Türkiye eğitim sisteminin oluşturduğu işsizler ordusu

M. Xalid Sadînî Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: İHA

Bu ülkedeki en önemli meselelerden biri de eğitim ve öğretim meselesidir. Milyonlarca insanın anadilde eğitim görmemesinden bahsetmiyorum.

O başka ve daha büyük bir meselenin parçası. Benim sözünü etmek istediğim devletin resmi dilinde yapılan eğitim ve öğretimdir.

Ülkede milyona varan eğitim ve öğretim kurumu var. İlkokuldan üniversiteye kadar, hatta lisansüstü ve doktora programları belki daha da ötesi doktora sonrası programlar bile var. 

Ama gel gör ki, bu ülkede doğru düzgün bir eğitim olduğuna dair hiç bir emare yok. 

Peki, neden?

“Bu kadar cehalet eğitimle mümkündür” diye bir deyim var. 

Sanırım ülkedeki milyonlarca insanın işsizliğini de; “Bu kadar işsizlik eğitimle mümkündür” diye izah etmek mümkündür. 

Başka türlü bu kadar insan nasıl işsiz kalabilir ki?

Zira ülkemiz dört mevsimin bir arada yaşanabildiği, geniş tarımsal arazilerin olduğu, hayvancılığın her türüne çok uygun bir iklime sahip bir yerdir. 

Buna karşın herhangi bir şehirden başka şehirlere gittiğinde yolda gördüğün en iç acıtıcı manzara milyonlarca metrekare boş arazilerin varlığıdır. 

Mesela ben bir kaç yıldır Van’da oturuyorum. Van şehir merkezini merkeze alarak hangi tarafa gitsen milyonlarca metre kare bomboş arazi var. 

Büyük çöllerin ortasındaki küçük vahalar gibi minik minik tarlalara rastlamak mümkündür tabii. Ama genel olarak boş araziler çok daha fazla. 

Öbür tarafta devletin herhangi bir yardım dağıtımının kuyruğunda da binlerce insan var. Hepsi de eli ayağı düzgün, taşı sıksa suyunu çıkaracak türden insanlar. 

Üstüne üstlük yardım kuyruğunda bulunmaktan da hafifçe utanıyor. Tanıdık birine rastlamak istemiyor.

Kendisince onurludur. Onurunun zedelenmesini istemediği için görülmek istenmiyor. 

Oysa en büyük onursuzluğun, devletin yaşlı, sakat, yetim ve kimsesizler için yapması gereken yardımdan pay almaya kalkmak olduğunun farkında bile değil.

Farkında olamamasının sebebi de, gerek örgün eğitim esnasında gördüğü, gerekse daha sonra sosyal yaşamın içinde şahit olduğu “devletin malı deniz, yemeyen keriz” mantığından kaynaklanıyor. 

Herkes bir vesile ile eline geçirdiği, geçirebildiği şekilde beleşe konmak istiyor. 

Ben bütün bu sorunlarında eğitim sistemimizden kaynaklandığı kanaatindeyim.

Son yirmi yıldır üniversite eğitimi bilim adamı ve yüksek eğitim gerektiren mesleki eğitiminden ziyade iş bulma eğitimine dönüşmüş.

Bugün itibariyle 130 civarında devlet üniversitesi, bu rakamın yarısından fazla da vakıf üniversitesi var. 

Son yıllarda merdiven altı üniversiteler bile açılmış. Özellikle de hukuk ve diğer sosyal alanlarda.

Benim çocuklarım da lise öğrencisi oldukları için, gördüğüm her lise öğrencisine “İlerİde ne yapmak istersin? Hangi mesleği seviyorsun?” diye sorarım.

Aldığım cevapların kahir ekseriyeti rahat iş bulabileceği bir okul okumak istediği oluyor. 

Hiç biri “Ben bilim adamı olacağım” demiyor. 

Hiç biri “Ben sosyolog, psikolog, edebiyatçı olmak istiyorum” demiyor. 

Bir kısmı doktor ve mühendis olmak istiyor. Niye diye sorduğun zaman da “parası iyi” diyor.

Peki, sırf “parası iyi” diye doktor olan bir insan, hastalarına şifa verebilir mi, onların derdine derman olur mu?

Her yıl yüz binlerce öğrenci iş bulabilmek amacıyla üniversitelerden birine kapağı atmak için çabalamaktadır.

Normal bir üniversiteye girecek kadar puan almayanların bir kısmı da Açık Öğretim Fakültesinin bir bölümüne kaydolamaya çalışmaktadır.

Burada umudu kalmayan öğrencilerden parası olan veya para bulabilme ihtimali olanlar da Kıbrıs, Azerbaycan, Bulgaristan veya diğer Türki Cumhuriyetler ile Balkan ülkelerinde paralı üniversitelere kaydoluyorlar. 

Böylece her yıl yüz bine yakın üniversiteli işsizler ordusuna katılmaktadır. 

Peki, neden?

Çünkü bu ülkede ara eğitim yok denecek kadar az. 

Türkiye'de 700 den fazla İmam-Hatip Lisesi var. 700 tane İmam-Hatip Lisesi'nden yılda ortalama 50 bin kişi mezun oluyor.

İmam-Hatip Lisesi’nde nasıl bir eğitim veriliyor? 

Normal liselerde verilen derslere ek mesleki dersler denilen Arapça, fıkıh, tefsir, hadis ve siyer gibi derslerde veriliyor. 

Peki, bu dersler hakkiyle veriliyor mu? Hayır. 
Çünkü bu okulda okumaya gelmiş bir öğrencinin almaması gereken dersler olduğu için, mesleki dersler öğrenilmiyor.

Ben bundan 30 yıl önce İmam-Hatip’ten mezun oldum. Mezun olduğumda en önemli mesleki dersimiz olan Arapça'yı bilmiyordum. 

Daha sonra edebiyat işleriyle uğraşınca da, Arapça bilmemenin derin ıstırabını ta iliklerimde hissediyorum. 

Oysa hiç bir şekilde ihtiyacım olmayan ve eğer imamlık mesleğini yapacak olsaydım asla ihtiyaç hissetmeyeceğim fizik, kimya, matematik, milli güvenlik, yabancı dil vb. gibi derslerin yerine Arapça görmüş olsaydım, şimdi Arapça biliyor olacaktım.

Ama yok bilmiyorum. Öğrenmek istiyorum, ama yaşamın diğer meşgaleleri engel oluyor.

Ayrıca yılda 50 bin mezun ne oluyor? 

Peki, bu kadar imama ihtiyaç var mı? 

Buna karşın kaç tane Tarım Lisesi veya Veterinerlik Lisesi var? 

Niye bu ülkede bir tek tane terzilik okulu yok? 

Niye bir tek tane hayvancılık okulu yok? 

Tesisatçılık, lamine parke döşemeciliği, fayansçılık, su tesisatı bağlaması, sıvacılık, pencilik, doğramacılık, tamiratçılık, ev aletleri tamiratçılığı vb. mesleklerden herhangi birine işiniz düştüğünde, bu mesleği yapan insanların ne kadar az olduğunu görürsünüz.

Oysa Van'daki herhangi bir kafeye gidip felsefeci, sosyolog, psikolog, mühendis ve mimar var mı deseniz onlarca el kalkar. Ama memlekette bir tane muslukçu bulamıyorsun. Lamine parkeci yok, ama filozof çok. 

Yüzlerce meslek için daha lise düzeyinde eğitim verilmeli. Ortaokuldan sonra öğrenciler mesleki yatkınlıklarına göre tespit edilmeli ve ona göre yönlendirilmelidir.

Okul öncesi öğretmenliği, resim öğretmenliği, müzik öğretmenliği, beden eğitim öğretmenliği, yemek ve el işi öğretmenliği ve bunlar gibi daha onlarca öğretmenlikler için üniversite eğitimine gerek var mı? 

Bu kadar enerji (dört yıl gibi uzun bir dönemde okunabiliyor bu okullar) ve bu kadar masraf yapmanın gereği var mı?

Hükümet, her gün artan işsizler ordusunu azaltmak için İŞKUR marifetiyle milyonlarca geçici iş alanında istihdam oluşturmaktadır. 

Benim görebildiğim kadarıyla hiç bir işe yaramıyor. 6 veya 9 ay ilgisiz bir işe yerleşen biri orada meslek edinmiyor. 

Bunun için daha ciddi önlemlerin alınması gerekir. Mesleki eğitim verecek liselerin yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi lazım.

İŞKUR vasıtasıyla yandaşların çocuklarına ve akrabalarına geçici avantalar dağıtılacağına meslek liselerinden mezun olanlara iş kurmaları sağlanmalı. 

Onlara ucuz krediler bulunmalı ve onlar teşvik edilmeli. 

Belki o zaman bu işsizler ordusu azaltılabilir...

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU