Pentagon'un enerji kâbusu: Hürmüz kapansa da Shale devrimi yardıma yetişir mi?

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

Hürmüz Boğazı, dünya petrol ticaretinin kalbi.

Günde 17-21 milyon varil ham petrol ve sıvılaştırılmış doğalgazın (LNG) yaklaşık yüzde 20'si bu dar su yolundan geçiyor.

İran'ın boğazı kapattığını hayal edin.

Bu, sadece bir jeopolitik hamle değil, küresel ekonomiyi sarsacak, ülkeleri diz çöktürecek bir deprem.

Peki, böyle bir senaryoda dünya ve özellikle ABD ne yapar?

Ekonomik kriz mi gelir, savaş mı çıkar, yoksa diplomasi mi galip gelir?

Gelin, bu kaos senaryosunu masaya yatıralım.
 

Hürmüz Boğazı'nın kapanması, öncelikle dünya enerji piyasaları için felaket demek.

Küresel petrol arzının yüzde 20-26'sı bu boğazdan geçiyor.

Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, Katar ve İran'ın petrolü buradan dünyaya ulaşıyor.

Kapanma, Brent tipi petrol fiyatlarını bir gecede 120-150 dolara, hatta bazı senaryolarda 200 dolara fırlatabilir.

LNG fiyatları da 2-3 kat artar.

Bu, sadece benzin pompalarında değil, her alanda domino etkisi yaratır:

Gıda fiyatlarından uçak biletlerine, üretim maliyetlerinden ısınma faturalarına kadar her şey zamlanır.

Avrupa, Çin, Japonya, Hindistan ve Güney Kore gibi enerji ithalatına bağımlı ülkeler en sert darbeyi yer.

Avrupa'da zaten yüksek olan enerji fiyatları, kış aylarında halkı sokağa dökebilir.

Çin, İran'ın en büyük petrol müşterisi olsa da, boğazın kapanması Pekin'in enerji güvenliğini tehdit eder.

Japonya ve Güney Kore, alternatif rotalar için haftalarca beklemek zorunda kalır.

Bu arada, nakliye maliyetleri fırlar, çünkü gemiler Ümit Burnu'nu dolaşmak zorunda kalır.

Tedarik zincirleri tıkanır, raflar boşalır, enflasyon patlar.

Stagflasyon, yani yüksek enflasyonla düşük büyümenin kâbusu kapıya dayanır.


Doğrusu İran'ın kendisi de bu hamleden zarar görür.

Petrol ihracatının yüzde 90'ı Hürmüz'den geçiyor.

Boğazı kapatmak, Tahran'ın kendi ekonomisini boğması demek.

Bu, İran'ın bu hamleyi uzun süre sürdüremeyeceğinin işareti.

Ama kısa vadeli bir kapanma bile dünyayı sarsmaya yeter.
 

Basra Körfezi'nin ağzındaki dar bir su yolu olan Hürmüz Boğazı, Ortadoğu'daki petrol ve LNG üretimini Umman Denizi ve Hint Okyanusu üzerinden dünya pazarlarına bağlıyor / Grafik: Murat Usubali-AA
Basra Körfezi'nin ağzındaki dar bir su yolu olan Hürmüz Boğazı, Ortadoğu'daki petrol ve LNG üretimini Umman Denizi ve Hint Okyanusu üzerinden dünya pazarlarına bağlıyor / Grafik: Murat Usubali-AA

 

Esasen ABD, shale devrimi sayesinde enerji üretiminde daha bağımsız.

Ama bu, Hürmüz krizinden yara almayacağı anlamına gelmez.

Petrol fiyatlarındaki sıçrama, ABD'de benzin fiyatlarını 5-6 dolara çıkarabilir.

Tüketiciler harcamalarını kısar, enflasyon yükselir, borsalar çalkalanır.

Enerji şirketleri kâr ederken, diğer sektörler darbe yer.

Stratejik petrol rezervleri, kısa vadeli bir tampon olabilir, ama uzun süreli bir kapanmada bu rezervler tükenir.

Dahası, küresel piyasalardaki panik, ABD ekonomisini resesyona sürükleyebilir.


Tabii, ABD için mesele sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik.

Hürmüz Boğazı'nın kapanması, ABD'nin Ortadoğu'daki liderlik imajını zedeler.

Suudi Arabistan, BAE ve İsrail gibi müttefikler, Washington'dan hızlı bir tepki bekler.

Zira boğazı açık tutmak, sadece ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda ABD'nin küresel hegemonyasının bir göstergesidir.

Eğer ABD bu krizi çözemezse, Çin ve Rusya'nın bölgedeki nüfuzu artar.

Bu, Washington için kabul edilemez.  

Eğer önlenemezse telafi de edilemez.


Dolayısıyla şu sıralar Pentagon'daki zevatın "Keşke Kissinger sağ olsaydı" diye birbirlerine dert yandığına bahse girerim. 

Elbette ki, ABD'nin tepkisi, krizin ölçeğine bağlı.

İlk adım, diplomasi ve yaptırımlar olur.

İran'a yeni yaptırımlar gelir, BM Güvenlik Konseyi'nde boğazın açılması için karar çıkarılmaya çalışılır.

Ama Rusya ve Çin'in veto hakkı, bu çabayı baltalayabilir.

NATO müttefikleri, özellikle İngiltere ve Fransa, ABD'ye destek verir.

Hatta belki de, Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan ve BAE önderliğinde, İran'a karşı bir koalisyona katılır.


Eğer diplomasi sonuç vermezse, askeri seçenekler masaya gelir.

ABD'nin Bahreyn'deki 5. Filosu, boğazı korumak için hazır bekliyor. İran, boğazı mayınlarla, füzelerle veya hızlı botlarla kapatabilir.

ABD, mayın temizleme gemileri, uçak gemileri ve destroyerle hızlı bir müdahale yapar.

İngiliz ve Fransız donanmaları da destek verir.

Bu, denizde sınırlı bir çatışma anlamına gelir.

Daha ileri giderse, ABD hava saldırıları düzenleyebilir.

İran'ın kıyı tesisleri, füze bataryaları ve donanma üsleri, B-52 bombardıman uçakları ve Tomahawk füzeleriyle vurulabilir.

Ama bu, tırmanma riskini artırır.

İran, Devrim Muhafızları ve vekil güçleriyle asimetrik misilleme yapar.

Hatta bir ihtimal, Katar, Bahreyn ve BAE'deki ABD üsleri, İran'ın kısa menzilli füzelerinin hedefi olabilir.

Hizbullah, İsrail'e saldırabilir. Yemen'deki Husiler, Suudi petrol tesislerini vurabilir.

Bu, çok yüksek yoğunluklu sürebilecek, bölgesel bir savaşı tetikler.


Bu arada, bir kara harekâtı, bence en düşük ihtimal.

İran, 600 bin kişilik ordusu, dağlık coğrafyası ve asimetrik savaş kapasitesiyle zor bir hedef.

Irak ve Afganistan'daki deneyimler, ABD'yi bu tür maceralardan soğuttu.

Bir kara harekâtı, on binlerce asker, trilyonlarca dolar ve yıllar süren bir bataklık anlamına gelir.

Zaten Amerikan halkı, ekonomik krizin gölgesinde böyle bir savaşı desteklemez.

Fakat bunun yerine, ABD özel kuvvetleriyle sınırlı operasyonlar yapabilir.

İran'ın kıyı tesislerini ele geçirmek veya füze rampalarını imha etmek gibi hedefler, daha gerçekçi.

Ama bu bile, İran'ın misillemesiyle geniş bir çatışmaya dönüşebilir. 


Muhtemel senaryolara değinecek olursak; 

  1. Tam kapanma: İran, boğazı tamamen kapatır. Petrol fiyatları 200 dolara fırlar, dünya ekonomisi sarsılır. ABD, NATO ve Körfez ülkeleriyle deniz operasyonu düzenler. Çatışmalar haftalar sürebilir, ama İran'ın donanması ABD karşısında dayanamaz. Ekonomik kriz derinleşir, Avrupa ve Asya'da enerji kıtlığı yaşanır. ABD, stratejik rezervlerini kullanır, Suudi Arabistan'ın alternatif boru hatları devreye girer.
     
  2. Kısmi kapanma: İran, boğazı tamamen kapatmaz, ama gemilere taciz atışları yapar veya tankerleri ele geçirir. Piyasalarda panik olur, ama arz kesintisi sınırlı kalır. ABD, donanmasını boğazda konuşlandırır, yaptırımları sıkılaştırır. Diplomasi devreye girer, ama gerginlik aylarca sürer.
     
  3. Diplomatik çözüm: İran, boğazı kapatma tehdidini pazarlık kozu olarak kullanır. Çin ve Avrupa'nın baskısıyla geri adım atar. Katar veya Türkiye aracılığıyla dolaylı müzakereler başlar. Bu, en az maliyetli senaryo, ama mevcut gerilimlerle zor görünüyor.

Eğer Hürmüz krizi iyice tırmanırsa, enerji güvenliğinin kırılganlığını bir kez daha gösterecek Dünya, fosil yakıtlara bağımlı olduğu sürece, bu tür boğazlar stratejik birer bıçak sırtı olmaya devam edecek.

Avrupa, yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırmalı.

ABD, shale üretimini artırarak rezervlerini güçlendirmeli.

Körfez ülkeleri, alternatif rotalar ve boru hatları geliştirmeli.

Aksi takdirde, her Hürmüz krizi, küresel ekonomiyi rehin alır.


Tabii, bu krizde İran için de dersler var.

Boğazı kapatmak, kısa vadeli bir baskı aracı olabilir, ama uzun vadede Tahran'ı izole eder.

Çin bile, enerji güvenliği tehdit altına girerse, İran'ı terk edebilir.

Dahası, ekonomik baskı, İran halkını rejime karşı sokağa dökebilir.


Nihayetinde Hürmüz Boğazı'nın kapanması, dünya için bir kâbus, ABD için bir sınav.

Washington, boğazı açmak için diplomasi, yaptırımlar ve gerekirse sınırlı askeri güç kullanır.

Ama kara harekâtı, sadece son çare.

Kriz, kısa vadede petrol fiyatlarını uçurur, uzun vadede ise enerji politikalarını yeniden şekillendirir.

Dünya, bu dar boğazdan geçerken, herkes nefesini tutar.

Ama asıl soru şu:

Bir sonraki krizde ne olacak?

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU