Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin doğusunda Ruanda destekli M23 isyancıları köyleri yerle bir ediyor, bölgede silahlar susmuyor.
Sudan 2 yıldır dünyanın en büyük insani krizlerinden birinin pençesinde.
Afrika'nın bu iki bölgesi gerçek trajedilerle boğuşurken, ABD Başkanı Donald Trump, Güney Afrika'daki uydurma bir "soykırım" ile dikkatleri başka yöne çekiyor.
Bu kurgu sadece siyasi değil, stratejik bir hamle:
Trump, Güney Afrika'nın yer altındaki zenginliklerine -platin, krom, lityum ve manganez gibi stratejik madenlere- erişim hesaplarını "beyazlara yönelik ayrımcılık" söyleminin arkasına gizliyor.
Manipülasyon tiyatrosu
Geçen hafta Oval Ofis'te Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa'yı ağırlayan Trump, beyazlara yönelik "soykırım"ı belgelediğini öne sürdüğü bir video izletti.
Muhafazakâr "American Thinker" dergisinden aldığı bir makaleyi göstererek, "gömülmekte olan beyaz çiftçiler" iddiasını gündeme getirdi.
Ancak gerçek şuydu ki, bu görüntüler Güney Afrika'ya değil, Trump'ın bizzat görmezden geldiği (hatta neresi olduğunu bilmediği) Kongo'daki M23 isyancılarının katliamlarına aitti.
Goma kentinde insani yardım ekiplerinin M23'in geride bıraktığı cesetleri topladığı bu sahneler kasıtlı olarak yanlış sunuldu.
Bu hamle, Güney Afrika'ya yönelik açık bir siyasi manipülasyon girişimiydi.
Aynı Trump Gazze'de dünyanın gözü önünde yaşanan gerçek bir soykırıma koşulsuz destek veriyor.
Hem Afrika'daki yetkililer hem de bağımsız uzmanlar "beyaz soykırımı" iddialarını saha verileri ve istatistiklerle defalarca çürütmüş olmasına rağmen, Trump BM'nin "ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu tamamen ya da kısmen yok etme niyetiyle işlenen eylemler" olarak tanımladığı "soykırım" kavramını ucuz bir propaganda aracı olarak kullanmaya devam ediyor.
Trump'ın eski takıntısı yeniden sahnede
Güney Afrika'nın İsrail'i Uluslararası Adalet Divanı'na soykırım suçlamasıyla şikâyet etmesi, Washington'da rahatsızlık yaratırken, Trump bu fırsatı eski bir propagandayı yeniden canlandırmak için kullandı.
Mayıs ayı başında, Trump'ın daha önce başlattığı özel mülteci programı kapsamında 59 beyaz Güney Afrikalının ABD'ye kabul edilmesi, bu söylemin güncel yansıması oldu.
Ancak bu iddia yeni değil.
Trump, 2018'de de Güney Afrika'da beyazlara yönelik "toprak gaspları" ve "çiftçi cinayetleri" üzerinden benzer bir tartışmayı alevlendirmişti.
"O dönemde siyahlar apartheid'la mücadele ederken Trump ortada yoktu" diyen Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, bu müdahaleci açıklamalara sert tepki göstermişti.
Trump yönetimi o yıllarda doğrudan yaptırımlara başvurmasa da Güney Afrikalıların ABD vizesi almasını zorlaştırarak dolaylı bir baskı kurmuştu.
Bugün Güney Afrika'daki söz konusu Kamulaştırma Yasası, apartheid döneminden kalan adaletsizlikleri düzeltmeyi hedefleyen bir reform paketi.
Ancak Trump, bu yasal çerçeveyi de tıpkı geçmişte olduğu gibi çarpıtarak uluslararası alanda Güney Afrika'yı itibarsızlaştırmak için baskı aracına dönüştürüyor.
Toprak reformunun tarihi: Adaletsizliğin izleri
Topraklarının yüzde 82'sini tarıma elverişli arazilerin oluşturduğu Güney Afrika'da apartheid dönemi boyunca, tarım arazileri yalnızca beyazlara tahsis edilirken, siyah yerli halkın toprak edinme hakları 1913'te çıkarılan "Toprak Yasası" ile ciddi şekilde kısıtlandı.
Bu yasa, siyah halkın toprak edinme haklarını neredeyse yok sayarak tarım arazilerinin sadece yüzde 7'sinin siyah nüfusa ayrılmasına yol açtı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
1994 yılında apartheid rejiminin sona erdiği dönemde, beyaz çiftçiler tarım arazilerinin yüzde 77'sinden fazlasına sahipti.
2014 yılına kadar beyazlara ait arazilerin yüzde 30'unun siyah çiftçilere dağıtılması hedeflenmesine rağmen 2025 itibarıyla, yaklaşık 44 bin beyaz çiftçi hala ülkenin tarım arazilerinin yüzde 61'ine sahip durumda.
Bu tablo, yalnızca geçmişin değil bugünün adaletsizliğini de yansıtıyor.
Kamulaştırma Yasası (Expropriation Act), mevcut adaletsizliği düzeltmeye yönelik geç kalınmış bir adım olarak görülürken Trump tarafından uluslararası kamuoyunda çarpıtılıyor.
Jeopolitik hesaplar ve kaynak savaşı
Trump yönetiminin Güney Afrika'ya yönelik yaklaşımı yalnızca söylemle sınırlı değil.
Sağlık yardımları gibi destek fonlarının kesilmesi tehdidi, Güney Afrika'yı ekonomik olarak köşeye sıkıştırma politikasının bir parçası.
Benzer şekilde, Güney Afrika'nın da dahil olduğu Adil Enerji Geçiş Ortaklığı (JETP) gibi milyarlarca dolarlık çevresel fon mekanizmaları da Trump'ın hedefinde.
Güney Afrika'nın ABD'ye gümrüksüz ürün satabildiği AGOA programından çıkarılma tehdidi, doğrudan ekonomik baskı anlamına geliyor.
İşin ilginç tarafı AGOA kapsamında ihraç edilen ürünlerin çoğu, Trump'ın "korumaya" çalıştığı beyaz çiftçilere ait.
Velhasıl "soykırım" söylemi son derece çelişkili ve siyasi amaçlı.
Güney Afrika'nın BRICS içindeki rolü, Çin, Rusya ve İran ile kurduğu yakın ilişkiler ve İsrail'e karşı hukuk temelli duruşundan geri adım atmaması Trump'ın sert tutumunun arkasındaki nedenler arasında. Ama asıl hedef çok daha somut: yer altı kaynakları.
Kaynaklara erişim: Beyaz ayrıcalığının jeopolitik kalkanı
Güney Afrika, dünya platin grubu metallerinin yüzde 80'ine ve krom rezervlerinin yüzde 70'ine sahip.
Ayrıca lityum, manganez ve titanyum gibi yeşil dönüşüm ve savunma sanayi için kritik önemdeki madenleri barındırıyor.
Ancak bu kaynaklar üzerindeki ticari ve stratejik kontrol, büyük oranda Çin'in elinde.
Pekin'in maden zincirlerindeki hâkimiyeti, Batı'nın yeşil enerji geçişini bile tehdit edebilecek güçte.
Bu durum Washington'u fazlasıyla rahatsız ediyor.
Nitekim Tesla'nın 2023'te Güney Afrika'dan yaptığı platin ithalatını yüzde 34 artırması, ABD'nin bu bağımlılığı kırma çabasını gözler önüne seriyor.
Yani, Trump'ın geçmişte olduğu gibi bugün de "beyaz soykırımı" iddialarını gündeme taşıması, sadece ırkçı reflekslerin değil, ekonomik hesapların bir sonucu.
Güney Afrika'daki madencilik sektörüne hala beyazlar hâkim.
O nedenle Trump'ın bu kesime yönelik söylemsel desteği yalnızca ideolojik değil.
Bu destek kaynaklar üzerinden yürütülen bir pazarlık stratejisinin parçası gibi görünüyor.
Direnişin yeni adı: Afrika
Bugün Güney Afrika, yalnızca maden kaynaklarıyla değil, uluslararası hukuka bağlılığı ve "çok kutuplu dünya" vizyonuyla da küresel dengeleri etkileyen bir aktör hâline geldi.
Cumhurbaşkanı Ramaphosa'nın Trump'la yaptığı son görüşmede, "Size bu mineralleri sunuyoruz" demesi, artık ülkenin bir "yardım alıcısı" değil, eşit bir pazarlık aktörü olduğunun göstergesi.
Trump'ın "soykırım" yalanları yalnızca bir manipülasyon değil; Çin'in maden hegemonyasını kırma, beyaz çıkarlarını koruma ve Afrika'nın bağımsız tutumunu cezalandırma hamlesi.
Ancak Afrika artık boyun eğmiyor, direniyor.
Sömürgeciliğin yeni yüzlerine ve biçimlerine, çarpıtılmış söylemlere karşı kendi çıkarlarını savunan ve tarih bilinciyle hareket eden kararlı bir kıta duruyor karşımızda.
Kaynaklar:
https://www.britannica.com/place/South-Africa/Resources-and-power
https://www.npr.org/2018/08/23/641181345/heres-the-story-behind-that-trump-tweet-on-south-africa-and-why-it-sparked-outra
https://www.indyturk.com/node/755123/tyüzde C3yüzde BCrkiyüzde CCyüzde 87yeden-sesler/gyüzde C3yüzde BCney-afrikada-beyaz-egemenliyüzde C4yüzde 9Fi-ve-toprak-reformu-trumpyüzde C4yüzde B1n-tepkisi-ve
https://dirco.gov.za/south-africa-notes-the-decision-by-the-united-states-government-to-withdraw-from-the-just-energy-transition-partnership/
https://theconversation.com/white-people-in-south-africa-still-hold-the-lions-share-of-all-forms-of-capital-75510
https://www.aa.com.tr/tr/teyithatti/aktuel/trumpin-oval-ofiste-paylastigi-goruntu-guney-afrikada-oldurulen-ciftcileri-mi-gosteriyor/1819108
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish