Afrodit heykelini kim lekeledi?

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

Knidos Afroditi ya da Çıplak Afrodit / Kolaj: Independent Türkçe

Datça Yarımadası'nın ucunda kurulmuş Knidos antik kentinin 3 bin yıllık tarihinde ilginç olaylar vardır.

Kimi kaynaklara göre 100 bine ulaşan nüfusuyla önemli bir ticaret merkezi olan Knidos, eski Mısır, Rodos, Girit, Atina ve Anadolu içlerine gönderdiği şarap, zeytinyağı ve ilaçlar sayesinde dönemin en zengin 3 kentinden biridir.

Knidos, depremlerle yıkılıncaya kadar, sadece ticaret değil, aynı zamanda kültür, sanat, sağlık ve turizm merkeziydi.

Paris Üniversitesi'nde, Siyaset Bilimi eğitimimin ardından devam ettiğim "Bölgesel Kalkınma" bölümünde, en çok "Antik Kentler" adlı dersi severdim. 

Biri Yunan, diğeri Fransız, 2 profesör tarafından dönüşümlü verilen derslerde, ilk anlatılan örnek Knidos olmuştu. 

Tahtaya Knidos yazılınca, yüzlerce öğrencinin bulunduğu amfide ayağa kalkıp, "Bizim memleket" diye bağırmıştım. 

Dünyanın birçok ünlü üniversitesinde ders veren Prof. Burgel, "Madem memleketin, hadi Knidos'u anlat" deyince, bilgisizliğim yüzünden konuşamamış, kendimi çok kötü hissetmiştim.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Knidos, tarihteki ilk belediyecilik ve kent planlamacılığı uygulamalarının olduğu kenttir. 

Uygulamacı ise Tiryes Hippodamos'dur.

Hippodamos, Knidos'u, teras evleri, düzgün cadde, sokak ve merdivenleriyle bir şehircilik harikasına dönüştürünce, yörenin tanınmış zenginlerinden Siruax tarafından 5 ticaret gemisi ve üzüm bağları verilerek ödüllendirilmiştir.

Hippodamos, belediyecilik uygulaması olarak değerlendirilebilecek hizmetleri de devreye sokmuştur. 

Buna en iyi örnekler ise kölelerden oluşan çöpçü grupları ve bugün bile çok bilinmeyen kanalizasyon sistemidir. 

Hippodamos'un asıl projesi ise devrim niteliğindeki ikinci bir kanalizasyon sistemiyle ilgiliydi. 

Bu proje, ticari liman tarafında uygun bir bölgeden denize inen kanalizasyon tünelinin, su altında 220 metre sonra akıntıya ulaştırılmasını içeriyordu. 

Hippodamos'un ömrü bu projeyi tamamlamaya yetmedi. 

Ancak kanalizasyon sistemi, kentçiliği ve belediyecilik uygulamaları önemli örnekler olarak kayıtlara geçti.

Knidos, kanalizasyon sistemini kurmuşken, eski Mısırlılar en ileri foseptik yöntemini uygulamakla övünüyordu. 

Knidosluların kanalizasyonu su altından akıntıya ulaştırma çalışmaları sürerken, eski Mısırlılar, foseptikleri hızlı kurutmak için çukurlara, hayvanların hangi iç organlarının atacaklarını tartışıyordu.  

Milattan önce 3'üncü yüzyılda, Paris'in atıklarından kaynaklanan kirlilik nedeniyle Seine Nehri'nde balık azaldığından, yağmur suyunun nehre süpürülmesi yasaklanmıştı. 

Aynı dönemden birkaç yüzyıl önce, gemiler Knidos'un atıklarını Ege'deki boş adalara taşıyordu. 

Konuyu ciddiye alan Knidos yönetimi, yükünü denize döken bir kaptanı idam etmiş, cesedini, Knidos Aslanı'nın bulunduğu alandaki direğe, diğer kaptanlara örnek olsun diye asmıştı. 
 


Knidos denilince, Afrodit heykelinden bahsetmemek olmaz. 

Bir döneme kadar sadece Tanrıların heykelleri çıplak, Tanrıçaların heykelleri ise omuzları ve göğüslerinden biri açıkta kalacak şekilde yapılırdı. 

İstanköy dediğimiz Kos adası ile Knidos arasında, başta sağlık olmak üzere birçok konuda ciddi rekabet yaşanıyordu. 

Bu rekabette, Knidos para gücü sayesinde hep öne geçiyordu. 

Kos yönetimi, dönemin ünlü heykeltıraşı Praxiteles'e bir Afrodit heykeli ısmarlamıştı. 

Bunu duyan Knidos yönetimi de Praxiteles'e başvurur, ancak farklı bir heykel yapmasını ister. 

Farklı heykel talebi ise Knidos'un önde gelen tüccarlarından Selomunius'un önerisinden kaynaklanmıştır. 

Selomunius, çıplak Tanrıça heykelinin çok dikkat çekeceğini, bu yenilik duyulduğunda insanların Knidos'a akın edeceğini, böylelikle de yeni bir kazanç kapısı açılacağını söylemiştir. 

Praxiteles, çıplak heykel önerisine sıcak bakınca, Knidoslular da yüklü bir miktar ödeme yapınca, tarihin ilk çıplak tanrıça heykeli Milattan önce 4. Yüzyılda ortaya çıkacaktır. 

Knidos'un önde gelen tüccarlarından Turaines, çıplak Afrodit heykelinin kaidesine yerleştirileceği günü bir fırsat olarak görmüştür. 

Açılışın reklamını yapmak için aylar öncesinden her yere haberciler gönderir. 

Konu büyük merak uyandırır ve Knidos'a öyle bir akın olur ki, limanda ne demirleyecek yer ne de gelenleri kentte yatıracak yer kalmaz. 

Çıplak Tanrıçayı iyi kullanan Knidos, Mısır'dan Roma'ya kadar hemen yerden gelen turistlerden büyük paralar kazanmaya başlar. 

Afrodit'in heykeli iyi korunmaktadır. 

Hava karardığında kapatılan tapınağın çevresinde bekçiler vardır. 

Kentin saygın isimlerinden, şifalı bitkilerden ürettiği ilaçlarla tanınan Berkeus'un biricik oğlu, Seofeis ise aklını Afrodit'le bozmuştur. 

Sabah içeri giren Seofeis, bir köşeye çekilip, tapınak kapanıncaya kadar Tanrıça heykelini bakmaktadır. 

Bir sabah tapınağı açan bekçi, Afrodit heykelinin sol bacağında siyah bir leke görünce, durumu kent yönetimine bildirir. 

Uzun araştırmalara rağmen lekenin nedeni bulanamayınca, konunun adalardaki bilginlere sorulmasına karar verilir.

Bilgelerden gelen yorumların arasında en dikkat çekeniyse Paros adasında yaşayan Bilge Horimos'un, "Bir insanoğlu Tanrıça Afrodit'le ilişkiye girmek istemiştir. Leke de bundan kaynaklanmıştır. Sorumlusu bulunup cezalandırılmazsa, Tanrıların gazabına uğrasınız. Knidos yıkılır" şeklindeki değerlendirmesidir. 

Bunun üzerine gözler Berkeus'un oğlu, Seofeis'e çevrilir. 

Çünkü Knidoslular, delikanlının gününü tapınakta geçirdiğini bilmektedir.

Berkeus ise oğlunun başına gelecekleri tahmin ettiğinden önlemlerini almıştır. 

Halk, Knidos yönetiminden Seofeis'in yakalanıp, yargılanmaya bile gerek duyulmaksızın Yarımada'nın en yüksek noktası olan Kocadağ'da Tanrılara kurban edilmesini istemektedir. 

Berkeus, Knidos'un en iyi balıkçısı Sinakos'a 500 gümüş sikke vererek, oğlunu önce Kos'a gönderir. 

Kent konseyi ise halkın öfkesini dindirmek için Seofeis'in yakalanmasına karar vermiştir. 

Eve gelen askerler kimseyi bulamaz. 

Duruma tepki gösteren halk Berkeus'un evini ateşe verir. 

Bu olayın hemen ertesi günü, sabah saatlerinde Knidos bir depremle sallanır. 

Çok zarar yoktur, ancak deprem Tanrıların gazabı olarak yorumlanır.

Seofeis'in yakalanması için her yere ekiplerin gönderilmesi kararlaştırılır. 

Baba Berkeus, 500 gümüş sikke verdiği bir başka balıkçıdan, 2 kızını da Kos'a götürmesini ister. 

Adaya ulaşan kızlar Kos'tan kardeşleri Seofeis'i alıp İzmir'in kuzeyindeki Ege adası Lesbos'a yani Limni'ye giderler. 

Seofeis ile kız kardeşleri Lesbos'a yerleşecek ve uzunca bir süre onlardan haber alınmayacaktır. 

Baba Berkeus, Knidos konseyinin Ege adalarına arama ekipleri gönderdiğini bilmektedir. 

Bu yüzden çocuklarını götüren balıkçıların şarabı çok içtiklerinde ağızlarını sıkı tutamayacaklarını düşünerek, her ikisini de öldürtmüştür. 

Seofeis'i yakalama çalışmaları devam ederken Knidos'ta yeni depremler olmaktadır. 

Halkı korku sarmıştır. 

Paros adasındaki bilge Horimos'un söyledikleri doğru çıkmıştır. 

Kent konseyi Tanrıların gazabını durdurmak için ne yapılması gerektiğini yine bilgelere sormaya karar verir. 

Alınan tüm yanıtlar değerlendirilir, ancak Knidos'un üstüne kâbus gibi çöken uğursuzluk bir türlü bitmez. 

Knidos'a gelen turist sayısı her geçen gün azalmaktadır. 

Kentten göç başlamıştır. 

Bu arada, Lesbos'ta yaşayan Seofeis ağır bir hastalığa yakalanır ve kısa süre sonra da ölür. 

Durumdan haberdar olan Berkeus Lesbos'a giderek oğlunun cenazesini ve kızlarını alır. 

Haber Knidos'a yayılmıştır. 

Halk Seofeis'in cesedinin Kocadağ'a çıkarılarak yakılmasını istemektedir.

Kent konseyi halkı sakinleştirmek için talebin kabul edildiğini duyurur. 

Oğlunun yokluğunda işleri bozulan, dışlanan Berkeus ise Seofeis'in hastalıktan öldüğünü gizlemiştir. 

Öz oğlunu bularak cezasını kendi elleriyle verdiğini söylemiştir. 

Böylelikle eski itibarına ve zenginliğine kavuşmayı planlamıştır. 

Planı da tutmuştur. 

Gemisi askeri limana girişinde Knidos halkı tarafından karşılanmıştır.

Seofeis'in cesedi daha sonra Kocadağ'da yakılacaktır. 

Bu olayın ardından depremler ve kuraklık sona ermiş, kent ekonomisi canlanmış, Knidos yine turistlerin uğrak yeri olmuştur. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU