19 Haziran günü Başkan Trump, "önümüzdeki iki hafta içinde" İran'a askerî harekât yapıp yapmama konusunda karar vereceğini söyledi.
New York Times'da Shawn McCreesh, "Trump için ‘İki Hafta' Sihirli Sayı" başlıklı yazısında, bu ifadenin "bir şey ifade edebilir veya hiçbir şey ifade etmeyebilir" diyordu.
Gerçekten de, Trump'a 2 ay kadar önce Putin'e güvenilip güvenilmeyeceği sorulduğunda yine "2 hafta içinde size haber vereceğim" demişti.
Vergi planları, sağlık politikaları, iddia ettiği komplo teorilerine dair kanıtlar, IŞİD'e karşı mücadele, bazı kömür madenlerinin açılması, altyapı planları…
Bunların hepsi bir noktada kamuoyuna yaklaşık iki hafta içinde çözmeyi vaat ettiği bilmecelerdi.
Bu yazıyı okuduğumda, bir gün önce konuk olarak katıldığım bir TV programında, Ahmet Yeşiltepe'nin kütüphanesinin tozlu raflarında arayıp bulamadığı, ancak özetini bize aktardığı "Anlaşma Sanatı" (Trump: The Art of the Deal) isimli kitap geldi aklıma.
Kitapta, şimdiki başkan, o zamanki emlak kralı Trump, bir gazeteciyle birlikte "anlaşma yapma sanatı"nın ne olduğunu yazmıştı.
1987'de yayımlanan kitap uzun süre çok satanlar listesinde kalmıştı.
Teşekkür ederim. Bu bilgi benim için çok kıymetliydi; o ana kadar bu kitaptan haberdar olmamış olmama da ayrıca üzülmüştüm.
Benim gibi stratejik analiz yapanlar için liderlerin davranış kalıpları çok önemlidir.
Bugün bir tüccar zihniyetiyle dünyanın en büyük gücünü yöneten Trump'ın hayat tecrübeleri, bugünkü politikalarının şifrelerini sağlayabilir.
Bu nedenle hemen kitabı temin ettim, inceledim ve bugün size anlatıyorum.
Öncelikle Trump'ın "anlaşma yapma sanatı" olarak formüle ettiği ilkeleri genel hatlarıyla sıralamak istiyorum.
Bu ilkeleri sadece iş dünyasına değil, devlet yönetimine nasıl aktardığını da birlikte göreceğiz.
1. "Büyük düşün" / "Yüksek hedefle":
Trump'a göre küçük hayaller kurmakla büyük hayaller kurmak arasında zahmet açısından bir fark yoktur, ama sonuç açısından uçurum vardır. Trump, sürekli olarak iddialı bir vizyonu savunmaktadır:
Nasıl olsa düşünecekseniz, büyük düşünmelisiniz.
Bu ilke, yüksek hedefler belirlemeyi, tam odaklanmayı ve başarıdan veya büyük kararlardan korkmayan girişimci bir zihniyet geliştirmeyi vurgular. Bu sadece ticari bir prensip değil; uluslararası ilişkilerde de "büyük düşünme" eğilimini açıklar.
2. "En kötüsüne hazırlan":
Trump, her işe "en kötü senaryo" hesabıyla yaklaşır. Başarının anahtarı ona göre önce düşüşü sınırlamaktır. Bu nedenle "kaybedebileceğin en kötü durumda bile ayakta kalabiliyor musun?" sorusu Trump için kritiktir.
Bu ilke, işe temelde muhafazakâr ve riskten kaçınan bir yaklaşımı yansıtır. Trump, herhangi bir anlaşmada en kötü senaryoyu öngörmeyi ve potansiyel kayıpları en aza indirecek şekilde yapılandırmayı tavsiye eder. Felsefe, en kötüye dayanılabilirse, olumlu sonuçların doğal olarak geleceğidir.
3. "Seçeneklerini maksimize et" / "Yedek planın olsun":
Esnekliğin temel bir ilkesi olan bu prensip, tek bir anlaşmaya veya yaklaşıma aşırı bağlanmamanın önemini vurgular. Trump, birçok anlaşmanın başarısız olduğunu kabul ederek, birden fazla fırsatı değerlendirmeyi tavsiye eder. Planlar değişse bile, anlaşmanın başarısını sağlamak veya etkili bir şekilde yön değiştirmek için çeşitli stratejilere ihtiyaç duyulduğunu belirtir.
4. "Hedef kitleni bil":
Trump, geleneksel pazar araştırması ve kapsamlı veri analizinden ziyade, sezgisel "içgüdüsel hissi" ve "sokak zekasını" önceliklendirir. Trump, bir karar vermeden önce bir pazar hakkında içsel bir anlayış kazanmak için taksi şoförleri gibi insanlarla doğrudan etkileşim kurarak "kendi rastgele anketlerini" yaptığını anlatır. Bu anlayış siyaset sahnesine taşındığında, kamuoyunun hangi mesajlara nasıl tepki vereceğini sezgisel olarak kestirmesiyle açıklanabilir. "Kitle neyi duymak istiyor?" sorusu onun merkezindedir.
5. "Pazarlık gücün olsun":
Trump için müzakere gücü, karşı tarafın neye ihtiyaç duyduğunu bilmektir. Karşı taraf için kritik olan bir şeyi kontrol ediyorsanız, pazarlığın yönü sizin elinizdedir. Bu yüzden sık sık "karşı taraf bana muhtaç" diyerek masaya oturur.
Bu durum, karşı tarafı anlaşmanın kendi çıkarlarına hizmet ettiğine ikna etmek için genellikle yaratıcılık ve ikna edici satış becerileri gerektirir.
6. "İyiyi satın al ve daha iyi hale getir":
Sezgisel olarak karşıt olmasına rağmen, Trump en iyi anlaşmanın her zaman "en iyi" konumla ilgili olmadığını, aksine yüksek potansiyele sahip, değeri düşük mülkleri bulmakla ilgili olduğunu savunur. Bir konumun değerinin, stratejik tanıtım ve psikolojik konumlandırma yoluyla önemli ölçüde artırılabileceğini, hatta vasat bir yeri arzu edilen bir müşteri kitlesi çekerek prestijli bir yere dönüştürebileceğini iddia eder.
7. "Tanıtım yap"/ "Masum abartıyı kullan":
Trump medyanın gücünü çok erken kavramış bir isimdir. Kitapta "truthful hyperbole" yani "gerçeğe yakın abartı" kavramını öne çıkarır.
Trump, "biraz farklı, biraz sıra dışı olmak veya cesur ya da tartışmalı şeyler yapmak"ın doğal olarak basın ilgisini çekeceğini öne sürer. "Doğru abartı"yı "masum bir abartı biçimi" ve son derece etkili bir tanıtım aracı olarak meşru bir şekilde tanıtmış, hatta olumsuz tanıtımı bile değerli bulmuştur. Bugün bile, tweetleriyle dünya kamuoyunun gündemini değiştirmesi bu stratejinin uzantısıdır. Abartı, kontrolsüzlük değil; bir araçtır.
8. "Haklı olduğuna inanıyorsan savaş":
Trump, haksız muamele veya sömürü girişimleriyle karşılaşıldığında çatışmayı savunur. Hayatı boyunca genel tutumu, başkalarını yabancılaştırma riski taşısa bile, inandığı şeyler için "çok sert bir şekilde karşılık vermek" olmuştur, çünkü bunun genellikle en iyi sonuca yol açtığına inanır. Bu, "kaybedeceksem de savaşarak kaybedeyim" tarzıdır.
9. "İyi bir ürünün olsun":
Uzun vadeli başarı öz gerektirir. Tanıtım ve abartı başlangıçta heyecan yaratabilirken, sürdürülebilir başarı için gerçekten yüksek kaliteli bir ürün esastır, çünkü "mallar teslim edilmezse insanlar sonunda anlayacaktır".
10. "Maliyetleri düşük tut":
İhtiyatlılığı vurgulayan Trump, yalnızca gerekli olanı harcamanın ve aşırı harcamadan kaçınmanın önemini vurgular. Babasından "her kuruşun önemli olduğunu" öğrenmiş ve iddialı hayalleri karlı gerçeklere dönüştürmek için titiz maliyet bilincinin hayati olduğunu belirtir.
11. "Yolculuğun keyfini çıkar":
Finansal kazancın ötesinde, Trump anlaşma yapma sürecinin içsel keyfini vurgular. Para, onun için öncelikle "skor tutma" yöntemidir; gerçek heyecan "oyunu oynamaktan" ve başarıyı çok ciddiye almamaktan gelir.
12. "Rakibin kriziyse, senin fırsatındır":
Özellikle Commodore Otel ve Hilton kumarhanesi gibi satın almalarda, Trump'ın başkalarının finansal sıkıntılarından, stratejik hatalarından veya düzenleyici zorluklarından doğan fırsatları belirleme ve kullanma konusundaki keskin yeteneği, anlatılarında açıkça görülmektedir.
13. "Görünüş önemlidir":
Parlak bir imaj sunmanın ve detaylara titizlikle dikkat etmenin önemi, mülk geliştirme ve halkla etkileşimdeki yaklaşımında belirgindir.
14. "Ne zaman bırakacağını bil":
Agresif olmasına rağmen, Trump stratejik geri çekilmenin veya bir anlaşmadan vazgeçmenin bazen finansal olarak en ihtiyatlı karar olabileceğini de kabul eder.
Bu prensipler size de tanıdık geldi mi? O halde doğru yoldayız.
Trump'ın bugünkü davranışlarını bu prensiplere bakarak anlamlandırmak konusunda mesafe alabiliriz demektir.
Yarın özellikle Trump'ın Ukrayna-Rusya savaşına ve İsrail-İran çatışmasına bakışını ve politikalarını bu prensipler üzerinden okumaya çalışalım.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish