Virüsün, yarasa yiyen bir Çinliden bulaştığına inananlardan biri değilim ben de.
Çünkü yüzlerce yıldır buldukları pek çok hayvanı yiyorlar.
Bu yeni bir tür yarasa değildir sanırım.
Öyle ya da böyle, sonuç olarak küresel anlamda tüm ülkelerin içinde bulunduğu bir pandemi ile savaşır durumdayız.
Bu savaş, -kriz tanımı burada daha uygun oluyor, ülkelerin ve uluslararası oluşumların bu krizi fırsata çevirme çabalarıyla daha da büyüyecek gibi.
Virüsten kaynaklı ölümler göz ardı edilerek, safların kendilerine uzun vadede çıkar sağlamak amacıyla attığı hamleler tarihe yeni notlar düşüyor.
Mesela Trump…
ABD Başkanı, yaklaşan başkanlık seçimleri öncesi, virüsle ilgili yapılan uyarıları rakipleri tarafından uydurulan bir “asparagas” olarak yorumlamıştı.
Rakiplerinin halkta korkuyu körüklediğini söylemişti.
Bunu kendine karşı yapılan bir hamle olarak görmüştü.
Bugün ise hem ekonomik, hem politik olarak ciddi bir sınavdan geçiyor.
Ama…
Bu süreçten geçerken de kendini Çin’in “mağdur ettiği” taraf olarak gösterip yine bir fayda sağlamaya, halkın gözünde notunun daha fazla düşmemesine uğraşıyor.
Bunu yaparken Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün bile Çin yanlısı olduğunu söyleyerek, örgüte aktarılan fonları tekrar gözden geçirmekten bahsediyor.
Yani ortada açıkça bir tehdit var.
Konu, ABD halkı nezdinde güven sağlamak ve dik duruş sergilemeye çalışmak.
NATO…
Kararlılık vurgusuyla “çalışmaya devam edeceğiz” diyor.
NATO’nun üye ülkelerinin yeterince birlik olmadıklarına dair yapılan eleştirilere, “daha önce de krizler yaşadık ama birlikte atlattık” mesajı bir detay.
Bu cümle, referans göstermek ve birliğe olan “inancı” pekiştirmek adına son derece önemli.
“Birliklerimiz hazır ve çalışmaya devam ediyoruz” diyorlar.
Ancak virüsün Fransa ordusu başta olmak üzere, diğer üye ülkelerin askeri birliklerinin içinde rastlanması, izlenecek yol haritası açısından düşündürücü.
Buna rağmen Afganistan’dan Kosova’ya kadar yakın dönem planlamalarında şimdilik bir değişiklik de görünmüyor.
Tatbikatlarda, toplantılarda içerik olarak yenilikler yapılması olası ama “birlikte daha güçlüyüz” vurgusu, Rusya’ya karşı genel bir duruşun göstergesi.
Bu da bir strateji!
Krizi en iyi fırsata çevirenlerden.
Putin, Trump’ın virüse inançsızlığının aksine, fazla uzun sürmeyen bir konuşmayla dışarı çıkma yasağı ve hapis cezası açıklamalarıyla baştan işi sıkı tuttu.
Tatbikatlarının senaryolarına bile hemen salgınla mücadeleyi eklettirdi.
Önce kendini korumaya aldı, sonra da yardıma ihtiyacı olan “karşı safha” koştu.
İtalya, İspanya gibi NATO üyesi ülkelerin sokaklarında Rusların askeri araçlarını görmek, sempati kazanmasını sağlayan müthiş bir hareketti.
Yani her saf, sağlık konusunda olamadıkları kadar, politik mecrada konuyu son derece stratejik götürüyor.
AB…
Krizi en kötü geçiren ve yönetemeyen taraf…
Yakın zamana kadar ülkelerin sırada beklediği, üye olmak için tavizler verdiği bir oluşumdu.
Kendi içinde sınırların kalktığı, “bütünlük”ten bahseden bir birlikti.
Şimdi ise üye ülkelerin dahi inançlarının kalmadığı, her ülkenin kendi içine kapandığı, geleceği olmayan bir alan.
Tüm bu çekişmeler uluslararası anlamda bilime ve virüse karşı ivedi geliştirilmesi gereken ilaç ve aşı sürecine yansıyor maalesef.
Bunun en son örneği ise Nano tıp alanının öncü isimlerden İtalyan Prof. Dr. Mauro Ferrari’nin istifası.
Henüz ocak ayında Avrupa Araştırmaları Merkezinin başına getirilmişti Ferrari.
AB’ye inancı tamdı ancak virüsle mücadelede gelinen nokta ona da “pes” dedittirdi.
“Ülkelerin bencil politikaları ve siyasetçilerin uydurma açıklamaları arasında, salgınla mücadele etmem mümkün değil” dedi ve verdi istifasını.
“Bir salgınla böyle mücadele edilemez” diye de ekledi.
Politik saflar arasındaki rekabetten, bilim insanlarının da eli kolu bağlanmaya başladı.
Kendisine yapılan eleştiriler bir yana, DSÖ Başkanı Ghebreyesus da “Bu virüsü politize etmek ateşle oynamak gibi. ABD ve Çin bu tehlikeli düşmana karşı birlikte savaşmalı” diyor.
Durum apaçık ortada.
Krizin fırsata çevrilmeye çalışılacağı bir an değil şu an.
Ulusal ve uluslararası alanda siyasetçiler de fikir ayrılıklarına düşebilme gibi bir lüksün içinde değiller.
Konu, en tehlikeli aşaması geçilip aşı üretimi yapılana kadar bilim insanlarının insiyatifine ve önerilerine teslim edilmeli.
Kalanı da birlik beraberlik konusu zaten.
Hem dünya genelinde hem Türkiye’de!
Siyasette krizlerin fırsata çevrilmeye çalışılması, evet oyunun kurallarının başında geliyor, ama işler biraz kontrol altına alınmaya başlayınca.
Zira şu anda çanlar herkes için çalıyor!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish