Dünya savaşı problematiği

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Herkes istim üstünde tutuluyor, artık yeni bir döneme girildiği açık.

Nedir bu? Küresel silahlanma ve savaş stresi! 

Soru şu: Bir üçüncü dünya savaşı yakın mı? 

Böyle bir konuya metodik olarak nasıl bakarsınız?

Gelin açıklayalım.


Savaş ve gerginlik

Savaş, dünya savaşı ve silahlar insanın doğasına uygun biçimde herkesin dikkatini çeken konular.

Bu bilinçli de olsa savaş, insan için mimetik karakter taşıyan, arkaik ögeleri içinde barındıran, ölmek ve ölmemek arasında ortaya çıkan bir doğal ilgi konusu.

Üstelik tehditlerin ve gerilimlerin arttığı, büyük güçlerin birbirlerine meydan okumaya başladığı ve silahlanmanın alabildiğine arttığı bir politik atmosferde bunun aksini düşünmek de söz konusu değil gibi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Büyük savaş olur mu, bilinmez.

Bir nükleer savaş çıkar mı, bu da bilinmez.

Ancak bu söylemlerin gölgesindeyken bile, belli güçtekiler tarafından, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik bazı çıkarların geliştirildiği açık.

O halde her bir unsur ve gelişmenin birbirini çağrıştırdığı düşünülürse, döngüye bakmak gerekir. 

Çağrışımların döngüsü ne şekilde?

Bir üçüncü dünya savaşı çıkar mı?

Böyle soruyor insanlar.

Savaş çıkar veya çıkmaz ama bir NATO üyesi olan Türkiye Cumhuriyeti'nin tarafı şimdiden belli.

Bir büyük savaşın senaryosu kabaca şöyle: 

  • Başat güçler esasen birbirleriyle savaş istemezler, ama diyelim bir sebeple savaş başladı ve hızla yayıldı, işte bu artık bir dünya savaşı şeklinde tarif edilir. 
  • Başat güçlerin bu atmosferde birbirlerine karşı nükleer silah kullanmaları bile beklenebilir. Bu demek olur ki, kıyamet senaryosu! 

İşte bu nedenle her türlü gerginlik, tehdit edici tavır ve biraz da sürtüşme yaşanıyor; ama başat güçler birbirleriyle karşılaşıp tetiğe basmak istemiyorlar.

Bu durum kendi doğası içinde bir "caydırıcı" durumu ortaya koyuyor.

Peki, sürtüşmenin alabildiğine geliştiği küresel bir atmosferde, barış içinde nasıl yaşanabilir? 

Son gelişmelere göz atalım:

Rusya her türden tehdidi savuruyor. Rus'un karakteri bu.

Ukrayna'daki savaş uzadıkça veya Rusya aleyhine şartlar geliştikçe Putin dahil Moskova'dan çok isim, nükleer silah kullanmaktan söz ediyor, birçok konuda dünyayı tehdit edercesine söylemleriyle karşımıza çıkıyor. 

Bu en son tehditkâr yaklaşımlara, okyanusun diğer yakasındaki Trump da eklendi, "iki nükleer denizaltı gönderiyorum" dedi.

Sanki sahada denizaltıları yok! Üstelik ABD stratejik kuvvetlerinin mobilizasyon kabiliyetleri de açık, istediğinde savaş gemileri, denizaltılar, uçak gemileri, her ne varsa operasyon bölgesine kaydırılabilmektedir.

Ama buradaki amaç "tehdit içerikli politika" yapmaktı.


Kritik eşik

Trump'ın doktrinini başka bir yazımda açıkladım (Bkz: Trump Doktrini). Doktrin şöyle: 

Güç kullanarak barışı tesis etmek, bunun için önce Amerika'yı Yeniden Büyük Yapmak (MAGA), bunun devamında ABD rehberliğiyle dünyada barışı sağlamak.


Bunun sahadaki anlamı: 

  • Rusya Ukrayna'da savaş halinde ve Avrupa'ya baskı kurmuş halde, 
  • Çin aşırı silahlanmakta ve Tayvan üzerine baskı kurmuş halde, 
  • Rus ve Çin tehdidinin artmasına bağlı olarak dünyada her ülke (NATO dahil) silahlanma faaliyetlerini artırmakta,
  • Küresel güç mücadelesi Arktik bölgede ve siber-uzayda gelişme göstermekte, 
  • Nükleer güç miktarları dengesizlik yaratmakta, 
  • Küresel ticaret yollarının kontrolünde sorunlar baş göstermekte,
  • Küresel enerjide değişim süreci devam etmekte.

Eklemeler yapabilirsiniz, kabaca yazdım. 

Bütün bunlar olurken, ABD net olarak bir politika belirledi, doktrin ile diyor ki, "güç kullanarak barışı tesis etmek..." 

Başka şekilde ifade edelim.

Barış isteniyor, ama diğer taraftan güç kullanmak şart! 

Bu işte kritik bir eşiği tarif ediyor.

Kritik eşik ise sınamanın zorluğunu işaret ediyor.


Çağrışımların döngüsü

Savaşla ilgili çağrışımlar, doğrudan bir büyük savaşın değil. Ancak; 

  • Kazanım elde etmek ve 
  • Güç mücadelesinde (hegemonik mücadelede) geriye düşmemek biçiminin olgularıdır (ben buna "stratejik kazanım" diyorum).

Döngüler ise sürekli baskı yaratma süreçlerine dayalıdır.

Baskının hedefi belli bir odak olsa da etkisi küreseldir. 

Örneğin: 

  • ABD, Rusya'ya bir ekonomik yaptırım uygular, bu Çinli veya İranlı bir kimseye kadar etki eder. 
  • Pasifik'te Çin büyük çaplı bir tatbikat yapar, konu Tayvan bölgesi olmaktan çıkar, Panama Kanalı'nın trafiğine kadar etki eder. 
  • Kızıldeniz'de Husiler'in bir ticaret gemisine roket atması şeklinde bir olay görürsünüz, bu olaydan küresel tedarik zincirleri etkilenir, belli ürünlerin fiyatları artış gösterir… 

Bu tür örnekler paket halinde bir dönemde ardı ardına gerçekleşir.

Buna yakın başka bir pakette örnekler tekrar gelişmeye başlar.

Bu bir döngü şeklinde tekrar eder.

Bunlar bir savaş değilse bile, içinde "savaş" sözcüğünün bolca kullanıldığı zamanlardır.

Çağrışımlar savaşla alakalıdır. 

Güç kullanmak üzerine bir barış arayışından söz ettiğimize göre durum ne denli kritik siz düşünün.

Bunlar her defasında büyük sınamadır ve sıklığı ile etkisi arttıkça bir taraf güçten düşmeye başlar. 

Güçten düşmeye başladığını anlayan bir başat güç risklidir; kritik hamleler yapabilir!

Geçmeden şu üstünlük kurma yöntemlerine kısaca göz atalım.

Savaş çıkmasa da etkisi yüksek olur, bugüne ait modern yöntemler, insanlara güç mücadelesinin değişik biçimlerini yaşatırlar.

Nedir bunlar?

Bildiklerimizin hepsine ilave, yeni teknikler devreye girer.

Yeni teknikler, yeni üstünlük kurma biçimleriyle açıklanabilir. 

Herkes birbirini yakinen izlerken, asıl rekabet halindekiler ile bunun etkisine kapılanlar, hata yapmadan kendilerine sağlam bir pozisyon almalılar.

Çünkü taraflar, kabiliyetlerinin ve dirençlerinin sınırlarında sınanırlar.

Kritik noktalarda sınama söz konusudur.

Ekonomiyle, teknolojiyle, silahlanmayla, terörle, sosyal yapıyla, sosyal-psikolojisiyle sınanırlar.

Küresel düşünmek durumundayız, izleme, sıradan bireyin davranışlarına kadar etki sağlayabilen teknolojik usulleri içermekte.

Makinelerin desteğiyle uygulanan siber-uzay teknikleri ve yaratılmış gerçeklik yöntemleri, bireylere kadar anında tarama yapmakta, varsa o alanı etkileme ihtiyacı, nokta atışı tetikleme yapılabilmekte.

Bunun yansıması mesela küresel enerji, ticaret, finans, terör, gibi alanlarda, davranışların ve tercihlerin yönlendirmesi biçiminde kendini gösterebilmekte.

Bireylerin profilleri, kitlelerin özellikleri, her türlü bilgiye ulaşabilme, egemenlik kavramını ve hukuku yok sayarcasına kullanılabilmekte.

Medya ve popülist politikacılar yaygın biçimde devrede.


Stresin yükü

Çağrışımların döngüsü arttığında stres yükü de artacaktır.

Her döngüde yeniler, sürprizler, başkalıklar oyuna dahil olacaktır. 

Bir kasırganın boyutunu düşünün.

Kasırga hızını ve döngüsünü artırdıkça büyüyor, şiddeti ve yerdeki yıkıcı etkisi de artıyor.

Yani, stresin yükü giderek artacaktır.

Stresin yükü arttıkça bakacağımız yerler şuraları olacak: 

  • Geride kalanlar ve ileriye gidenler,
  • Kümeleşmeler (ittifaklar, ortaklıklar),
  • Riske girenler,
  • Kontrolsüz güçler (serseri mayınlar).

Sonuç

Konjonktürü, çağrışımları, döngüyü, kritik eşiği ve stresi inceledik, bir büyük savaşa ilişkin izleme metodunu ortaya koyduk. 

Sanırım kritik eşikteyiz.

Artık daha dikkatli izleyebiliriz:

Çağrışımların döngüsüne, hızına, içine katacaklara, sonra stres yüküne bakmamız gerekiyor.

Sürprizler ve istenmeyen durumların gelişmesi bu işin başka bir yüzü…

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU