İşimiz zor ama barış imkânsız değil!

Celalettin Can Independent Türkçe için Hakan Tahmaz ile konuştu

Resim: Pablo Picasso, 1962

Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz ile Türkiye'nin güncel siyasal gelişmeleri ve barış süreci üzerine kapsamlı bir sohbet gerçekleştirdik.

Hakan Tahmaz, özellikle Kürt sorunu bağlamında yaşanan gelişmelerin yanı sıra, iktidar ile muhalefet arasındaki gerilimlerin barış sürecine etkileri üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu.

Tahmaz ile mevcut siyasi atmosferi, DEM Parti'nin rolünü ve sürecin geleceğini ele aldık.

Hakan Tahmaz’ın görüşleri, bu kritik dönemde barış arayışının nasıl şekilleneceğine dair önemli ipuçları sunuyor.
 

Hakan Tahmaz, Independent Türkçe için Celalettin Can'ın sorularını yanıtladı
Hakan Tahmaz, Independent Türkçe için Celalettin Can'ın sorularını yanıtladı

 

Hakan arkadaşım, siyaseti özellikle barış ve demokrasi perspektifiyle yakından izliyorsun. Şöyle bir izlenimim var, kanımca Ak Parti, batıda Dem Parti’yi ve yeni süreci yalnızlaştırma tutumu içinde, ne dersin… 

Türkiye'nin ekonomik, siyasi ve sosyal konulardan kaynaklı çoklu krizinin ağırlıklı iki siyasal gündemi var. Buna bir anlamda ülkenin batısının gündemiyle, bölgenin gündemi demek daha doğru olur.

Biri sizin “yeni süreç” diye tanımladığınız Kürt sorunu bağlamındaki gelişmeler. Bunun demokratik siyasetteki öznesi DEM Parti. Diğeri ise 19 Mart’ta İBB Başkanı ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarına karşı geliştirilen siyasi operasyonlar ve yol açtığı siyasal atmosferdir.

Buradaki hedef İmamoğlu ve CHP olduğu kadar 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde AK Parti'ye seçim kaybettiren sandık ittifakını dağıtmak buradan DEM Parti'yi koparmak olduğu çok açık.

Bu iki sürecin yani silahsızlanmayla erken veya hemen seçim gündemlerinin öncelikleri birbiriyle karşı karşıya gelme potansiyeli yüksek şeylerdir.

Sandığın görüldüğü bir zaman diliminde hiçbir iktidar, silahlı bir örgütün silah bırakmasından kaynaklanan gereksinimine yanıt vermeye yaklaşmaz.

Bunun yanı sıra iktidarın, sürece ilişkin ana muhalefete hiç bilgi vermemesi, TBMM’nin tümden devre dışı olduğu siyasal ortamda hayal ürünü senaryolar, türlü önyargılar ve geçmiş olumsuz deneyimleri ile Kürt siyasetine karşı haksız suçlamaların artıyor olması ifade ettiğiniz riskin zeminleri.

Bugünkü gibi yürütülen bir süreç sadece ana muhalefet ile değil, şu an toplumsal muhalefetle ve parti bileşenleriyle duygusal ve siyasal kırılmaya yol açacak gibi görünüyor.

İktidarın bu sonuca ulaşmak için bir plan yaptığını söyleyecek bilgiye sahip olmasam da yaptıklarının böyle sonuç doğuracağı bir dönemden geçiyoruz.

Bu noktada herkes dikkatli olmalı ve DEM Parti’yi yalnızlaştıracak tutum ve davranışlardan uzak durmalı. Aksi takdirde kaybeden bütün muhalefet olur.
 


Kongrenin toplanması yeni sürecin devamı açısından kritik olduğu ölçüde stratejik bir önem kazandı ama öte yandan sürecin başlaması için bir ağırdan alma, zamana yayma hali var...  Bunun bir açıklaması olmalı.

10 Nisan'dan DEM Parti heyetinin iki üyesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptıkları görüşme sonrası her iki taraftan yapılan açıklamada sürecin silah bırakma aşamasının planlandığı gibi kimi aksamalara rağmen yürütüldüğünü ifade etmeleri önemli.

Kanaatimce taraflar ülke içindeki gelişmeleri ama daha çok, bölgesel gelişmeleri dikkate alan bir takvim, bir süreç işletiyorlar.

Suriye'deki gelişmeler ve ABD-İsrail ikilisinin İran planı, sürecin gelişmesini belirleyen önemli unsurlar. PKK'nin kongresi ve Türkiye'nin bu konudaki sorumlulukları yerine getirmesi üzerindeki en büyük basınç bu konulara odaklanmış görünüyor.

Silahların nasıl, hangi yolla kime, nerede ve hangi koşullarda bırakılacağı Suriye ve İran konularıyla doğrudan ilişkili gibi görünüyor.

Bu nedenle taraflar vermesi gereken kararları zamana yayma tutumu izleyebilirler. Ya da bu nedenlerle oluşan zorlukları aşmak zaman alabilir.


Anlaşılması ve açıklayıcı olması bakımından, Dolmabahçe süreciyle, yeni kongre sürecine ilişkin, tarafların yaklaşımları ve sonuçları bakımından kıyaslamalı bir değerlendirme yapsan ne söyleyebilirsin?..

Bu soruya doğru ve isabetli yanıt, Öcalan'ın çağrısı sonrasında ve 2013-2015 Dolmabahçe görüşmeleri sonrasında Kandil'den ve iktidar çevresinden yapılan açıklamalara göz atarak verilebilir.

2015 Şubat sonrası Kandil “önce hükümet demokratikleşme programını açıklayacak biz de buna göre kongre tarihi açıklayacağız” açıklaması yaptı.

Öcalan ise kongre tarihi açıklaması için bir an önce müzakere masasında yer alacak üçüncü göz heyetin netleştirilmesini istiyordu.

Hükümet, Kobani eylemlerini bahane ederek Mecliste yeni kamu güvenliği yasasını CHP'li ve HDP'li milletvekillerinin direniş ve itirazlarıyla çıkardı, özgürlükleri daha da sınırladı. Siyasi gerilimi gereğinden fazla yükselti.

Bugün de iktidar siyasi gerilimi artırarak, toplumda ana muhalefet partisine, gazetecilere, itiraz edenlere karşı yoğun bir biçimde baskı uygulamaya devam ederek, demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlama siyaseti izliyor.

Bu nedenle birçok kesim demokratikleşme olmadan barış olmaz düşüncesini bugün çok daha fazla kabul ediyor. Toplumsal gerilim aşırı derecede yüksek. Yeni sürecin düzgün gelişmesi için bu siyasal gerilimin düşmesi şart.


Yeni Şafak gazetesinde Erdoğan’ın “ayla ile vayla ile bu iş olmaz” cümlesinin anlamının açıklaması istense ne dersin?

AK Parti her türlü sorun çözme veya karar alma süreçlerinde toplumsal katılımcılığı dışlayalı çok oldu. Tek adam rejiminin bir uzantısı olarak süreci kapalı devre yürütüyor.

2013-2015 çözüm sürecinden doğru dersler çıkarılmamış. Çözüm ve barış arayışlarının toplumsallaşması otoriter olmayan bütün sistemlerde işin sigortasıdır.

Erdoğan sürecin kendi inisiyatifinden veya planlarının dışına çıkılmasından korkuyor olacak ki çok az insanla aşırı kapalı devre bir süreç işletmeye çalışıyor.

Sürecin bir yere kadar kapalı olması, Kürt sorununun artık salt bizim sorunumuz olmaktan çıkması ve bölgesel bir sorun olmasının doğal sonucu olarak çözümünde de bölgesel boyut ağır basıyor. Bu durum kapalı yürütülmesini anlaşılır kılıyor.

PKK'yi silah bırakmaması için destekleyecek ve sürece bozmaya çalışacak dünden çok fazla devlet ve yapının olduğunu hatta bunların birçoğunun süreci gözlediğini unutmamak ve işin bu boyutunu önemsizleştirmemek gerek.


Sayın Demirtaş'ın Öcalan'ı esas alan açıklamasına rağmen hala Öcalan -Demirtaş ikilemi üzerinden söylemler geliştirildiğini duyuyoruz. Ne dersin?

Bu daha çok muhalif kimi çevrelerde göze çarpan bir durum. Birçok farklı nedeni olduğu bir gerçek. Çatışma çözümü süreçlerinde şeffaflık konusunun yanlış bilinmesinden kaynaklanan bir yanı olduğu muhakkak.

Toplumdaki Abdullah Öcalan (bebek katili) algısının muhalif saflarda da baskın olması aslında bu ikilemi yaratma çabalarının kaynağı.

Devlet Bahçeli'nin anladığını kimi liberal, sol isimlerin hala anlayamamış olmaları çok tuhaf bir durum. Biraz da bu entelektüel çevrede, “beyaz Türklükte” var.

Şimdi Demirtaş-Öcalan ikilemi yaratmaya çalışanlar yıllar önce Ahmet Türk-Öcalan ikilemi için çalıştılar olmadı. Sonuç alınması imkânsız ve çok yanlış bir yaklaşım.

Barış süreçlerinde hareket içindeki konumu, etkisi farklı olanların hepsinin rolünü en etkili şekilde oynamasını sağlamak barış isteyen herkesin görev ve sorumluluğudur. Kimsenin sorumsuz davranma lüksü yoktur.


Son olarak İmralı heyeti ile Erdoğan arasında gerçekleşen toplantının sonuçlarının   sürece katkıları hakkında ne söyleyebilirsin? 

Cumhurbaşkanı 13 yıl sonra ilk kez Kürt siyasetçilerle bir araya geldi. Bilindiği gibi yeni süreçle ilgili büyük bir suskunluk içindeydi. Daha çok MHP lideri Devlet Bahçeli'nin inisiyatifiyle gelişen bir süreç görüntüsü vardı. Bu yıkıldı.

Sanırım Erdoğan'ın geçmiş çözüm sürecindeki yıpranmışlığı bu geri duruşunda etkili oldu. Biraz da Kandil'in Öcalan'ın çağrısına nasıl yaklaşacağını görmek istedi.

Ama gelişmeler Erdoğan'ı da kaçamayacağı bir duruma sürüklemiş gibi gözüküyor. Bunun yeni sürecin başarıyla sonuçlanması için önemli hatta belirleyici olduğunu düşünüyorum.

Başka türlü, iktidar partisine rağmen zaten sürecin ilerlemesi mümkün değildir. Sürecin zorunlu hukuksal, yasal zeminini iktidar partileri yaratmak, geliştirmek zorundadır.

Ama bunun yani silah bırakma, ihtiyaca uygun ne derece yerine getirileceğine ilişkin çeşitli kaygılar daha yeterince giderilmiş değil. Bu görüşmede bu konularda tarafların ortaklaşmış olması barış isteyenlerin hareket etmesi için önemlidir.


Teşekkürler Hakan Tahmaz dostum…

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU