Obama'ya kim Nobel verdi?

Dr. Halim Gençoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

2009 yılında, ABD Başkanı Barack Obama göreve geldikten henüz 1 yıl bile geçmeden Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü.

Norveç Nobel Komitesi, Obama'yı "uluslararası diplomasi ve halklar arası iş birliğini güçlendirmedeki olağanüstü çabaları" nedeniyle ödüllendirdiğini açıkladı.

Ancak bu karar, birçok çevrede şaşkınlık ve hatta öfke uyandırdı.

Çünkü Obama'nın başkanlığı döneminde (2009-2017) Irak ve Afganistan'daki savaşlar devam etti, Libya NATO bombardımanıyla yıkıma sürüklendi, Suriye kaosa gömüldü ve İsrail'in Filistin'deki işgal politikaları daha da sertleşti.

Suriye'de, Irak'ta ya da Filistin'de bombalar altında yaşayan biri için Obama'nın "barış" ödülü alması, sadece bir çelişki değil, aynı zamanda hafızalara hakaret niteliğindedir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

O dönemde medyada dikkate alınmasa da mesela Mısırlı insan hakları aktivisti Hisham Qasim gibi kişiler, Obama'ya ödül verildiği zaman "şaşırdığını" söylemiş, "Barış için kayda değer bir şey yapmadı" diyerek eleştirmişti.

Yine Filistinli gruplar, Obama'nın Filisti-–İsrail çatışması bağlamında hiçbir somut adım atmadığını, sözlerin eylemlerle desteklenmediğini belirtmişlerdi.

Afganistan, Ortadoğu vs. bölgelerde yaşayan sanatçı ve bazı siyasetçiler, Obama'nın dış politikasındaki savaş, drone saldırıları vb. uygulamaların ödülle bağdaşmadığını söyleyerek tepkilerini dile getirmişlerdir.

Fakat ne yazık ki Batı dünyası yine bildiğini okudu.

Bu makalemizde, Obama'ya Nobel Barış Ödülü'nü kimlerin verdiğini, neden verildiğini ve bu kararın onun başkanlığı dönemiyle nasıl bir tezat oluşturduğunu anlatmaya çalışacağız.


Nobel Barış Ödülü ve politik sembolizm

Nobel Barış Ödülü, tarih boyunca sadece "barışa hizmet edenleri" değil, Batı'nın ideolojik tercihlerine uygun figürleri de ödüllendirmiştir.

Obama'ya ödül verilmesi, fiili bir barış başarısından çok, "umut" ve "değişim" beklentisinin yansıtılmasıydı.

Norveç Nobel Komitesi, ABD'nin George W. Bush dönemindeki tek taraflı savaş politikalarının ardından Obama'nın "yeni bir imaj" yaratacağına dair beklentiyi ödüllendirmiştir.

Bu durum, Nobel'in çoğu zaman "aspiratif" yani gerçekleşmemiş barış ideallerine verildiğini göstermektedir.

Ancak bu yaklaşım, savaş ve işgal altında yaşayan toplumların gerçekliğini görmezden gelmektedir.

Ödülün her zaman saf bir idealizmle verilmediği; çoğu durumda politik bir araç, hatta Batı merkezli uluslararası düzenin çıkarlarını meşrulaştırıcı bir unsur olarak işlev gördüğü eleştirileri artmıştır.

Barack Obama'nın 2009'da göreve gelir gelmez, somut bir barış başarısı ortaya koymadan Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmesi bunun en tartışmalı örneklerinden biridir.

Bu ödül, bir yandan "umut ve değişim" mesajı taşıyan yeni bir Amerikan liderinin küresel imajını yüceltmeyi amaçlıyor gibi görünürken, diğer yandan ABD'nin devam eden savaş politikalarının üzerini örtme çabası olarak değerlendirilmiştir.

Zira Obama'nın döneminde Irak ve Afganistan'daki askerî operasyonlar sürmüş, Libya'da askeri müdahale yaşanmış, Filistin meselesinde ise İsrail'in saldırgan politikaları daha da meşrulaştırılmıştır.

Bu bağlamda Nobel Komitesi'nin kararı, barışı teşvik eden bir ödül olmaktan çok, Batı'nın kendi stratejik çıkarlarını temsil eden bir politik sembol olarak okunabilir.

Bu durum, yalnızca Obama örneğiyle sınırlı değildir.

Daha önce Henry Kissinger'ın Vietnam Savaşı sürerken ödüllendirilmesi veya Yaser Arafat ile Şimon Peres'in Oslo Anlaşması sonrası birlikte Nobel alması da benzer biçimde politik sembolizm üzerinden tartışılmıştır.

Dolayısıyla Nobel Barış Ödülü, bir "küresel vicdan" nişanı olmaktan ziyade, kimin "meşru barış aktörü" olarak görüleceğini belirleyen bir politik araç işlevi görmektedir.

Öte yandan Vietnamlı bir politikacı olan Le Duc Tho 1973'te Henry Kissinger ile birlikte Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildiğinde "Vietnam'da hâlâ barış sağlanmamıştır. Ateşkes anlaşmasına rağmen savaş devam etmektedir. Bu şartlar altında Nobel Barış Ödülü'nü kabul edemem" diyebilmişti.


Obama'nın savaşları: Irak'tan Libya'ya

Obama, seçim kampanyasında "savaşları bitirme" sözü verse de, pratikte savaşların yöntemini genişletti.

Irak'ta asker sayısı azaltıldı ancak ABD'nin askeri varlığı ve hava operasyonları sürdü.

Afganistan'da ve Pakistan'da ise insansız hava araçları (drone) saldırıları binlerce sivili öldürdü.

Öte yandan NATO'nun Libya'ya yönelik bombardımanı Obama'nın onayıyla gerçekleşti.

Kaddafi rejimi kanlı bir şekilde devrildi, fakat ülkede iç savaş ve terör örgütlerinin yükselişiyle sonuçlanan büyük bir kaos başladı.

Obama yönetimi, Suriye'deki iç savaşa dolaylı ve doğrudan müdahil oldu.

Bu, bölgenin daha da istikrarsızlaşmasına yol açtı.

Obama döneminde İsrail, işgal altındaki Filistin topraklarında yerleşimlerini genişletmeye devam etti.
 


ABD yönetimi zaman zaman sözlü eleştirilerde bulunsa da askeri ve mali destek hiç azalmadı.

Özellikle Gazze'ye yönelik 2009, 2012 ve 2014 saldırılarında binlerce sivil hayatını kaybederken, Washington yönetimi İsrail'e karşı herhangi bir caydırıcı adım atmadı.

Filistinliler açısından bu durum, Obama'nın Nobel Barış Ödülü'nün sadece Batı merkezli bir "imaj operasyonu" olduğunu ortaya koydu.

Suriye, Irak, Libya ve Filistin'de yaşayanlar için Obama'nın Nobel Barış Ödülü, Batı'nın ikiyüzlülüğünü simgelemektedir.

Oslo'da yapılan törende ödüllendirilen "barış söylemi" ile Ortadoğu'daki "savaş gerçeği" arasındaki uçurum gözler önüne serilmektedir.


Sonuç

Obama'ya verilen Nobel Barış Ödülü, Batı'nın sembollerle gerçekleri ayırma biçimini göstermektedir.

Ödül, savaş mağdurlarının gözünde barışı temsil etmemekte; aksine Batı'nın kendi ideolojik çıkarlarına hizmet eden bir mitolojiye dönüşmektedir.

"Obama'ya kim Nobel verdi?" sorusu, sadece bir isim arayışı değil, aynı zamanda küresel iktidarın, çifte standardın ve söylem-gerçeklik arasındaki kopukluğun sorgulanmasıdır.

2009'da Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen Barack Obama, aslında başkanlığı süresince Irak, Afganistan, Libya ve Suriye'de savaş politikalarını sürdürdü, İsrail ise Filistin'de işgalini derinleştirdi.

Nobel Komitesi ödülü, Obama'nın somut barış başarılarından ziyade, Batı'nın "umut" ve "imaj" beklentisine dayanarak verdi.

Ancak savaş ve işgal altında yaşayan Iraklı, Suriyeli ve Filistinliler için bu ödül büyük bir çelişki ve Batı'nın ikiyüzlülüğünün sembolü olarak görüldü.

Bu makalem, Obama'ya verilen Nobel'in barışı değil, Batı merkezli politik çıkarları temsil ettiğini vurgulamaktadır.

 

 

Kaynaklar:

Atlantic Council. (2025, September 10). Türkiye could be a key U.S. and European partner in countering China and Russia in Africa. Atlantic Council.
Chomsky, N. (2011). Making the Future: Occupations, Interventions, Empire and Resistance. Boston: Haymarket Books.
Falk, R. (2014). Palestine: The Legitimacy of Hope. London: Zed Books.
Hinnebusch, R. (2012). "Syria: From ‘authoritarian upgrading' to revolution?" International Affairs, 88(1), 95–113.
Nobel Committee. (2009, October 9). The Nobel Peace Prize for 2009. Oslo: The Norwegian Nobel Committee.
Prashad, V. (2012). Arab Spring, Libyan Winter. New York: AK Press.
Said, E. W. (1994). Peace and Its Discontents: Essays on Palestine in the Middle East Peace Process. New York: Vintage.

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU