Ülkemizde 2001 krizi, yaşadığımız en büyük krizlerden biriydi.
Ne yaşanmıştı, kısaca hatırlayalım.
Devletin parçalı ve kontrolsüz bir mali yapısı vardı.
Birçok kamu kurumu kendi başına borçlanıyordu.
Bu borçlanmalar, paradan para kazananlar için bir çeşit otomatik kaynak tedariğine dönüşmüştü.
Kısa bir dönem bu mekanizma 54. Erbakan Hükümeti'nde Havuz Sistemi ile regüle edilmişti ama o hükümet değişikliği sonrası yine eski yapıya dönülmüştü.
Tüm bunlarla birlikte, bütçe dışı fonlar da çok büyümüştü.
Hazine, nakit akışını kontrol etmekte zorlanıyordu.
Aşırı zorlanmalarda merkez bankası, Hazine'ye doğrudan avans veriyordu.
Döviz ve TL piyasalarında büyük açık pozisyonları oluşmuştu.
Sonunda 2001 Bankacılık ve Kamu Maliyesi Krizi patladı:
2001 krizinin ardından IMF ve Dünya Bankası gözetiminde yeni bir kamu mali yönetim reformu başlatıldı.
Hazine Tek Hesap uygulaması getirilerek kamu maliyesi merkezileştirildi.
Merkez bankasının Hazine'ye doğrudan kaynak aktarımı yasaklandı.
Kamu harcamaları kontrol altına alındı.
Bütçe dışı fonlar kaldırılarak şeffaflık sağlandı.
Uluslararası muhasebe ve raporlama standartları benimsendi.
Bu şekilde faiz-dış-açık esaslı bir bütçe disiplini kurmak amacıyla yapısal değişiklikler gerçekleştirildi.
24 Aralık 2003 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, bu amaçla çıkarılan kanunların bir parçasıdır.
Bu tarihten itibaren Hazine'nin parasının TCMB nezdinde tutulması yasal bir zorunluluk haline geldi.
Böylelikle, kamu gelir ve giderlerinin merkezi bir sistemle yönetilmesi amaçlandı.
Şimdi,
Hazine'nin parası TCMB'de kamu sektörü mevduatı olarak durur.
Bu mevduatlar aynı zamanda Merkez Bankası'nın likidite ve faiz politikalarının uygulama alanıdır.
Hazine'nin nakit planlaması, günlük, haftalık, aylık, 3 aylık, yıllık şeklinde çok katmanlıdır:
- Lakin Hazine'nin parası, Merkez Bankası'nda tutulurken şunlara dikkat edilir.
- Bu mevduata Merkez Bankası faiz ödemez.
- Bu mevduat, nakit planlama ve mali disiplin çerçevesinde kullanılır.
- Bu şekilde kamu maliyesinin merkezi kontrolü sağlanmış olur.
Bu durum, para politikası ile de doğrudan etkileşim içindedir.
Para politikası açısından, merkez bankası, bu mevduatları kullanarak piyasaya para verir veya piyasadan para çeker.
Kur korumalı mevduatlar (KKM) gibi bazı uygulamalarla bankacılık sektörü mevduat yapısını etkiler.
Zorunlu karşılık oran değişiklikleriyle bankaların kredi verme kapasitesini doğrudan etkiler.
Ancak bu sistem artık aşırı sıkılaştırılmıştır.
Bugün artık kamunun kendi parasına ulaşmakta zorlandığı bir yapıya evrilmiştir.
Halbuki, devletin mali egemenliği, halkın refah ve mutluluğunun teminine dayanır.
Mevcut sistem bunu temin etmiyor.
Mevcut bütçe uygulamaları, Hazine'nin parasal kaynaklara erişimini sınırlıyor.
Kamuya ait olan kaynaklar özel sermaye gruplarına faiz yoluyla aktarılıyor.
Buna kısaca rantiyecilere aktarılıyor diyebiliriz.
Bu durum, kamusal fayda ilkesine de aykırıdır.
Diğer yandan, artık günümüz dünyasında birçok ülke, hibrit modeller uygulamaya başladı.
Bizde de;
Hazine'miz, bütçe açığını doğrudan merkez bankasından karşılayabilmelidir.
Buna göre bir sistem kurgulanmalıdır.
Bu sistem, faizsiz, borçsuz, doğrudan kamu yararına hizmet eden bir finansman mekanizması olmalıdır.
Bunu şu şekilde birkaç adımda oluşturmak mümkündür:
- Hükümet bütçeyi yapar ve TBMM'nin onayına sunar. Yaptığı bütçede açık öngörür.
- TBMM, bu açığa mukabil tutarın doğrudan MB kaynaklarından Hazine'ye transferini onaylar.
- MB bu kaynağı, piyasadan değil, emisyonla üretir.
- MB emisyonu ile üretilen bu kaynaklara yalnızca:
- Yatırım ve altyapı çalışmalarında,
- Reel üretim desteklerinde ve
- Borç geri ödemelerinde kullanılması şartı getirilir. Bu aynı zamanda borçsuzlaştırmaya da hizmet etmiş olur.
Böyle bir uygulama neticesinde;
- Faiz yükü ortadan kalkar: Kamu borçlanma faizi ödenmez.
- Bütçe dengesi korunur: Açık finanse edilir ama mali disiplin bozulmaz.
- Parasal genişleme kontrollü olur: Sadece kamu üretimi ve altyapı ile sınırlıdır.
- Kamu bankaları güçlenir: Likidite sıkışıklığı azalır.
- Sosyal refah artar: Faize değil, üretime kaynak ayrılır.
- Halkın refah ve mutluluğu artar.
Şimdi bu öneriye "enflasyon olur" endişeleri ile itirazlar olacaktır.
Lakin böyle bir model enflasyonist olmaz.
Çünkü;
- MB'den sağlanan kaynaklar tüketim değil, üretim için kullanılacaktır.
- Ekonomi, reel kapasiteyle desteklendiği için talep-üretim dengesi bozulmaz.
- Para arzı artışı, borç karşılığı değil, kamu üretimi karşılığıdır.
- Para arzının enflasyon etkisi, reel ekonomiye katkısı ile ortadan kalkar.
Bunun örneklerini zaman zaman uluslararası uygulamalarda da gördük.
Mesela;
- Japonya: Merkez Bankası, kamu tahvillerini doğrudan alarak bütçeyi destekler.
- Fransa (1945-1973): Bütçe açıkları MB tarafından finanse edildi.
- ABD FED (1940-1951): Hazine'yi destekledi.
- Türkiye (1930-1950): TCMB, bütçeye doğrudan kaynak aktardı.
Neticede;
Bu modeli uygulamak zor ve uzun erimli bir şey değildir.
Anayasa değişikliği gerektirmez.
Birkaç kanuni değişiklik ile bu uygulanabilir:
- 1211 sayılı TCMB Kanunu Madde 4 ve 40, para politikası uygulamasında kamu yararını gözetir.
- 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu, mali yönetimin etkinliğini esas alır.
- TBMM bütçe kanunuyla bu yetkiyi Hazine'ye tanımlayabilir.
Dolayısıyla,
Türkiye Cumhuriyeti olarak, kendi egemen parasal sistemimizle halkımıza karşı borçlanma yapmaksızın sosyal refahı artırmak elimizdedir.
- Bu model, faiz sistemine olan bağımlılığı azaltacaktır.
- Ekonomide güven tazeleyecektir.
- "Türkiye Yüzyılı" hedefleriyle tam uyum içindedir.
Pratik olarak;
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı öncülüğünde bu modele dair bir ön analiz ve teknik fizibilite raporu hazırlanarak birkaç simülasyon çalışması yapılır.
Ardından da hemen ilk bütçe döneminden itibaren uygulamaya başlanılır.
Böylelikle yepyeni bir dönem girilmiş olur.
Halkın refah ve mutluluğu temelli çalışmalar için önemli bir alan açılmış olur.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish