Yazının başlığındaki soruyu bir de şöyle soralım:
Devlet Bahçeli, kurduğu oyunu kazanacak mı yoksa kaybedecek mi?
Beğenelim ya da beğenmeyelim, Bahçeli, çıtayı hep yükseğe koyuyordu.
Ama bu kez "Alırım yanıma 3 arkadaşımı İmralı'ya ben giderim" diyerek çıtayı "hayal ötesi" bir yüksekliğe koydu.
Yine soralım:
Bahçeli, hayal ötesi yüksekliği koyduğu çıtayı geçebilecek mi?
Ya da Bahçeli'nin yüksekliğini belirlediği bu çıtanın altında kimler kalacak?
Devlet Bahçeli'nin MHP Grup Toplantısında kurduğu "İmralı'ya ben giderim" cümlesindeki mesaj, kesinlikle Türkiye'nin içine değil.
Evet, bu mesajı Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kurulan, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun üyelerini, İmralı'ya heyet gönderilmesi konusunda cesaretlendirmek için de vermiş olabilir.
Ama bana göre mesajın asıl hedefi şu 3 aktöredir:
- SDG-YPG'yi bitirmeyen (belki de kontrolü elinden kaçırdığı için bitiremeyen) Abdullah Öcalan,
- Sürekli yeni talepleri dile getirerek hala ayak direyen PKK ve
- Çatlak seslerin bitmediği DEM Partidir.
Bahçeli, bir grup teröriste silah yaktırarak, Türkiye'den çekiliyoruz şovu yaparak, Zap bölgesinden ayrılıyoruz diyerek, yani küçük adımlarla durumu idare eden PKK'ya, "Bak, kamuoyunu oyalamayı bırak, hayal bile edemeyeceğin adımların en ilerisini ben atıyorum, gerisini sen düşün" dedi.
Bahçeli, görüş ayrılıklarının, milletvekillerinin sert açıklamalara yansıdığı, polise düşman, şehide ceset diyenlerin gemi azıya aldığı DEM Partiye, "Bak, hayal dünyanı yıktığım adımlardan birini daha atıyorum, gerisini sen düşün" dedi.
Bahçeli, SDG konusunda, Suriye'de Rojava dedikleri bölgenin, ilan ettikleri özerkliği koruma ve alanlarını genişletme derdindeki yöneticilerine mektup yazarak, durumu idare etmeye çalışan Öcalan'a, "Bak, hayal dünyanı alt üst edecek yeni bir adımı daha atıp, yanına geliyorum, gerisini sen düşün" dedi.
Dolayısıyla Bahçeli, "Bu attığım son adımla, her şeyi göze aldım. Üstümde kalanları da atıyor ve tüm yükü size yüklüyorum. Bundan sonrasını siz düşünün" demeye getirerek, Öcalan, DEM Parti ve PKK üzerinde ciddi bir psikolojik baskı kurdu.
Söz konusu psikolojik baskı her geçen gün büyüyecektir.
Bahçeli, kurduğu oyunda kazanır mı, yoksa kaybeder mi sorusuna yanıtı merak etmeye gerek var mı?
Sorunun yanıtı, Bahçeli'nin şu cümlesinde saklı:
Yüze yüze sona geldik. Gemiler yakıldı, geriye dönüş yoktur.
Hatırlayalım, Devlet Bahçeli, bir zamanlar aynı MHP Grup Kürsüsünden urgan atıyordu.
DSP-ANAP-MHP Koalisyon hükümeti döneminde, idam cezasının kaldırılmasına şiddetle karşı çıkan, Abdullah Öcalan'ın asılmasını isteyen Devlet Bahçeli, nasıl oldu da "İmralı'ya giderim, gözlerinin içine bakarak konuşurum" noktasına geldi?
Bu sorunun yanıtı da Bahçeli'nin, "Önce vatanım ve milletim, sonra partim ve ben" sözlerinde gizli.
Evet, Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan, DEM Parti ve PKK üzerinde öyle bir psikolojik baskı kurdu ki, "Sürecin selameti için bu adımıma karşı öyle adımlar atmalısınız ki ve de bu hamlemin altında kalmayarak kamuoyu samimiyetinizi göstermelisiniz ki" mesajını net bir şekilde verdi.
Bundan sonra Abdullah Öcalan, DEM Parti ve PKK'nın alacağı kararlar, kuracakları cümleler ve atacakları adımlar, özellikle Kürt kökenli vatandaşlarımız hatta PKK'nın her çeşit tabanı tarafından da dikkatle izlenecek, sorgulanacaktır.
Çünkü yeni psikoloji bunu gerektiriyor.
Ayrıca, yine Kürt kökenli vatandaşlarımız, radikal örgüt dilini, SDG konusundaki gelişmeleri de mercek altına alacaktır.
Son olarak söylemek gerekirse, Devlet Bahçeli'nin bugünkü çıkışı, kendilerini, Kürt sorunu dedikleri konunun müdahili gören tüm batılı ülkelerin de dikkatini çekmiştir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish