Türkiye'nin Eurofighter alımından Yunanistan neden rahatsız oldu?

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Türkiye'nin Eurofighter Typhoon savaş uçağı alımı, yalnızca Türk Hava Kuvvetleri'nin modernizasyonu amacıyla atılmış teknik bir adım değil; aynı zamanda bölgesel güç dengelerinde etkili olacak stratejik bir manevra olarak değerlendirilmeli.

Bu gelişme, Yunanistan'ın Ege ve Doğu Akdeniz'de kurmaya çalıştığı niteliksel üstünlük planlarını ciddi biçimde zora sokuyor.

Atina yönetimi, bu hamleyi sadece askeri değil, aynı zamanda jeopolitik ve diplomatik bir meydan okuma olarak algılıyor.


Yunanistan'ın hava üstünlüğü stratejisi: Siyasi hesaplar, askeri yatırımlar

Yunanistan son yıllarda askeri modernizasyona hız verdi.

Fransa'dan alınan 24 adet Rafale savaş uçağı ve ABD'den sipariş edilen 20 + 20 adet F-35, Atina'nın Türkiye karşısında niteliksel bir hava üstünlüğü tesis etme arzusunun somut göstergeleri.

Özellikle Rafale'lerin taşıdığı METEOR görüş ötesi menzilli füzeler, Türkiye'nin büyük ölçüde F-16'lara dayanan hava gücüne karşı bir tehdit oluşturuyordu.

Yunanistan bu avantajı, Ege Denizi'nde "oldu bittiler" yaratma stratejisinin askeri temeli olarak görüyordu.

Bu "oldu bittiler"; karasularını 12 mile çıkarma, aidiyeti belirsiz ada ve adacıklar üzerinde fiili hâkimiyet kurma ve Doğu Akdeniz'de "deniz parkları" ilan ederek Türkiye'yi dışlama gibi hedefleri içeriyordu.

Bu nedenle Türkiye'nin Eurofighter hamlesi, Yunanistan için sadece bir silahlanma gelişmesi değil, aynı zamanda bu planların tümüne doğrudan bir tehdit olarak görülüyor.


Türkiye'nin açığını kapatma arayışı ve KAAN gerçeği

2019 yılında Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerinin alınmasıyla Türkiye, ABD liderliğindeki F-35 projesinden çıkarıldı.

Bu gelişme, hava kuvvetlerinin 2030'lara kadar niteliksel bir boşluğa girmesi riskini doğurdu.

Mevcut filonun büyük kısmını oluşturan F-16'lar yaşlanıyor; F-4E Phantom II'ler ise ömürlerinin sonuna yaklaştı.

ABD'den talep edilen 40 yeni F-16 ve 79 modernizasyon kiti de, Kongre'deki muhalefet ve siyasi çekinceler nedeniyle belirsizliğini koruyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu noktada Eurofighter Typhoon, KAAN (Milli Muharip Uçak) projesi tam anlamıyla operasyonel olana kadar ortaya çıkan boşluğu dolduracak bir ara çözüm olarak değerlendiriliyor.

KAAN'ın 2030'ların başında tam görev kapasitesine ulaşması beklenirken, bu süreçteki stratejik açığı kapatmak için Eurofighter önemli bir tercih olarak öne çıkıyor.


Almanya'dan vize: Avrupa'da değişen tutum

Eurofighter, Almanya, İngiltere, İtalya ve İspanya'nın ortak olduğu bir konsorsiyum tarafından üretiliyor.

Bu konsorsiyumun üçüncü ülkelere ihracat yapabilmesi için tüm üyelerin onayı gerekiyor.

Almanya, başta insan hakları kaygıları ve Yunanistan ile olan ilişkiler nedeniyle Türkiye'ye satışa itiraz ediyordu.

Ancak son dönemde Berlin'in bu tutumunu yumuşattığı gözleniyor.

Bu değişimde; NATO'nun güney kanadının güçlendirilmesine yönelik ihtiyaç, ABD'nin Avrupa güvenliğine olan ilgisindeki dalgalanma ve Türkiye'nin jetleri NATO çerçevesi içinde kullanma taahhüdü etkili oldu.

Birleşik Krallık ise başından bu yana satışa destek verdi. Anlaşmanın İngiliz savunma sanayii için yaratacağı ekonomik katkıların yanı sıra, NATO'nun savunma kabiliyetine güç katması Londra açısından önemli.

Her bir Eurofighter'ın yüzde 37'si Birleşik Krallık'ta üretiliyor ve bu durum ülke içindeki istihdam açısından da değerli.

Fransa ise doğrudan konsorsiyum üyesi olmasa da Avrupa Savunma Fonu'na dış ortakların katılımına ilişkin itirazını geri çekti.

Bu karar, Türkiye gibi AB üyesi olmayan ülkelerin Avrupa savunma projelerine sınırlı da olsa dahil olmasının önünü açabilir.


Savaş uçağı değil, bir ekosistem satın alınıyor

Eurofighter alımı, teknik bir platform temininden çok daha fazlası anlamına geliyor.

Bu tür bir satın alma; pilot eğitiminden yedek parça tedariğine, bakım altyapısından mühimmat entegrasyonuna kadar çok katmanlı bir ekosistem değişimini beraberinde getiriyor.

Bu değişimle birlikte Türkiye, Amerikan sistemlerinden Avrupa eksenli bir sisteme geçiş yapmış olacak.

Bu da sadece bir teknoloji değil, bir güvenlik paradigması değişikliği anlamına geliyor.

Türk Hava Kuvvetleri'nin eğitim doktrininden, savunma planlamasına kadar birçok alanda yeniden yapılandırma gerekecek.

Ayrıca, bu alımın Türk savunma sanayiine yaratacağı yeni fırsatlar da dikkat çekici.

Türkiye'nin, bakım-onarım altyapısına katkı sağlaması, bazı üretim süreçlerine dahil olması ve hatta yurt içinde bakım merkezleri kurması gündemde.

Bu sayede Türk şirketleri Avrupa savunma sanayii içinde kendilerine kalıcı alanlar açabilir.


Baykar ve İtalyan havacılığı: Yeni ortaklıklar

Eurofighter sürecinden bağımsız olarak Baykar'ın İtalyan havacılık şirketleriyle kurduğu ilişkiler de dikkat çekiyor.

Bu ortaklıklar, Türkiye'nin insansız sistemler konusundaki yetkinliğini Avrupa pazarına taşıyabilir.

Aynı zamanda, Türkiye'nin savunma sanayiinde sadece alıcı değil, üretici ve geliştirici aktör olarak yer almak istediğini de gösteriyor.


Yunanistan'ın "kazanım" iddialarının erozyonu

Yunanistan, Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasını kendi lehine bir gelişme olarak görmüş, bunu kullanarak bölgesel diplomatik avantajlar da elde etmeye çalışmıştı.

Dedeağaç'taki ABD askeri varlığı, Fransa ve ABD ile yapılan savunma anlaşmaları ve Türkiye'nin yalnızlaştırılmasına yönelik çabalar, Atina'nın stratejisinin bir parçasıydı.

Ancak Türkiye'nin Eurofighter hamlesi, bu yalnızlaştırma siyasetini tersine çevirebilecek potansiyelde.

Bu durum Yunanistan'da rahatsızlık yaratıyor.

Çünkü Türkiye'nin yeniden Avrupa ile yakınlaşması, özellikle de güvenlik alanında ortaklıklar geliştirmesi, Yunanistan'ın savunduğu "Türkiyesiz Avrupa güvenliği" vizyonunu çökertiyor.
 


Avrupa'nın Türkiye'ye neden ihtiyacı var?

Avrupa'nın Rusya tehdidine karşı savunma stratejileri göz önüne alındığında, sadece Yunanistan'a yaslanarak bir denge kurması mümkün değil.

Türkiye, nüfusu, askeri kapasitesi, savunma üretim potansiyeli ve jeopolitik konumu itibariyle vazgeçilemeyecek bir aktör.

Bu nedenle Türkiye'nin dışlanması değil, sistem içine entegre edilmesi daha rasyonel bir tercih olarak öne çıkıyor.

Eurofighter anlaşması, Türkiye'nin Avrupa güvenlik mimarisi içinde daha kalıcı ve yapısal bir role hazırlanabileceğini gösteriyor.

Bu süreçte Türk savunma sanayiinin Avrupa ile daha fazla entegre olması, sadece Türkiye açısından değil, Avrupa açısından da stratejik bir kazanç olabilir.


Bir uçaktan daha fazlası

Türkiye'nin Eurofighter alımı, teknik bir tedarik olmanın çok ötesinde, bölgesel güç dengelerini etkileyecek kapsamlı bir stratejik hamle.

Bu gelişme, Yunanistan'ın Ege ve Doğu Akdeniz'de kurmaya çalıştığı üstünlük kurgusunu boşa çıkarabilecek potansiyele sahip.

Yunanistan'ın Türkiye'yi çevreleme ve Avrupa güvenlik sisteminden dışlama çabası, bu anlaşmayla büyük yara alabilir.

Türkiye ise bu süreçle birlikte yalnızca askeri kapasitesini artırmıyor; aynı zamanda Avrupa ile olan ilişkilerinde yeni bir sayfa açıyor.

Bu da, savunma sanayiinden diplomasiye kadar pek çok alanda yeni iş birliklerinin ve politik yeniden yapılanmaların önünü açabilir.

Sonuç olarak, bu gelişme bir savaş uçağı alımı değil; Türkiye'nin savunma, diplomasi ve jeopolitik yöneliminde önemli bir eşik olarak okunmalıdır.

Ve bu nedenle, Yunanistan'ın duyduğu rahatsızlık hiç de şaşırtıcı değildir.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU