisinin de onlara yardım edeceğini; eğer sadakatinden bir kuşku duyuyorlarsa ailesi ve çocukları ile birlikte kendisinin Rewanduz'a gelebileceğini, kendisine yardım göndermelerini, bunların hiçbiri mümkün değilse en azından bir müddet İngilizlerle anlaşmış gözükmesini anlayışla karşılamalarını söyledi.

Bu gelişmelerden haberdar olan İngilizler, Kürtlerin Türkiye ile birlikte hareket etmelerini önlemek için Kürdistan’a bağımsızlık vereceklerini ve bu amaçla referandum yapacaklarını söylemeye başladılar.

Bu propagandanın önünü kesmek isteyen Şeyh Mahmud, Özdemir Bey'in de Türkiye'nin Kürtlere özerklik vereceği açıklaması yapmasını ister, Özdemir Bey konuya olumlu yaklaşır.

İngilizler, Kürtlere bağımsızlık referandumunu görüşmek üzere, 29 Ocak 1923’te Süleymaniye’de; aşiret temsilcileri ve Kürt aydınlarının katıldığı bir Kongre toplarlar.

Süleymaniye Kongresi'nden tam tersi bir sonuç çıkar.

Aşiretler ve Kürt aydınları "gayrimeşru" kabul ettikleri bu İngiliz özgürlüğünü reddederek TBMM’ye bağlı özerk yönetim öngören Özdemir Bey’in projesini kabul ederler.

Bu Kongrede TBMM sunulmak üzere Kürtlerin en ileri gelenlerinden 33 kişinin imzaladığı 10 maddelik bir özerk yönetim kararı alınır.

Süleymaniye Milletvekili Ahmet Taki, Heyet-i Murahhasa’dan Tetkik Heyeti azası Remzi ve Elcezire ve Irak Teşkilat-ı Umumiye Kumandanlığı adına Cenup Mıntıkası Kumandanı Fevzi tarafından imzalanarak sunulan 10 maddelik taslak tasarının takdimi şu şekilde başlıyordu;

Süleymaniye’de toplanarak Anadolu’da Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile yaşamaya karar veren Güney Kürdistan’ın saygın temsilcilerinin Revanduz’da Elcezire ve Irak Harekat ve Teşkilat-ı Umumiye-i Milliye Kumandanlığı’na imza ile gönderdikleri 29 Ocak 1923 tarihli mazbataya cevaben belirtilen kişilerin bize yetki ve vekalet ve tam güvene dayanarak maddeleri arz ve teklif etmekle şeref duyarız.

(Murat Güztoklusu,
Elcezire ve Özdemir Bey Harekatı , sayfa 160)


Madde 1- Güney Kürdistan düşman işgali altında olduğundan ilk başta Anadolu’da kurulduğu gibi Şeyh Mahmud başkanlığında bir Heyeti Temsiliyenin teşkili ve Güney Kürdistan Harekâtı Umumiye Milliyesi Baş Kumandanlığı adı geçen tarafından üstlenilmesi.

Madde 2- Heyeti Temsiliye başkanlığı vasıtasıyla Güney Kürdistan’da Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin Teşkilatı Esasiyesine uygun bir şekilde iç örgütlenmesini yapması ve adı geçen teşkilatın sadece Güney Kürdistan idaresine ait olması ve Güney Kürdistan Heyeti Temsiliyesi yönetiminde bulunacak mıntıkanın nüfus ve bütçesinin imkânları nispetinde askeri örgütlenme yapılması ve bunun için gereken mühimmat ve silahların Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetince temin edilmesi.

Madde 3- Savunma ve Dış İşlerinin doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olması.

Madde 4- Güney Kürdistan’da bulunacak Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun ve birlik kumandanlığının iç güvenliği temin noktasında bu Heyeti Temsiliye Başkanlığı emrinde bulunması.

Madde 5- Stratejik maksadın dışında barış zamanında Güney Kürdistan’da bulundurulacak askeri birliklerin miktarı Heyeti Temsiliye Başkanlığının göstereceği lüzum üzerine TBMM Hükümetince belirlenmesi.

Madde 6- Güney ve Doğu hudutları için hudut komiserlikleri ile hudut birlikleri Güney Kürdistan Heyeti Temsiliyesi tarafından teşkili.

Madde 7- Güney Kürdistan Heyeti Temsiliye’sinin yönetimindeki bölgenin kuzeyde Şemdinan hududuna kadar, güneyde Cebeli Hamrin, Doğu’da İran, Garin ve Dicle nehri olarak sınırlandırılması

Madde 8- İş bu bölgenin İngiliz işgali altında bulunan bölümünün boşaltılması ve Güney Kürdistan Heyeti Temsiliye’sine teslimi için vaziyetin icabı halinde İngilizlere kesin bir iltumatomun verilerek Güney Kürdistan’ın geleceğini TBMM Hükümetine bağladığının ilan edilmesi.

Madde 9- Güney Kürdistan sınırları içinde olup daha önce TBMM Hükümeti birlikleri tarafından işgal edilmiş bölgelerin 8. maddede adı geçen ültimatom ile birlikte Güney Kürdistan Heyeti Temsiliyesi tarafından teslim alınması.

Madde 10- Bütün bu esasları tesbit etmek için tam yetkili bir delege heyetinin Ankara’ya gitmesine ve heyete eşlik etmek üzere Teşkilatı Umumiye Kumandanlığı tarafından güvenilir birinin verilmesi.

Projeyi imzalayan Heyet-i Temsiliye üyeleri:

1. Reisi Cep Fettahzade Kerim
2. Reisi aşiret Şekkak ve Kahramanı Kürt Simko
3. Reisi Pişidar Selim Ağazade Bekir
4. Reisi Pişidar Mahmut Ağazade Abbas
5. Reisi Pişidar Ahmet Ağazade Salih
6. Reisi Caf Mecit Beyzade Abdülhamit
7. Reisi Menkül Ocak Ağa Reisi Akü Mamend
8. Reisi Mervan Mahmut
9. Selahiye eşrafından Seyid Ahmed Ağazade
Abdulkadir
10. Reisi Davuda İsmail Beyzade Hasan
11. Reisi Avraman Mustafa
12. Reisi Hemvend Reşit
13. Reisi Semaili Mehmet Tahir
14. Reisi Şatiri Mahmut Kadir Reisi Turhani
Mehmet Hasan
15. Reisi Zengene Ali
16. Reisi Davuda Abbas Ağazade Dara
17. Reisi Sadatı Karadağ Kaymakamı sabık şehri
Pazar Elseyid Mehmet Aziz
18. Reisi Sat Süleymaniye
19. Reisi Bayat Faris
20. Reisi Kakeyi Seyid Halil
21. Reisi Palatyi
22. Reisi Zinde
23. Reisi Davuda
24. Reisi Mikaili Reisi Kelali
25. Reisi Haruni
26. Reisi Hemawend
27. Reisi Turhani
28. Reisi Ameli Fettahzade
29. Reisi Zind
30. Reisi Hemavend Süleymaniye eşrafından
Samizade Mehmet Tahir
31. Eşraftan Seyid Ahmet Efendizade
32. Ulemadan Hüseyin
33. Elseyid Mahmud

Şeyh Mahmud Berzenci’nin kayınbiraderi Yüzbaşı Fettah başkanlığında Süleymaniye Milletvekili Ahmet Taki ve Süleymaniye İdadi Mektebi Müdürü Refik Bey’den oluşan bir heyet Ankara'ya gönderilerek, alınan karar TBMM başkanı Mustafa Kemal'e takdim edildi.

Ayrıca, El-Cezire Kumandanlığı'nın bağlı olduğu Erzurum’daki ordunun kumandanı Kazım Karabekir’e de bilgi verildi; ancak Karabekir Kürtlerin bu Ankara'ya bağlı özerklik kararlarını desteklemedi.

Halbuki Kürtlerin bu kararı almalarından bir buçuk yıl önce 27 Haziran 1921 günü TBMM Vekiller Heyeti (Bakanlar Kurulu) Kararı olarak Mustafa Kemal Paşa tarafından El-Cezire Kumandanı Mirliva Nihat Paşa’ya gönderilen telgrafta Kürtlerin yerel yönetimleri kabul ediliyordu.

5 maddelik bu karar da şunlar söyleniyordu:

Kişiye özeldir.

Elcezire Cephe Kumandanı Mirliva Nihat Paşa
Hazretlerine;

Kürdistan hakkında Büyük Millet Meclisi Vekiller Heyeti’nin Elcezire Cephesi Kumandanlığına talimatıdır.

1. Adım adım bütün memlekette ve geniş ölçüde doğrudan doğruya halk tabakalarının ilgili ve etkili olduğu surette yerel idareler kurulması, iç siyasetimizin gereklerindendir.

Kürtlerin oturduğu bölgelerde ise hem iç siyasetimiz hem de dış siyasetimiz açısından adım adım yerel bir idare kurulmasını gerekli bulmaktayız.

2. Milletlerin kendi geleceklerini bizzat idare etmeleri hakkı bütün dünyada kabul olunmuş bir prensiptir. Biz de bu prensibi kabul etmişizdir

Tahmin olunduğuna göre, Kürtlerin bu zamana kadar yerel idareye ait teşkilatlarını tamamlamış ve reisleri ve etkili kimseleri bu gaye namına bizim tarafımızdan kazanılmış olması ve reylerini açıkladıkları zaman kendi geleceklerine zaten sahip olduklarını, Türkiye Büyük Millet Meclisi idaresinde yaşamaya talip olduklarını ilan etmelidirler.

Kürdistan’daki bütün çalışmanın bu gayeye dayanan siyasete yöneltilmesi El-Cezire Cephesi Kumandanlığı’na aittir.

3. Kürdistan’da Kürtlerin Fransızlar ve özellikle Irak hududunda İngilizlere karşı düşmanlığını, silahlı çarpışmayla, değiştirilemeyecek bir dereceye vardırmak ve yabancılarla Kürtlerin anlaşmasına engel olmak, adım adım yerel idareler kurulması sebeplerini açıklamak ve böylece bize yürekten bağlanmalarını sağlamak, Kürt reislerinin mülki ve askeri makamlarla görevlendirilerek, bize bağlanmalarını sağlamlaştırmak gibi, genel çizgiler kabul olunmuştur.

4. Kürdistan iç siyaseti El-Cezire Cephesi Kumandanlığı tarafından birleştirilecek ve idare edilecektir. Cephe Kumandanlığı bu konuda Büyük Millet Meclisi Riyaseti ile haberleşir.

Vilayetler tarafından izlenecek hareket çizgisini düzenleyecek ve birleştireceğinden mülki memurların yöneticilerinin bu hususta mercii de Cephe Kumandanlığı’dır.

5. El-Cezire Cephe Kumandanlığı, idari ve adli ve mali değişiklik ve reformlara lüzum gördükçe bunun uygulanmasını hükümete teklif eder.

Büyük Millet Meclisi Vekiller Heyeti tarafından zatı devletlerine özel olmak üzere, Kürdistan hakkında düzenlenen talimat yukarıda olduğu şekliyle tebliğ
olunur.

27 Haziran 1921

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal
(Doğu Perinçek Kurtuluş Savaşında Kürt Politikası sayfa 342-343)


Şubat 1923'te Ankara'ya gönderilen Kürt Heyeti'ne somut bir cevap verilmedi.

Doğu Cephesi Kumandanı Kazım Karabekir Genelkurmay Başkanlığına 28 Şubat 1923 tarihinde başvurarak Özdemir Bey’in görevden alınmasını istedi.

Aynı dönemde Suriye ve Irak'taki bir çok Arap aydını da kurdukları örgütler adına Ankara'ya, Mustafa Kemal'e heyetler göndererek, Türkiye'ye bağlı özerk yönetimler oluşturma teklifinde bulundular.

Tüm bu gelişmeleri Irak'taki varlıklarına büyük bir tehlike olarak gören İngilizler, 21 Şubat 1923'te Şeyh Mahmud’a bir ültimatom vererek bu siyasetini değiştirmediği takdirde görevden alınacağını ilettiler ve uçaklardan attıkları bildirilerle de bu ültimatomu Süleymaniye halkına da duyurdular ve halkın direnişini sürdürmesi halinde şehri bombalayacaklarını söylediler.

22 Şubat 1923'te uçaklarla tekrar bildiriler attılar. Şeyh Mahmud'un telgraf aracılığıyla '4 Şubat 1923'te yaptığı görüşmelerde de bir uzlaşma sağlanamadı.

3 Mart 1923 günü Süleymaniye'nin bombalanması üzerine Şeyh, arkadaşları ile birlikte Kerkük'e geçti.

Serdeşt yakınlarında bir mağarada karargah kurarak 8 Mart 1923&'te ilk sayısında cihad çağrısında bulunan Bangi Hak (Hak'ın Sesi) gazetesini yayımladı.

Kürt kuvvetleri Salih Zeki Bey komutasında direniş hazırlığına başladı.

Daha sonra Şeyh Mahmut, Serdeşt yakınlarında bir mağaraya yerleşip 8 Mart’ta Bangî Heq adlı bir gazete çıkarıp ilk sayısını “cihat” çağrısına ayırır.
 


Salih Zeki komutasında “Kürt ulusal ordusuyla” kıyam hazırlığını sürdürdü.

5 Mayıs 1923'te Kürtler, ölüm kalım mücadelesi içinde iken Ankara'da Genelkurmay Başkanlığı, Kazım Karabekir'in 28 Şubat 1923'teki talebi doğrultusunda Ali Şefik Özdemir'in görevine son verdi.

Irak Kralı Faysal'ın kuvvetleri ile birlikte Rewanduz'u işgal eden İngilizler, 12
Mayıs 1923'te Süleymaniye'yi ele geçirirler.

20 Mayıs'a kadar Kerkük bölgesinde direnişini sürdüren Şeyh Mahmud, İran'ın Piran bölgesine geçmek zorunda kaldı.

İngiliz yönetimi Süleymaniye'de hakimiyet kuramadığından 17 Haziran 1923'te geri çekilme kararı alınca 11 Temmuz 1923'te Şeyh Mahmud tekrar Süleymaniye'ye döndü.

24 Temmuz 1923'te Lozan Anlaşması imzalandı ve Kürtlerle ilgili hiçbir
somut karar alınmadı.

Lozan'da Musul Vilayeti'nin İngiliz Manda Yönetimi'ne bırakıldığı duyulunca büyük protesto gösterileri yapıldı.

20 Mayıs 1924’te, Şeyh Mahmut’un beş güne kadar teslim olmaması durumunda kentin yeniden bombalanacağı bildirilir.

Şeyh’in teslim olmaması üzerine 27 ve 28 Mayıs’ta İngiliz Hava Kuvvetleri Süleymaniye’yi bombalar, şehrin nerdeyse üçte ikisi yıkılır.

24 temmuz 1924’te Süleymaniye'deki direniş bastırıldı.

Böylece 30 Eylül 1922’den Temmuz 1924 yılına kadar süren Kürdistan Krallığı fiilen sona erdi.

Şeyh Mahmud Berzenci, 7 Eylül 1930 Erke ve Şubat 1931 Avbırke çatışmalarına kadar İran içlerinden yürüttüğü gerilla savaşını sürdürdü.

13 Mayıs 1931’de Irak ve İngiliz kuvvetleri tarafından teslim alındı önce Irak'ın Şii güney bölgesindeki Samarra'ya sonra Nasıriye'ye; 1933'te ise Bağdat'a sürgün edildi.

Şeyh Ahmed Barzani (1896-1969) ve kardeşleri Şeyh Sadık, Şeyh Babo ve Mela Mustafa Barzani'nin direnişleri 1932'ye kadar Barzan Dağları'nda devam etti.

Barzaniler 1932'de Türkiye'ye iltica etmek zorunda kaldılar. Hakkari ve Erzurum'dan sonra Ankara'ya götürüldüler.

Şeyh Mahmud Berzenci, vefat ettiği 9 Ekim 1956'ya kadar Bağdat'ta mecburi ikamete tabi tutuldu.

Tutsak alındığı 13 Mayıs 1931'den, 9 Ekim 1956'ya kadar Kürdistan'a dönmesine izin verilmedi, Süleymaniye'ye ancak tabutu dönebildi.

Şeyhin cenaze töreninde Süleymaniye adeta ayaklandı, çevre şehir ve köylerden gelen on binlerce kişilik kalabalığa Irak askerleri ateş açtı.

Süleymaniyeli ünlü şarkıcı Reşûl Abdullah’ın genç eşi Ahter, Şeyh'in tabutu üzerine kapanarak, Şeyhin cenazesine kurşun gelmemesi için kendini siper etti ve kurşunlar altında can verdi.

Şeyh Mahmud Berzenci'nin mermilerden delik deşik olmuş cenazesi, bin bir zorlukla Süleymaniye Camii’nde babası Kâk Ehmed’in mezarının yanında toprağa verildi.

Şeyhin cenazesi defnedildikten sonra, şeyh için canını feda eden genç kadın Ahter, Berzenci’nin tabutuna konuldu ve şehitliğine istinaden kefenlenmeden defnedildi.


Halil İbrahim Baran'ın çok güzel ifade ettiği gibi bugün bile Süleymaniye sokaklarında Kadiri dervişlerinin;

Li dûrî te şêt û şeyda me / Hefîd im ji janê peyda me. ..

diye başlayan kasideleri;

'Şêxê mino Şahê Berzencî / Çi şêrîno letîf û qencî…' diye devam ediyor.

Şeyh'in birlikte hareket ettiği Ali Şefik Özdemir'in evinde tüm önemli evraklar ile belgeleri saklı tuttuğu çantası, ölümünden birkaç gün sonra esrarengiz bir şekilde kayboldu ve bir daha da bulunamadı.

Şeyh'in hayatı bir cümleyle özetlenecek olursa;

Hayatı boyunca Kürtlere namusluca yaşayacakları bir statü kazandırabilmek için gönlü hep Türklerle birlikte olan, İngilizleri ise idare etmeye çalışan; ancak her iki tarafın da gadrine uğrayan bir ömür!

Şeyh Mahmud Berzenci'den bu yana değişen bir şey yok!

Kürtlerin ezici çoğunluğu bugün de, eşit ve her türlü hakka sahip bir millet olarak tanınacakları 'Demokratik bir Cumhuriyet'te Türklerle birlikte yaşamaktan yana.

Bir yanda bunu ulusalcı, milliyetçi kafa yapısı ile kabul etmeyen ve Kürtleri sürekli olarak oyalayan, çözümü erteleyen Ankara;

Öbür yanda ise tıpkı İngilizlerin Şeyh Mahmud'a yaptıkları gibi Kürtleri Ortadoğu'daki çıkarları için kiralık katil olarak kullanmak isteyen Batılılar!

Tam bir 'Kırk katır mı, kırk satır mı' hikayesi!

Söyleyin Kurban!

Kürtler ne yapsın?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU