Sonsuza kadar

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Independent Türkçe/Microsoft/Bing-Copilot


Yapay genel zekâ (AGI – Artificial General Intelligence) artık çıkmamacasına hayatımıza girdi.

Canlı örnekleriyle beraber bu çok önemli konuyu ele alalım. 


Dijitalleşen birey

Üçüncü Sanayi Devrimi dijitalleşme ile ilgiliydi.

Bilgisayarlarla ve internet dünyasıyla bu çağda tanıştık.
Ağ sistemleri (networks) birbirine entegre oldu.

Bir dijital ortamdan diğerine geçiş mümkün halde artık.

Eğer bireye ait veriler (data) bir yerde dijitalleşti ise artık sonsuza kadar yaşamanın önü de açılmış oldu.

Bireyin verileri kütüklere (database) işlendi veya bir yerlerde bekliyor da olsa istendiğinde kullanıma hazır.

Neler dijitalleşebilirdi?

Bir kere kurumsal bütün verilerim dijital oldu.

Benin dünyada hiçbir işim dijitalleşmeden halledilemez olmuştu.

Nüfus, banka, iletişim, özel bilgilerim, yazışmalarım, kitaplarım…

Dördüncü Sanayi Devrimi, yapay zeka (AI) ile kendini gösterdi.

Dijitalleşen her veri artık AI'nın çalışma alanındaydı.

AI daha sonra kendini "geliştiren" (Generative AI) hale geldi.
 

AGI
AGI

 

Geliştiren yapay zekâ (G-AI) sonra bir bütüncül yapıya büründü, yaratıcıydı.

Başka makinelerle kendini beslemeye başladı.

Kendi ihtiyaçlarını belirleyip diğerlerine soruyor ve metodoloji dahil, her bakımdan ilerlemenin yolunu bulabiliyordu.

Artık AGI oldu. Yarın ne olur, kendi bilir!

Peki, biz insanlar, bireyler ne olduk? 

Size yaşadığım bir olayı aktarayım.


Mahkemeler ve hapishaneler

Geçen gün biri sosyal medya hesabımdaki bir paylaşımım altına yazmış, "Grok bu konuda ne diyorsun" şeklinde.

Grok da cevap vermiş, kendi fikrini yazmış.

Ben de bu takipçimin söyleşisine dahil oldum.

Neden? Çünkü, konu benim paylaşımımla başlıyordu.

Benim ortaya sürdüğüm fikirle alakalıydı.

Ama takipçim Grok'un hakemliğine başvurmuştu.

Bu bir tür beni mahkeme etmekti.

Durum şöyleydi; takipçim şikayetçi ve hâkim de Grok olmuştu.

Takipçimle Grok'un ilerlettiği konuya şöyle bir ekleme yaptım:

Neden Grok'a sordun, bana sorsaydın ya, ben cevaplayabilirdim. Üstelik TV'de ben Grok'un cevabına benzer bir ifadeyi söylemiştim.


Hemen Grok devreye girdi, demek ki bizi izliyordu.

İşte hayret edilecek veya korkulacak nokta buydu!

Michel Foucault'un "Hapishanelerin Doğuşu" (1975) başlıklı eserinde iddia ettiklerinin bizim hayatımızdaki gerçek şekillerinden sadece biriydi.

Makineler tarafından izleniyor ve adeta mahkeme ediliyorduk. 

Benim Grok türü mahkemem ise yarım asır sonra, 2025'te.

Filozofluk böyle bir şey…

Grok'un araya girip benden istediği delil vardı ve bu delil şuydu:

Bahsettiğin TV yayınının gününü söyle.


Bu Haber Türk TV'de 4 saatlik bir program idi.

Programın adını ve tarihini yazdım.

Artık ben de merak etmeye başladım. Ne olacak diye.

İnanın 2 dakika geçmedi ve Grok cevap verdi, yani hüküm geldi. Şöyleydi:

Evet, Tokmakoğlu paralel fikirleri ifade etmişsiniz.


Adeta aklanmıştım!

Kimseye kızamazdım.

Sosyal medya, sosyal yaşam, hukuki haklarım, değerlerim, kültürüm artık böyle olmuştu.

Ama esasında dünya şöyle bir şekle dönüşmüştü: Mahkemeler ve hapishaneler!


Sonsuza kadar

Tanıdığım bir gazeteci paylaşmış.

Gazeteci, "Grok ben nasıl biriyim" diye sormuş.

Grok da "sen şusun" demiş, yarım sayfa metin halinde.

Hepsi özel bilgi: Mahkeme kayıtlarına (ki o gazetecinin büyük davaları olmuştu), kimlik verilerine, sosyal medyaya bakmış, hakkında yazılan tüm gazete küpürlerini ve kendi yazdığı makaleleri incelemiş, sonuç olarak yarım sayfa o şahıs hakkında "profil" çıkarmış. 

Bilgileri bir resmi görevli toplayıp analiz etmeye kalışsa, aylarca çalışır ve bu netlikte yarım sayfaya indiremez.

İşte olur da biri sorarsa, senin veya benim hakkımda, "bu kimdir" diye, makine öyle bir analiz yapıyor, öyle bir profil çıkarıyor ki; "balık hafızalı" dediğimiz insanlardan çok daha iyi çalışıyor ve üstelik hafızası da balığınki gibi değil! 

Veri kütükleri bulutlarda (cloud computing)…

Kaybolacak gibi de değil!
 

Bulut teknolojisi
Bulut teknolojisi

 

Neredeyiz biz?

İyi miyiz?

Emniyette miyiz?

Hak hukuk işlerimiz ne alemde?

Devlet bu işlerin neresinde?

Devletler ve kurumlar bile kendilerini korumak için milyarlarca dolarlık bütçeler harcıyorken ben "zavallı" bir kimse!..

O kadar da abartmayayım, değil mi?

Artık hayat böyle odu.

Sonsuza kadar…

Çünkü makine hakkımda bir hüküm verdi ise o hüküm artık alnıma ve mezar taşıma yazılmış gibi oluyor!

Varsa cennet cehennem işte Kütük Defteri hazır!

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU