Kent kültürüne bir miras katkısı: Devrim Erbil Çağdaş Sanat Müzesi Duvar Seramikleri

Prof. Dr. Uğur Batı Independent Türkçe için Prof. Devrim Erbil ve seramik sanatçısı Sebahattin Gündoğdu ile konuştu

Prof. Devrim Erbil ve Sebahattin Gündoğdu

Kentler, mozaikler, seramikler... Kentlerin mücevherleri bunlar!

Ayasofya, Büyük Saray Mozaikleri, Kariye, İstanbul Arkeoloji müzelerine giderseniz orada ne özel mozaik formlar görürsünüz.

Kent mozaikleri denilince akla gelen iki isim Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Devrim Erbil'dir.

Sanat hayatı boyunca birçok özel mozaik esere imza atan Eyüpoğlu, Devrim Erbil'in de aralarında bulunduğu öğrencileriyle birlikte modern çizgileri Anadolu motifleriyle harmanladığı özel mozaikler inşa etmiştir.  

Yazma, gravür, seramik, heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi gibi birçok formlarda eserler üreten Eyüpoğlu, geleneksel süsleme ve halk el sanatları eserleri ile mozaiği birleştirerek kent kültürüne gözde katkılarda bulunmuşlardır.

Devrim Erbil de, hocası olduğu Bedri Rahmi ile seramik ve mozaik çalışan bir kent sanatçısı.

Devrim Erbil efsanesi ile mozaiklerden sonra seramikler tarafından devam ediyor.

Bu röportajda bu konuyu ele alacağız.

Balıkesir'deki Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi'nin duvarlarından söz edeceğiz.


Özel bir röportaj

Burada ülkemizin ikon ressamı Devrim Erbil ve seramik sanatçısı seramik sanatçısı Sebahattin Gündoğdu ile özel bir röportaj yaptık.

Hem Devrim Hoca'ya sorduk hem Sebahattin Gündoğdu'ya sorduk.
 

Ressam Devrim Erbil ve seramik sanatçısı seramik sanatçısı Sebahattin Gündoğdu, Independent Türkçe için Prof. Dr. Uğur Batı'nın sorularını yanıtladı
Ressam Devrim Erbil ve seramik sanatçısı seramik sanatçısı Sebahattin Gündoğdu, Independent Türkçe için Prof. Dr. Uğur Batı'nın sorularını yanıtladı

 

Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi Seramikleri

Türk Çağdaş Resim sanatının yaşayan efsanesi Devrim Erbil'in eserlerini içeren Prof.Dr. Uğur Batı tarafından küratörlüğünde çok özel bir sergiyle açılan Balıkesir'deki Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi'nin duvarları seramik sanatçısı Sebahattin Gündoğdu tarafından tasarlanan bir seramikle süslendi.

Dünya resminin usta isimlerinden Devrim Erbil'in eserlerinden ilham alınarak tasarlanan müze alanında sanatçının en sevdiği tema olan "çizgisel kent dokusu" müze duvarındaki seramikler ile ön plana çıkarıldı. 


Devrim Erbil'in yatay derinliği

Her ressamın ayrı bir ruhu var. İnsanlar gibi şehirlerin de resimlerin de ruhu var.

Kimisi dalgalarla sarpa sarmış bir coşkunlukla gizlenirken kimisi bulutların şemsiyesinde yaşam bulmaya çalışıyor.

Devrim Erbil, Türk resminin en özgün soyutlama ustalarından biridir.

Tüm çalışmalarında şiirsellik hemen görülür. O, resmin şairidir.

O sadece resim değil, "derinliğin" şairidir. Sanırım ne kadar ifade etsek az Devrim Erbil'in eşsiz çeşitliliğini… Malzeme kullanımlarını… Tekniğini… Üslubunu…

Üstat Devrim Erbil, tam bir malzeme virtüözüdür. Olanaklı her malzemeyi kullanır.

Kilim, nakış, halı, mozaik, sedef, vitray, marküteri, özgün baskı, batik, jikle ve üslubun tüm olanaklarıyla yatay bir genişlemedir Erbil'in resmi. 
 

Ressam Devrim Erbil
Ressam Devrim Erbil

 

Erbil, tuvaldeki düzenlemesini bu tür çoklu malzemelere birebir aktardığı gibi; malzemenin yapısına göre de farklı bir kurgu ve kompozisyon tasarlar.

Bambaşka malzemelerle dünyanın en verimli, en yaratıcı, en derinlikli ressamlarındandır. Her türlü satıh onun için bir sanat "ihtimalidir".

Veluttur Devrim Erbil. Sanat her yerdedir. O nedenle "yatay bir derinliği" vardır, dünyada hiçbir ressamın olmadığı kadar.

Batik… Mozaik… Halı, kilim, vitray, sedef, marküteri, nakış, jikle, kumaş sanatları (Gutto, Avalon, Kolaj, Schenille), özgün baskı…

Hepsi Devrim Erbil'in "geniş" sanatındadır. Bunu dünyanın görmesi gerekir.

Devrim Erbil çağımızda resmin tekniğinin tuval resminin çok ötelerine geçtiğini savunmaktadır.

Kendi kuşağının bir temsilcisi olduğu için tuval resminin çok istek gördüğünü de eklemeyi ihmal etmemektedir.

Ancak tuvalin yanında kendi atölyesinde serigrafi çalışmalarını da sürdürmektedir.

Aynı zamanda video art üretimleri de mevcuttur.

Devrim Erbil adeta her yerdedir, her tekniktedir, her üsluptadır!

Seramik de bunlardan biridir.


Devrim Erbil "marka" seramikleri

Devrim Erbil çizimlerinin modern dokunuşlarıyla birleşen bir marka işinde "Mode"karo serileri, Erbil'in işlerinde çok önemlidir.

Erbil, yaşam alanı ve ev içi tasarımında elegant bir pencere açmıştı bu işlerle.

Seramik tasarımını başı sonu olmayan farklı heyecanlar ve sürprizlerle dolu bir aşk şeklinde yorumlayan ünlü ressam, renkleri çizimleriyle pişirmiş; ateşle birleşen renkler ışığa dönüşmüştü.
 

Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi
Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi

 

Her şeyin öncesi: Mağara duvar resimlerinden modern sanat

İnsanlık, tarihinin şafağında, taş duvarlar üzerine ruhunu kazımaya başladı.

Mağara duvar resimleri, yaklaşık 40 bin yıl öncesine, Üst Paleolitik Çağ'a uzanan bir yaratıcılık destanıdır.

Avrupa'daki Lascaux ve Altamira mağaraları gibi yerlerde, av sahneleri, hayvan figürleri ve soyut semboller, o dönemin insanlarının doğayla bağını, inançlarını ve hayallerini yansıtır.

Bu eserler, kırmızı ve siyah pigmentlerle, bazen de oyma teknikleriyle, ateş ışığında hayat buldu; sanki mağaranın kendisi, insanlığın ilk tuvaliydi.

Zaman ilerledikçe, bu resimler sadece avcılık ve yaşam sahnelerini değil, aynı zamanda ritüel ve mitolojik anlatıları da barındırdı.

Afrika'daki Blombos Mağarası'nda bulunan 100.000 yıllık ochre izleri, sembolik düşüncenin ilk kıvılcımlarını gösterirken, Endonezya'daki Sulawesi mağaralarında 44 bin  yıl öncesine ait av sahneleri, hikâye anlatımının kökenlerine işaret eder.

Bu resimler, yalnızca estetik bir ifade değil, aynı zamanda toplulukların kimliğini, korkularını ve umutlarını aktaran birer zaman kapsülüydü.

Günümüzde mağara duvar resimleri, insanlığın sanatsal ve kültürel mirasının en eski tanıkları olarak korunuyor.

Modern teknolojiyle incelenen bu eserler, atalarımızın düşünce dünyasını anlamamıza ışık tutuyor.

Her bir çizgi, her bir figür, sessizce fısıldar: İnsan, var olduğu günden beri anlatmak, hatırlamak ve yaratmak için çizmiştir.
 

 

Devrim Hocaya sorduk: "Devrim Hocam, kent kültüründe freskler, çiniler, mozaikler, seramikler, kent kültüründeki yeri nedir?

Yani doğal resminin genel bir tanıtılma, doğal resminin kent kültüründeki yeri deyince, insanoğlunun geçirdiği aşamaları, bu aşamalar içinde.

Bu ilk şeyden biri, bu önemli bir konu olmuştur.  

Çünkü insan, yani primitif hayat içinde de heykel yaptığı, ta bilmem, Vilandro Venüs'üne kadar uzayan bir süreç, Homo sapien'in kendini var etme, kendi kimliğini bulma çabaları içinde yine sanat vardı.

Hatırladığım en güzel anlatan örneklerden biri de burada bir dakika duralım.

Aklıma gelen hatta Sneakler'in Altın Zincir kitabı. O kitap şöyle başlar:

Bundan beri 99.999 sene önce Ogun oğlu Ogi o akşam avladıkları hayvanı yemişler ve kumlarda hayvanın kemiğiyle birtakım şekiller bir takımı bu 99.000-99.000 yıl bir sembolik bir tarihtir.

Yani insanların göçebe hayattan kurtulup bir yavaş yavaş bir kentleşmeye gitmek, tabii kent demek doğru değil ama birlikte yaşamaya, bir çadır kültürüne yaklaşmanın ve orada Ogunoglu, Ogi şekillerin birdenbire o gün avladıkları hayvana döndüğünü görür, öfverir, bu o gün avladıkları hayvanın kendi çizgilerinde var olması onu müthiş etkiler ve hemen siler.

Ama insan olduğunda böyle gizli güçlere ya da insanüstü olgulara böyle merak olduğu için yani bu sefer daha bilinçli olarak çizer.

Ve hikâye devam eder.

Onun çizdiğini görenler onun daha özel bir insan olduğunu şey yaparlar, özel bir insan diye yorumlarlar.

Diğer klanlardan onun bu özelliğini görenler bu sefer onu kendi klanlarına alırlar.

Ondan sonra işte bu sembollerin ona can verdiğini düşünüp mağara duvarlarına çizerler.

Onu da işte bildiğimiz gibi 30 bin yıla yakın bir geçmişi var.

İspanya ve Fransa'nın güneyindeki Altemire ve benzeri mağaralarda.

İnsanlık tarihine bir sürpriz olarak geçen bir böyle çocuklar oyun oynarken birdenbire bir boşluğa düşüyorlar ve gittiği zaman içeride inanılmaz büyüklükte hayvan resimleri, o primitif çalan hayvanların çok büyük ölçüde görüntüyle karşılaşıyorlar.

Önce sanat tarihçileri falan bunu hayretle karşılıyorlar.

İnsanoğlunun kendi duvarında çizdiği bir resmi görmek ve bunların belki sonradan bir insanları, insan olduğunu şaşırtmak için yapılmış bir rejim olarak hatta yorumlu olan ne var ki, insanlar bunu geliyor, görüyor, birtakım yöntemlerle yaşını belirledikten sonra bunların ta o insanlığın o dönemdeki yaptığı işler oldu.

Yani sert bir kayaya, daha sert bir kayayla bir oyuk açmak, bir enerji orada gidiyor. O çizgiyi yapıyor.

Ya da bir şeyle, odun kömürüyle ateşini yaptığı şeyin kömürüyle eline koyuyor, basıyor duvarı, o şeylere, oyuklara kömür giriyor.

Ve yani bu doğrudan doğruya bir sanatın başlangıcı olarak da anlamlı.


Devrim Hoca'ya sorduk: "Devrim Hocam, "Duvar resimlerinden mozaiğe" dersek, nasıl bir analiz ederiz?"

Landrock Venusu belki 30 bin yıl önceye giderse de bu şeyler yani 20 bin yıl önceden bugüne kadar ulaşıyor.

Sonra Neolotik devirde mağara duvarları sanatın gösterildiği yerler olmuyor.

Çünkü bu duvarlarda yine bu pirinç bıçağı gibi birçok freske, duvara kazımış resimlere rastlamak mümkün.

Yani, bu insanlık tarihinin içinde süre gelen her uygarlık, her kültür, Mısır kendine göre başka yorumluyor, Meksika başka, tarihin çeşitli dönemlerinde ama insan tarihleri karşılaştırdığı zaman çok ilginç sonuçları da varıyor.

Ben şahsen mesela Uzakdoğu'da, Bangkok'ta Kilise, tapınak gördüm.

Kilise demiyim, Pardon, tapınak gördüm. Yani 7'nci yüzyılda falan yapılmış, sıfırdan sonra.

Yani insan düşünüyor, 7'nci yüzyıl Avrupa nasıldı, o nasıl, başka kültürler nerede ki?

Oraya gelinceye kadar Çin var, Afrika var. Birçok yerlerin yani Hemen hemen yakın zamanlarda insanın gelişme süreci içinde sanatla karşılaşmaları, onu anlatmaya ihtiyacı belki sanatın psikofizyolojik bir içgüdü olmasından da kaynaklanıyor.

Belli uygarlığın belli aşamalarında farklı coğrafyalarda olsalardı insanoğlu onları önce duvarına sonra mozaik yaparak zeminle Fresk yaparak yine duvarlarını yapıyor. Peki insanoğlu bunu neden yapıyor?

Şeyde çok daha eskilerde, başka başka amaçlarda o avladığı hayvanın ertesi gün karşılaştığı zaman o hayvanla ondan ürkmemek için yaptığı söylenir.

Yani onu karşısında gördüğü zaman onu savaşır sırasında onunla yaşamak için savaşacak.

O savaş sırasında kendini güçlü hissetmek için söylenebilir birçok yorumlar yapılıyor. Ama yani o zamanki insan beyni herhalde bu varsayımlardan birine dayanır ama kesin bir şey söylemek mümkün değil. Sonra tabii teknikler gelişmeye başlıyor.

Bu Bangkok'taki müzelerde mesela böyle kendi içinden ışıltıldı, yeşil mermerlerden yapılmış buda heykellerini gördüm.

Avrupa'da taş üzerine taş koymadı, Orta Çağ'da. İyi ki ufaktı, pek şeyler vardı ama dinin baskısı, engizisyonlar, derebeylik kalkıp, ekonomik eksiklikler kalkıp insanların Anadolu'dan geçip Kudüs'ü bahane edip yola çıkmaları.

Bunlar üzerinde insan doğrusu düşünüyor. Fakat bizim konumuz neden insan evinde olsa belki yapacak ama evler o kadar uygun olmadığı zamanlarda gittiği toplumsal şeylerde, tapınaklarda yahut havanda yahut meydanlarda bunları görüyor.

O yöneticilerin saraylarında bunları görüyor. Herkesin gittiği yerlerde işte hamamlarda, tapınaklarda bunları görmeleri mümkün.

Ondan sonra her bölgede o dönemin inançlarına göre tapınaklar, meydanlara konan heykeller, duvarlarda yapılan resimler.

Mesela Mısır bambaşka bir amaçla yapılıyor. Çünkü onlar dünyaya tekrar geleceklerine inanarak ya da ölülerinin yani hayattaki gibi ihtiyaçları olduğunu düşünerek önce her gün gidiyorlar mezarlara yemek bırakıyorlar, meyveler, şeyler bırakıyorlar.

Tabi bununla başa çıkmak mümkün olmadığı için sonradan bunun resimlerini çiziyorlar.

Ondan sonra işte tapınaklar o artık Tanrı'nın evi, imparatorları Tanrı Mısır'da beş bin yıl bu kültür kendi önemli eserlerini veriyor.

Çok büyük boyutlu. Doğrusu ben Mısır'a gittiğimde orada mesela bir heykelin önünde resim, resmimi çekmişti eşim.

Ondan sonra eskiden biz fotoğrafları böyle tabederdik kendi evimizde. Ya diyorum bu şeyde ben heykelin dibinde olacağım.
 

Seramik sanatçısı Sebahattin Gündoğdu
Seramik sanatçısı Sebahattin Gündoğdu 

 

Buradan sonra soruları Seramik Sanatçısı Sebahattin Gündoğdu'ya soruyoruz: Sebahattin Gündoğdu, kimdir sizden dinleyelim mi? 

1962 Samsun doğumlu' yum İlk -orta-lise eğitimimi Samsun ‘da tamamladım.

İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ‘ne 1979 yılında girdim.

Yüksek lisans ile 1984 yılında Mimar Sinan G.Ü Seramik Bölümünden mezun oldum.

Akademinin ikinci yılında üç bölüm arkadaşım ile AKAS Seramik Atölyesini kurduk.

1985-90 yıllarında Toprak Seramik de tasarımcı olarak görev yaptım.

Akademik eğitim ile birlikte endüstriyel üretim sistemi deneyimi 1990 yılında Ankara'da kurduğum GRASER'in temelini oluşturdu. 
 

Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi
Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi

 

Graser, özel seramikler yapıyor, sizden dinleyebilir miyim? Ayrıca üretim süreçlerini merak ediyoruz? 

GRASER olarak duvar sanat panoları ile başlayan yolculuk yapı sektörünün talepleri doğrultusunda üçüncü pişirim serigrafi dekorları, seramik mozaikler, doğal taş mozaikler, füzyon cam dekorları, UV dijital baskı gibi teknikler ile yurtiçi ve yurt dışında sayısız ürün çeşitliliğimizi sürekli arttırdık.  

Üretimin en zorlu yanı tasarımı oluşturmaktır. Tasarım sürecine gelmeden önce müşteri ile görüşmelerde belirlenmiş bütçe dahilinde yapının mimarisine uygun beklentiler belirlenir.

Bu çerçevede tüm sanat bilgimiz ve teknik kabiliyetlerimizin sağladığı olanaklar ile üretebileceğimiz duvar veya yer kaplamalarının alternatif tasarımları müşteriye sunulur.

Belirlenen tasarımın üretimi için gerekli hammaddeler temin edilir.

Teknoloji alt yapımız ile birlikte el işçiliği kabiliyetimizi titizlik ile birleştirerek imalat süreci tamamlanır.

Şantiye montaj işlemleri de yapıldıktan sonra proje tamamlanmış olur. 


Sanat panoları ve mozaiğin kent mimarisindeki yeri nedir? 

Yapının mimari tasarımını yapanın ve yapının yatırımcısının da sanatsal bir eser istemesi öncelikle aşılması gereken bir konu.

Uzun yıllar milyonlarca insanın görebileceği bir eseri yaratmak ise çok büyük bir sorumluluk.  

Sanat değeri olan ve doğru montaj teknikleri ile üretim aşamaları tamamlanmış sanat panoları kent mimarisin de tarihi bir misyon üstlenmektedir hem bulunduğu yapıya hem de kente değer katan unsurların başında gelir diye düşünüyorum. 


Dünyada mozaik kenti diyeceğimiz yerler var mı? 

Geleneksel Antik Roma ve Bizans mozaiklerinin Gaziantep Zeuğma Antik kenti, Antakya, İtalya Ravenna kenti ve Tunus gibi yerlerde muhteşem örneklerini görüyoruz.

Geleneksel antik mozaiklerden farklı olarak renkli seramik parçaları, doğal taş ve cam ile organik formlarda modernist etkiler ile kent dokusuna yayılmış GAUDİ tarzını yansıtan eserleri şu şehirlerde görüyoruz.

Barselona-Valencia-Paris- Philadelphia-Mexico city vb.


Devrim Erbil ve eserleri hakkındaki düşünceleriniz neler? 

Devrim Erbil Sanatını ve kişiliğini müzesinin duvarında Kültür Bakanlığı onayı ile yaşatılmasında katkıda bulunduğum için çok mutluyum.

Geleneksel minyatür sanatını kendi özgün çizgileri ile modern sanata dönüştüren üretken ve sonsuz enerjisi ile akademi öğrenciliğim döneminde eğitimci olarak tanıdım Devrim Hocamı.

Eserlerinin İstanbul dokusunu yorumlamasının yanı sıra, doğa motiflerini farklı perspektif açıları ve coşkulu renk kompozisyonları barındırması ile Resmin Şairi olarak tanınmasının yanında ülkemizin yaşar iken sanat tarihine geçmiş bir markasıdır. 
 

IMG-20250828-WA0113
Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi

 

Balıkesir Devrim Erbil Müzesi'ndeki seramik panonun özelliklerini ve süreçlerini anlatır mısınız? 

Devrim Hoca'dan tasarım geldiğinde gördüm ki eserlerindeki renk tema anlayışını müzesinin de duvarına yansıtmak istiyor.

İki boyutlu bu tasarımı üçüncü boyuta taşımalıydım ki yapının dış cephesindeki ışık gölge unsurları ile güçlü bir görsel oluşsun.

Üretim için seçtiğim malzemelerin her türlü hava koşullarında sonsuz ömrü olması en önemli kriterdi.  

Seramik ve doğal taş teknoloji alt yapımızın sağladığı olanaklar ile Devrim Hoca'mın gelenekselleştirdiği özgün çizgisini buluşturmak heyecan vericiydi benim için.

Tasarladığı renklere uygun seramik sırları ile farklı kalınlıklarda şekillendirdiğimiz lav taşlarını yüksek ısılarda pişirerek panomuzu oluşturduk.  

Hocamızın Anadolu sevgisini panomuzda yaşatmak amacı ile farklı bölgelerden seçtiğimiz kompozisyona uygun renklerdeki doğal taşlardan da kullandık.

Renkli kişiliğinden referans alarak bir miktar renkli füzyon camdan da kullandık.  

Uygun yapıştırma malzemeleri ve tekniği ile cephe de uygulama işlemi gerçekleştirdikten sonra görevimizi tamamladık. 


Seramik sanatçısı Sebahattin Gündoğdu 

1962 Samsun doğumlu. İlk-orta-lise eğitimimi Samsun ‘da tamamladı.

İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne 1979 yılında girdi.

Yüksek lisans ile 1984 yılında Mimar Sinan G.Ü Seramik 

Bölümünden mezun oldu. Akademinin ikinci yılında üç bölüm arkadaşı ile AKAS Seramik Atölyesini kurdu.  1985-90 yıllarında Toprak Seramik'te tasarımcı olarak görev yaptı.

Akademik eğitim ile birlikte endüstriyel üretim sistemi deneyimi 1990 yılında Ankara'da kurduğu GRASER A.Ş'nin temelini oluşturdu.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU