Hong Kong'da demokrasi yok edildiğine göre Çin hakkındaki hakikati konuşma vakti geldi

Küreselleşmenin 40 yıl önce başlamasından bu yana Çin çok para getirdiği için çoğu kişi bu ülkenin tam olarak Stalin'in Sovyetler Birliği kadar kötü komünist bir diktatörlük olduğunu unuttu

Hong Kong, Çin'in demokratik haklara müdahale ettiği gerekçesiyle uzun süredir protestolara sahne oluyor (Reuters)

Şi Cinping aceleci bir adam. Gelecek ay 67 yaşına girecek ve ardında Çin'in yeryüzünde egemen ekonomik ve askeri güç olarak ABD'yi geçtiği bir miras bırakmak istiyor.

Bunu başarmak için bir Roma imparatorunun yüzünü kızartmaya yetecek kadar güç topladı.

Şi Cinping, Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri, Halk Kurtuluş Ordusu Başkomutanı, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı, Merkez Askeri Komisyonu Başkanı, Çin Komünist Partisi Ulusal Güvenlik Komisyonu Başkanı, Kapsamlı Derinleşme Reformları Komisyonu Başkanı, Merkezi Mali ve Ekonomik İşler Komisyonu Başkanı, Merkezi Dışişleri Komisyonu Başkanı, İnternet İşleri Merkez Komisyonu Başkanı ve Merkezi Siber İşler Komisyonu Direktörü.

19. yüzyılda Britanya, 20. yüzyılda da ABD gibi yükselen diğer güçler ekonomik hakimiyet elde etmek için askeri güce başvurdu ya da bunun tam tersi oldu. Fakat bir dereceye kadar da olsa her zaman güçler ayrılığı, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi Aydınlanma değerlerini temsil ettiler; doğrusu muhalif partilerin var olabilmesi ve mevcut düzene meydan okuyabilmesi için siyasette teşvik edilmiş bir serbest piyasaya da izin verdiler.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu değerler Şi için lanetli kavramlar. Kendisinin demokrasinin zerresine bile duyduğu küçümsemenin son ibaresi, Pekin'in Hong Kong'daki her protestoya hükümeti devirme ya da terörizm muamelesi yapacağı ve bunlara karşı çok büyük baskı uygulayacağı yönündeki açıklaması oldu. Bu, Britanyalıların Hong Kong hakimiyetinden vazgeçtiği 1984 tarihli Birleşik Krallık-Çin Antlaşması'nı yırtıp parçalıyor ve Şi'nin uluslararası hukuku küçümsediğini gösteriyor.

Londra'dakiler yine de sessiz. Küreselleşmenin 40 yıl önce başlamasından bu yana Çin çok para getirdiği için çoğu kişi bu ülkenin tamamen Stalin'in Sovyetler Birliği kadar kötü komünist bir diktatörlük olduğunu unuttu. Çin, Nobel Barış Ödülü sahibi Liu Şiaobo'nun demokratik dünya tarafından insan hakları savunucusu olarak tanınır tanınmaz çürüyerek ölmeye gönderildiği bir yere, yani gulaglara (özellikle siyasi suçluların cezalandırıldığı Sovyet çalışma kampları için kullanılan ifade -ed.n.) sahip.

Stalin, Ukrayna'nın kimliğini ortadan kaldırmaya çalıştıysa Şi de birçoğu Çin'in kuzeybatısındaki toplama kamplarında tutulan Çinli Uygurlara karşı bundan daha azını yapmıyor. Stalin, Sovyet baskısının parlak bir resmini çizmek için küresel solun "kullanışlı aptallarından" faydalanmıştı. Şi'nin de yönetim kurulu üyesi ya da danışman ücreti alan veya tüm sendika haklarını reddeden Çin'le yapılan ticaret sayesinde yüksek maaş ve ikramiyelerin keyfini çıkaran emekli politikacılar ve yatırım fonu yöneticileri ya da iş idarecileri kademesinden "kullanışlı aptalları" var.

Çin'e ilk kez, bağımsız sendikalar yaratmaya dair herhangi bir umut olup olmadığını öğrenmek üzere 1982'de gitmiştim. Nafile bir görevdi. Şimdi Hong Kong'dan İnci Nehri'ne kadar ekonomik santral bölgesi haline gelen Guangdong eyaletinde gördüğüm tek şey, milyonlarca bisiklet, çok sayıda kamyon ve içinde komünist elitlerin seyahat ettiği, perdeleri kapalı birkaç büyük siyah otomobilden ibaretti.

Daha sonra Birleşik Krallık (BK) Yabancılar ve Milletler Topluluğu Ofisi'ne bağlı bir bakan olarak Çin'le ilişkilerden sorumluydum ve bu ülkeyi olabildiğince sık ziyaret ederken yaşam standartlarındaki devrime hayret etmiştim.

Fakat Çin'in ekonomik büyümesi ne kadar hoş karşılanırsa karşılansın Şi yönetimi altındaki bu devlet artık küresel güvenlik ve istikrara karşı bir tehdit haline geldi, şimdi de Donald Trump, Vladimir Putin, BK’daki Brexitçi soyutlama taraftarları ve Türkiye'yle Brezilya'nın devlet başkanları gibi diğer milliyetçi popülistlerle belli bir amaca yönelik ittifak halinde. Yabancı düşmanlığını reddeden açık toplum değerlerini, uluslararası hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını zayıflatmak istiyorlar.

Şimdi Şi'nin hata yaptığı çok açık. İlk olarak; Şi, Trump'ın da önceki tüm ABD başkanları gibi yaltaklanmaya çalışan yumuşak başlı biri olacağını düşünmüştü. Siyaseti bayağı ve kaba olsa da Trump birçok Amerikalı işçinin ve orta sınıf mensubunun durduğu yer konusunda içgüdüsel bir hisse sahip. Bu kişiler, Wall Street'in Bill Clinton ve George W. Bush başkanlığındaki yönetimleri hakimiyeti altına aldığını ve Barack Obama'nın da Çin'le tek yönlü ticarete izin vererek ortalama düzeydeki çalışkan Amerikalıları feda ettiğini düşünüyor. Hiçbir kuralına uymasa da Çin'in Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) girmesine izin verildi.
 


Çin'in zenginleştikçe daha özgür hale geleceği yönündeki büyük umudun (kapitalizm eşittir demokrasi inancının) doğru olmadığı ortaya çıktı. Hatta Demokratlar, Çin'e karşı daha da sert. Joe Biden, Şi'yi "haydut" diye nitelendiriyor ve Demokrat Parti'nin dış politika uzmanları, ABD'nin küresel kurallara riayet etmeden dünya çapında hakimiyet peşinde koşan Pekin'i artık görmezden gelemeyeceği konusunda hemfikir.

Bu, BK kabinesinde Pekin yanlısı fraksiyona başkanlık eden Boris Johnson ve Dominic Raab'ın yanı sıra Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nün Başkanı Lord Jim O'Neill gibi Çin destekçileri için de sorun teşkil ediyor. Trump yeniden seçilse de Biden başkanlığa gelse de Washington yönetimi Çin'e karşı daha da sertleşecek, Britanya müesses nizamıysa Şi ve Pekin komünistleri karşısında el pençe divan durmaya devam edecek.

İkincisi; Çin artık emperyal bir sömürgeci güç gibi davranıyor. Pekin'in komşularından Çin'i denizlerin efendisi olarak kabul etmesini isteyen kaba askeri baskısı çok ileri gitti. Küçük Yeni Zelanda bile Tayvan'ın Dünya Sağlık Örgütü'nde (DSÖ) çalışma teşebbüsüne destek veriyor.

Üçüncüsü; geçen yıl aralık ayında ortadaki tehlikeye dikkati çeken doktorları tutuklatması, erken safhalarındayken salgını gizli tutmak için DSÖ'yi sindirmesi ve hastalığı yaymak için ocak ayında yüz binlerce Çinlinin Avrupa'ya uçmasına izin vermesi nedeniyle Şi'nin koronavirüs pandemisinde sergilediği korkunç idareyi insanlığa karşı suç olarak görenlerin sayısı dünya çapında artıyor.

Çin, yanlış bilgilendirme kampanyaları için milyonlar harcıyor. 1945'ten sonra Stalin'in yalan dolu propagandalarına karşı etkili önlemlerle meydan okuyan demokrat dünyaysa uykuda.

Çin'i sorumlu tutmak için küresel bir kampanyaya ihtiyacımız var. Bu durum, Trump'la aynı safta yer almakla, ekonomik boykotlarla, ticareti ya da seyahati durdurmakla, üniversitelerimizde okuyan yüz binlercesi de dahil Çin halkından her yaştan kişinin yeteneklerine ve sıkı çalışmasına duyulan saygıyı kaybetmekle ilgili değil.

Şimdi demokrasinin, haber alma özgürlüğünün ve açık ekonomilerin onlar için mücadele etmeyi bırakmazsak yok olmayacağına dair 1,4 milyar Çinli de dahil tüm dünyayı bilgilendirmek için uyanma, halkları uyarma ve hedeflenen kampanyalar için ciddi para harcama zamanı.

Denis MacShane, BK'nın eski Avrupa Bakanı

 

 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU