2024 yılı Türkiye değerIendirmesi

Yusuf Sunar Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

2024 yılı pek çok kişi için umutlardan çok hüzünlerin, beklentilerden çok hayal kırıklıklarının damga vurduğu bir yıl oldu.

Belki de çağın en zor, en sancılı yıllarından birini geride bıraktık.

Geride kalan bu yılın muhasebesini yaparken, bireysel ve toplumsal çapta yaşanan olayları elbette derinlemesine anlamak gerekiyor.

Geride bıraktığımız aylarda en çok Gazze'de yanan ateşe şahit olduk.

Gazze, Filistin'in bir parçası olmanın ötesinde insanlığın ortak vicdanı olmayı başardı.

Ama bu vicdan sesine herhangi bir aksi seda bulamadı.

Yıkılan binalar, yetim kalan çocuklar ve yitirilen canlar, adaletsizlik karşısında insanlığın çaresizliğinin bir simgesine dönüştü.

Yıl boyunca dünyanın kanayan bu yarasıyla birlikte her ülke kendi özel gündemlerinde farklı sıkıntılarla yüzleşti aynı zamanda.

2024 yılında Türkiye'de bireysel düzeyde, pek çok kişi için ekonomik ve sosyal zorluklarla dolu bir yıl olarak hatırlanacağı muhakkak.

Toplumun geniş bir kesiminin ekonomik ve sosyal zorluklarla mücadele ettiği bir ortamda, kamuoyu yoklamalarına yansıyan veriler de bu gerçeği gösteriyor.

Yılın son araştırması olan Türkiye Endeksi Aralık Raporu'nda vatandaşlara sorulan önemli bir soru da şuydu:

Geçen yıl Türkiye'nin genel durumu sizce nasıldı?
 


Geçen yılın Türkiye için "iyi geçtiğini" belirtenlerin oranı yalnızca yüzde 12,7 iken, "kötü geçtiğini" belirtenlerin oranı yüzde 61,5.

2024 yılı içerisinde vatandaşların yüzde 57,4'ü ekonomik zorlukları en büyük sorun olarak ifade etti.

Bu oran, ekonomik sıkıntıların toplumun farklı kesimlerinde yaygın bir problem olduğunu ve bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkilediğini gösteriyor.

Bunun yanı sıra, bireysel sorunların toplumsal sorunlarla bağlantılı olduğuna inananların yüzde 64,2'lik oranı, bu zorlukların sadece bireysel çabalarla çözülemeyeceğine işaret ediyor.

2024 yılına ilişkin değerlendirmelerde, vatandaşların siyasi parti tercihleri de genel algılar üzerinde belirleyici bir rol oynadığını soruya verilen cevaplarda bariz bir şekilde gözlemliyoruz. 

AK Parti destekçilerinin yüzde 29,1'i yılı "iyi" olarak değerlendirirken, "kötü" veya "çok kötü" diyenlerin toplam oranı yüzde 27,3.

MHP seçmenleri arasında "iyi" diyenlerin oranı yüzde 17,6 iken, "kötü" veya "çok kötü" diyenlerin oranı yüzde 37,2.

DEM Parti destekçilerinin yüzde 42,3'ü ise "kötü" veya "çok kötü" olarak değerlendirmiş.

Kararsızlar içinde "ne iyi ne kötü" diyenlerin oranı yüzde 35,5, "kötü" diyenlerin oranı ise yüzde 34,3.

Kararsızlar arasında genel memnuniyetsizlik daha belirgin görünüyor.

CHP ve Zafer Partisi destekçileri içinde "kötü" olarak değerlendirenlerin oranı oldukça yüksektir.

Partiler arasında gözlemlenen bu farklılıklar, seçmenlerin kendi siyasi tercihleriyle mevcut hükümet politikalarını ilişkilendirme biçimlerinden kaynaklanıyor.

Özellikle iktidar partisi AK Parti destekçilerinin bir kısmı, ekonomik ve sosyal zorluklara rağmen, durumu daha iyimser bir şekilde değerlendirme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu durumun rasyonel olmadığını söylemek lazım ancak seçmenlerin hükümet politikalarına duyduğu bağlılık ve güvenle açıklanabilir.

Buna karşın, muhalefet partilerinin destekçileri, mevcut sorunları daha eleştirel bir şekilde değerlendirerek geçeni olumsuz değerlendirme görüşüne yöneliyorr.

Özellikle CHP ve Zafer Partisi seçmenleri arasında yüksek orandaki olumsuz değerlendirmeler, bu partilerin ekonomik ve sosyal politikalara ilişkin eleştirilerinin seçmenleri tarafından güçlü bir şekilde benimsendiğini gösteriyor.

Kararsız seçmenlerin oranındaki memnuniyetsizlik ise özellikle dikkat çekici.

Bu grup, mevcut durumu olumlu bir şekilde değerlendirmekten uzak olduğu gibi, siyasi bir çözüm noktasında da tarafsız kalmayı tercih ediyor.

Bu durum, siyasete duyulan genel güvensizliğin ve çözümsüzlük algısının bir yansıması.

Bu veriler, ekonomi politikalarının toplumun farklı kesimlerini kapsayacak şekilde tasarlanmasının ne denli kritik olduğunu gösteriyor.

Bireysel sorunların tüm boyutlarıyla ele alınması, toplumsal sorunların çözülmesinde temel bir adım olabilir.

Özellikle sosyal yardım programlarının etkisini artırmak, kapsayıcı ekonomik reformlar yapmak ve adil bir gelir dağılımı sağlamak bu sorunlara köklü bir çözüm sunabilir.

Bireysel sorunların toplumsal sorunlarla bağlantılı olduğunu düşünülen bir ortamda, bu sorunlara bütüncül bir yaklaşımla çözüm aramalıyız.

Ekonomi kadar eğitim, sağlık, adalet ve çevre gibi alanlarda yapılacak yapısal reformlar, bireylerin yalnızca ekonomik değil, sosyal sorunlarını da çözme potansiyeline sahip.

Geçen yıla dair anketlerden elde edilen veriler, Türkiye toplumunun genel bir memnuniyetsizlik ve umutsuzluk içinde olduğunu gözler önüne seriyor.

Olumsuz değerlendirmelerin yüzde 61,5 gibi çarpıcı bir orana ulaşması, toplumsal yapıdaki sorunların ciddiyetini ortaya koyuyor.

Ekonomik kaygıların yanı sıra, sosyal reformlara olan ihtiyaç da bu verilerle birlikte daha da netleşiyor.

Yeni yıla umutla bakabilmek için sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de farklı bir anlayış geliştirilmeli ve adalet, eşitlik, dayanışma gibi değerler toplumsal öncelik haline getirilmeli.

2024'ten çıkarılan dersler, geleceğe yönelik yapılacak yapısal düzenlemelerle umut dolu bir yılın kapısını aralayabilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU