Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana Rusya, kaybettiği süper güç statüsünü yeniden kazanma çabasında beklenmedik bir araç kullanıyor: dini otorite. Kremlin, Rus Ortodoks Kilisesi'ni (ROK) jeopolitik stratejisinin merkezine yerleştirerek, dünya genelinde yaklaşık 300 milyon Ortodoks üzerinde nüfuz kurma mücadelesine girişti. Bu oyunun ana hedefi net: İstanbul'daki bin yıllık Ekümenik Patrikhane'nin yerini alarak Ortodoks dünyanın tartışmasız lideri olmak.
Kutsal Miras ve Modern Emperyalizm
Moskova'nın bu iddiası boş değil. 16. yüzyıldan kalma "Moskova - Üçüncü Roma" doktrinine dayanıyor. İstanbul’un 1453'te fethedilmesiyle ortaya çıkan bu konsept, modern Rusya tarafından yeniden canlandırıldı. Post-Sovyet dönemde ROK, Moskova'yı dünyadaki otantik ve "saf" Ortodoksluğun tek koruyucusu olarak konumlandırdı.
Bu sadece nostaljik bir anlatı değil. Kremlin'in laik politikaları, 500 yıllık teolojik bir kehanete dayandığında hem halk nezdinde hem de muhafazakâr Ortodoks çevrelerde güçlü bir meşruiyet kazanıyor. Ulusal politikalar teolojik bir ağırlık kazanırken, Rusya'nın küresel rolü dini bir zorunluluk haline geliyor.
Russkiy Mir: Dini Sınırlarla Çizilen Jeopolitika
Modern stratejinin operasyonel omurgası Russkiy Mir (Rus Dünyası) doktrinidir. Bu konsept, coğrafi sınırları aşan, Rus dili, kültürü ve ROK'un manevi otoritesi altında birleşmiş bir medeniyet alanı yaratmayı hedefliyor. ROK bu dünyanın spiritual çekirdeği olarak işlev görürken, Kremlin'in jeopolitik hedeflerini kültürel bir platform üzerinden ilerletiyor.
Kilise, Rusya-Ukrayna-Beyaz Rusya birliğinden sonra Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) alanının yeniden entegre edilmesini Rus dış politikasının en önemli konusu olarak görmüş ve kendisini bu birleşme için araç olarak konumlandırmıştır. Başlangıçta SSCB benzeri yeni bir siyasi birliğin kurulmasından yana olduğunu açıkça ifade eden ROK, yumuşak gücünü Kremlin'in keskin güç hedefleriyle eşleştiren köprü görevi görüyor.
Ancak bu doktrin, özellikle Ukrayna'daki savaşı teolojik olarak meşrulaştırdığı gerekçesiyle ciddi eleştirilerle karşılaştı. Uluslararası Ortodoks akademik ve dini çevrelerce bir "Bildiri" ile kınanan doktrin, kilisenin teolojik otoriteden ulusal propaganda aygıtına dönüştüğünün göstergesi sayılıyor.
Diplomatik Hamleler: Eyfel'den Kudüs'e
Rusya'nın kilise diplomasisi çarpıcı örneklerle dolu. Fransa'da Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy döneminde Kremlin, Paris'te Eyfel Kulesi yakınlarındaki değerli bir mülkün satın alınmasını sağladı. Rus Büyükelçisi Aleksandr Orlov'un yoğun lobisi ve Kremlin'e bağlı üst düzey isimlerin devreye girmesiyle, 8.400 metrekarelik arazi Rusya'ya satıldı. Buraya 85 milyon dolar değerinde yatırımla görkemli bir Rus dinî ve kültürel merkezi ile altın kubbeli bir Ortodoks katedrali inşa edildi.
Benzer diplomatik nüfuz hamleleri Ortadoğu'da da görülüyor. Özellikle Suriye ve Filistin'de Rusya, kendini Hristiyan azınlıkların koruyucusu olarak sunarak bölge liderleriyle yakın temaslar kurdu. Patrik Kirill, Rusya Dışişleri Bakanlığı ile eş güdüm halinde Ortadoğu ülkelerine ziyaretler gerçekleştirdi. Bu temaslar sonucunda Ürdün Kralı 2. Abdullah, Şeria Nehri kıyısındaki İsa'nın vaftiz edildiği makama ait araziden 1 hektarlık bir bölümü Rusya'ya armağan etti.
Ukrayna: Jeopolitik Yenilginin Sembolü
Moskova'nın Ortodoks liderlik yolunda karşılaştığı en büyük yenilgi, Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin otosefali (bağımsızlık) kazanmasıdır. Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesi ve 2014'te ülkenin doğusunda Moskova destekli ayaklanmaları başlatmasıyla, Ukrayna'da bağımsız kilise isteği dramatik şekilde arttı.
İstanbul'daki Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin Rus Ortodoks Kilisesi'nden ayrılma talebini Ekim 2018'de kabul etti. Ocak 2019'da "Tomos" kararnamesiyle bağımsızlık verildi. Bu karar, Moskova'da "felaket" olarak nitelendi. Ukrayna, 300 yıldan fazla süredir beklediği bu tarihsel anı kutladı.
Otosefali süreci ROK için sembolik ve kurumsal büyük kayıplara yol açtı. Moskova Patrikhanesi'nin Ukrayna Ortodoks Kilisesi başkanı Onufriy, "bütün Ukrayna'nın ve Kiev'in başpiskoposu" unvanını kaybetti. Rus Ortodoksluğunun ruhani beşiği Kiev'in kanonik kontrolünün elden çıkması, 300 yıllık hakimiyetin sonu oldu.
Afrika'da Yeni Cephe
Moskova'nın nüfuz mücadelesi Afrika kıtasına da uzandı. 2019'da İskenderiye Patriği'nin Ukrayna'nın bağımsız kilisesini tanıması üzerine, Aralık 2021'de Rus Ortodoks Sinodu Afrika kıtasında "Patriklik Eksarhlığı" kurduğunu ilan etti. Bu hamle, İskenderiye Patrikhanesi'nin yüzyıllardır süregelen kıtasal yetki alanını doğrudan hedef aldı.
Moskova, 100'ün üzerinde Afrikalı din adamının İskenderiye'den ayrılarak Moskova Eksarhlığı'na katıldığını duyurdu. İskenderiye Patriği Theodoros, Moskova'yı "kıtasal fitne çıkarmakla" suçladı. Bu gelişme, Ortodoks dünyasında yeni bir kırılmayı temsil ediyor.
Parçalanan Ortodoks Dünyası
Moskova Patrikhanesi, Ekümenik Patrikhane'nin Ukrayna kararına misilleme olarak Fener ile tüm diplomatik ilişkilerini ve ayin ortaklığını fiilen kesti. Bu kopuş, Doğu ve Batı Kiliselerinin yaklaşık bin yıl önce yollarını ayırmasından sonra Ortodoks kilisesindeki en büyük potansiyel bölünme olarak nitelendiriliyor.
ROK bu eylemiyle ciddi bir çelişkiye düştü: Pan-Ortodoks birliği bozarak liderlik iddia etme zorluğu. Geleneksel kanonik üst otoriteyi tanımadığını ilan eden ROK, gücünü kanonik geleneklerin üzerine koydu. Bu durum kiliseyi hiyerarşik yapıdan kopararak izole konuma itti.
Stratejik Getiriler ve Bedeller
ROK'un Ukrayna'da büyük kanonik kayıp yaşamasına rağmen, liderlik arayışının Rus devleti için vazgeçilmez stratejik getirileri var. Kilise, Rus dış politikasının "yumuşak gücünün" birincil taşıyıcısı ve BDT alanının yeniden entegrasyonu için kilit araç işlevi görüyor.
Dinin jeopolitik çatışmalarda ideolojik meşruiyet sağlamadaki rolü kritik. ROK'un Rusya-Ukrayna ihtilafında taraf olması, Rus askeri eylemlerine manevi kılıf sağlayarak, Kremlin'in uluslararası hukuk ihlallerini "medeniyetin korunması" çerçevesine taşıyor.
İç siyasette ise ROK, Vladimir Putin yönetiminin otoriter rejimine paha biçilmez meşruiyet desteği sağlıyor. Geleneksel aile değerleri gibi konular üzerinden güçlü muhafazakâr kimlik pekiştirmesi yapılıyor. Putin'in geleneksel aile değerlerine karşı propagandayı yasaklayan yasaları imzalaması, ROK'un desteğiyle gerçekleşti.
Geleceğin Ortodoks Düzeni
Rusya'nın Ortodoks dünyasına liderlik çabaları başarısını ve sınırlarını aynı anda gözler önüne seriyor. Rus Ortodoks Kilisesi bugün fiilen en geniş coğrafi yayılıma sahip, en kalabalık ve siyasi etkisi en yüksek Ortodoks kilisedir. Ancak bu hırs, Ortodoks aleminin birliğini zayıflatmış ve Moskova'yı tüm paydaşların kabul ettiği lider olmaktan uzaklaştırmıştır.
Önümüzdeki yıllarda dünya Ortodoksluğunun gidişatı, büyük ölçüde Moskova ile İstanbul arasındaki nüfuz mücadelesinin seyrine bağlı olacak. Rusya ekonomik ve siyasi güçle desteklediği dini hamlelerle "tek kutuplu bir Ortodoks düzeni" kurmaya çalışırken, diğerleri çok kutuplu denge arayışında. Bu mücadelenin sonucunu muhtemelen siyasi gelişmeler, yerel kilise dinamikleri ve küresel güç dengeleri belirleyecek.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish